IslananKaldırımların Sessizliği
"Bazen bir gülüş, ne geçmişe aittir ne geleceğe; sadece o anın içinde, kalbin en savunmasız yerinde yankılanır."
İstanbul, kışın en sessiz sabahlarından biriydi. Gökyüzü gri, sokaklar ıslak, rüzgâr hafifti. Bir kitapçının buğulu camlarının ardında, Leriya raflar arasında bir başlığı arıyordu. Elinde bir not vardı: "Köşe Başında Unutulmuş Bir Gülüş." Belki bir şiir kitabıydı, belki hiç var olmamış bir roman. Ama o, bu ismin peşindeydi.
Birkaç raf ötede, genç bir adam eski pikaplara göz gezdiriyordu. Tozlu bir kapağı kaldırdığında, kitapçıda bir ses yükseldi:
"Güldürmeyen, ağlatmayan... Sinsi bir ok öldürmeyen..."
Cihan Mürtezaoğlu'nun "Bir Beyaz Orkide"si çalmaya başlamıştı. Kitapçı sahibi, pikaplara bakan gence döndü:
''Ne arıyorsun?''
''İşte bu... Bunu arıyordum.'' dedi, işaret parmağını havaya kaldırarak. Dudakları kıvrıldı.
Tam o anda, Leriya bir rafa uzanırken dengesini kaybetti. Genç adam da aynı yöne dönüyordu. Omuzları çarpıştı. Birkaç kitap yere düştü. İkisi de eğildi.
''Özür dilerim'' dedi Leriya.
''Ben de...'' dedi genç. Gözleri kısa bir an Leriya'nınkine takıldı. Sessizlik oldu.
''Bu kitabı arıyorum ama... sanırım yok.'' dedi Leriya. Genç adam, notu okudu. Gülümsedi.
''Belki de başka bir yerde vardır. Benim bildiğim bir yer var. Sessiz, eski kitaplarla dolu.'' dedi genç. Leriya sustu. Dışarıda yağmur başlamıştı. Camdaki buğu biraz daha yoğunlaştı. Leriya hiç beklenmedik anda genç adama sordu:
''Oraya birlikte gitsek... sakıncası olur mu?'' dedi genç adamın gözlerine bakarak.
''Olmaz.'' dedi genç adam. Leriya beklediği cevabı almıştı ama nedenini sormaktan da çekinmemişti. '' Neden?'' diye sordu. Tek beklentisi gelecek cevabın onu tatmin etmesiydi. Genç, gülümseyerek cevap verdi.
''Çünkü yol aynıysa, birlikte yürünür.'' Leriya'nın içi rahatlamıştı.
Kitapçıdan çıktıklarında yağmur ince ince yağıyordu. Sokak lambaları solgun, kaldırımlar ıslaktı. Leriya, Miran'ın birkaç adım gerisinden yürüyordu. Elinde hâlâ o not vardı: "Köşe Başında Unutulmuş Bir Gülüş." Miran, plak çantasını omzuna asmıştı. Sessizdi. Ama sessizliği rahatsız edici değil, davetkârdı. Leriya, onunla yürürken kendini tanımadığı bir sokakta değil, tanıdığı bir duygunun içinde hissediyordu. Leriya merakla sordu:
'' O kitapçı... uzakta mı?''
'' Sayılmaz. Ama yolu biraz sessiz.'' dedi Miran arkasını dönmeden.
'' Sessizlik iyi.'' dedi Leriya.
''Bazen evet.'' dedi iç çekerek.
Bir sokak köşesinde durdular. Rüzgâr hafifçe Leriya'nın saçlarını savurdu. Miran, cebinden bir sigara çıkardı ama yakmadı. Sadece tuttu.
''Sen hep böyle mi yürürsün?'' diye sordu Miran. Leriya boş gözlerle Miran'a baktı.
'' Nasıl?''
''Sanki bir şeyin peşindeymiş gibi.'' dedi Miran gözlerini kısarak.
''Belki de öyleyim.'' Omzunu silkti Leriya.
Miran gülümsedi. Leriya ilk kez onun gülümsemesini gördü. Gülümsemesi, konuşmasından daha çok şey anlatıyordu.
'' O kitapçıda bulamazsak... başka bir yerde ararız.'' dedi Miran. Leriya umutsuzluğa kapıldı.
''Ya hiç bulamazsak?''
''O zaman başka bir şey buluruz.''
Leriya sustu. İçinden geçen cümleyi söylemedi: "Belki seni bulurum."
Dar bir sokağın sonunda, solmuş bir tabelanın altında durdular. Tabelada el yazısıyla yazılmıştı: "İkinci Sayfa." Camları buğulu, kapısı hafif aralıktı. İçeriden eski kitap kokusu ve uzaklardan gelen bir gramofon sesi yayılıyordu.
Miran kapıyı açtı, Leriya içeri adım attı. Raflar tavanlara kadar uzanıyordu. Kitaplar üst üste yığılmış, bazıları yere dizilmişti. Ortada küçük bir soba yanıyordu. Kimse yoktu.
''Sessizmiş'' dedi Leriya.
''Burası hep böyle. Kitaplar konuşur, insanlar susar.'' dedi Miran.
Leriya bir raftan ince bir kitap çekti. Sayfaları sararmıştı. İç kapağında kurumuş bir menekşe vardı. Gülümsedi ama nedenini bilmeden. Miran, plak raflarına yönelmedi bu kez. Sadece Leriya'yı izledi.
''Aradığın kitabı burada bulamazsan...''
''Belki de hiç yok'' dedi Leriya.
''Belki de sen yazmalısın.'' Anlamsız gözlerle Miran'a baktı. İlerde gördükleri çaycıya doğru ilerlediler.
Çaycıya vardıklarında camlar buğuluydu. İçeride eski bir soba yanıyor, duvarda solmuş bir takvim asılıydı. İki fincan çay geldi. Leriya, fincanın kenarına parmağını sürdü. Miran, çantasındaki plağa göz attı ama çıkarmadı.
''O plağı neden arıyordun?''
''Sesini ilk duyduğumda, bir şeyin eksik olduğunu fark ettim. Ama ne olduğunu bilmiyordum.'' dedi Miran. Leriya demek istediğini anlamıştı.
''Şimdi biliyor musun?'' diye sordu.
''Hayır. Ama eksik olan şeyin sesi var artık.'' Leriya'nın yanakları bu soğukta daha da kızarmış, zaten belli olan kızarıklığı artık ten rengi gibi olmuştu.
''Ben de bir kitap arıyordum.''
''Ne kitabı?'' diye sordu Miran. Unutmuştu.
''Köşe Başında Unutulmuş Bir Gülüş.''
Tam o anda, çaycıya yaşlı bir adam geldi. Ceketinin yakası ıslak, gözleri kitapçı rafları gibi yorgundu. Masaya yaklaştı.
''Affedersiniz'' dedi. ''Az önce bahsettiğiniz kitap...''
''Evet?'' dedi Leriya merakla.
''Öyle bir kitap hiç olmadı.''
''Nasıl yani?'' diye sordu. Kafası karışmıştı.
''Ben bu sokaktaki kitapçıları yıllardır bilirim. O başlık... belki bir şiir, belki bir cümle. Ama kitap değil.'' dedi yaşlı adam. Leriya sustu. Miran da. Adam uzaklaştı. Çaylar soğuyordu.
''Belki de ben uydurdum'' dedi Leriya.
''Ama aradın.''
''Evet. Çünkü bazen bir cümle, insanın içini toparlar.''
Çaycıdan çıktıklarında yağmur durmuştu. Kaldırım taşlarında birkaç damla kalmıştı. Sokak lambaları hâlâ solgundu.
''Yolun buradan mı?'' diye sordu Miran.
''Evet. Seninki?''
''Ters.''
Bir duraksama oldu. Leriya, çantasındaki notu katlayıp cebine koydu. Miran, plağı biraz daha sıkı tuttu. Birbirlerinin gözlerine baktılar. Miran emin olmadan sordu:
'' Adını öğrenebilir miyim?''
Leriya başını çevirmedi. Sadece hafifçe gülümsedi. Gözleri karşı kaldırıma takılmıştı.
''Belki bir dahaki sefere.'' Gülümsediler.
Miran cevap vermedi. Ama yürümeye başlamadı da. Leriya birkaç adım attı, sonra durdu. Arkasına bakmadı. Sadece içinden bir cümle geçti:
"Bazı karşılaşmalar, isimlerden önce gelir."
Miran da yürümeye başladı. Aynı anda, ama farklı yönlere. İstanbul'un gri sabahı, bu kez biraz daha yumuşaktı. Yere düşen damlalar, onların içini fethetmiş gönüllerinde güneş açtırmıştı.
,