bc

🌹 SiRAYET 🌹

book_age18+
18
FOLLOW
1K
READ
forbidden
love-triangle
contract marriage
love after marriage
fated
second chance
friends to lovers
arranged marriage
kickass heroine
neighbor
stepfather
heir/heiress
sweet
bxg
loser
mercenary
campus
city
childhood crush
musclebear
love at the first sight
like
intro-logo
Blurb

Bade Mahallesi'nde bugün ardı ardına gelişen entrikalar sonucu Polis Akın "Yıllık aksiyon sıkalasını tamamladık... Bundan başka da olay çıkamaz. Tek günde her şey oldu bitti ya lan! Vay anasını..." Diye kendi kendisine söylenerek evinin yolunu galesizce tuttu. Erken konuşmuştu, polis beyimiz. Asla asla deme demişler. Merakının kurbanı olacaktı, dedikodu kazanının baş erzağı seçilecekti de henüz haberi yoktu.Bahçeden içeri girdiğinde evine yürüyecekken erik ağacına tünemiş bir karaltı gördü. Akşamın is gibi çöreklendiği hava, kızılımsı hoş bir alacaya dönüştüğünden sessizce ağacın dallarında sinsi sinsi gezenin, kim olduğunu bir türlü net olarak göremiyordu. Çelimsiz bedenin ebatına bile bakmadan 'hırsız falan olmasın sakın' diyordu. Daha erikler buğday tanesi kadar bile oluşmamışken kim ne diye hangi deli erik ağacına musallat olurdu ki? Kesinlikle ya hırsız yada şanlı mesleğinin kazandırdığı uğursuz bir düşmandı.Uzaktan pek seçemediği için meslek getirisi olan sessiz adımlarla ağacın altına yürüdü. Yüksekçe ve kalın sesiyle "Lan! S-" diyesiye kalmadan kucağına bir şey düştü. 'Sen kimsin' bile diyememişti.Polis Amiri Akın Avcı, gökten herkese üç elma düşecek olsa kendi payına düşenin bir kız olduğunu hiç bilmiyordu. Ta ki olaylı geçen gündüzün dakikalar öncesinde 'daha da bir şey olamaz' dediği günün akşamına kadar...Tam kucağına hatta ellerine düşen meyve falan değildi. Zannettiği gibi  hırsız, uğursuz ve düşmanı da değildi. Bir kızdı, üstelik ortak bahçeyi paylaştıkları hemen yan evde ikamet eden küçük komşu kızıydı!Kucağına hızla düşen kızla ayağının biri büyük gül saksılarına takılan Akın sendeledi, yüz üstü düşerse kız altında ağırlığından dolayı pert olacaktı. O yüzden ağırlığını topuklarına vereyim derken iri bedenini taşıyan kocaman ayaklarından biri, metal su kovasına girdi. Tulumbadan çekilen suyu, bu demir kovaya doldurup ağaçları, çiçekleri suluyorlardı. Neredeyse Akın'la yaşıt olan bu metal gümüş renkli kova, Akın'ın yanında mıydı, karşısında mıydı bilinmez elbette.O an ağırlık merkezi aniden değiştiği için arkaya değil önüne doğru meyletti ve "Siktir! Amına koyayım!" Diye olacaklara önden sitem etti. Maalesef ki Akın, kucağındaki kızın üzerine düşmek zorunda kalarak kızı kocaman bedeninin ağırlığıyla domates gibi ezdi. Toz toprak onları korumak ister gibi etraflarında uçuş uçuş dolaşırken ikili sersem bir anın içinde kısa bir süre kayboldular.Pusuya yatmış olan, Feyza'nın abisi Ferit bir an kolluyordu ve bahçede başından beri olan biteni izliyordu. Küçük kız kardeşini; sarhoşlara, keşlere, ite kopuğa görücü adı altında peşkeş çeken annesinin planlarını, kendi bildiği yöntemle çözecekti. Mahallenin tek gururu, çocukluk dostu hatta tek arkadaşı Polis Akın dururken diğer beş para etmez kekolara ne gerekti? Kardeşi ve dostu düştükleri an, dış kapının ön ışığı değilde, bahçe ışıklarının hepsini yakan ışığa bastı. Sırıtırken "Ops! Çok fena elim kaydı." Dedi. Muzurluğu çok seviyordu. Sanki akıp giden zaman ve kader çarkları Ferit için çalışıyordu. Fitili ateşleyen Ferit'ti ama bomba Akın'ın göt... Pardon elinde patlayacaktı!Bahçe kapısından içeri giren babalar, gündüz gibi aydınlatılmış bahçede alt alta üst üste gördükleri evlatlarıyla şok geçirdiler! Aile büyüklerinin hatta mahalledeki dedikodu sever komşu kadınlarının tanık olduğu çok absürt bir andı. Feyza'nın baldırlarının üstüne kadar açılmış elbise eteğinin sayesinde çıplak bacakları arasında Akın vardı. Ablasının eskilerini giyen Feyza'nın, düşme etkisiyle koparak fırlayıp giden düğmeler yüzünden iç çamaşırı bile görünüyordu. Ve Akın'ın başı tam o çıplak bağırdaydı. Mahalleye yıllarca unutulmayacak bir dedikodu seyirliği verdiklerini iki gençte henüz bilmiyordu.

chap-preview
Free preview
Tanıtım ve Giriş 🌹
Bade Mahallesi'nde bugün ardı ardına gelişen entrikalar sonucu Polis Akın "Yıllık aksiyon sıkalasını tamamladık... Bundan başka da olay çıkamaz. Tek günde her şey oldu bitti ya lan! Vay anasını..." Diye kendi kendisine söylenerek evinin yolunu galesizce tuttu. Erken konuşmuştu, polis beyimiz. Asla asla deme demişler. Merakının kurbanı olacaktı, dedikodu kazanının baş erzağı seçilecekti de henüz haberi yoktu. Bahçeden içeri girdiğinde evine yürüyecekken erik ağacına tünemiş bir karaltı gördü. Akşamın is gibi çöreklendiği hava, kızılımsı hoş bir alacaya dönüştüğünden sessizce ağacın dallarında sinsi sinsi gezenin, kim olduğunu bir türlü net olarak göremiyordu. Çelimsiz bedenin ebatına bile bakmadan 'hırsız falan olmasın sakın' diyordu. Daha erikler buğday tanesi kadar bile oluşmamışken kim ne diye hangi deli erik ağacına musallat olurdu ki? Kesinlikle ya hırsız yada şanlı mesleğinin kazandırdığı uğursuz bir düşmandı. Uzaktan pek seçemediği için meslek getirisi olan sessiz adımlarla ağacın altına yürüdü. Yüksekçe ve kalın sesiyle "Lan! S-" diyesiye kalmadan kucağına bir şey düştü. 'Sen kimsin' bile diyememişti. Polis Amiri Akın Avcı, gökten herkese üç elma düşecek olsa kendi payına düşenin bir kız olduğunu hiç bilmiyordu. Ta ki olaylı geçen gündüzün dakikalar öncesinde 'daha da bir şey olamaz' dediği günün akşamına kadar... Tam kucağına hatta ellerine düşen meyve falan değildi. Zannettiği gibi hırsız, uğursuz ve düşmanı da değildi. Bir kızdı, üstelik ortak bahçeyi paylaştıkları hemen yan evde ikamet eden küçük komşu kızıydı! Kucağına hızla düşen kızla ayağının biri büyük gül saksılarına takılan Akın sendeledi, yüz üstü düşerse kız altında ağırlığından dolayı pert olacaktı. O yüzden ağırlığını topuklarına vereyim derken iri bedenini taşıyan kocaman ayaklarından biri, metal su kovasına girdi. Tulumbadan çekilen suyu, bu demir kovaya doldurup ağaçları, çiçekleri suluyorlardı. Neredeyse Akın'la yaşıt olan bu metal gümüş renkli kova, Akın'ın yanında mıydı, karşısında mıydı bilinmez elbette. O an ağırlık merkezi aniden değiştiği için arkaya değil önüne doğru meyletti ve "Siktir! Amına koyayım!" Diye olacaklara önden sitem etti. Maalesef ki Akın, kucağındaki kızın üzerine düşmek zorunda kalarak kızı kocaman bedeninin ağırlığıyla domates gibi ezdi. Toz toprak onları korumak ister gibi etraflarında uçuş uçuş dolaşırken ikili sersem bir anın içinde kısa bir süre kayboldular. Pusuya yatmış olan, Feyza'nın abisi Ferit bir an kolluyordu ve bahçede başından beri olan biteni izliyordu. Küçük kız kardeşini; sarhoşlara, keşlere, ite kopuğa görücü adı altında peşkeş çeken annesinin planlarını, kendi bildiği yöntemle çözecekti. Mahallenin tek gururu, çocukluk dostu hatta tek arkadaşı Polis Akın dururken diğer beş para etmez kekolara ne gerekti? Kardeşi ve dostu düştükleri an, dış kapının ön ışığı değilde, bahçe ışıklarının hepsini yakan ışığa bastı. Sırıtırken "Ops! Çok fena elim kaydı." Dedi. Muzurluğu çok seviyordu. Sanki akıp giden zaman ve kader çarkları Ferit için çalışıyordu. Fitili ateşleyen Ferit'ti ama bomba Akın'ın göt... Pardon elinde patlayacaktı! Bahçe kapısından içeri giren babalar, gündüz gibi aydınlatılmış bahçede alt alta üst üste gördükleri evlatlarıyla şok geçirdiler! Aile büyüklerinin hatta mahalledeki dedikodu sever komşu kadınlarının tanık olduğu çok absürt bir andı. Feyza'nın baldırlarının üstüne kadar açılmış elbise eteğinin sayesinde çıplak bacakları arasında Akın vardı. Ablasının eskilerini giyen Feyza'nın, düşme etkisiyle koparak fırlayıp giden düğmeler yüzünden iç çamaşırı bile görünüyordu. Ve Akın'ın başı tam o çıplak bağırdaydı. Mahalleye yıllarca unutulmayacak bir dedikodu seyirliği verdiklerini iki gençte henüz bilmiyordu. Feyza. 🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀🥀 Adının anlamı başarılı, mutlu ve feyz dolu demek lakin o bunlardan sadece birisinde iyiydi. Bütün engellere rağmen başarılı olmak. Mutluluk mu? O duygu henüz tam anlamıyla kapısını çalamadı, sanki adresini bir daha hatırlamamak üzere unutmuş ve çok uzaklara gitmişti. Kör bir makasla yüreğini deşip duran bu his ve hiç bitmeyecekmiş gibi gelen endişesi, gönül heybesine hep yüktü. Hayal etmeyi çok seven, umutlarına sıkı sıkı tutunan bir kız olmaktan başka hiçbir numarasının olmadığını düşünüyor. Feyza'nın kanayan yarası canavar gibi bir anneye sahip olmasıydı. Nasıl mı? Birazcık anlatmak gerekirse henüz ilkokula giden bir çocukken korkuları yüzünden çişini kaçıran, okuldan eve ıslak sıçan gibi dönen ve annesi tarafından soba demiri ile dövülen kız bir çocuğuydu o. Okuldan eve yorgun ve aç gelmesine rağmen bulaşık yıkamadı diye saçları huysuz annesi tarafından tutam tutam yolunmuştur. Ev işleri var diye sokağa çıkmasına izin verilmeyen saklanbacı doya doya oynayamayan, gücünün yetmediği her şeyde anneden azar yiyen karnı dayakla doymuş biçareydi. Yaz tatillerinde anne tarafından illa işe gireceksin ve eve para getireceksin diyerek ne üdüğü belirsiz yerlere çalışmaya gönderilmiş genç kız, diğer aile fertleri tarafından yeterince korunamadı. Namusunu korumak adına son girdiği iş yerinde sadece donu ile karşısına çıkan bir adam yüzünden ağlayarak eve koşup gelmişti. Neden ağladığı sorulmadı bile işten kaçıp geldi diye ev terliği ile dövülen kızcağızı, komşuları Polis Akın'ın annesi Fatma Hanım, cazgır annesinin ellerinden zor almıştı. Arkadaşlarıyla mesajlaşıyor diye saçları yolunan ve eti çimdiklenen Feyza'cık hala bir umut; adına anne denilen illetten, minicik sevgi görebilmeyi beklemektedir . Yapılan hakaretlere ve aşağılamalara çocukluğundan bu yana boyun eğmek zorunda kalan kendine güveni azalmış, kendisinden başka kimseye güvenemeyen ve artık yetişkinliğe adım atan kız, dünyaya hala çocuk gözleriyle bakıyordu. Babasının güvenli gölgesine hiçbir zaman sığınamamış, yüreği çok sıcak ama bakışları üşümüş kızcağız bitmeyen umutlarına sarılarak ayakta duruyordu. Bahaneler değişse bile sonucu hiç değişmeyen döngüyü çocukluğundan bu yana yaşamak zorunda kalıyordu. Bütün kötü anılarına inat çok güçlüydü Feyza. Kendisine bile asla itiraf etmediği, bir gün mutlaka ama mutlaka çok mutlu olacağına ve çok sevildiği bir aile kuracağına içten içe inancı tamdı. Ona acıyarak bakanlara inat o güzel günlerin hayalini istemsice kuruyordu. Şimdi buna züğürt tesellisi diyenler olacak fakat bir insan neyi çağırırsa hayatına, onu mutlak yaşardı. Feyza bebekken bir gül tomurcuğu tanesiydi. Çocukken yaprakları yaralar aldı, şimdi biraz büyümüşken artık yeni hasarlar almak istemiyordu. İçten içe yakılan çocukluğunda, üzerine is taneleri yağmıştı. Bu sebeple çokça gül biraz da kül kokardı. İsi üfürüp süpüren biri o istemeden hayatına aniden dahil olacaktı. ♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧♧ Akın. 🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥🔥 Büyüyünce ne olacaksın sorularına hep polis olacağım diyerek cevap verirdi. Oldu da. Bade Mahallesi'nin biricik polis genci olan Akın'ın tek derdi dünyayı yani en azından yaşadığı şehri, kötülerden ve pisliklerden arındırmayı görev edinmekti. Öyle de yaptı. Çocuklukta gücü yetmeyen herkesi korumayı çok istemişti ama o zamanlar yaşı küçüktü. Büyürken adım adım hedefine kavuştu ve başarılı bir polis oldu. Fakat anladı ki herkesi kurtarmaya, büyüse bile tek başına onun gücü yetmezmiş. Dünya su olsa o sadece bir damlacıktı. Çocukluk ya herkesi kurtarırım sanıyordu ama öyle olmuyormuş. Yetemiyordu ve herkesi birilerinden koruyamıyordu. En yakınında ki çocukluk arkadaşını, komşu kızını kurtaramıyordu. Ve bu ona çok koyuyordu. Hani sonsuz bir döngüye girilir de her şey aynı düzeyde ilerler ya, olayların fitilini ateşleyen kişi başkası olmasına rağmen bomba Akın'ın ellerine zamk gibi yapışmıştı sanki. Ve o patlama anı çok yakındı. Velev ki canı yanan kesinlikle Akın değilde değer verdiği biri olacaktı. Ona görünüşte yakın ama aslında manevi olarak çok uzak biri zarar görecekti. Erik ağacı bütün olanlara şahitti. Ah be kader; Akın'a güldün mü, sövdün mü belli değil ulan! ♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡ "İzin ver biz olalım, bütün yaralarını bir bir özenle sarayım... Bana, sözde bir nefes kadar yakınsın ama fersah fersah yasaksın." "Ben... Ben korkuyorum." "Benden mi, yaşanacaklardan mı?" Sessizliği adamı sağır edecek kadar gürültülüydü. Onu çözememek delirtiyordu. Devam etti. "Seni bırakamam biliyorsun değil mi?" Cevap gelmedi çünkü narin beden titremekten konuşamadı. Korkuyordu çünkü ona kapılırsa her şeyin büyüsü bozulacakmış gibi hissediyordu. Genç adam, karşısındaki güzellikten cevap alamadıkça nafile bir çabayla sözlerine devam etti. "Bak, burası kalbim. Kırsanda döksende orası senin yerin. Bana gelsende gelmesende ben hep sendeyim..."

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

30 Days to Freedom: Abandoned Luna is Secret Shadow King

read
312.2K
bc

Too Late for Regret

read
297.5K
bc

Just One Kiss, before divorcing me

read
1.7M
bc

Alpha's Regret: the Luna is Secret Heiress!

read
1.3M
bc

The Warrior's Broken Mate

read
138.9K
bc

The Lost Pack

read
415.9K
bc

Revenge, served in a black dress

read
149.8K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook