UYARI; Detaylı cinsellik, küfür, şiddet içerir.
.
Turna on bir yaşındayken mafya babası olan Talat Bey'e evlatlık olarak gider. Talat Bey'in kendisinden tek bir beklentisi vardır. Turna kendi istediği gibi yetişecektir ve zamanı geldiğinde dört oğlu arasında kimi isterse onunla evlenecektir. Bu evlilik ile seçilen oğluna Talat Bey zamanı geldiğinde tahtını devredecektir. Turna büyüyüp genç bir kız olduğunda dört kardeş arasında hem kendisi için hem de babasının mirası için doğru seçimi yapmalıdır fakat kardeşler bu seçimin adil olması için sessizce beklemek yerine mirası elde etmek için her türlü savaşı vermeye hazırlardır.
Sinestezi nedir, bilir misiniz? Hastalık değil, beynin sınırları kaldırdığı bir farklılık… Kimisi rakamları renk olarak görür. Kimisi notaları havada ışık gibi süzülen renkler olarak hisseder. Ve kimisi de Arzu gibi, sesleri dilinin ucunda bir tat olarak algılar.
Bazı sesler şeker gibi damağında dağılır.
Bazı seslerse demir tadı bırakır; paslı, ağır, boğazı yakar.
Peki ya aşk? Onun tadı nedir?
Arzu, bu sorunun cevabını hayatı pahasına öğrenecek…
Fotoğrafçı olan Arzu bir gazetede foto muhabirlik yapmaktadır. Bir gün basın ekibiyle birlikte sınır ötesi bir göreve katılmak zorunda kalır ve yolu Bordo Berelilerle kesişir.
Korku, stres, çaresizlik… Ve sonra sinesteziden onu korumaya çalışan beyninin savunma mekanizması devreye girer. TGA (Geçici Global Amnezi). Kim olduğunu unutur, son bir yılını hatırlamaz, yeni anı oluşturamaz.
Küçük bir çocuktan bile daha korunmasız bir hale gelir. Ve bu hastalığı onun teröristlere esir düşmesine sebep olur.
Onu kurtarmaya gelen Bordo Bereli timin başındaki Selim’in sesi…
Tadı ne? Tatlara güvenmeli mi? Yoksa bu kez tatlar bile yanıltıcı mı olacak?
AŞKIN TADI, aşk ve savaşın iç içe geçtiği bir hikaye.
Bu kez aşkın tarifi damakta değil, kaderin en keskin yerinde yazılıyor.
Berdel diye evlendirildiklerinde biri dokuz aylıktı diğeri altı aylık. Düğünleri olduğunda ise artık yirmi üç yaşında iki gençlerdi.
.
*‘’Evlenmeyeceğim işte istediğinizi yapın umrumda değil.’’ Nur Melek ağlayarak bağırmaya devam ediyordu.
‘’Öldürürüm seni!’’ diye bağıran babasını amcası tutup geri çekti.
Annesi araya girip, ‘’Ben hemen hazırlarım.’’ diyerek kocasının gözlerine baktı. ‘’Sorun çıkmayacak.’’
Özdemir Bey kolunu çekip kardeşinin elinden kurtuldu ve karısını kenara itip dizinin üzerine çöktü. Belinde usluca yatan silahı eline geçmiş kızının başına dayanmıştı. ‘’Allah yukarıda şahidim en küçük bir zorluk daha çıkarırsan gelinliğinle seni mezara kendi ellerimle koyarım.’’
.
*Dansları bittiğinde genç adam tuttuğu eli öptü ve biraz geri çekildi. Cebindeki minik kutuyu çıkardığında önünde diz çöktü. Hazal beklemediği hamle karşısında bir adım gerilemişti.
Han teklifini yaparken telefonu masanın üzerinde durmadan titriyordu. Hazal afallamış halde ne cevap vereceğini düşünürken telefondaki babam yazısını görüyordu. Daha fazla dayanamamış telefonu alıp açarak hoparlöre almıştı.
Birinin konuşmasına gerek bile kalmadan Şahin Bey’in gür sesi içeri yayıldı. ‘’Han, ilk uçakla buraya gel Nur Melek ile düğününüzü yapacağız.’’
Han telefonu alıp hızlıca çağrıyı sonlandırdı ve diz çöktüğü yerden kalktı. ‘’Bunun bir önemi yok. Hazal, seni seviyorum ve senin için bütün dünyayı karşıma almaya hazırım.’’
Genç kız gözünden akan yaşlı sildi. ‘’Sen dokuz aylıkken evlenmiş bir adamsın benimle tekrar evlenmeyi nasıl düşünebiliyorsun!’’
Kan, kin ve kader... Hepsi aynı sofraya diz çökmüş bekliyor. Biri susarsa, diğeri konuşacak. Peki ya aşk? O ne zaman konuşacak?
⚔️
Özleyiş…
Bir hafta içinde evlatlık olduğunu öğrendi, doğduğu topraklara döndü ve kanla yazılmış bir kadere kurban edildi. Bir kan davası sona ersin diye Delibaşlara gelin oldu.
Ama imzayı attığı adam kocası değil celladıydı...
⚔️
Seymen…
Babası, doğduğu gün öldürüldü. Akıtılan kan için kan akıtmaya hazırken babasının katilinin kızıyla evlenmişti.
Bu evlilik onun için barış değil alacağı intikamın başlangıcıydı.
Her sözünde acı saklıydı, her bakışında hesap soruyordu.
Ve intikamı soğuk değil, diri diri yaşatacaktı Özleyiş’e…
Ama Özleyiş bu evlilikte ne sevilmeyi, ne de kırılmayı bekleyecekti. O kendisini büyüten babasından her gözyaşının ardından yeniden doğrulmayı öğrenmişti.
Ve şimdi, ona mezar olması istenen bu evde kendi kaderini yazmaya hazırdı.
⚔️
“Bir soyadının yüküyle doğarsan, sevda da savaş kadar ağır olur.”
‘’Şartını söyle.’’
Akın, karşısındakini kıvranırken görmeyi seviyordu. ‘’Şartım çok basit. Kendi hayatının karşılığında kızını bana vereceksin.’’
Umur Bey teklif karşısında şaşkındı. ‘’Kızımı sana kurban olarak sunmayacağım.’’
Akın elindeki sigarayı halının üzerinde söndürdü. ‘’Ben sana bir seçenek sundum sen de ne yapmak istediğine karar verdin.’’ Telefonunu çıkarıp Batuhan’ı aradı. ‘’Hastaneyi içindekilerle beraber yakın.’’ dedi.
Umur Bey, genç adamın karanlık bakışlarındaki kararlılığı görmüştü. Ya ölecekti ya da kızını verecekti başka yolu kalmadığını anlamıştı. ‘’Dur!’’ diye bağırdığında diğeri yüzündeki gülümsemeyle telefonun diğer ucundakine , ‘’Durun, benden haber bekleyin.’’ diyerek kapattı.
‘’Kızımla ilgili planın ne?’’
Akın yüzünde solmayan ölümcül gülümsemesinin arasında konuştu. ‘’Orasıda beni ilgilendirir. İstediğim gibi kullanırım, canım ne isterse onu yaparım. Kararın ne? Tekrar fikrini değiştirirsen kabul etmem.’’
‘’Lanet olsun.’’ diye bağıran Umur Bey oturduğu yerden kalkmış içeride öfkeyle bir sağa bir sola dönmeye başlamıştı. ‘’Bilmeyecek beni anlıyor musun? Biricik gerçekleri bilmeyecek.’’
‘’Her çocuk hayatında ‘Ben nasıl dünyaya geldim?’ sorusunu sorar. Kızın da sorduğunda açıkça anlatacağım.’’
Umur Bey salonun içinde yürümeye devam ediyordu.
‘’Karar vermen için sana otuz saniye süre veriyorum.’’
Kendine varis olarak kızını yetiştirmek isterken şimdi ya kurban edecekti ya da kendisi alacaklıların kurbanı olacaktı. Ölümün kendisine ne kadar yakın olduğunu fark ettiğinde eli boğazına gitti ve zorlukla yutkundu.
‘’Son on saniye.’’
Başına dayanan silahın soğukluğunu hissetmeye başlamıştı.
‘’Son beş saniye.’’
Yapılacak işkencelerin acısını duyumsuyordu.
‘’Süren bit…’’
‘’Kabul.’’ dedi ölümün korkusuyla. ‘’Kızımı al, hastaneyi bana bırak ve bir daha karşıma çıkma.’’
Tamamen delirmiş haldeydim. Ağlamamı zaten durduramıyordum, karşımdakine bağırıp duruyordum ve duygularımı kontrol edemiyordum.
‘’Aden!’’ dediğinde bağırmaya devam ettim.
‘’Gerçekten her şey bunun için miydi?’’ Kazağımı başımdan çekip çıkardığımda üzerimde sütyenimle kalmıştım. ‘’Benden istediğin tek şey bu muydu?’’
Düşünmeden ayakkabılarımla, pantolonumu da çıkardım. ‘’Onca yolu her hafta sadece bu sebepten mi geldin? Söylesene telefonda konuştuğumuz zamanlarda sevgi sözcükleri söylerken ya da üzüldüğümde teselli ederken konuşmaktan sıkılıyor muydun?’’
‘’Aden yapma!’’ dediğinde yere attığım kazağımı alıp giydirmek için yaklaştı ama geri adımladım.
‘’Soruma cevap ver!’’ diye avazım çıktığı kadar bağırdım. ‘’Her şey bunun için miydi?’’ Sütyenimi de nerede olduğuma aldırış etmeden çıkarıp denize fırlatmıştım.
‘’Tek istediğin bu muydu?’’ Kollarımı yana açtığımda üzerimde sadece külotumla gözleri önüne kendimi sermiştim.
‘’Üzerini giy!’’ derken etrafa bakınıp duruyordu. Elindeki kazağımı çekip suya fırlattım. ‘’Giymezsem ne yapacaksın? Sadece sana ait olmamı mı istiyordun? İlkimi elimden aldın, yapacağın en büyük kötülüğü yapıp beni sessiz sedasız fahişen haline getirdin zaten işsizim belki bana bıraktığın bu mirası meslek edineceğim. Sana ne!’’ diyerek yüzüne doğru bağırdım. ‘’Şimdi defol git ve bir daha karşıma çıkma.’’
❤️
Hayallerinin mesleğini yapmaya çalışan modacı Aden Çiçek patronunun çaldığı emekleriyle bir gecede bütün hayalleri yıkılınca düzenlenen defileye engel olup moda evini yıktıktan sonra küstüğü bu şehirden kaçmak için uzaktan ilişki yaşadığı ve aşık olduğu adama haber vermeden ilk uçakla yola çıkıp Karadeniz'e gelir fakat gelirken hayal ettiğiyle geldikten sonra bulduğu gerçekler çok farklıdır.
"Yeter!" diye çığlık attım. "Evet, ben senin adamlara para karşılığında satmak istediğin kızınım. Ben senin doğuştan fahişe olan kızınım. Ben senin iki yaşında terk edip gittiğin kızınım. Ben senin hayatını mahvettiğin kızınım. Tamam mı? Lanet olsun ki ben senin kızınım ve bu gerçeği değiştiremiyorum."
Ben bir fahişeden dünyaya gelen gayrimeşru bir kızdım.
Ben annemin de söylediği gibi doğuştan fahişeydim.
Sadece buydum daha fazlası değil.
🔥Bu kitapta bildiğiniz tüm töre kitaplarını unutun.
📍Erkek çocuk için gelin gelen kadın yok. Ezilen, aşağılanan kadın yok. Tam tersi erkek çocuk için içgüveysi gelen damadımız ve onun geldiği konakta yapacaklarına odaklanın.
📍Gülmek istiyorsanız doğru adrestesiniz.
🔥Hanımağalık ona babasının mirasıydı ama akrabaları kadın olduğu için yok saymaya kararlıydı. Konumunu korumaya çalışan Alanur bu yolda her şeyi yapmaya hazırdı. Son çare olarak kendisine erkek çocuk verecek bir eş almaya karar verdi.
Maniküründen, pedikürüne, cilt bakımından aldırdığı kaşlara kadar bir çok kadından daha bakımlı olan ağanın en küçük oğlu Gürhan, erkek çocuklarla dolu soyundan dolayı Alanur için biçilmiş kaftandı.
🔥🔥
Akrabaları önlerine bırakılmış tepsiye dikkatlice bakıyordu. Beyaz kefenler katlanarak içine yerleştirilmişti üzerlerinde içinde hayvan kanı olan kahve fincanları duruyordu. ‘’İkramı geri mi çevireceksiniz? İçin!’’ diye emretti Hanımağaları.
Amcaları ve halaları hareket etmese de kuzenleri fincanları almıştı ama hepsi içmek yerine titreyen elleriyle kırmızı kanı kefenlerin üzerine dökmüştü.
Oturduğu yerden kalkan genç kız salonun ortasına geçti ve endişeyle dolmuş gözlere baktı. ‘’Babam bu ailenin başı ve ben de en büyük çocuğu olarak bu ailenin hanımağasıyım bunu böyle bileceksiniz! Kendi içimizdeki hainlere ne amca, hala derim ne de kuzen acımam kefenlerini kanlarıyla yıkarım.’’
Elini geriye uzattığında kendisinden bir küçük kardeşi Gül ata yadigarı kılıcı vermişti. Kılıcın sapını tuttuğunda salonun ortasına yere sapladı. Elini geri çektiğinde yere saplanmış duran kılıcın sapı titreyerek sallanıyordu. ‘’Kılıç aşiretinin başı olarak onu elinde tutacak da kullanacak da benim. Ben nereye istersem keskin ucu oraya savrulur ben kimin istersem onun kanını akıtır. Bunu böyle bilin ve şimdi defolup gidin.’’
🔥
‘’Kafayı mı yediniz? Yalan söyleyip buraya getirdiniz sonra evleneceksin diyorsunuz. Ben evlenmek istemiyorum. Ayrıca siz benim adıma karar veremezsiniz.’’ Gülmesi bağırmaya dönüşmüştü.
Behram araya girdi. ‘’Babam ne diyorsa o karşı gelmeyeceksin. Evlenip karının konağına gideceksin, onun soyadını alacaksın ve aşiretinin ağası olacaksın. Bu konu tartışmaya kapalı, itiraz etmen bir şey değiştirmeyecek. Kendi isteğinle söylediklerimizi yapmazsan zorla yaptırırız.’’
Gürhan’ın attığı kahkaha öncekilerden daha kuvvetliydi. ‘’Siz gerçekten kafayı yemişsiniz. Tanımadığım bir kadınla evleneceğim yetmiyormuş gibi onun soyadını alacağım ve bu da yetmezmiş gibi içgüveysi gideceğim öyle mi? Oldu olacak doktora gidip bakirim diye raporda alayım diyeceğim de şansınıza küsün değilim.’’
Ferman öfkeyle bağıran kardeşine cevap verdi. ‘’Bakir olup olmadığınla ilgilenmiyorlar ama evet erkek çocuk verebileceğine bir sorunun olmadığına dair doktor raporu alacağız.’’
Aşk sırlar tarlasında boy verirse hasat etmeye yüreğin yeter mi?Emir ağa son dört aydır her gece rüyasında aynı genç kızı görmektedir. Tanımadığı, hayatında bir kez bile görmediği bu yabancı her gece rüyasında, 'Kurtar beni!' diyerek yardım ister. Her defasında kurtarmaya çalışır ama yanına yaklaşamadan uyanır. O günde sıradan bir gündü. Aynı rüyayı gördüğü bir gecenin sabahına uyanmış günlük işler için konaktan çıkmıştı. Ama gününü sıradanlıktan çıkaran bir anda önüne atladığı için duramayıp çarptığı genç bir kız olmuştu. Dört aydır rüyalarında yardım isteyen o yabancı şimdi arabasının önünde kanlar içinde yatıyordu. Peki bu kız gerçekte kimdi? Yanında getirdiği sırlar nelerdi?Onun sırları, kendi sırlarıyla karışıp kördüğüm olduğunda çözebilecekler miydi?
Gözünden akan yaşı hızlıca sildi. “Ben hamileyim.”
Ezel genç kıza hayalet görmüş gibi bakıyordu. Hamileyim lafının gerçek olamayacağına emin olmasa da kendisinden olamazdı. Doktor gözlerinin içine baka baka ‘çocuk sahibi olmanız imkansız.’ demişti. Dokuz yıldır bu acı gerçekle yaşamaya ve arkasından konuşulan ‘kısır ağa’ sözünü kabullenmeye çalışıyordu.
“Ağam!” diyen Elvan yanına geldiğinde koluna girdi. Bakışları Defne’nin üzerindeydi. “Yardıma ihtiyacınız varsa sizinle ben ilgileneyim kocamın daha önemli işleri var.” dedi.
❤️❤️❤️❤️❤️
Defne dizleri üzerine çöktürüldüğünde kollarıyla karnını sarmış hıçkırarak ağlıyordu.
“Yalvarırım yapmayın. Beni yine öldürün ama izin verin önce doğumu yapayım. Onun günahı yok lütfen.”
“Namusumu beş paralık ettin!” diye bağırdı Seyfi. “Tenine göz değmemiş gerçekten namuslu birini aldığımı düşünürken sen karnında günahınla geziyormuşsun.”
“O adam kim söyleyeceksin!” diye araya girdi Ardıç. “Seninle beraber burasını ona da mezar yapacağız.”
“Bulamadım, nerede bilmiyorum.” dedi Defne, Ezel’i açık etmemek için.
Karanlık olan gözleri miydi yoksa gece miydi artık ayırt edemiyordu. Başına dayanan silahın soğuğunu üşüyen bedenine rağmen hissediyordu. Bebeği için denemişti ama olmamıştı. Belki de en iyisi buydu. Böyle bir dünyaya doğmak yerine hiç doğmadan ölmek onun için de en iyi seçenekti.
❤️❤️❤️❤️
Tanımadığı bir adamla tek gecelik ilişki yaşayan Defne ailesinin zorlamasıyla evlenmek üzereyken hamile olduğunu öğrenince düğünden kaçar ve bebeğinin babasını bulmak için yola çıkar. Bu yolla beraber birbirine kördüğüm olup dolanan hayatlar hangi acılara gebeydi?
Yürürken beni de yanında sürüklüyordu. ‘’Bırak!’’ diye defalarca bağırdım. Uçurumun kenarına geldiğinde kolumdan savurunca bedenim boşlukta sallanmaya başladı. Ayaklarımın ucuyla yere basıyordum ama kolumu bıraktığı an tutunamaz düşerdim.
Esen sert rüzgar bedenime çarptığında nefesim kesilmişti. ‘’Lütfen yapma.’’ dediğimde gözümden yaşlar akmaya başladı.
‘’Benden kurtulmak istiyorsan bunun için tek yol bu.’’ Kolumu tutan eli gevşediğinde korkuyla çığlık atmıştım.
‘’Yalvarırım yapma.’’ derken ağlamam şiddetlenmişti. Ayağımın biri kaydığında düşecekken engel oldu. Bir kez daha ‘’Lütfen!’’ dediğimde geri çekip yere savurdu. Dizlerimin üzerine düştüğümde olduğum yerden hareket edememiştim. Hissettiğim korkuyu geri itmeye çalışırken gözlerimden akan yaşları sildim.
Önüme geçip durduğunda tek dizinin üzerine çöktü ve telefonunu önüme bıraktı. ‘’İyi bak!’’ dedi.
Ekran ikiye bölünmüştü ve iki farklı görüntü hareket halindeydi. Telefonu yerden alıp dikkatlice baktım. Birileriyle görüntülü görüşme açıktı yani ekrandakiler canlıydı. Görüntülerle nefesim tamamen kesilmişti.
Bölünmüş ekranın birinde annemle babam vardı alışveriş merkezinin içindeydiler diğerinde ise kız kardeşim bir kafede arkadaşlarıyla gülüp sohbet ediyordu. Eli aileme kadar uzanmıştı! Nefes almaya çalışıyordum ama olmuyordu. Ağlamam şiddetlendiğinde konuşmaya başladı.
‘’Gülçiçek sana iki seçenek sunuyorum; Ya buradan beraber Titanların evine gideriz ve Tanju’ya artık onu istemediğini bana aşık olduğunu söyleyip ilişkini bitirerek yanıma gelirsin ya da ailenin ölümlerini izlersin.’’
Liseyi bitirdikten sonra kazandığım üniversiteye gitmek yerine çalışıp aileme bakmak zorunda kalmıştım. Çalıştığım mağazaya gelen Sarp benim için her zamanki müşterilerden biriydi fakat karşıma geçip evlenmek istediğini ve aileme bakacağını söylediğinde sevmesem de ailem için teklifini kabul etmiştim. Gösterdiği sevgisi güzeldi zamanla bende severim sanmıştım, aradaki yaş farkını görmezden gelmiştim ama yanıldığımı anladığımda içine hapsolduğum hayattan kurtulup ikinci şansımı elde edip yeni bir başlangıç yapabilmek için kendime güvenli bir kaçış yolu bulmalıydım.
🏆2024 İkinci Şansım yarışması 'İlham Ödülü' kazananı
.
Herkes ikinci bir şansı hak eder mi?
Ya senin yakaladığını düşündüğün ikinci şans bir başkasının sonuysa?
Bir yanda işitme engelli, buzlar üzerinde harikalar yaratan buz patencisi, aldığı altın madalya ile ülkesini gururlandıran Kardelen...
Diğer yanda trafik kazasında çok sevdiği karısını kaybeden, yaşadığı acı ve vicdan azabını yanlış yerlerde, yanlış şekilde dindirmeye çalışan Çetin...
Bir resepsiyonda Çetin ile yolları kesişen Kardelen kendini bir anda sapkın oluşumun elinde yapayalnız ve çaresiz bir kurban olarak bulduğunda hak ettiği ikinci şansı yakalayabilecek midir?
Düşmana karşı güç birliği yapmak için görücü usulü evlendirilen iki mafya çocuğu. Bir tarafta Hunili lakabıyla tanınmış deliliğiyle nam salmış Şirin AL diğer tarafta ağırbaşlılığıyla ve acımasızlığıyla bilinen Ayberk TİTAN. Bu iki zıt kutup bir arada yapabilecek mi?
*Cinsellik, şiddet, küfür içerir.
Bir adama aşık oldum. Bu aşk beni alıp karanlık rüzgarlarla savurdu. Acılarla dolu denizde yüzdürdü. Tüm benliğimi yavaş yavaş yok etti. Onu severken karanlık dünyasından habersizdim ama öğrenince de bırakıp gidemeyecek kadar bataklığına batmıştım.Yaşadığım mutluluklar da ondandı, çektiğim acılarda. Ve ben o acılardan kurtulabilmek için ne ondan vazgeçebildim, ne de kendimden.
Serkan ve Öykü karşılıklı evlerde doğup büyümüş, birbirinden nefret eden komşu çocuklarıdır. İkisi de annelerinin evlilik baskılarından bunalmış bir haldedirler. Aynı gün biri sevdiği adam tarafından aldatıldığını öğrenmiş diğeri elinde yüzük evlenmek istediği kadın tarafından terk edilmiştir. Her yönden birbirine zıt bu iki insanın sadece acıları aynıdır bir de durmadan konuşan anneleri.
Sonunda annelerinden kaçabilmek için sahte bir evlilik yapmaya karar verirler. Aynı evin içinde durmadan kavga edip dururlarken kalpleri bu anlaşmaya ne kadar sadık kalacaktır?
Kamer ay demekmiş
İnsan sevdiğine ayın on dördü gibisin dermiş
Ayın on dördü dolunay evresiymiş
Ay tutulması hep dolunayda gerçekleşirmiş
Benim ayım da sensin on dördüm de
Tutulduğum da sensin yandığım da...
*Derin Acı kitabının devamı olup birbirinden bağımsız okunabilir.
Sahip olduğu küçük büfeyle geçimini sağlayan kendi dünyasında sessizce yaşayan biriydi Fırat ta ki o fırtınalı geceye kadar. Sadece yardım edebilmek için büfesine davet etmişti tanımadığı o yabancıyı. Nereden bilebilirdi ki onun ünlü bir oyuncu olduğunu ve o fırtınalı geceden sonra hayatının tamamen değişeceğini.
Sevmişti hem de çok sevmişti. Karşılıksız kalmamıştı bu sevgisi Hayal’i ne onun parasız oluşuna aldırış etmişti ne de kendisinin zengin oluşuna.
Tüm gözler artık onların üzerindeydi, gazetelerde, dergilerde haklarında durmadan haberler yayınlanıyordu ama bunlar onları durdurmadı ve sevgilerini doyasıya yaşadılar. Mutlu sona ulaşmak üzereydiler ama bilmiyordu Fırat acılarının en büyüğünü yaşayacağını. Düğün gecesi karıştıkları trafik kazası Hayal’ini ondan ayırmıştı ve geriye sadece anıları kalmıştı. Peki, şimdi ne yapacaktı? Kaybolduğu o anılardan geriye nasıl dönecekti?
Nimbars yakışıklılığıyla olduğu kadar duruma göre renk değiştiren kanatlarının güzelliğiyle de fazlasıyla dikkat çekmektedir ve imeyrus kızlarının gözdesidir. Henüz yirmi beş yaşında iken yeteneği ile dikkat çekmiş ve genç yaşta göreve atanan ilk imeyrus olmuştur. Duyguları kontrol etmek onun için çok kolay ve eğlencelidir. Görevlendirildiği zengin bir işadamı olan Mr. David'e aldırdığı yanlış kararlar ile iflas etmesine sebep olmuştur ve buna dayanamayan Mr. David intihar etmiştir.
Bunun üzerine Nimbars'a yeni bir görev verilmiştir. Dünyada bulunan, Türkiye adlı ülkede yaşayan, yirmi üç yaşında, arkeoloji öğrencisi olan Güneş! Hayata daima olumlu yönleriyle bakan, yüzünden gülücükleri asla solmayan Güneş!
Nimbars, işinin kolay olduğunu düşünsede gerçekler çok farklıdır. Güneş, Kalkus ırkının yönlendirmeleri olmadan da mutlu olabilen bir genç kızdır.
İnsanlarla birebir iletişime geçmeleri yasak olsa da Nimbars ve Güneş arasında yaşananlar farklı bir boyuta taşınacaktır. Tarifsiz acılar çekilecek ve kurallar baştan yazılacaktır.
Bu hayatta yalnızsan tek başına kal. Ölmek istiyorsan sessizce son nefesini ver ama sakın o hastaneye gitme!
Hayata yeniden gözlerini açtığında kendini bilmediğin bir dünyada bulsaydın ne yapardın?
Acımasız bir Koruyucu'nun yönetiminde, acımasız bir halka senden sökülüp alınan kişiliğin ve köleleştirilmiş bir zihninle hizmet etmek zorunda kalsaydın bir kaçış yolu bulabilir miydin?
Özgürlüğün için savaşmaya hazır ol!