bc

Kuma

book_age18+
881
FOLLOW
12.8K
READ
dark
love-triangle
stepfather
drama
tragedy
affair
like
intro-logo
Blurb

Bervan ve Fatma…

Fatma, İsviçre’de büyümüş, diş hekimliği okumuş, medeni, zeki ve uyumlu bir genç kadındır. Bervan ise Urfa’da babasıyla birlikte ciğer lokantası işletmektedir.

Bervan ve Fatma, birbirlerine derin bir aşkla evlenmişlerdir. Ancak yıllar geçtikçe Bervan çok değişir ve hayatlarına Rojin adında bir kadın girer.

Bervan, Fatma’yı paylaşmak zorunda kalır. Öte yandan Rojin, Fatma’yı hiç sevmez ve ona karşı her türlü oyunu oynar. Fatma ise mutlu bir evlilik hayali kurarken, kumasının ona açtığı entrikalarla dolu bir evliliğin içine düşer.

Bu hikâye, aşk, ihanet, kadın dayanışması ve kültür çatışması gibi temaları işlerken, Fatma’nın yaşadığı acıları ve güçlü duruşunu gözler önüne serer.

chap-preview
Free preview
1.BÖLÜM
Bervan Urfalıdır. Yedi kardeşli bir aileden geliyordu. En küçükleri Bervan’dır. Bervan’ın altı ablası vardır. Babası erkek çocukları çok severdi. Altı kızdan sonra Bervan dünyaya gelmişti. Bervan doğduğunda, babası yedi davulu kapısının önünde çaldırtmıştı. Oysa kızları doğurduğunda karısının yüzüne bile bakmaz, her bir kızı olduğunda üç gün boyunca eve uğramazdı. Bervan’ın annesi, doğumdan sonraki o en zor anlarında kocasını hiçbir zaman yanında bulamazdı. Ama Bervan doğduğunda, babası hemen içeri koşmuş, karısını alnından öpmüştü. Karısının boynuna “beşi bir yerde” ve kordonu dahi altın olan bir kolye takmıştı. Bervan’ın annesi buna üzülmüştü. Daha önce de çocuk doğurmuştu fakat çocuklarının kız olduğunu duyar duymaz kocası ortadan kaybolurdu. Hatta bir doğumu sırasında o kadar zorlanmıştı ki hastanelik olmuş, günlerce yoğun bakımda kalmıştı. O anlarında bile kocası yanına gelmemişti. Bervan’ın babası, kızlarını hiç sevmemişti. Kızlarının bütün isimlerini annesi koymuştu. Bervan’ın annesini babası sürekli tehdit ederdi: “Bu son şansın. Bu da erkek olmazsa üzerine kuma getireceğim.” Bervan’ın annesi ise sürekli dua eder, “Ne olur Allah’ım, erkek olsun,” diye yalvarırdı. Bervan doğacağı sırada herkes kapıda bekliyordu. Bebeğin erkek olduğunu duyunca babası yedi davulu birden çaldırtmış ve içeri girip karısını alnından öpmüştü. Kızların en büyüğü Berivan, o sırada on üç yaşındaydı. Babasının bu hallerini görünce çok üzülmüştü. Babası, her zaman eve geldiğinde mutsuzdu; yüzü hiç gülmezdi ve kızlarını bir gün olsun kucağına alıp sevmemişti. Berivan bu duruma çok içerlenmişti: “Ben de onun çocuğuyum. Kız olmak benim tercihim değildi ki,” diyordu kendi kendine. O sırada, kızları umurunda olmayan babası bütün köye: “Yarın akşam herkese yemek vereceğim, davetlisiniz,” demişti. Bervan’ın babaannesi de: “Tabii ki ver oğlum. Neslin kurumaktan son anda döndü. Yakışır oğluma. Yarın öyle bir ziyafet vereceğiz ki dünya âlem bunu konuşacak,” demişti. Sabahın köründe herkes toplanmış, ahırdaki genç tosunlardan birini kestiler. Koca kazanlarda et kaynatıp yanında pilav pişirdiler. Üstüne, koca leğenlerde helvalar kavurdular. Bir köye değil, iki köye yetecek kadar yemek hazırladılar. Berivan şaşkınlıkla izliyordu. Bu apaçık bir ayrımcılıktı. Bir gün olsun yüzüne gülmeyen babası, saatler içinde dünyanın en mutlu insanı olmuştu. Gördüğü her erkek çocuğa harçlıklar dağıtıyordu. Kendisi ise bir gün bile babasının korkusundan harçlık isteyememişti. Akşam oldu. Bütün köy evlerinin önünde toplanmış, masalar kurulmuştu. Masaların ucu bucağı görünmüyordu. O gece bütün köyü doyurdular. İşler bitince eve geçtiler. Babası, annesinin etrafında dört dönüyordu. Beline yastıklar koyuyor, içecekler getiriyor: “Sütün neyle çoğalır, söyle, sana onu yedirip içireyim. Oğlum aç kalmasın. Sen iyi beslen ki oğlum da iyi beslensin,” diyordu. Bervan’ın annesi ise şok içindeydi: “Bu adama ne oldu böyle? Hastanede, yoğun bakımlarda öldüm mü kaldım mı demeyen adam, ne kızlarımı ne de beni bugüne kadar zerre kadar umursamadı. Ben de bu adam sevmeyi bilmiyor diyordum. Demek ki sevmeyi biliyormuş da herkesi sevmiyormuş.” Bervan’ı babası sürekli kucağında oturtur, eliyle beslerdi. Çocukluğunda her gün elinde çikolata ile gelir, diğer kızlarının yüzüne bile bakmazdı. O sıralar üç tekerlekli çocuk bisikletleri vardı. Bervan’a da onlardan almıştı. Bervan’dan bir yaş büyük olan ablası bisikleti çok sevmişti. Evin avlusunda sırayla biniyorlardı; bir ablası, bir Bervan biniyordu. O sırada babaları içeri girdi. Bir baktı ki bisikletin üzerinde ablası var. Babası hemen kızını indirdi: “Sen ne yapıyorsun?” Kız ağlamaya başladı. “Bu Bervan’ın bisikleti. Sen binemezsin,” dedi. Ablası, ağlayarak annesinin yanına koştu. Annesi çıkıp bir sürü kızdı, söylendi ama babasının umurunda bile olmadı. “Bir daha da Bervan’dan başkası binmeyecek!” dedi. Annesi: “Bak, sen oğlunu çok şımartıyorsun. Sonra çok pişman olacaksın. Bu kızlar senden bir damla sevgi görmedi. Yazık değil mi bu kızlara da?” deyince, babası: “Onları da sen sev. Anaları değil misin?” diye karşılık verdi. Bervan’ın annesi sinirle mutfağa gitti. Bervan yavaş yavaş büyüyordu. Babası, artık Bervan’ı yanından hiç ayırmıyordu. Çarşıda küçük bir ciğerci dükkânı vardı. Babası ciğerleri inanılmaz lezzetli yapardı. Ciğerleri şişlere sapar, yanında kendi ineklerinden sağdıkları sütlerle yaptıkları mis gibi köpüklü ayran ikram ederdi. Tadına doyum olmazdı. Babası, Bervan’ın okumasını çok istiyordu. Ama Bervan okumak istemiyordu. Babasının dükkânı ona daha cazip geliyordu. Babası, kızlarına hiçbir masraf yapmazdı. Ama kızların hepsi çok başarılıydı. Hep takdir alarak gelirlerdi eve. Berivan, tıp fakültesini kazanmış ve fakültenin son sınıfında okuyordu. Bir kızı öğretmenlik, bir kızı hukuk, bir kızı bilgisayar mühendisliği okuyordu. Bir tanesi üniversiteye hazırlanıyordu. Bervan’dan bir yaş büyük olan ise ortaokul üçüncü sınıftaydı. Bervan ise orta ikinci sınıftaydı. Bervan’ın dersleri hep zayıftı. Okuldan kaçıp kaçıp hep dükkâna giderdi. Her sabah annesi zorla uyandırır, zar zor okula yollar; ama o, annesi içeri girince hemen yönünü değiştirir, ciğerci dükkânına giderdi. Babası: “Tek bir oğlum var. Hayalim onun yüksek bir hâkim olması,” der dururdu. Ama Bervan’ın okumakta gözü yoktu. Babası bazen kendi kendine söylenirdi: “Ben bu kızlara bir gün ne sevgimi doğru düzgün verdim ne de bir harçlık… Kızlara bak bir de Bervan’a bak. En azından liseyi bitirsin, ne yapalım…” Bervan’dan bir yaş büyük olan ablası çok akıllı bir kızdı. Bir gün hep birlikte sofrada yemek yerlerken: “Baba, hatırlıyor musun?” dedi. Babası: “Neyi?” diye sordu. “Hani sen Bervan’a bisiklet almıştın, beni bindirmemiştin ya… Ben o zaman hayatımın en mutsuz gününü yaşamıştım, biliyor musun? İki tane bisiklet alacak paran mı yoktu? Ama sen ne yaptın, beni bisikletten ittin, Bervan’ı bindirdin. O zaman ben o akşam sabaha kadar yatamamıştım. Büyüyünce bisiklet fabrikası açıp, babasının sevmediği bütün kız çocuklarına parasız bisiklet dağıtacağım, demiştim.” Babalarının gözleri dolmuştu. Elindeki kaşığı ağzına götüremeden tabağa geri bıraktı. “Kızım, gel yanıma,” dedi. “Ben cahillik etmişim. Beni affet. Ben size iyi bir baba olamadım.” Herkes sofrada şok içindeydi. Kimse konuşamadı. Babası kızına sarılıp ağladı: “Ne olur beni affet.” Ertesi gün gidip, nereden bulduysa büyükler için bile zor bulunan üç tekerlekli bir bisiklet bulmuş, evin kapısına getirmişti. Zili çaldı. Kızı kapıya çıktı. “Baba, bu da ne?” dedi. “Geç oldu ama sen merak etme. Bisikletini biraz geç getirebildim.” Kızı, babasının boynuna atladı. İlk defa baba-kız doyasıya sarıldılar. “Babam, canım babam… İlk defa bugün bana bir babam olduğunu hissettirdin. Yıllarca bunun hayaliyle yaşadım.” O sırada babası diğer kızlarını da çağırıp onlara sarıldı. “Kızlar, hadi söyleyin bakalım, siz ne istediniz de ben almadım? Onları da alacağım, söz!” dedi. Kızlar gülerek: “Çok da pahalı olmasın!” dediler. Hep birlikte güldüler. Belki de hayatlarının en mutlu günüydü o gün. Bervan artık liseyi bitirmişti. Kızların altısı da üniversiteyi kazanmıştı. Berivan, kalp doktoru olarak Malatya’ya atanmış ve evlenmişti. Çiçeği burnunda bir doktor olmuştu. Avukat olan kızları, savcılık sınavlarını kazanmıştı. Diğer ablaları da bir şekilde hayatlarına devam ediyordu. Bervan ise okumamış, babasının yanında ciğerci dükkânını işletmeye başlamıştı. Babası çok istemişti ama Bervan ne yaptıysa okumadı. Bervan, babasından daha usta bir ciğerci olmuştu. Yakışıklı ve zıpkın gibi bir delikanlı olmuştu. Tatlı dilli, sempatik, kızları etkileyen ve bir de çapkınlığı vardı.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

İlk İYE; Sare

read
3.6K
bc

Buzdan Kalpler +18

read
21.2K
bc

𝘼𝙎𝘼𝙇𝙀𝙏𝙄̇𝙉 𝘽𝙀𝘿𝙀𝙇𝙄̇

read
4.1K
bc

YANLIZ KURT

read
3.7K
bc

GERÇEĞİN VEBASI +18 (MAFYA SERİSİ 1)

read
6.7K
bc

Karanlığın Mirası +18

read
3.6K
bc

İDÂL (BERDEL)

read
38.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook