bc

MUCİZE

book_age18+
10.9K
TAKİP ET
89.1K
OKU
opposites attract
badboy
drama
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

Mardin'in dilinden düşüremediği, genç delikanlıların anlata anlata bitiremediği bir güzelliğe sahip genç bir kız. Herkesin görmek için sokaklarda sabahladığı bu genç kızın nereden geldiği kim olduğu bilinmiyor. Herkes onu melek diye adlandırıyor, bu melek bir gün Mardin topraklarında bir daha hiç görülmüyor ve herkes onun bir efsaneden ibaret olduğunu düşünüyor. Mela dağında alevlenen aşkın meyvesi Mela Kozan. En büyük düşmanı öz abisinin Mardin'in en büyük aşiretlerinden birisinin kızını kaçırmasıyla kendini büyük bir sınavın içerisinde bulur. Abisinin kaçırdığı kıza karşılık kendisinin hiç tanımadığı bir adamla evlenmesini yani berdel isterler. Mela anne ve babasının intikamını almak için kabul ettiği bu aptal evlilik onu daha da büyük bir çıkmaza sürüklemektedir. Yıllar önce Mardin'in efsane diye adlandırdığı genç ve güzel kadın Mardin'e Bora Karahan'ın karısı olarak geri dönmüştür. Mardin'in korkulu rüyası, herkesin ondan deli gibi korktuğu ağası Bora Karahan. Babasına verdiği söz yüzünden hiç tanımadığı bir kadınla evlenmeyi kabul etmesi sonucu hayatı tamamen değişir. Ve o gün Mardin topraklarında bir mucize gerçekleşir, imkansızlıklardan alevlenen bir aşk serüvenine hazır olun.

chap-preview
Ücretsiz ön okuma
1
Ellerimi iki yana açtım, bulutları kucaklayarak kıkırdadım ve derin bir nefes aldım. "Annem babam.. Ey karadeniz, dağlar, bulutlar duyun sesimi.. ben bugün 18'ime girdim!" Arkamdan gelen ayak seslerini duymamla arkamdaki kalabalığa döndüm. Hepsi o kadar komik duruyordu ki.. gülmemek için zor tutuyordum kendimi. Hepsi bana endişe ve korkuyla bakıyordu, en önde nenem ve dedem vardı. Buradan kurtulmam gerekiyordu, yoksa akşama kadar dedemin ve nenemin azarlamalarını dinleyecek ve doğum günümü mahvedeceklerdi. Asiye, Mehmet, Ferit amcam Burhan amcam, Murat, Mustafa, Safiye yenge herkes dengemi kaybedip aşağıdaki uçuruma düşmemden korkuyordu ama ben yıllardır alışıktım bu duruma. "Kiz ben sana demedum mu çıkma ha buraya kayup düşeceksun diye!?" dedem beni öldürecekti kesin. "Bulutlara bir tek burada sarılabiliyorum dedem.. kızma da." dedim onun şivesini taklit ederek. Normalde onlar gibi şiveli konuşmazdım ama 3 yılda dilim alışmıştı. Bu yüzden itici durmuyordu ağzımda. "Kiz delirtma adamı gel ha buraya düşeceksun. Götüreceğuz seni bulutlara burası uçurum düşersin Allah korusun." dedi Ferit amcam korkuyla. Düşünüyomuş gibi yaptım. "Bir şartla gelirim yanınıza, kızmayacaksınız bana. Annem ve babama geldim ben, onlar gökyüzünde çünkü." Hepsi burukça gülümsedi, Murat elini uzattı bana. "Alma aklumu da gel ha buraya. Söz kimsenin sana kızmasına izin vermeyeceğim." Asiye Mehmet Mustafa da onayladılar onu. Gülümseyip uzattığı elini tuttum, beni kendine çekip sarıldı sıkıca hepsi birden gelip sarıldılar bana. "Deli ha bu kız, ayni anasu ayni." Nenemin dediklerine kıkırdayıp onlara da sarıldım. Gerçekten nenemin dediği gibiydim, aynı anneme benziyordum. Gözlerim, saçlarım, dudaklarım.. bir tek bakışlarım babama benziyordu. Karadenizdeki dağlarla aynı renk olan koyu renk yeşil gözlerim, güneş gibi dalgalı sarı saçlarım ve nenemin tabiriyle kiraz dudaklarım. Dedemin ve nenemin elinden tutup evimize doğru ilerledim, bugün 18 yaşıma basıyordum ben, ve bunu ilk annem ve babamla kutlamak istemiştim. Çünkü onlar öldüğünde polis amca bana onların beni gökyüzünden izlediğini söylemişti. Gerçektende bulutlara her baktığımda annemi ve babamı görüyordum gök yüzünde, kalbimde hissediyordum varlıklarını. Annemi ve babamı kaybettiğimde henüz 13 yaşındaydım, nasıl olduğunu ne olduğunu bilmiyordum hiç.. bir gün babamın holdingindeki masalarda otururken içeriye uzun boylu esmer bir adam girmişti. Ben masada bir yandan meyve suyumu ve ödevlerimi yaparken çok kısa bir an göz göze gelmiştik adamla. Aslında adam dediğime bakmayın 16 - 17 yaşlarında bir çocuktu, duruşuyla bakışlarıyla aynı babama benziyordu çocuk. Babam onu görür görmez ayaklanıp toplantı yaptığı bütün herkesi dışarı çıkarmıştı, kısa bir an da bana bakmıştı. Çocuk babama hesap soruyordu, bunu onlara neden yaptığını onu neden terk ettiğini soruyordu. Daha sonra annem girmişti odaya, babam ve annem beni odadan çıkarmış ve asistan ablayla benimle ilgilenmesini söylemişlerdi. Daha sonra o abi bizim eve yerleşti, bana başlarda mesafeli yaklaşsada ona ilk adımı ben atmıştım. Gözlerinden anlıyordum bir dedi sıkıntısı olduğunu, üzülüyordu canı yanıyordu en önemlisi yalnız hissediyordu ama ben o acılarını unutması için yaklaştım ona yalnız hissetmemesi için elinden tuttum. Annem ve babam o çocuğun benim abim olduğunu söylediklerinde henüz 10 yaşındaydım, şaşırmak yerine çok sevinmiştim çünkü onu çok sevmiştim şimdiden. İsmi Baran'dı onunla kısacık zaman diliminde o kadar güzel bir bağ kurmuştuk ki hep bir abim olması için dua etmiştim Allah'a ve bu imkansız duayı kabul etmişti Allah. Abim de beni seviyordu, birlikte okula gidiyorduk dil dersleri alıyorduk piyano dersi bile alıyorduk. Annem ve babam asla ayırmazdı bizi, birlikte bir sürü aktivite yapar evimizin bahçesinde oyunlar oynardık. Dövüşmeyi, futbol oynamayı, basketbol oynamayı hep abim ve babam öğretmişlerdi bana. Hatta silah kullanmayı bile biliyordum, 10 parmağımda 10 marifet vardı resmen. Abimde bende bu kısacık zaman diliminde birbirimize destek olmuş ve birbirimizi çok sevmiştik. İkimizinde dersleri çok iyiydi, ta ki o nefret ettiğim güne kadar.. annem babam abim ve ben.. hep birlikte yazlığımıza gidiyorduk tatil için. Abim benimle birlikte başka bir arabayla gitmek istemişti, babam abimin ehliyeti olduğu için bir şey dememişti. Araba iki kişilik olduğu için ön koltuğa binmiştim, hava sıcak olduğu içinde abim arabanın üstünü açmıştı. Annem ve babam önümüzden gidiyolardı, Tam Muğla'ya girecekken abim arabayı yavaşlatıp durmuştu, her şey saniyeler içinde gerçekleşmişti. Önümüzdeki araba havaya uçmuş annem ve babam içinde can vermişti. Ne yapacağımı ne hissedeceğimi bilmiyordum bile, korkarak abime bakıyordum sadece ama o son derece düz bir ifadeyle önümüzde yanan arabaya bakıyordu. Gözünden bir damla yaş düşmüştü, benim görmemem için hemen göz yaşını silmiş ve bana sarılmıştı sıkıca. "Özür dilerim Mela.. nolur affet beni.. nolur kızma bana.. ben.. bunu yapmak zorundaydım." söylediği hiçbir şeyi anlamayıp girdiğim şok etkisiyle kaskatı kesilmiştim. Ne kıpırdayabiliyor ne de konuşabiliyordum, sadece gözlerimi kırpıyordum. Daha sonra polisler hastane bir sürü kalabalık cenaze derken kendimi Mardin'de babamın hiç tanımadığım babasının Azad Kozan'ın konağında bulmuştum. Ne yemek yiyor ne de su içiyordum, günlerce serum ile hayatta kalmıştım. Kozan aşiretinin evine yerleştiğimizden beri abim ne yüzüme bakıyor ne de benimle konuşuyordu, ona en ihtiyaç duyduğum anda beni yalnızlığıma terk etmişti. Günler geçti, zorda olsa bir şeyler yemeye başladım fakat dedem beni evin hizmetçileri ile aynı tutarak ne yüzüme bakıyor ne de benim evinde kalmama izin veriyordu. Evdeki hizmetlilerin kaldığı odalardan birisinde kalıyordum, sadece dedem değil evin bütün fertleri kötü davranıyordu bana. Abim bile buraya geldiğimizden beri bana tiksinerek bakıyordu. amcalarım babaannem yengem kuzenlerim abim dedem herkes benden nefret ediyordu. Evin hizmetçileri ile yiyor içiyor ve uyuyordum, Allahtan babamın ailesi bana kucak açmazken onlar bana kucak açıyordu. Abim ile her iletişim kurmaya çalıştığımda beni tersliyor ve eziyordu, sanki 3 senemi birlikte geçirdiğim adam bambaşka birisine dönüşüvermişti. Evdeki herkes hor kullanıyordu beni, amcam dedem babaannem herkes durduk yere bana şiddet uyguluyor sürekli beni aşağılıyordu. Abimse bunların hepsine kayıtsız kalıyordu. Hayatımdaki ilk darbemi abimden yemiştim ama en büyük darbeyi ise bir senenin sonunda almıştım. O an sadece ölmek istiyordum, nefes almak istememiştim. Akşam yemeğini hazırlamak için girdiğim evde dedemin ve amcamın gizli gizli bir şeyler konuştuğunu duymuştum. Abimin 3 sene önce bizim yanımıza yerleşerek annemi babamı ve beni öldürmek için gizli gizli planlar yaptığını annesinin intikamını almak için gizlice yanımıza yerleştiğini öğrenmiştim o gün. Ama dedemin ve amcamın şaşırdığı nokta abimin beni öldürmeyişiydi, o gün beni arabasına alarak beni kurtarmıştı aslında. O gün özür dilemesi bu yüzdendi demek, her şey yeni yeni anlam kazanıyordu bende. O an ki sinir ve öfkeyle ne hissedeceğimi ne yapacağımı bilmeden salona girip elimdeki tepsiyi yere fırlattım sertçe. O gün evde büyük bir fırtına kopmuştu ve o fırtınadan tek yara alan ben olmuştum. Amcam beni saçlarımdan tuttuğu gibi merdivenlerden sürükleyerek aşağı indirdi ve avluda kolumu sımsıkı tutarak beni bir güzel dövmüş ve kemeriyle vücudumda kalıcı izler bırakmıştı. Ev halkı film seyreder gibi bıyık altından gülerek bizi izlemişlerdi, abim de dahildi buna. O gün yemin etmiştim ondan intikamımı alacağıma, o günden sonra babamın eşyalarının arasından aldığım sigara paketini alıp içmeye başlamıştım. Kimseye dökemiyordum içimi kimseye bağırıp çağıramıyordum, evdeki hizmetçilerden bile hor kullanılıyordum. Bir keresinde sigara ile yakalanmıştım kuzenime, Delal beni babasına şikayet etmiş ve bir güzel dayak yememi sağlamıştı. Vücudumun bir çok yerine ısıttığı demir çubukla izler bırakmıştı ama ben pes etmeyip babamdan bana kalan nefret ettiğim alışkanlığı içmeye devam ettim. Beni her yakaladığında sigaraları kollarımda söndürüp izler bırakıyor ve beni bir güzel dövüyordu. Hiç kimse hiçbir bir gücün sınırlarımı geçmesine izin vermiyor ve o zehiri içmeye devam ediyordum. Konak halkının bana karışmasına sınırımı bir milim geçmesine izin vermiyordum. 5 sene vermiştim kendime, devlet velayetimi abime verdiği için hiçbir yere kaçamıyor ve gidemiyordum. 5 senenin sonunda 18 yaşıma basacak ve kendi özgürlüğümü ilan edecektim, gerekirse annemin ve babamın yanına gitmeyi bile göze alacaktım. Bütün Mardin halkı duyacaktı benim namımı koskoca Azad Kozan'ın torunu özgürlüğünü nasıl ilan ettiğini görecekti. Ama bu özgürlük daha da erken buldu beni, abim benim bu hoyratlığımdan kural tanımazlığımdan sıkılmış olmalı ki beni anneannem ve dedemin yanına Trabzon'a bırakmıştı beni. Bana son iyiliğini yapmış ve beni o işkenceden zulümden kurtarıp özgür olmamı sağlamıştı. Ama ondan intikam alacağım günü iple çekiyordum, sadece zamanını bekliyordum. Onu en zayıf noktasından buracaktım ve neye uğradığını şaşıracaktı. Nenem ve dedem.. beni yeniden hayata döndürmüşlerdi, yeniden nefes almamı sağlamışlardı. Murat, Mustafa Asiye, Mehmet ile tanışmıştım burada. Bana yeniden can olmuşlardı, okuluma devam etmiş önceden aldığım dersler sayesinde derslerimi verip sınıfımdan geri kalmamıştım. Okul birincisiydim, bu sene üniversite sınavına girmiş ve Türkiye genelinde ilk 5'e girmiştim. Ama benim niyetim ne kadar gönlüm el vermesede kendim için büyük bir fırsat olduğunu düşündüğüm için İngiltere'nin en ünlü okuluna gitmekti. Yabancı dilim çok iyiydi İngilizce Almanca Fransızca ve İtalyancam vardı annem ve babam bana küçük yaşta dil eğitimi aldırdığı için anadilim gibi konuşuyordum bütün dilleri. Trabzon'a geldikten sonra dedem ve nenem benim üzerime titremişlerdi, kızlarının ve oğulları bildikleri babamın emanetine gözleri gibi bakmışlardı. Buradaki kimse dedemin abimin amcalarımın bana ettiği zulümü bilmezlerdi. Çünkü eğer öğrenirlerse dedem bütün Trabzon'u ayağa kaldırıp Kozan aşiretinin kapısına dayanır ve büyük bir savaş başlatırdı. Kan dökülmesini istemiyordum, benim yüzümden kimsenin canı yansın istemiyordum. İsmimi annem ve babam koymuştu.. ikisi Sümela manastırında yani Mela dağlarında tanıştığı için ismimi Mela koymuşlardı. Gözlerimi de Mela dağlarından alıyordum bu yüzden, annemin gözleri daha açık yeşildi ama benim gözlerim aynı Mela dağı gibi kopkoyuydu. Güneş vurduğu zaman rengini tamamıyla belli ediyordu, herkes gözlerime hayrandı bu yüzden. İsmimin hakkını tamamen veriyordum yani. Akşama kadar arkadaşlarımla Trabzon'da gezmiştik, okuldaki arkadaşlarım ile hep birlikte kutlamıştık doğum günümü. Mehmet'in gemisiyle açılmıştık, bu sık yaptığımız bir şeydi. Bazen okuldan kaçıp karadenize açılırdık. Mehmet Mustafa Asiye ve Murat komşu çocuklarımızdı, aynı okula gidiyorduk hepimiz. Asiye ve Mustafa bizden 1 sınıf küçüklerdi ve İngiltere'ye gideceğim için üzülüyordu hepsi. Yakında okullar başlayacaktı ve ben ne kadar gitmek istemesemde mecburdum bu duruma. Akşam hep birlikte bize geçecektik, dedem nenem ve amcamlarda kutlayacaklardı doğum günümü. Buradaki son günlerimdi, bu yüzden son zamanlarımı doya doya geçirmek istiyordum. İngilterede'yken bulutlara ve gökyüzüne yakın olamayacaktım ama annemin ve babamın benimle gurur duyması her şeyden önemliydi benim için. Dedem Trabzon'un sahibiydi neredeyse, ayda bir uçağa atlayıp özlemimi ve hasretimi gideririm diye düşünüyordum. Arabayla bizim evin önüne yaklaştığımızda kaşlarım çatılmıştı istemsizce kapıda bir sürü 47 plaka araba vardı çünkü ve plakaların hepsinde KZN yazıyordu. Kalbim korkuyla hızlanırken ilk düşündüğüm nenemin ve dedemin nasıl olduğuydu, amcamlar yengemler elim kalbimde arabadan inip koşar adım eve gittim. Azad Kozan, Ciwan Kozan ve Berzan kapıda adamlarla dedem ve amcamlarla konuşuyordu. Dedemin adamları da Kozan aşiretinin adamları da tetikte bekliyordu. "ULA SEN KİMSUN.. HA BU ŞEHİRDAN LEŞUN ÇIKAMAZ SENUN.. BENUM TORUNUMU ALAMAZ KİMSE BENDEN!" dedemin gür sesi korkumu daha da çok arttırıyordu. "Dede?" dedim korkuyla yanına giderek, Burhan amcam beni kolumdan yakalayıp arkasına çekti beni. "Sözlerine dikkat et Polat Bayraktar.. torunumu istediğim zaman almaya gelirim buna karışamazsın!" dedem belindeki silahı çıkarıp namluyu kendine doğrulttu ve adamın elini tutup silahı tutmasını sağladı. "Torunumu benden almak içun benu geçmen lazumdur önce.. tabi buradan sağ çıkabilursan." korkuyla dedeme doğru atıldım ama amcam bırakmıyordu beni. Azad Kozan alayla gülüp silahı eline aldı ve ehliyetini açtı. "Dede dur.. izin ver konuşayım Azad Kozan ile.." gözlerimi nefret ettiğim adama çevirdim, dedemi tehlikeye atmamak için istemsizce döküldü kelimeler ağzımdan. Azad Kozan'ın dedemi gözünü bile kırpmadan öldüreceğini biliyordum. "O da benim dedem, konuşmaya hakkım var." dedem amcamlar herkes bana baktı birden. Azad Kozan ve Ciwan Kozan sırıtarak bana bakıyordu. "Mela'yı içeru götür Burhan!" dedi dedem sinirle ama amcamı engelleyip dedeme baktım. "Dedem yapma nolur.. beni onlardan alıkoyamazsın." dedem gözlerime öyle bir baktı ki.. bu sözlerim için pişman olucaktım. Dedemi üzmek en son isteyeceğim şeydi. Dedem gözleriyle Burhan amcamı onayladı. "Gözüm üzerinde Azad Kozan, en ufak bir yanluşunda sıkarum kafana." dedem son kez bana kırgın bakışlarını gönderip içeri girdi. Amcam ve diğerleride peşlerinden gitti, Azad Kozan Ciwan Kozan ve Berzan peşimden geliyordu, bahçenin en köşesindeki kamelyaya oturdum. Burada kimse duyamazdı bizi, dedemin bizi izlediğini bildiğim için onlarla sakin konuşmalıydım. "Ne istiyorsunuz?" dedim düz bir ifadeyle. Ciwan ve Azad kamelyadaki sandalyelere rahatça oturup bana baktılar. Berzan biraz gerimde duruyordu. "Bizimle Mardin'e geleceksin." dedi Ciwan pisliği. Alayla kahkaha atıp ellerimi belime koydum. "Dalga mı geçiyorsunuz.. onca şeyden sonra hiçbir şey olmamış gibi sizinle geri dönmemi mi istiyorsunuz. Sizin aptal olduğunuzu biliyordum ama şuan kanıtlamış oldunuz, değil sizinle Mardin'e dönmek kale alacağım insanlar değilsiniz. 18 yaşındayım ben.. boşu boşuna üzerimde hak iddia etmeye çalışmayın sakın, alın adamlarınızı gidin buradan." dedim sinirle, o kadar sinirliydim ki birde geçmiş karşıma pişkin pişkin onlarla Mardin'e geleceğimi söylüyolardı, daha da öfkelenip tırnaklarımı avuç içime geçirdim. Bu adamlar akıllarını peynir ekmekle yemişti sanırım. Ciwan pisliği sinirle ayağa kalkıp bana vuracakken Azad tuttu kolundan. "Abin.. Karahan aşiretinin kızını kaçırdı, Kara aşireti abini arıyor her yerde. Abinin kurtulması için berdel yapılacak, Kara aşiretinin en büyük oğlu ile evleneceksin. Böylece iki aşiret arasındaki kan davası son bulacak, eğer itiraz edersen abini öldürdükleri gibi bütün sevdiklerini öldürürüm Mela Kozan." dedi Azad pisliği sinirle. Bunlar gerçekten delirmişti. "Siz ne saçmalıyorsunuz.. o katil için kılımı bile kıpırdatmam ben, bir de gelmiş bana aptal saptal töreleriniz gereği başka bir adamla evlenmem gerektiğini söylüyorsunuz." dedim sinirlerime hakim olmaya çalışarak. Azad ve Ciwan güldü sinirle, sevdiklerime zarar vereceklerinden zerre şüphem yoktu fakat dedemde onlar kadar güçlüydü. Benim yüzümden kan dökmelerine izin vermezdim elbette ama bu aptal fikirlerini kabul etmeyecektim elbette. "Sabaha kadar vaktin var küçük çıyan.. sabah Mardin'e döneceğiz, aşiretler bizi bekliyor. Eğer gelmezsen adamlarımı buraya yığarım ve kan dökerim." Azad Kozan ve Ciwan Kozan ayağa kalkıp kamelyadan çıkıp arabalara doğru yöneldiler. Berzan'a baktım, bana o zindanda en güzel bakan kişiydi Berzan gizli gizli yemek getirirdi bana sigaram bittiğinde o tazelerdi. Berzan bana burukça gülümsedi ve kollarını bana sardı. Kızmıyordum ona.. o da o konakta sıkışıp kalmıştı ama ailesine saygısından susuyordu. "Mela ben.. özür dilerim. Yemin ederim ben engellemeye çalıştım ama aşiretlerin karşısında duramadım." kafamı iki yana salladım. Onun her zamanki gibi bir suçu yoktu, elinden geldiğince beni korumaya çalışıyordu, amcamın zulümlerinden hep o kurtarırdı beni. Kuzenimin kalbinde merhamet duygusu vardı. Aklıma gelen fikirle kaşlarımı çattım. "Berzan.. abim çok mu seviyor kaçırdığı kadını?" Berzan bu soruyu beklemese de kafasıyla onayladı beni. "Mardin'in.. hatta ülkenin en büyük en tehlikeli aşiretinin kızı Zelal. Değil onu kaçırmak yan gözle bakanın canını alırlar, ikisi çocukluktan beri aşık birbirine. İki hafta önce Sidar Karahan görmüş onları gizli gizli buluşurken, Baran'ı dövmüşler bir güzel kızıda kapatmışlar eve. Baran'da kızın hasretinden dayanamayıp kaçırmış gizlice kızı." demek Baran'ın okuldaki kızlara pas vermemesinin sebebi buydu, Baran gerçekten yakışıklıydı, etrafında bir sürü kız dolaşırdı ama o umursamazdı bile onları. Annelerimiz farklıydı Baran ile.. babam onun annesini sevmeyerek evlenmiş, aslında resmi nikah yokmuş aralarında imam nikahı ile evlenmişler. Kadın erkek çocuk doğuruncada resmi nikah yapmak istemişler ama babam anneme aşık olduğu için oğlunu ve annesini bırakıp Trabzon'a kaçıp annem ile evlenmiş. Baran'ın annesi de üzüntü ve acıdan dayanamayıp hastalığa yakalanmış ve ölmüş. Baran bize gelmeden 3 yıl önce kaybetmiş annesini, intikam için gelmişti bizim yanımıza da.. annesinin kanını yerde bırakmamak için. Berzan'a veda ettikten sonra arabasına binip çıktı evin bahçesinden. Derin bir nefes alıp eve gittim, dedemin gönlünü almalıydım bir an önce.

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

ZÂLİM: KÖTÜ ADAM +18

read
86.5K
bc

Mafyaya tutsak

read
15.5K
bc

Askerin Zeynosu [+18]

read
603.2K
bc

Vincent Raphael +18

read
14.9K
bc

AFET-İ DEVRAN (+18)

read
29.8K
bc

TÖREYLE YAZILAN +18

read
16.6K
bc

Berdel Kanunu

read
189.0K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook