"İnsanlar almadan vermez biliyorum. O yüzden...Sana ne istiyorsan vereceğim ki sen de bana ver istediğimi. Ne istiyorsan. Çocuksa çocuk, intikamsa intikam, acıysa acı."
Pamuğu gelişi güzel fırlattığımda ona doğru adımlıyordum.
"Ama sen de bana bir şeyler vermelisin Alaz Elezer."
"Ne istiyorsun?" diye bıkkınca sorduğunda derince bir nefes alıp cesaretimi topladım.
"Öncelikle sevdiğim adamı rahat bırakacaksın ve kız kardeşimi de. İkincisi de...Benden neden bu kadar nefret ettiğini söyleyeceksin."
"Öyle mi? Sen bana bunların karşılığında ne vereceksin?"
Cüretkâr bir gülümseme eşliğinde sessizce elbisemin fermuarını açıp ayağımın dibine düşmesine izin verdim.
Otobüs durağının arkasına hızla saklanırken kalbim ağzımdan çıkmak üzereydi bu yüzden sertçe yutkundum.
"Dalga mı geçiyorsun? Beni o mu kiraladı?" dedim nefes nefese, buna inanamıyordum.
"Evet?" dedi konuştuğum kişi, hattın diğer ucundan.
"Asla olmaz, unut bunu. Bu seferlik iptal edelim." dediğimde aramayı sonlandırmak ve kaçmak istiyordum.
Elimi kalbimin üzerine koyarak durağın arkasından ileriye, otel kapısının önünde bekleyen adama baktım. Bu gerçekten oydu.
"Sorun ne Açelya?" dedi Dalya telefondan.
"O adam benim profesörüm! Ve ben bunu yapamam."
Fısıldıyarak bağırmıştım, bunun nasıl olduğunu bilirsiniz.
"Neden?" dedi hemen arkamdan gelen tanıdık bir erkek sesi ve devam etti "Profesörüne eskortluk yapmamak gibi etik değerlerin mi var?"
O cehenneme tek yön bilet demekti ve herkesin beni uyarma sebebiydi. Bilmedikleri şey ise ben ateşten korkmuyordum. Biraz bile.
*
Ruhun Haritası'ndaki Barlas karakterinin hikayesini anlatmaktadır. Diğer kitabı okumadan da bu kitabı okuyabilirsiniz.
Ah o gözleri, kalbimdeki kuşları öldürüp elime veren gözleri. Ah o gözleri gökyüzümün katili. Ah o saçları ellerimin katili. Ah o kokusu, benden başka herkese sinen o kokusu. Ah o toprak gibi kokusu ruhumun katili. Ah o adam, bu ağır sevgiye beni mahkum eden adam. Ah o güzel adam mutluluklarımın katili.
Range Rover'dan inen genç adama doğru ilerlerken avuç içlerim çoktan terlemeye başlamıştı.
Kızların arkamda gülerek beni izlediğini biliyordum onlarla böyle bir iddiaya girmem yeterince
saçmayken böyle birisinin böyle bir arabadan inmesi daha saçmaydı. Parmaklarında yüzükler
vardı, elinin hemen üzerinde gülümseyen emoji dövmesi de dikkatimden kaçmamıştı. Telefonla
konuştuğu için arabanın önünde durmuş, bedenini kaputa yaslamıştı. Üzerindeki siyah uzun
kaban o kadar kaliteli duruyordu ki sadece ona bakmakla ben bile ısınmıştım. Alnına dökülen
saçlarının altındaki gözleri uzaklara bakarken korkuyla yutkundum. Onun gibi birisinden nasıl
numarasını isteyecektim? Telefonu kapattığında derin bir nefes aldı fakat bunu yapan
benmişim gibi karşısına geçtim.
"Şey...rahatsız ettiğim için kusura bakmayın." diyerek söze başladığımda keskin bakışları beni
buldu, vaktini harcayacağım için şimdiden suçlu hissetmiştim.
"Arkadaşlarımla bir iddiaya girdik, kulağa saçma gelecek ama sizden telefon
numaranızı...isteyecektim."
Kaşları çatıldı fakat saçları onları örttüğü için sadece daha da keskinleşen ve memnun
olmayan gözlerini gördüm.
"Çocuk oyununa zamanım var gibi mi duruyor?"
Çabucak başımı iki yana salladım.
"Hayır elbette yoktur. Ben sadece almış gibi yapıp hemen gideceğim yoksa..." arabadaki
hareketlilik ile gözüm ön camdan içeri kaydı ve elleri bağlı, yüzü kan içerisinde dudaklarının
üzeri gri bantla kapatılmış adam görüş açıma girdi. Yapabildiği tek hareket elleriyle önümdeki
genç adamı gösterip yardım istemekti.
"Evimde..." dedim cevabın bir önemi varmış gibi "Ne yapıyorsun?"
Çakmağın ucundaki turuncu ateş bir saniye olsun sönmezken ağır ağır ayağa kalkıp bana doğru birkaç adım attı, onunla eş olarak geriye doğru adımladım.
"Önce ben sordum Karen."
"Evet, onunlaydım." dedim ona neden cevap verdiğimi dahi bilmezken.
"Bir anlaşmamız vardı, silahı alıp istediğim bir şeyi yapacaktın."
Ellerim titrediği için onları birbirine kenetleyip, sakin kalmaya çalıştım.
"Evet...Ama neden evime geldin bunun için?"
"Uyu benimle."
❅
"Herkes nasıl kanadığını görmek için seni derinden keser demiştin, peki sen...neden beni bu kadar derinden kesiyorsun?"