7

639 Kelimeler
Oysaki her gece sana kapamak isterdim gözlerimi, kâbuslar yerine... Gece olağan kâbuslarımdan birini görüp uyanırken, etrafıma biraz bakındıktan sonra kâbus olduğunu fark edip derin nefes aldım her zaman olduğu gibi. Tekrar gözlerimi kapatıp da aynı görüntüler gözümün önüne gelince, salona inip televizyon karşısında uyumaya karar verdim. Önce düzgünce pijama giyinip, aşağı inmeye başladım. Televizyonu açınca az daha rahatlamış hissettim kendimi. Ekrandaki oynayan saçma sapan dizi beynimdekilerin yerine geçmişti bir süreliğine de olsa. Gözlerim kapanıp, uykuya dalarken televizyondaki adam, bilmem kaçıncı seni seviyorumunu diyordu karşısındaki kadına. Uykudan uyanınca hâlâ gece olduğunu ve televizyonun kapandığını fark ettim. Bir saniye ya ben yastık ve örtü almamıştım ki? Kafamı biraz kaydırınca altındaki şeyin biraz daha sert olduğunu fark edip doğruldum. Televizyon ve ışıklar kapalı olduğu için ne olduğunu bilmemenin verdiği bir korku çöktü üzerime. Zaten karanlıktan ölesiye korkan bir insandım. Kumandayı o korkuyla bulup da televizyonu açınca, Rüzgar'ı görüp büyük çaplı bir şok geçirdim. Ne işi vardı benim kafamın onun bacaklarında? Açılan televizyonla birlikte uyanan Rüzgar, önce kısık gözlerle etrafa bakıp, beni görünce açtı gözlerini. "Neden uyandın sen?" Onun sorusunu es geçerek, "Sen neden buradasın? Ayrıca ben neden senin dizlerine yattım?" diye sordum. "Yastık almamışsın. E ben de bacaklarımı hissetmiyorum. Bir işe yarasınlar dedim." "İyi de boynun tutulur? Ayrıca nasıl oturdun oraya sen?" diyerek şaşkınlıkla ona baktım. "Ben uzun zamandır bu haldeyim. Kendi başıma o koltuktan yatağıma yatabiliyorum." diyen Rüzgar'a bakıp dudağımı ısırdım. Yürüyememesi hakkında bir şey söylemek istememiştim ama salak gibi sormuştum bir kere. "Neyse ya. Mallık bende zaten." diyerek arkama yaslandım. "Sen bakma bana, uykudan uyanınca ayrı bir mal oluyorum." "Bana bırakmadan kendine hakaret edince hiç de zevki kalmıyor ama." diyerek gülen Rüzgar'a baktım. İkinci gülüşü. "Uyuz musun sen?" "Oooo zengin züppeliğinden uyuzluğa terfi ettim. Horoz mu kessek acaba?" "Senin dilini mi kessek acaba? Bence daha hayırlı bir iş yapmış oluruz." "Neyse laf sokacağına yardım et de sandalyeye geçeyim. Sabah okul var." Başımı sallayıp Rüzgar'ın yanına gidip ona sarılarak doğrultmaya çalıştım. Tabi ki fazla ağır olduğu için kollarıyla koltuğu tutup destek oldu bana. Tam olarak doğrulunca ters tarafa çevirip koltuğa oturtacağım sırada, ona aşağıdan baktığımı fark ettim. "Benden uzunmuşsun." "Evet. Sanırım sana da bücür diyebilirim." "Prenses demeyeceksen bana uyar." diyerek güldüm. "Bence prenses yakıştı sana." diyerek eliyle yüzümü kaldıran Rüzgar'a baktım. Ne oluyordu gece gece yahu? Tüm camları kapatmışlardı sanırım, sıcak olmuştu birden bire. "Maşallah camış gibisin. Oturtayım mı artık?" diyerek Rüzgar'ı sandalyeye oturtup derin nefes aldım. Elimle yüzüme yelpaze yaparken, "O kadar heyecanlanma prenses." diyen Rüzgar'a baktım. "Ne heyecanı be. Zorla kaldırdım seni, ter bastı. Hem sen hani kendin oturabiliyordun?" diyerek tek kaşımı kaldırdım. "Keşke bunu beni kaldırmadan önce hatırlasaydın?" deyip gülen Rüzgar'a bir tane geçirmemek için zor tuttum kendimi. "Ya gidip yatsana sen, okul var diyordun." "Sana da var." "Uykum yok." diyerek yalan söyledim. Ve bir şey fark ettim o an, kâbus görmemiştim. En son ne zaman huzurlu uyudum bilmiyorum ama, inanamasam da huzurlu bir şekilde uyumuştum. "Yürü hadi odana." diyen Rüzgar'a cevap vermeyerek, ayaklarımı yere vura vura odama geçtim. Üzerimdeki tişörtü çıkartacakken, Rüzgar'ın odaya girmesiyle aceleyle geri çektim aşağı. "Hayırdır?" "Yat hadi, masal anlatacağım sana." "Ha?" diye öküzce bir ses çıkardım şaşkınlıktan. "Hadi." diyerek yatağın yanına geçen Rüzgar'ın arkasından geçip yattım yatağa. "Ya git yat sen." "Gece uyurken başına gelen kötü olayları düşünürsen, rüyanda da onları görmen çok normal. Şimdi sana güzel bir masal anlatacağım ve sen de rüyanda onu göreceksin." diyerek bana bakan Rüzgar'a baktım. "İyi de ben müzikle de uyudum. Yine aynı şey oldu." "Müzik bir ben etmiyor ne yazık ki." diyerek dudağının kenarını kıvıran Rüzgar'a "Pis ego!" diyerek kafamı daha da gömdüm. Örtüyü üzerime örten Rüzgar, ellerini saçlarıma gömerek ciddi ciddi anlatmaya başladı. "Bir varmış bir yokmuş." diye. Gözlerimi kapatıp dinledim ben de. Bir olup, bir olmayan Rüzgar'ın uydurduğu masalı. Uydurmuş muydu bilmiyordum gerçi, daha önce hiç masal dinlememiştim ki... Ve rüyamda prensi gördüm, deniz kızına aşık olan. Onun için ayaklarından vazgeçip, denizde yaşamaya başlayan...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE