3.Bölüm

1081 Words
Demir kapılı hapishaneme doğru ilerlerken bacaklarımda ki titreme hâlâ geçmemişti. Gözlerimde ki yaşlar dur durak bilmeden akarken o yalının demir kapısını gördüğüm anda adımlarım durdu ve dudaklarımı birbirine bastırdım ama yine de dudaklarımın arasından kaçan hıçkırığa engel olamadım. Hıçkırarak ağlarken durduğum kaldırıma oturdum ve elimde sıktığım çantamı hemen yanıma bırakıp dizlerime kendime çektim. "Hiç mi sevmedin Aliş?" kendi kendime sayıklarken yüzümü dizlerime koyup ağlamaya devam ettim. Yanıma oturan bir beden hissedince kafamı kaldırıp yan tarafıma baktım. Oktay Galipoğlu bana yanımdaydı ama gözleri karşıya bakıyordu. "Seni bulduğumda iyi bir ders vermeyi düşünüyordum ama sen dersini almış gibisin," dedi Oktay gülerek ve ardından iç çekip elini ceketinin cebine attı. Cebinden çıkardığı siyah ve beyaz işlemeli mendili bana uzattı. "Aşk bir insana verilebilecek en büyük cezadır," Diyen Oktay bana çevirdi gözlerini. "Komutan epey üzmüş seni. Hangimiz daha acımasızız şimdi?" Her şey senin yüzünden oldu zaten pislik adam. Evet, edebileceğim en kötü küfründe pislik olması çok gülünçtü şu durumda. "Senin yüzünden oldu," dedim açıkça ve akan burnumu silmek için mendili elinden alıp gıcıklığına burnumu sildim. "Hayatımı mahvettin!" "Çok ayıp yaptığın," dedi çatık kaşları ile Oktay. "Senin hayatını mahveden ben değildim ayrıca, sevgilindi." Dedi ima ile. "Eminim neden benimle evlendiğini sevgilinden öğrenmişsindir. Garip ama yıllarca birbirimizi onunla ismen tanıdık nefret ettik. Bizi karşı karşıya getiren sen oldun." "Allah aşkına Rüya'da ne buldunuz ikinizde ya? Çok mu güzeldi ya da ne bileyim neyi vardı bu kadar bu kadının?" Oturup Oktay Galipoğlu ile Rüya'nın dedikodusunu yapmakta her yiğidin harcı değildir Ada helal olsun sana. "Nefes alsın yeter," dedi Oktay alayla. "Pislikler!" dedim içtenlikle. "Güzel kızdı hakkını yeme," diyen Oktay Galipoğlu yanımdan kalktı ve ceketini kollarını düzeltti. "Dersini aldıysan artık eve gir karıcım. Bir daha adamları atlatıp eski sevgilinde soluğu alırsan o soluğu keserim haberin olsun." Tekrar eski Oktay Galipoğlu karşımda belirince göz devirdim ve çantamı alıp ayağa kalktım. "Senden incelik bekleyende kabahat! Zaten vazgeçti benden elinde patladım senin!" dedim öfke ile ve elimde ki kirli mendili yere attım ve eve doğru ilerlemeye başladım. "Seni hiç sevmedim zaten dedi!" tekrar ağlama haline bürünecektim ki Oktay'ın sesi geldi. "Sence o seni ölümüne nefret ettiği benim elimde bırakır mı Adacık? Ben zevkle bekliyorum onun dört koldan ateş açarak bana gelmesini." "Ruh hastaları! Çocuktan farkınız yok, bir sürtük için beni de kendinizi de yaktınız!" Ben söylenirken Oktay Galipoğlu'nun dediği son şey beni olduğum yere kilitledi. "O sürtük için olduğunu nereden çıkardın bu savaşın?" "Anlamadım?" dedim ona doğru dönerek. "Rüya'nın onu seninle aldattığını söyledi Ali Esat," dedim çatık kaşlarımla. "Doğru, beni onunla aldattı," dedi Oktay üzerine batırarak kelimelerin. "Ama aramızda ki savaşın Rüya ile alakası bile yok. O buna değmez bile." Oktay'ın dedikleri ile kaşlarım havalandı. Bu kadın bunlar için bu kadar değersizse sorun neydi? "Başka Bir şey var," dedim gelecek olana kendimi hazırlarken. "Tüh! Söylemedi mi Aliş'in yoksa?" Dedi dalga geçercesine. "Benim oğlumu nasıl öldürdüğünü söylemedi mi?" Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken yutkundum. Ne demek benim oğlumu öldürdüğünü? Ali Esat yapmazdı ki, yapamazdı o kıyamazdı. "Yapmaz," dedim emin bir ses ile. "Ali Esat masum birine, hele bir çocuğa kıymaz!" adımın Ada olduğu kadar Ali Esat'ın bir çocuğa kıymayacağından emindim. "Ama yaptı. Yeni doğmuş bebeğimin olduğu arabayı acımadan ateşe verdi," dedi Oktay bir anda öfke ile parlayan gözleriyle. Yapmış mıydı gerçekten? "Yapmaz Oktay, gerçekten Ali Esat bir bebeğe zarar vermez." "Oğlum şuan yok öyle değil mi Ada? Yani bunu intikamı alınacak ve özür dilerim Adacık ama bu hikâye de yanan sen olacaksın. Bir daha beni ikiletme ve o Ali Esat ile görüşme! Bir kere affettim ikincisi olmaz!" "Ali Esat'a soralım, eminim bir açıklaması vardır onun, belki de sen öyle zannediyorsundur," dedim ve hızla. "O zaman soralım gerçeği öğrenelim ve bu savaş bitsin..." Oktay elini ellerimin arasından çekti ve yanağıma götürdü. "Ah benim masum karıcım, benim seni Azad edip mutlu olacağınıza inanıyorsun ya üzülüyorum sana," Diyen Oktay ile tüm umutlarım yerle bir oldu. "Şimdi eve giriyorsun ve aileme güzel bir gülümseme ile kendini sevdiriyorsun hadi bakalım süren başladı," Diyen Oktay'ın yanına ilerleyip elinden tuttum. "Bütün savaşın oğlun için değil mi?" dedim bir umut. Alayla güldüğünde ise elini hızla bıraktım ve sinirle ona baktım."Ara sıra seni insan olabiliyorsun sanmıştım yanılmışım pislik herif!" "Ağzına ayar mı çekelim illa ne istiyorsun?" "Ölmeni!" "Ne tesadüf bende Ali Esat için aynı şeyi istiyorum ama önce yaşarken ölmesini istediğim için bunu gerçekleştirmiyorum. Ne çok ortak noktamız var," diye konuşan adam yutkunmama sebep olurken arkamı döndüm ve eve doğru yürümeye başladım. Belki de gerçekten korkak biriydim ben. *** • Balın • Evi boşaltmayı kabul etmemizin ardından babamı karakoldan çıkarmış ve Akın amcamlara gelmiştik. Annem ne anneannemlere ne de babaannemlere gitmek istemişti. Babaannemin kalbi olduğu için annem ona çekinmişti konuyu anlatmaya bir şey olur üzüntüden diye ve gitmek istememişti oraya. Anneannemler de Kaan ve Kenan dayımlar birlikte yaşadığı için yeterince kalabalık olduklarını söylemişti ve ardından dayımlarla bir kavgaya girmişti. Her ikisi de annemi azarlarken babam sessiz kalmayı seçmiş ortalık durulunca banka da olan birikimimiz ile yeni ev tutabileceğimizi söylemişti ve ardından İpek teyzem biz ev tutana kadar onlarda kalmamız için bize ısrar etmişti. "Bu para ile borçları kapatsak daha iyi olmaz mı?" Dedi abim çözüm yolu arayarak. "Biz de elimizden ne geliyorsa yaparız," dedi Akın amcam derin bir nefes alırken. "Bir arkadaşım vardı evini kiraya veriyordu onunla konuşurum ev işini hallederiz," dedi Demir amcamda. "Para işi kolay borçları kapatırız. Eşyalarınız ne olacak yazık olur," Diyen Fırat amcam ile kafa salladım. Eşyalar önemli olandı. Hepsini annem ile geçen yaz yeni almıştık beğenerek. "Borçları kapatmayı denedim ve adamlar nasıl ensesi kalınsa sırf biz zor durumda kalalım diye borç için verdiklerimizi kabul etmiyorlar." Babam sıkıntı ensesini kaşıdı. Ben iç çektim ve gözlerimi etrafta dolaştırdım. Ünitenin üzerinde ki fotoğrafa gözüm değdi. Alkın'ın takım elbisesi ile olduğu bir fotoğraftı ve aşırı karizmatik duruyordu. Sahi, o neredeydi? Tüm bu hengâmede onu görmemiştim ve aklıma da gelmemişti. Ben merakla yerimde kıpırdanırken derin bir nefes aldım. Aferin Balın yap böyle salak salak hareketler. "İtiraz istemiyorum ev işini halledene kadar bizdesiniz," dedi İpek teyzem ve ayağa kalktı. "En iyisi bir çay koyayım ben." Çay koyacağını söyleyen İpek teyzem salondan çıkınca gözlerimi kucağımda ki ellerime indirdim ve parmaklarımla oynadım sıkıntı ile. "Bal kız," diyen Akın amcamın sesi ile gözlerimi ona doğrulttum bu kez. "Gel bakayım şöyle sen," dedi bana en az oğlunun ki kadar güzel bir gülümseme ile. Dudaklarım kırıldı ve yerimden kalkıp Akın amcama doğru ilerledim. Hemen yanına oturduğum da kolunu kaldırdı altına girmem için ve bende kolunun altına girdim. Akın amcam saçlarıma bir öpücük kondurdu. "Düzelecek her şey," diye mırıldanan Akın amcama gülümsedim. "Biliyorum," dedim bende gülümseyerek. Düzelecekti... Bir gün yaşadığımız her şeye dönüp baktığımızda, nelerin üstesinden geldiğimizi görüp mutlu olacaktık biliyordum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD