🌹 SiRAYET 🌹Updated at Dec 19, 2025, 00:09
Bade Mahallesi'nde bugün ardı ardına gelişen entrikalar sonucu Polis Akın "Yıllık aksiyon sıkalasını tamamladık... Bundan başka da olay çıkamaz. Tek günde her şey oldu bitti ya lan! Vay anasını..." Diye kendi kendisine söylenerek evinin yolunu galesizce tuttu. Erken konuşmuştu, polis beyimiz. Asla asla deme demişler. Merakının kurbanı olacaktı, dedikodu kazanının baş erzağı seçilecekti de henüz haberi yoktu.Bahçeden içeri girdiğinde evine yürüyecekken erik ağacına tünemiş bir karaltı gördü. Akşamın is gibi çöreklendiği hava, kızılımsı hoş bir alacaya dönüştüğünden sessizce ağacın dallarında sinsi sinsi gezenin, kim olduğunu bir türlü net olarak göremiyordu. Çelimsiz bedenin ebatına bile bakmadan 'hırsız falan olmasın sakın' diyordu. Daha erikler buğday tanesi kadar bile oluşmamışken kim ne diye hangi deli erik ağacına musallat olurdu ki? Kesinlikle ya hırsız yada şanlı mesleğinin kazandırdığı uğursuz bir düşmandı.Uzaktan pek seçemediği için meslek getirisi olan sessiz adımlarla ağacın altına yürüdü. Yüksekçe ve kalın sesiyle "Lan! S-" diyesiye kalmadan kucağına bir şey düştü. 'Sen kimsin' bile diyememişti.Polis Amiri Akın Avcı, gökten herkese üç elma düşecek olsa kendi payına düşenin bir kız olduğunu hiç bilmiyordu. Ta ki olaylı geçen gündüzün dakikalar öncesinde 'daha da bir şey olamaz' dediği günün akşamına kadar...Tam kucağına hatta ellerine düşen meyve falan değildi. Zannettiği gibi hırsız, uğursuz ve düşmanı da değildi. Bir kızdı, üstelik ortak bahçeyi paylaştıkları hemen yan evde ikamet eden küçük komşu kızıydı!Kucağına hızla düşen kızla ayağının biri büyük gül saksılarına takılan Akın sendeledi, yüz üstü düşerse kız altında ağırlığından dolayı pert olacaktı. O yüzden ağırlığını topuklarına vereyim derken iri bedenini taşıyan kocaman ayaklarından biri, metal su kovasına girdi. Tulumbadan çekilen suyu, bu demir kovaya doldurup ağaçları, çiçekleri suluyorlardı. Neredeyse Akın'la yaşıt olan bu metal gümüş renkli kova, Akın'ın yanında mıydı, karşısında mıydı bilinmez elbette.O an ağırlık merkezi aniden değiştiği için arkaya değil önüne doğru meyletti ve "Siktir! Amına koyayım!" Diye olacaklara önden sitem etti. Maalesef ki Akın, kucağındaki kızın üzerine düşmek zorunda kalarak kızı kocaman bedeninin ağırlığıyla domates gibi ezdi. Toz toprak onları korumak ister gibi etraflarında uçuş uçuş dolaşırken ikili sersem bir anın içinde kısa bir süre kayboldular.Pusuya yatmış olan, Feyza'nın abisi Ferit bir an kolluyordu ve bahçede başından beri olan biteni izliyordu. Küçük kız kardeşini; sarhoşlara, keşlere, ite kopuğa görücü adı altında peşkeş çeken annesinin planlarını, kendi bildiği yöntemle çözecekti. Mahallenin tek gururu, çocukluk dostu hatta tek arkadaşı Polis Akın dururken diğer beş para etmez kekolara ne gerekti? Kardeşi ve dostu düştükleri an, dış kapının ön ışığı değilde, bahçe ışıklarının hepsini yakan ışığa bastı. Sırıtırken "Ops! Çok fena elim kaydı." Dedi. Muzurluğu çok seviyordu. Sanki akıp giden zaman ve kader çarkları Ferit için çalışıyordu. Fitili ateşleyen Ferit'ti ama bomba Akın'ın göt... Pardon elinde patlayacaktı!Bahçe kapısından içeri giren babalar, gündüz gibi aydınlatılmış bahçede alt alta üst üste gördükleri evlatlarıyla şok geçirdiler! Aile büyüklerinin hatta mahalledeki dedikodu sever komşu kadınlarının tanık olduğu çok absürt bir andı. Feyza'nın baldırlarının üstüne kadar açılmış elbise eteğinin sayesinde çıplak bacakları arasında Akın vardı. Ablasının eskilerini giyen Feyza'nın, düşme etkisiyle koparak fırlayıp giden düğmeler yüzünden iç çamaşırı bile görünüyordu. Ve Akın'ın başı tam o çıplak bağırdaydı. Mahalleye yıllarca unutulmayacak bir dedikodu seyirliği verdiklerini iki gençte henüz bilmiyordu.