3.BÖLÜM

1512 Kelimeler
Önümüzde ki arabayı solladım “Reyyan’ın saçının teline zarar gelirse ölümlerden ölüm beğen Tuğba” Patronun endişe dolu sözleri sevdiği kadını kapsıyordu, ah aşk… “Sıkı durun kovalamaca bitti” toprak yola sapıp durdum. Arkamızdan peş peşe gelen iki otobüs bizi kapatmıştı. Başımı direksiyona yaslayıp kahkahayla gülmeye başladım “Hayatımda böyle heyecanlandığımı hatırlamıyorum, e sarı şeker peşindekilerden kurtuldun, şimdi ne olacak. Patron bu adam bayılmış” Adam kıpırtısız duruyordu, patron arkadan omzuna dokundu “Hey uyan” aşağı inip kapısını açtı adamın alnından kan sızıyordu… “Tebrikler Tuğba işte şimdi yandık” Birden yüreğim ağzıma geldi. Kovalamacada mı başını vurdu, geçirdiği kazadan mı kaldı bilemiyordum. “Ne yapacağız şimdi?” Reyyan yere dökülmüş su şişelerinden birini alıp uzattı “Yüzüne su serp belki uyanır” İyi fikirdi suyu yüzüne sepeledim, adam inledi “Daha fena oldu, kesin hastaneye gitmemiz gerek” Joel elini başına götürdü eline bulaşan kana baktı, tekrar başını yokladı “İstemem, beni araç bulabileceğim bir yerde bırakın geri dönmeliyim” “Kaçmaya çalışıp bizim hayatımızı da tehlikeye atıp şimdi geri dönmek mi istiyorsun?” “Motor ortada kaldı”  “Peşindekiler kim en önemli soru sen kimsin?” “Gazetecilerin beni buraya kadar takip edeceği aklıma gelmedi, müzisyenim”  “Türkiye de değil herhalde ünlü olsaydın ben tanımasam da Tuğba mutlaka tanırdı” Evet kesin tanırdım bu adamı ilk kez görüyordum… “Enstrümanım keman” “Yok patron ben kemancıları tanımam, gitar olsaydı mutlaka tanırdım. Kemanla ne işim olur gıy gıy gıy” “Tuğba bir sus, belli ki kendi ülkesinde tanınıyor.” “Kim bu çokbilmiş satanist kılıklı” Melek bir anda şeytana dönmüştü “Satanist mi? Bana mı dedin? Nankör senin hayatını kurtaran kim” Ben bu adamamı ayılıp bayılmıştım, saygısızın terbiyesizin tekiydi…  “Tuğba, Joel ikinizde durun kavgadan, şiddetten hiç hoşlanmam” Reyyan bizi uyarsa da patrona bakıyordu “Yavuz bu sahneler sana neyi hatırlattı” “Bizi, karşılaştığımız anları. Şu veya bu şekilde yolda yardıma muhtaç birini kurtarmak bizim kaderimize yazılı. En yakın tamirci dükkânına telefon açalım, motoru bulunduğu yerden alsınlar. Gider konuşuruz hemen yapılmayacağına göre motorunu bırakman gerek. Nereye gidiyordun?” “Bodrum Bitez” “Bizde Bodrum’a gidiyoruz, istersen bizimle gelirsin istersen kendin gidersin” Adam bir an düşündü “Teklifinizi kabul ediyorum buraları bana yabancı, bilen birileriyle olmam işimi kolaylaştıracak” Adama olan ilgim başladığı gibi bitmişti ne yapacağı beni hiç ilgilendirmediğinden olayların dışında kalmak en güzeli olacaktı. Patronumun tamircisiyle konuştuğunu duydum, bana neydi arabanın arkasına geçip oturdum. Bunca hızdan sonra aracı kullanmama izin vermeyeceklerini çok iyi biliyordum. Hala sinirim geçmemişti adamın sarı saçlarını tam önümde gördükçe daha fazla öfkeleniyordum… “Ne durursun salak, kalsaydı çamurların içinde arabayı da mahvetti” Reyyan uyarı amaçlı elimi sıkınca sustum yoksa sarı saçlara yapışıp çekmem işten bile değildi.  “Biraz kendinden bahset Joel, nasıl bu kadar güzel Türkçe konuşuyorsun?” Patronumun avukatlık damarı kabarmıştı, iki dakika içinde adamın şeceresini öğrenirdi. “Öz babam bildiğim üvey babam Türk olunca mecburen iki dili de öğrendim” “Burada peşine düşen gazetecilere paparazzi deniyor, baban gibilerden sorular sordular” “Baş belaları hiç rahat yok, nasıl haber alırlar aklım ermiyor” “Onların işi bu, neden buradasın?” “Annemle öz babam Bodrum Bitez de bir barda tanışmış o da müzisyenmiş, insan köklerini merak ediyor” “Haklısın çok fazla yolumuz kalmadı, Yatağan üzerinden gideceğiz” Patronla kemancının sohbetlerini duymak istemesem de dinlemeye mecbur kalıyordum. Gözlerimi kapadım belki uyur neyin nesi olduğunu hiç merak etmediğim adamın sesini duymak zorunda kalmazdım. “Bu ne pis hava, kapalı camlardan bile geliyor” “Yatağan termik santrali ne yazık ki doğayı katlediyor, birazdan geçer” “ Tanrı’nın bize yaşamak için verdiği dünyayı kendi ellerimizle yaşanmaz hale getiriyoruz” Çok da doğaseverdi sarı kemancı… ****** Patronumla Reyyan’ın konuşma sesleriyle uyandım. Bodrum’un kuş bakışı görüntüsü hoşuma gitmişti. Buralara gelmemizi yasaklayan yine babamdı anneannemden haz etmiyordu, sanki ondan haz eden vardı. Ben niye gelmemiştim ki pişman olduğum o kadar çok olay vardı ki. İlk çocuktum, sonra engellendim daha sonra şartlar izin vermedi. Ama hiçbir olay gelmemek için sebep değildi hele rüştümü ispat edip evde istenmediğimi öğrendikten sonra buraya gelebilir anneannemle yaşayabilirdim. Kaç kez gel demişti ama aptallık bu ya, belki babam beni de ablam gibi sever ümidini hep taşımıştım. “Günaydın millet”  “Günaydın adresi ver Tuğba, ama daha önce alışveriş yapalım ya sen Joel ne yapmayı düşünüyorsun?” “Bilmiyorum her hangi bir otele giderim, nereden başlayacağımı bile bilmiyorum. Kime sorarım, yirmi sekiz sene önce barlarda çalışmış müzisyeni kim hatırlar!” “Araştırma yapmadan neden bilmediğin yerlere geldiğini sorabilir miyim?” “Özel ve iş hayatım beni bunaltmıştı, ani bir kararla yola çıktım” “Pek ani olmamış ki gazeteciler peşinde” “Nefes alamıyorum, kapımda yatıp kalkıyorlar” Kendini beğenmiş herif sanki Kraldı… Neredeyse omuzlarına değen sarı saçlarını bileğindeki lastikle topladı, ince uzun fiziği, hafif kirli sakalı zarif yüz hatlarıyla erkek güzeli denecek kadar yakışıklıydı. Deri kıyafetleri gün ışığında daha da çok kirli görünüyordu. Neresi yakışıklıydı yine ne saçmalıyordum Tuğba kendine gel bu adam iğrenç çok çirkin… Evet, fazlasıyla çirkindi… Meydanda ki büyük alışveriş merkezinde durduk “Siz bekleyin ben yiyecek bir şeyler alıp geleyim” Patron arabadan çıkar çıkmaz, Joel de indi “Kıyafet gerekiyor bu halde dolaşamam” Pis kemancı haklıydı üstü başı çamur içindeydi. Onu görmemek için başımı çevirdim, görmesem de konuşmaları gayet güzel duyuyordum. “Açık konuşacağım, yazın senin gibilere alışkın olan yerel halk için şu an dikkat çeken pozisyondasın, peşindekiler olmasa önemli değil ama ünlü olduğunu söylediğine göre fotoğraflarınla da olsa seni araştıracaklardır, arabada kalsan daha iyi olur” “Mecburen geleceğim, yanımda hiç kıyafet yok belki kendimi gizlersem” “Nasıl?” “Senden bir ricam var arabanın kapısını hemen kilitleyeceksin” Ne diyordu bu adam neden arabanın kapısı kilitlenecekti. Merakla döndüğüm anda başımdaki bere çekildi “Seni puşt, beremi geri ver” Kapı yüzüme kapatılıp birde kilitlendi. Ben bu herifi yolmaz mıydım? “Tam bir salak geberteceğim bu herifi” “Sakin ol Tuğba kapının kolunu kıracaksın” “Neden sakin olayım, şapkamı başımdan çekip alması ukalalık, terbiyesizlik, hayvanlık daha beterlerini söyleyeceğim sana dua etsin” “Sinirlenmekte çok haklısın sanki istedi de vermedin” “Vermezdim, yalvarsa da vermezdim zaten” “Ne desem bilemedim şimdi, demek ihtiyacı vardı vermeyeceğini hissetmiş olmalı zorla aldı” “Sende onun tarafını mı tutuyorsun” “Sadece empati kurmaya çalışıyorum” Empatiymiş yerim empatisini, kimdi bu pislik tabletimi açıp leb yazınca leblebimi demek istediniz diyen Google ye girdim. Soy ismini bilmediğime göre Joel kemancı yazdım, işte buradaydı… Kemanın harika çocuğu.  Reyyan da benimle beraber bakıyordu “Dediği gibi çok ünlüymüş, yakışıklı adam hem de çok başarılı” “Seni patrona gammazlarım haberin olsun” “Tuğba sadece fikrimi söyledim” “Şaka yapıyorum, sinirin teki ama dediklerinde çok haklısın. Şu an ondan nefret etsem de yazılanlar ve görüntü ortada.” Uzun süre araştırma yaptım, çeşitli ülkelerde konserleri vardı hatta birkaç gösterisini kısa kısa izledim. Bu kadar sinirli olmasaydım muhteşem derdim… “Nihayet çıktılar” Kemancının uzaklaşmasını seyrettim berem hala başındaydı… Patron eli kolu dolu gelip nihayet kapının kilidini açtı… “Ne oldu erkek bozması gelmiyor mu?” “Tuğba sende az değilsin, gelmiyor gitti hayatımızdan çıktı” “İyi olmuş gitmesi, kendini beğenmiş gıygıycı” Reyyan “Çok ünlü biri olduğunu kendin söyledin” diyerek kıkırdadı, “Yavuz bak Tuğba internetten Joel’in kim olduğunu araştırdı adam uluslararası tanınıyor, Ödüller almış keman virtüözü. Her konseri olay ve tıklım tıklım dolu” “Bu yüzden kendini beğenmiş şeyimin kemancısı” Patron yüzüme öyle bir baktı ki sustum “Tuğba ayıp ediyorsun, alışveriş yaparken biraz sohbet ettik, adam senin dış görünüşüne benzer kadının birinden çok çekmiş, başına bela olmaya devam ediyormuş. O kadar çok bunalmış ki nefes alırım diye buraya gelmiş” “Bana ne ben o kadın değilim, tepki vermeden önce düşünmesi gerekti. Kim bilir o kadına ne yaptı ki başına bela oldu. Kasemin kemancısı neredeyse her hafta yeni sevgili değişiyormuş böyle erkeklerin belalarını bulması gayet doğal” Kızgınlığım hala devam ediyordu, anneannemin evine geldik “İstediğiniz odayı seçin ben biraz dinleneceğim” odalardan birine girip kanepeye uzandım. Güzel tontonumun evi haftalardır boş olmasına rağmen mis gibi kokuyordu. Zaten dağınık olsa şaşardım çok titiz olduğunu biliyordum. Babam kaynanasını hiç sevmese de ikide bir annemi temizlikte ananın tırnağı olamazsın diyerek azarlardı. Reyyan’ın kaza geçirip hastanede yatan annesini görüp geri dönecektik. Hava serin olmasa bir süre kalmak için patrondan izin alır gönlümce tatil yapardım ne yazık ki buz gibiydi. ******* Yol yorgunluğundan içim geçmiş olacak Reyyan’ın acı çığlığıyla yerimden fırladım. “Ne oluyor” Patronum çok üzgün görünüyor, Reyyan ağlıyordu yabancı bir adamda kanepede başı önünde oturuyordu… Bu adam ne zaman gelmişti, kim diye soracağım anda hatırladım. Gazeteciydi… “Bizi buraya çekmek için kurulmuş bir tuzak hemen gitmeliyiz” “Anlamadım patron” “Tuğba çok fazla açıklama yapacak zaman yok, Reyyan’ın annesi kaza olunca hemen ölmüş hastanede yatıyor diyerek yanlış bilgilendirilmişiz. Haberi veren arkadaşım hemen kaçın dedi…” Olaylara çabuk adapte olurdum hele güvendiğim kişi tarafından söylenmişse daha çabuk harekete geçerdim.Çantaları toparladım, bagaja atıp alışveriş poşetlerini de taşıdım… “Reyyan yürüyemeyecek montları ben getiririm” Patron Reyyan’ı kucakladı arabanın arkasına oturttu, ben kapıyı kilitlerken montları kucağımdan alıp arkaya attı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE