2.Bölüm

2905 Words
Kolumdan tutup götürdüler. Sürükleyerek merdivenlerden indiriyorlardı. Sonra beni karanlık zindana attılar. Soğuk, karanlık ve pis. Bir gün bir sarayın zindanında kendimi bulacağımı kim düşünürdü? Rüyamda görsem güler geçerdim peki ya şimdi? Şimdi prenses Cecilia acınacak halde. Babasının biricik goncası, sarayın iflah olmaz uslanmaz prensesi bir köle oldu ve zindanda. Ama Stanleylerin karanlığı olacaktım her yapılan biraz daha kamçılıyordu beni. "Hepinizin canı cehenneme kurtulacağım buradan." Önümü bile göremiyordum. Bedenim soğuktan titrerken gözümden akan yaşlara engel olamıyordum. Bu cehennemden kurtulmak için bir plan yapmalıydım. Hemen! "Bedelini ödeyeceksiniz Stanleyler. Hepiniz bedelini ödeyeceksiniz. Size yemin ederim intikamımı alacağım. Ölürken yalvaracaksınız bana." NORMAN. Yoğun geçen bir günün ardından akşam İskoçya'yı almamız şerefine düzenlenen partiye katılmamız gerekti. Hazırlanıp aşağı indiğimde salondaki görkemli gösteri ve zafer mutluluğu beni de gülümsetti. Kardeşlerimin yanına giderken ayaklarımın dibine düşen güneş gibi bir kız çarptı gözüme yardım etmek için kaldırdığımda tüm öfkesini sundu bize. Stanleylere. İskoçya'dan gelen üç prensesten birisi buydu demek ki. Zindana attırdım onu. Yaşanan olaydan sonra bir şey olmamış gibi eğlenceye devam edildi. Henry yanıma geldi. Gülümseyerek. "Kızı neden affettin?" "Fazlası ile korkmuş değil mi? Annesini ve babasını kaybetmiş. Aynı zamanda bir prensesmiş buraya alışmak zor olsa gerek onun için." Maria daha çok öfkeliydi. Ona kalsa hemen canını almalıydım kızın. Hemen cümleye girdi. "Eğer tekrarlarsa..." Cevap vermemi beklemeden sevgili kardeşim Darly benim yerime.. "Tekrarlarsa ölür." dedi Başımla onu onayladım. Eğlence devam ederken. Henry gözüne bir kızı kestirdi ve onu istediğini söyledi. Esmer ve oldukça hoş bir kızdı. Maria'ya kızı sordu. Maria "Eskilerden bu kız ismi Tatia Venedikli bir tüccar satmıştı." "Güzel bu gece Tatia'yı odama gönder Maria." dedi ve sırıttı. "Tabiki." Eğlence bitmişti. Odama çekildim. Terasa çıktım ve gökyüzüne baktım. Stanley İmparatorluğunun varisiydim ben. En büyüğümüz abim Henry'di eğlenmeyi çok severdi ama aramızdaki en güçlüsü oydu belkide babam her zaman onu ayrı bir özenle büyüttü ilk oğlu olmasından dolayıydı. İlk çocuklar her zaman vadedilen kral olur; sonrasında Darly olmuş. Darly prensliğin şanını seviyor daha çok ona getirdiklerini içmeyi, kadınları ve ayrıcalığı ona göre prensliğin önemi buydu. Bir kral olmayı ister miydi? Ya da bir ülke yönetme sorumluluğu bilmiyorum. Maria'nın biricik eşi Leonardo şuan babam onu imparator gezintisinde yanında götürdü. Leonardo küçüklüğünden beri eğitimine en önem verenimizdi hep daha çok okur daha çok çabalardı bu gayretini babam hep takdir etmiştir. Kralın en sadık danışanı gibiydi o. Ben en küçük oğulları bense babama göre en gözü kara ve en iyi kılıç kullanan oğluyum. Savaş dediğinde akla ben gelirdim. Ölümden korkmazdım. Taktiksel hamleler yapardım. Bir şeylerin farkına varmaya başladığım günden beri kılıç eğitimi alıyorum. Savaşmak, mücadele ruhumda var. Halen prens gibi davranamadığım zamanlar oluyordu babama göre merhametim sonumu getirecek tek duyguymuş ama her zaman en doğrusunu yapmaya çalışıyordum. Kız kardeşimiz vardı birde Roma İmparatorluğunun prensi ile evliydi iki imparatorluğun dostluğunun pekişmesi adına tek prensesimizi evlendirmiştik... Aklıma biran zindana attırdığım kız geldi. Aptal kız o yaptığı neydi öyle. Bizi ölümle tehdit etti kendi sarayımda beni tehdit etti küçük ahmak. Yanına gitmek istedim. Odadan çıktım aşağı indim. Zindan kapısını önüne geldim Muhafızlar. "Prensim bir sorun mu var?" "Açın kapıyı." Kapıyı açtılar. Merdivenlerden inmeye başladıkça kızın çığlıkları duyuluyordu. "Lanet olası Stanley'ler. Canınız cehenneme ödeyeceksiniz bunların hesabını herkes ödeyecek ben Prenses Cecilia'yım." Kızın kilitli tutulduğu kapının önüne geldim kapıyı açtırdım. Beni görünce gözleri kocaman oldu "Yarım bıraktığın işi halletmeye mi geldin? Öldürecek misin beni? "Sence seni öldürmeli miyim? "Öldür. Eğer sen beni öldürmezsen ben buradaki herkesi öldüreceğim." "Sen öldüreceksin öyle mi ufaklık." Bunu söylerken minik bedeni titriyordu. Gözlerinin içi kızarmış, saçları dağılmıştı. Tiz bir sesle. "Ben Cecilia. Prenses Cecilia'yım. İskoçya Prensesi!" "Sen artık bir prenses değilsin. Sadece Cecilia'sın." Öfkeyle tısladı. "Kurallara uymak zorundasın yoksa bir daha ki sefere bu kadar şanslı olmazsın. "Annemi ve babamı öldürdüler. Ne şansından bahsediyorsun. Suçsuzdu onlar. Barbar Stanleyler sarayımızı bastı. Bu böyle olmaz savaşın kuralları bu değil. Yaptığınız yağmalamak. Yağmalamak hiçbir zaman kabul görmez. Onurlu bir zafer elde etmediniz." Koluna dokundum. Kendini geri çekti. "Bazen güçlenmek için öldürmek gerekir. Eminim babanda öldürmüştür. Kimse temiz zafere ulaşamaz her zaman elinde başkalarının kanı olur." "Benim babam asla yağmalamaz benim babam kuralına göre savaşır. Krallığın şanını bilir gerçek bir kahraman gibi savaşır." "Her kralın stili farklı Cecilia." "Buradan kurtulmak istiyorum. Bizi bırakın derhal. Toprak bütünlüğümüzü geri verin." "Zindandan kurtulmayı bahsediyorsan ben istediğimde çıkarsın saraydan kurtulmayı kastediyorsan buradan asla çıkamazsın" Gülümsedi. Sen öyle san dercesine tepki verdi. "Kurtulacağım ve hepinizin sonu olacağım." Sinirlenmiştim. Üzerine yürüdüm ben ona doğru yürüyünce geriye doğru adım attı. "Bir prensi tehdit edecek kadar aptalsın demek." "Sizde bir Prensesi kaçıracak kadar aptalsınız. Benim bir nişanlım vardı beni merak etmiştir beni arıyordur elbet bulacak beni." "Tabi ölmediyse." İyice sinirlenmişti. Bu kez bana doğru adım attı kaşlarını çattı. "Kapa çeneni. Ölmedi kurtulacağız buradan bu lanet saraydan." Parmak ucumla yüzüne dokundum kendini geri çekti. Sırıttım. "Bak ufaklık zindandan çıkmak için bana yalvarana kadar kalacaksın burada öğreneceksin her şeyi burada yaşamanın kurallarını şimdi çıkmak istiyorum beni buradan çıkarın prensim demen yeterli olur." "Demiyorum. Kimseye boyun eğmem .Katchin Prensesi yalvarmaz" "Peki sen bilirsin ufaklık "Cecilia, adım Cecilia!" "Biliyorum" dedim ve arkamı dönüp çıktım zindandan. Bu kızdaki kesinlikle aptal cesaretiydi. Büyüleyici bir güzelliği vardı sarı saçları hırçın bakan mavi gözleri dudakları büyüsü çok farklıydı kızın. Tüm günün yorgunluğu ile odama çıktım ve dinlenmek üzere uyudum... MONICA.. Bütün gece uyumadan ağladık. Cecilia benim biricik kardeşim nerede. Öldürdüler mi? Aç mı? Tüm bunlar beni delirtiyordu. Prensesken her şey nasıl yerle bir olabilirdi ki. Ceclia'da ölürse daha fazla dayanamam bu cehenneme ve canıma kıyarım. İkizim kardeşim şuan bu barbarların elinde. Hayatımız nasıl kabusa dndü. Mutlu aile soframız nasıl bir zehire dönüştü? Narissa bana döndü "Ne yapacağız?" "Bilmiyorum Narissa ne yapacağız bilmiyorum artık. Cecilia ona zarar vermelerine müsaade edemeyiz." Bu iğrenç kokan yerde bu iğrenç kıyafetlerde onlara boyun eğiyor olmak. İmparatorluğumuzun artık onların ellerinde olmuş olması hepsi çok büyük acıydı. Bizi geceye hazırlayan kadın geldi. Narissa'yı kolundan tutup kaldırdı. "Yine ne konuşuyorsunuz siz. Sorun ne?" "Cecilia..." "Ne yaptı yine o hadsiz?" "Öldü mü? Nerede o? "Prens Norman canını bağışladı. Zindanda cezasını çekiyor. Hepiniz gördünüz değil mi? Nereden geldiğinizin kim olduğunuzun bir önemi yok. Kimin yaşayıp yaşamayacağına Prensler karar veriyor. "Cecilia'yı affedin. Bir daha yapmaz lütfen." "Prens Norman isterse çıkar zindandan bizim karışmak haddimize değil." "Kahretsin ne hale geldik. Şaka gibi. Tek cümlemizle önümüze dünyalar serilirdi bizim." "Alışacaksınız. Mecbursunuz! Ölmemek için susmayı öğreneceksiniz." Sinirlenmiştim. Neye alışacaktık hayvan muamelesi görmeye mi? Biz prensestik bir köle değildik hiç olmadık. "Alışmayacağız bizi kurtaracaklar." Cevap vermedi. Gitti. Öylece kaldık Narissa ile. Sonra bir kızın bağırışını duyduk. Hepimiz koştuk. Kötü bir şeyler oluyordu bu sarayda iyi bir şey olduğunu zaten sanmıyorum. "Lanet olsun daha dün ben onun yatağındaydım bugün nasıl başkası gider." "Ne oldu? "Prens Henry dün beni beğendi yatağına aldı bugün başka bir kızı istemiş." "Neden sinirleniyorsun ki?" "Siz nasıl Prensessiniz? Eğer bir prensin gözdesi olursam olanları düşünün bende bir prenses olurum. Ona bir prens veririm ama çok rakip var çok kız var olmuyor!" "Üzülme. Belki hamile kalırsın sonra istediğine kavuşursun hem o prens dediklerinizin gözdesi olmak ne işinize yarar ki hepsi köle gözüyle bakıyor bize. Hep öyle bakacaklar. Bebeğin önemi var sizin değil. Hiçbir zaman değerli olamazsınız gözlerinde onlar için her daim tek kadın özel ve önemli olur oda kraliçeleri. Diğerleri sadece metresleri olur. Sizi prenses kabul etmedikçe çocuğunuzda sadece kraliyet piçi olur. Yani çok umursamayın." "Zamanla sizi göreceğim ben." dedi ve gitti. Biz zaten prensestik üstündük bu oyunlara planlara ihtiyacımız yoktu bizim buradaki kızlar zavallı gibi prense yaranmaya çalışıyorlardı. Avluda otururken birden herkes sıraya geçip saygıyla durdular. Görevli kadınlar ben ve Narissa'nın kolundan tuttu ve kızların yanına getirdi. İçeriye dün geceki prenslerden biri girdi. Prens Henry'di sanırım. Hepimiz reverans yaptık göz ucuyla kızlara baktı ve daha sonra diğer prenslerin yanına gitti. Ailemin katilleri lanet Stanleyler onlardan iğreniyordum... NORMAN Katchinler hakkında konuşmak için toplanmıştık birkaç pürüz olmuş ve Darly ondan bahsediyordu.. "Katchin Sarayı'nın birkaç varlığı getirildi fakat Kral Ares ölmeden önce ne yapıyordu. Kime saldırı düzenlemek istiyordu bilmemiz gerek.." O an kapı çaldı. Darly: "Gel." "Prensim Kral Ares'in sarayındaki odasında bu notları bulduk diğer krallıklar ile yazışmaları var ama kendi gelenek dilleri ile yapmışlar bunu okuyabilen kimse yok.." Henry öfekli bir ses tonu ile atladı. "Nasıl olmaz?" O sırada kapı açıldı. Maria geldi. Maria önümüzde eğilip reverans yaptıktan sonra ne konuştuğumuzu merak ederek konuya dahil oldu. Darly Maria'nın bu kadar içimizde olmasından bazen hoşlanmazdı ve hemen Maria'ya döndü. "Maria senin bilmen gereken şeyler değil bu. Prensler olarak hallederiz." Darly'nın aksine Henry Maria'nın parlak bir zekaya sahip olduğunu ve görüşlerinin önemsenmesi gerektiğini düşünürdü o yüzden onu desteklercesine. "Belki yardı mı dokunur. Bu dili biliyor musun?" Maria kağıda baktı "Hayır kimin bu? "Kral Ares'in sarayından. Kendi gelenek dillerini kullanmışlar okuyabilen kimse yok "Var." "Kimmiş? "Şu dün zindana atılan kız Kral Ares'in kızı. Gelenek dillerini bilir herhalde. Katchin Krallığından 3 kız getirilmiş 3 Prenses biri şuanda zindanda ve bize yardım eder." Henry sevinçle "Hemen zindandaki kızı getirin" Çok basitti tabi ya. Kızlar kendi gelenek dillerini elbette biliyorlardı. Cecilia okur muydu orası meçhul ama denemekte fayda vardı. O dağ keçisinin okuduğu bilgiye de ne kadar güveniriz ki? Kızın ailesinin ölümüne sebebiyet verdik elinde olsa gözünü kırpmadan bizi öldürür. Aradan 5 dakika geçti. Kızı getirdiler. Kapının önündeydi. Muhafız kollarından tutmuş karşımızda bekletiyordu. Öfke ile ellerinden kurtulmaya çalışırken "Bırakın beni. Bıraaak! Dokunma. Çek dedim şu koca ellerini." Maria kıza doğru giderek. "Sessiz ol ufaklık!" "Bırakın diyorum. Dokunmayın bana. Çek ellerini. Yeter." "Sana sessiz ol dedim. Maria'yı takmaz bir tavırla gözlerini devirdi. "Neden geldim? Bırakın beni kardeşlerim nerede?" Dün gece zindana atılmadan önce parlayan suratı solmuş saçları birbirine girmiş belli ki tüm gece uyumamıştı şiş gözleri bunu ele veriyordu. Prenses olduğunu iddia ediyordu ama asla bir prenses gibi gözükmüyordu. "Sen bir kölesin. Bizim dediklerimize itaat etmeye geldin küçük kız." "Ben köle değilim Cecilia'yım Prenses Cecilia. Bana senin canını alacak kızda diyebilirsin Maria." Maria Cecilia'yı sarsakladı. Henry kahkaha attı. Cecilia öfkeyle ona baktı. Gözlerinden ateş çıkmıştı adeta.. "Hadi ama güzelim Prenses olman kimsenin umurunda değil." Maria kağıdı uzattı. Cecilia şaşkın bir ifade ile "Bu ne? "Bizde onu soruyoruz bu ne? Cecilia kâğıdı aldı göz gezdirdi ve sonra Maria'ya baktı. Ve o hiç inandırıcı olmayan tavırla. "Bilmiyorum. Ne yazıyor burada?" Maria hepimizden çok öfkelenmişti Cecilia'nın üstüne yürüdü. "Benimle dalga mı geçiyorsun sen. Babanın el yazması olan gelenek dilinizi mi bilmiyorsun?" "Bilmiyorum dedim." Maria çenesini sıktı. "Bana bak hemen konuşmazsan daha sinirli olurum ve kardeşlerinin yanına giderim onların canı yansın istemeyiz değil mi?" "Sen beni tehdit mi ediyorsun?" "Aynen öyle yapıyorum kuş beyinli." "Bakın çok büyük hata yapıyorsunuz bizi bırakmanız gerek." "Bak küçük aptal burada yazılanları ya şimdi okursun ya da kız kardeşlerin gözünün önünde yakılarak öldürülür? Hangisi sen seç." Cecilia kağıda bir kez daha baktı sonra öfkeli gözlerini önce Maria'nın sonra Darly'nın Henry'nin ve en son benim üstümde gezdirdi. Birkaç saniye gözlerimin içine baktı ve sonra tekrar kağıda baktı. "Sizden bahsetmiş." Darly merakla Cecilia'ya yaklaştı.. "Nasıl bizden bahsetmiş ne demiş?" "Amma iyi insanlar bir ara baloya çağıralım demiş." "Bana bak o küçük kafanı bedeninden ayırırım sen kiminle dalga geçiyorsun?" Darly duymazdan geldi. "Stanley İmparatorluğu beni yıkmaya çalışıyor istediğini alana kadar bırakmayacak yazıyor. Hain bir köpek olduğunuzdan bahsetmiş." Maria kolunu sıktı. Bu sefer ben atıldım... "Kral Ares akıllı adam nasılda biliyor sonunu." "Babam hakkında böyle konuşamazsın!" Öfkelenmişti bizim çakma prensesimiz. Öfkesi kimin umurunda o daha bizim öfkemizi görmemişti. "Sen kapa çeneni ve denileni yap." Maria Cecilia'yı köşeye sıkıştırmaya çalışırcasına "Devam et. Hazine hakkında bir şey yazmış mı?" Cecilia tekrradan kağıda baktı "Hayır yardım edilmezse krallığın yıkılacağını yazmış o kadar başka bir şey yazmıyor. Şimdi çek ellerini üzerimden." Maria Cecilia'nın kolunu sıktı..Öfkeyle "Senin gibilerin sonu hep aynıdır. Ölüm!" "Hainlerin sonu da hep aynıdır ek bir farkla. Acı çekerek ölüm..." "Tehditlerin boşa kuş beyinli çakma prenses sen artık burada bir kölesin" Kahkaha attı Cecilia. “Çakma prenses sensin sen! Ben doğuştan soyluyum. Annem de babam da soylu onların aileleri ve onların aileleri de… Sen ise kölelikten prenses olmuş birisi.” Tokatı geçirdi Maria Cecilia daha çok güldü. “Aaa üzüldün mü? Üzülme gerçek bir prenses olarak sana nasıl davranman gerektiğini öğretirim. Mesela böyle ucuz ve taht hırsı gözünü bürümüş şekilde davranmam çok komik.” Bir tokat daha yedi Cecilia ama bir şey söylemedi. Askerlere döndüm. "Tamam götürün tekrardan zindana Askerler kolundan tutup götürüyordu. Giydiği yeşil elbisenin çoğu kısmı kir içinde kalmış sarı saçları daha fazla dağılmış ve gözleri ağlamaktan kızarmış şişmiş haldeydi. "Durun! Durdular. Cecilia kafasını kaldırıp bana baktı. "Eğer zindana gitmek istemiyorsan çıkmak istiyorsan af dileyip çıkmak istediğini söylemen yeter." Kafasını dik tuttu. Gülümsedi. Gözlerindeki o kini bakarken ki tiksintiyi hissettim. Sonra askerlere döndü "Götürün beni zindana" dedi ve gitti. Maria bana döndü o kızın hareketleri Maria'yı rahatsız etmişti. Bense onunla kedinin fare ile oynadığı gibi oynamak istiyordum. "Neden ölüm emrini vermedin ki? Ukala. Başımıza dert açacak kral ve kraliçe geldiğinde büyük bir sıkıntı" "O buraya alışacak Maria. O artık bir prenses olmadığının farkına varacak." Henry sırıtarak.. "Halen prenses havasından kurtulamamış minik prenses. Zavallı kız..." Maria çok zeki bir kadındı hemen söze atıldı.. "Ama kurtulacak. Bu arada bence yazanlar hakkında eksik bir şey söyledi. Diğer iki Kızı çağırın birde onlar okusun." Askerler diğer iki kızı getirdi. Yine bağırışıyorlardı. "Çekin ellerinizi dokunmaa." Henry kızlardan sarışın mavi gözlü olana yaklaştı. Cecilia ile epey benziyorlardı. "Sakin ol hayatım" Kafasını kaldırıp Henry'e baktı. "Bana hayatım diyemezsin. Sen benimle böyle konuşamazsın." Maria kızın üstüne yürüdü... Hepsi aynıydı kaide bilmez küçük aptallardır ve hala kendilerini İskoçya'da sanıyorlardı. "Bu yazıyı okuyun." "Sizin için hiçbir şey yapmam." Sarışın alımlı bir kızdı diğer yandan yanında duran kahverengi saçlı kız kafasını dik tutmuş tek kelime bile etmiyordu. Hepimizin gözlerinin içine bakarken öfke doluydu. Henry sarışın olana yaklaşarak. "Okuyun şunu. Şimdi." Eline kağıdı aldı gözleri kocaman oldu sonrada kardeşine baktı ve tekrar kağıda. Maria bir şeyler olduğunu anladı. "Hey çabuk söyle." "Bilmiyorum ne yazdığını?" "Az önce kardeşin geldi oda aynılarını söyledi ama yalancısınız bana bak eğer burada yazanları doğru şekilde okumazsanız kardeşinizi göremezsiniz. O aptal kızı gözünüzün önünde idam ettiririm." Sessizliğini koruyan kahverengi saçlı kız kafasını kaldırdı. "Cecilia onu çıkaracaksınız o zaman zindandan yoksa okumayız." Henry: "Tamam dediğin gibi olsun." Hemen atıldım. Olmazdı o kızı ben attırdım bununla ilgili karar bana aitti. Asla kendisi çıkmak istiyorum diyene kadar çıkmayacaktı. "Hayır kendi isteğiyle bana çıkmak istiyorum diyene kadar orada kalacak.." "O halde sadece görmemize izin verin. Sonra okuyacağız." Üzerine yürüdüm. "Bizle pazarlık mı yapıyorsunuz? Böyle şansınız yok." "Anne ve babamız gözlerimiz önünde öldü şimdi kardeşimizi dün geceden beri görmüyoruz bunu istemek en doğal hakkımız. Siz bize iyilikle gelmezken biz size iyilik hiç yapmayız." Henry bana döndü. "Sevgili kardeşim köleciklerimize bu minik ödülü verebiliriz bence. Ne dersin?" Evet korkmuş ve ürkmüştü hepsi. Kraliyetten kopup köle olmak onlar için kolay değildi ama ayrıcalıkları olmayacaktı da. Yine de bu minik iyiliği onlara yapabilirdik. "Öyle olsun." Maria: "Götürün. " Askerler kızların kolundan tutu. Zindana doğru yürümeye başladık. Peşinden bizde gittik ne yazdığını hemen öğrenmemiz gerekti. Zindan kapısının önüne geldik. Muhafızlar kapıyı açtı. "Cecilia." Cecilia hemen sarışın kıza koştu. "Monica iyi misin hayatım? Neden geldiniz?" "İyiyim Cecilia sen iyi misin canını yaktılar mı?" "Başımın çaresine bakıyorum Monica, Narissa canım yoksa size de mi zindana attılar?" "Hayır seni görmek istedik Stanleyler de getirdi bizi." "Lanet Stanleyler bize neden iyilik yapsın ki?" Monica yeniden konuşmaya katıldı. "Mektubu okumamız karşılığıyla izin verdiler." "Monica sakın! Asla okuma." Maria öfkelenmişti Cecilia'nın yanına gitti. "Bize yalan söyledin değil mi sürtük!" dedi ve tokat attı. "Monica asla okumayacaksın o mektubu!" "Üzgünüm senin yaşaman söz konusu." "Kahretsin. Umurumda değil Monica okuma lütfen! Yalvarırım yapma." Maria: "Oku ve sakın yalan söyleme yoksa çok sinirlenirim ve kız kardeşinizin önünüzde öldürülüşünü seyredersiniz." "Tamam." Gözlerini kağıda odakladı. Bir süre baktıktan sonra bize döndü. "Babam saldırcağınızı biliyormuş." Henry atıldı sabırsız bir şekilde "O kısımları geçelim tatlım biliyoruz o kısımları." "Yardım istemiş size karşı bir ittifak oluşturmuş Donovan İmparatorluğundan yardım istemiş. Güçlü bir imparatorluk size karşı birlik olmayı planlamışlar." Darly yeni bilgiler öğrendikçe mutlu olur gibisydi hemen Monica'ya döndü. "Güzel kim bu Donavan İmparatorluğu." "Cecilia'nın nişanlısının eyaleti kardeş imparatorluğumuz sayılır ortak antlaşmalarımız vardı." Maria Cecilia'nın yüzüne dokundu. "Küçük kölemiz demek nişanlıymış" "Evet William gelecek ve hepinizin ciğerlerini sökecek o zaman ben sizin ölümünüzü büyük zevkle izleyeceğim." Henry dalga geçer gibi ya da Cecilia'yı sinirlendirmek için "Eğer ortada William diye biri kalırsa belki kafası bedeninden ayrık bir nişanlın olur. Ne dersin Cecilia?" "Eğer William'a dokunursanız sizi gebertirim. Stanleylerin sonu olurum." Henry kahkaha attı. Kimse onun bu tavırlarını dikkate almıyordu. Maria umursamaz tavrı ile devam etti. "Devam et hazine neredeymiş?" Diğer kız kardeşinin gözlerine baktı. Titriyordu. Yutkundu. Maria Cecilia'nın boğazına yapıştı Cecilia çırpınıyordu "Bırak. Bırak beni." "Rahat dur. Söyle yoksa biricik Cecilia'nız ölür." "Tamam dur dokunma ona söyleyeceğim." "Konuş." "Narissa'ya söylemiş yerini sadece o biliyormuş." "Narissa'da kim? Darly diğer kıza döndü "Deminden beri sesi çıkmayan küçük şeytan" Maria Narissaya yaklaştı. "Narissa hadi söyle bakalım baban nereye sakladı?" "Bilmiyorum." Maria tokat attı neden işimizi zorlaştırıyorlar ilk seferde cevap verseler çok güzel anlaşacağız aslında. "Beş saniyen var. İki kardeşine birden veda edersin söylemezsen." "Tamam! Babam benim odamda dolabımın arkasına gizli bölme yaptırdı. Farklı bir yere bir odaya açılıyor. Gizli bir geçit. Hem hazineler var hem de başka bir yola çıkan tünel. Dolabımın içinde girişi var orada tüm hazineler orada." "Aferin böyle uslu kız ol. Hadi şimdi deliğinize defolup gidin." Cecilia'ya döndü ağlayarak. Kahrolmuş bir vaziyetteydi acınası. "Cecilia yalvarırım af dile. Yanımıza gel. Lütfen." "Dilemem! Yeterince boyun eğdik bunlara karşı boyun eğmem." "Cecilia,lütfen. Çok korkuyoruz yalvarırım af dile. Birlikte olmamız gerek lütfen. " Kafasını kaldırıp bana baktı. İmalı biçimde bende ona baktım. Evet küçük köle bakalım gururunu mu kardeşlerini mi seçeceksin? Gözünden bir damla yaş aktı ve sonra titrek bir sesle. "Affedin!" Dedi Sırıttım yüzümü buruşturarak. "Duyamadım" Sesi daha yüksek ve öfkeli çıktı. "Bağışlayın beni. Çıkmak istiyorum buradan." Gülümsedim. "O halde affedildin küçük köle." Göz göze geldiğimizde ardı ardına akan yaşlarıyla karşılaştım. Kardeşleri için af dilemişti ama asıl istediği hepimizin sonunu getirmekti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD