“Beni delirtme Şirin! O kılkuyruk kim oluyor da seninle evleniyor?”
“Belki kılkuyruk seviyorum ben, seni ne ilgilendirir Mustafa abi?”
Kılkuyruk seviyorum dediğim anda gözlerinden ateş çıktı sanki.
“Sevemezsin!”
“Ya sen kavun karpuz seçer gibi evleniyorsun diye herkes aynını yapmak zorunda mı? Ben sevişerek evlenmek istiyorum belki.”
İkimiz de nefes nefese birbirimize bakıp galiba konuştuklarımızı sindirmeye çalışıyorduk.
Zaman sonra parmağını kaldırıp suratıma tutarken dişlerini sıka sıka konuştu.
“O p.çi geberteceğim sen de bu konaktan dışarı tek adım atmayacaksın!”
Düğüne iki hafta kala nişanlısı cinayete uğrayan Elif, intihar eder çünkü karnında kimsenin bilmemesi gereken bir sır taşıyordur.
Başarısız intiharı ile gebe olduğu ortaya çıktığında aileler, ölen nişanlısının abisi ile evlenmesine karar verirler fakat adam zaten evlidir.
Kendini bir anda kuma olarak bulan Elif'i, bu felaketi ikinci bir şansa dönüştürmek için zor bir süreç beklemektedir.
"Beni al işte! Aşiretinizden kime istersen evleneceğim. Babama dokunma yeter."
"LAN SEN KENDİNİ PEŞKEŞ ÇEKMEYE UTANMIYOR MUSUN!"
"Ya ne yapayım Arhat abi! Babamı öldürmeni mi izleyeyim?
-*-
Zaferani aşiretinin büyük ağası Arhat Zaferan, kardeşinin cinayete kurban gitmesi ile ağalar meclisini toplar.Önündeki seçeneklerden biri katili öldürmek diğeri kızını kendine alıp canlı canlı gömmektir.Tek seferlik bir acının yüreğini soğutmayacağını bildiğinden gözünü adamdan çekip dünyadan habersiz kızına diker.
(2024 Ocak ayı Şampiyonu)
"Amca bırak geberteceğim ben bu puşt herifi!"
“Lan onu öldürünce halan ne olacak, hüküm ikisine birden kesildi!”
“Şerefimizi iki paralık etti ne hali varsa görsün.”.
“Tamam öylese önce halanı vur. Vuramam diyorsan da berdeli kabul et!”
-*-
"Asla karım olamayacaksın. Duydun mu beni!
KARIM DEĞİLSİN AMA BENİMSİN!”
Duyduklarıyla koca gözleri anında doldu.
Ben üzerine gidince geri geri adımlamaya çalıştı ama kollarından yakaladım. Canının yandığını yakından görmek istiyordum. Bir elimle çenesini tutup gözlerine baktım.
“Odama gel dediğimde geleceksin, berdelin kanunu budur! Git dediğimde de deliğine geri döneceksin, tıpkı bir far...”
Yanağıma inen tokadın sesi odada yankılanınca tuttuğum kollundan yatağın üzerine fırlattım.
Ben fare diyecektim ama o belli ki kendine fahişeliği uygun görmüştü.
“B’beni rahat bı’rak!”
Tekleyen diliyle bir cümle kurabildiğinde ellerimi iki yanından yatağa yaslayıp onu kafesime aldım.
“Neden? Berdeli kabul ettiysen seni becereceğimi de bilmeliydin.”
Geri geri kaçmaya çalışırken başını da iki yana sallıyordu.
“B’ben bir şey yapm’adım.”
Hala inkar etmeye çalıştığında elimi boynuna yaslayıp yatağa yapıştırarak üzerine eğildim.
Kalp atışları sanki avucumun içindeydi.
“Abine yalancı mı diyorsun Hanoğlu kızı!”
Ben boynuna çöktükçe gözlerindeki korku artıyordu.
Nefesleri gittikçe seyrekleşirken şimdilik bu kadarının yettiğini düşünüp elimi çekerek doğruldum ama söyleyeceklerim bitmemişti.
“Bu evde sürdüğün sefa benim sayemde. Yediğin her lokmada hakkım var. Bu yüzden bana karşı gelmeyi aklından bile geçirme anladın mı? Hala sana elimi sürmedim, tepemi attırırsan berdeli bozup abini gebertmek için bir dakika düşünmem.”
-*-
LEKE serisinin ikinci kitabıdır.
Beş yıllık kocan hafızasını kaybederek bir yabancıya dönüşür ve arada sadece şehvet kalırsa neler olur?
***.
“Ne yani bana uzaylı sümüğüne benzeyen o şeyi içirdikten sonra karşıma geçip kahve mi içeceksin. Ben de bir bardak istiyorum, hemen şimdi. Sen nasıl dindarsın böyle göz hakkı diye bir şey duymadın mı, gözüm burnum kulağım her yerimin hakkı var o kahvede"
Eğlenme sırası şimdi Esma’ya geçmişti. Kahvesinden büyük bir yudum aldıktan sonra gözlerini yumup başını arkaya atarak zevkle inledi.
Hiç de o kadar sevmiyordu kahveyi, maksadı kocasını delirtmekten başkası değildi, tabi şimdilik bunu bilmesine gerek yoktu onun.
Usulca gözlerini aralayıp kocasına baktığında beklediği manzara bu değildi.
O kızgın, isyankar hatta ayaklanmaya çalışan bir koca bekliyordu fakat karşısında gördüğü adam güdümlü füze gibi kendisine kilitlenmişti.
Genç adam ayaklarını sarkıtarak oturduğu yatakda elini kaldırıp karısına yaklaşmasını işaret etti. Konuşmak istemiyordu eyleme geçmek istiyordu, o kahveyi bir an önce tatmak istiyordu.
Korka korka yanına adımlayan Esma kocasının şimdi ne yapacağını deli gibi merak ederken her şey bir anda oluverdi.
Gerdek odamızda korkudan tir tir titrerken ağam odaya gelmiş, bir defalık yapacağım diyerek eteğimi bile kaldırmadan bekaretimi alıp kapıda bekleyen akbabalara teslim etmişti.
Biliyordu bakire olduğumu, kendi onurunu da korumak için nefret ettiği o adeti yerine getirdi mecbur. Ağa adam, patlak kadın aldı diye dedikodunun ardı arkası kesilmezdi yoksa.
O an canımın nasıl yandığını, elimi yumruk yapıp ağzıma bastırarak çığlığımı nasıl zaptettiğimi hiç unutamam.
Benim kadar ağamın da canı yanmıştı oysa. Çarşafı verdikten sonra kadınlar avluyu zılgıtlara boğarken hiç yüzüme bakmadan banyoya girmiş, bir zaman da çıkamamıştı.
Sesli sesli ettiği küfürler, banyonun duvarına defalarca vuruşu, çıktığında da bana öfkeliymiş gibi "Geç yıkan, sonra da bir yere kıvrıl" deyişi hep aklımdadır.
-*-
"Ben evlenmem hele imamla falan hiç işim olmaz.”
“Senden bir çocuk alacağım var. Ben ikimizin de zevk alacağı şekilde olsun istiyorum. İstersen yumurtalıklarını söktürüp de yapayım. Tercih senin.”
İyice saçmalamıştı artık. Bedenimi kesip biçmesine izin vereceğimi sanıyorsa yanılıyordu. Hızla ayağa fırladım.
“SEN MANYAK MISIN! NE ÇOCUĞU NE ALACAĞ..”
Benden daha hızla ayaklanıp bir hareketi ile yatağın üzerine savurdu.
Havlum neredeyse açılacaktı, hızlıca toparladım. Üzerime doğru gelirken alaylı bir şekil alan siması korkunç gözüküyordu.
“Vazgeçtim, imamı beklemeye gerek yok. İlk günahım olmayacak nasılsa.”
Gömleğinin zaten ilk ikisi açık olan düğmelerine uzanırken dirseklerim üzerinde doğrulup geri geri kaçmaya çalıştım.
“Hayır! Yapamazsın. İzin vermiyorum.”
Gömleğinin açık düğmelerine bir tane daha ekleyip konuştu.
“Sana seçeneğin olduğunu düşündüren ne?”
-*-
LEKE serisinin ilk kitabıdır.
"Kafayı mı yedin ne yapıyorsun!”
“Soyunuyorum.”
“Saçmalamayı kes de üstünü başını topla, konuşacağız.”
Bir kedi gibi parmakları üzerine yükselerek adama doğru yürürken cevap verdi.
“Cık! Konuşmak sıkıcı. Benim daha güzel planlarım var.”
“Gel hadi.”
Gökçe, adamın kendini yatağa attığı ses tonu kulağında çınlayınca açtığı kapıyı gerisin geri çarptı tüm kuvvetiyle.
“Gelmiyorum senle bas git!”
Hızlı adımlarla ilerlemeye devam edince adam da onunla beraber ilerleyip yine yanında durdu.
“Saçmalama Gökçe, okula götüreceğim seni. Bir şey yok hadi bin şu arabaya.”
Gökçe hakkı varmış gibi bir de emir verdiğinde hepten çıldırdı.
“Senin lafınla tuvalete bile gitmem ben. Okuluma da kendim giderim.”
Bir kez daha yürüyüp gideceği zaman adam arabadan inip önüne dikildi.
“Seni okula götürmek zorundayım, işim bu. Kişisel algılama. Hadi şimdi daha fazla üşümeden bin. Burnun kızardı.”
Gökçe yerinde pinpon oynayan kalbini söküp şu adamın ağzına tıkmak istiyordu ki bir daha aklını başından alamasın.
“Benim burnum seni ilgilendirmez. Ayrıca sen istifa etmemiş miydin? Ne işi bu? Eniştemin arabasını çaldın da adam mı kaçırıyorsun yoksa?”
Adam aşkla gülümseyerek hafifçe eğildi kızın üzerine doğru.
“Biraz daha sensiz kalırsam yapacağım o olacak zaten ama şimdi sahiden seni okula götürmem gerekiyor.”
“Sen niye yaa! Adam mı bitti de sen götürüyorsun? Hem de bu neyin inadı. Ben kendim gidebiliyorum istediğim yere.”
Yusuf kızın ilk cümlesinden gerisini duyamadı.
“Başkasını mı tercih ederdiniz Gökçe hanım?”
Gökçe ellerini beline koydu. Şimdi tam kavga pozisyonu almıştı işte.
“Ederdim tabi. Duygularımla oynayıp sonra yarı yolda bırakmayacak her hangi biri olabli..”
Yusuf karısının ağzından daha fazla başkası kelimesini duymaya dayanamayarak kızı tuttuğu gibi aracın içine tıktı.
"Napıyorsun yaa! Bırrak beni. Adam kaçırıyorlar diye bağırırım.”
Yusuf bir yandan kızın kemerini bağlarken öbür yandan ağzının içine kadar girip konuştu.
“Bağırsana hadi.”
Kız adamın gözlerindeki şeyi gördüğünde utançla gözlerini kaçırdı.
“Çok pisliksin.”
Öyleydi evet. Yusuf bunu inkar edecek değildi ama aynı zamanda deli gibi aşık bir pislikti kendisi.
“Gönül işte, ne yaparsın Gökçem. Seninki de bana kondu.”
Kız kollarını bağlayıp burnundan nefes verdiğinde Yusuf direksiyon başına geçmişti çoktan.
“Ders saatine daha var, önce kahvaltı yapalım mı?”
Gökçe adam uzaylıymış gibi baktı yüzüne.
“Ya sen bizim ayrıldığımızın farkında mısın? Ne münasebetle kahvaltı edecekmişim senle?”
Yusuf kızı hiç duymuyor gibiydi.
“Ben öyle bir şey hatırlamıyorum. Kapı gibi evlilik cüzdanım var, hem de gittiğimiz camideki dayılar şahit. Her türlü kocanım senin. Ayrılmayı falan da düşünmüyorum.”
**
Üvey baba yanında şiddet ve sefalet içinde büyüyen Gökçe, ailesinden gizlice aşık olduğu adamla evlenir fakat talihsizliği onu terk etmemekte ısrarcıdır.
"Ya bıraksana, çocuk gibi elini mi tutacağım?"
"ONU BU KADAR SÜSLENİRKEN DÜŞÜNECEKTİN prenses. Şimdi SAHİPLİ olduğunu düşünmeleri
herkesin SAĞLIĞI açısından gerekli."
İnsanlar benim sahipli olduğumu düşüneceklerdi, sahibim de beni kardeşi gibi gören yasak sevdam oluyordu öyle mi?
***
Aynı evde kardeş GİBİ büyümüş iki genç, bilmeden düştükleri bu büyük sevda yangınından sağ çıkabilecek mi?
Sadece tanıtım bölümleri var.
“Tuvalette laf dinleyip kuzenime ispiklemek senin gibi imanlı bir gence yakışıyor mu Enes Tahir?”
Genç adam bir an yakalanmışlık hissiyle afallasa da çabuk toparlandı. O kötü bir şey yapmamıştı ki, bir insanı korumaktan başka amacı yoktu. Bir teşekkür beklemiyordu ama hesap da vermeyecekti. Neden sonra hayretle sordu.
“Sen hakkında konuşulanlardan değil de benim yaptığımdan mı rahatsız oldun sahiden?”
Kız oyuncu bir kahkaha attı.
“ Evet senin ne ayak olduğunu anlamanın başka yolu yoktu. Ben istedim seni yemlemelerini sen de kuzu kuzu oltaya geldin.”
Kitap şu an için askıda, çok yakın bir tarihte yazmak planım yok.
Ömer..
Hep çatık duran kaşlarını bir hançer yarası gibi bölen keder çizgisi, alayına isyan der gibi dimdik duran omuzlarına binmiş kader yüküyle bir garip adam.
Cemre...
Bir kar küresi gibi ışıl ışıl hayatında hiç örselenmemiş, ertelenmemiş, hiç el değmemiş, ama gerçekten hiç sevilmemiş, yavru bir ceylan.
Apansız kopan fırtınayla savrulan fanusu, hayatına kalkan olmak yerine ayaklarına batan cam kırıklarına dönüştüğünde tutunduğu el yaralarına merhem olacak mı?
(Eylül ayı boyunca her gün kilitsiz yeni bölümler)