Tekrar engel olmaya çalıştığımda beni itince sinirle ayağımı yere vurdum ve çantamı alıp çıkışa doğru yürümeye başladım. Eğer kalsaydım akli dengemi kaybedecektim çünkü. Kafeden çıkıp yürüdüğüm sırada yağmurun çiselediğini fark etmiştim. Umursamadan yürümeye devam ettim. Birden arkamdan birinin koşma sesini işittim. Okan'ın olduğunu anlayarak daha hızlı yürümeye başladım ama çoktan bana yetişip kolumdan yakalamıştı bile beni. "Okan bırak beni."
"Ne bu tavırlar Selin?" dediğinde alaycıl bir şekilde güldüm. Bir de bunu sorabiliyor muydu gerçekten de? "Sen beni bir türlü rahat bırakmıyorsun ve takip ediyorsun Okan! Arkadaşımı dövdün be psikopat!"
"O koruduğun orospu evladının arkadaşlarına senin hakkında ne muhabbetler yaptığını biliyor musun Selin? Bilsen hala arkadaşım diyemezdin," dediğinde ona sorarcasına baktım. Neden bahsediyordu? Ferhat benim hakkımda konuşmazdı, hele kötü bir şekilde asla konuşmazdı. O benim çok sevdiğim bir dostumdu, yapmazdı. Okan telefonunu çıkardı ve mesajlarına girdi. Taha diye birisiyle konuşmalarını açtı. "Al oku hepsini."
Taha'nın fotoğrafına bakınca Ferhat'ın sınıf arkadaşı olduğunu fark etmiştim. Okulda görüyorduk birbirimizi. "Bunları yazmıştı ağabey," diyerek birkaç ekran görüntüsü atmıştı. Ferhat'ın yazdığı şeyleri görünce şaşkınlıkla elimi ağzıma götürdüm. Buna inanamıyordum.
Uzak durmasa ilk fırsatta eve atacağım onu. Uzak durması falan da rol hep, kendini ağırdan satıyor kaşar.
Kızı belki yatağa atarım diye kafeye götürdüm, car car konuşuyor. Bir insan hiç mi susmaz.
Kızın tüm exlerini dinledim bir de onun gibisini bulamazlarmış, senin gibi kaşarı bulamazlar doğru.
Orospu gösterip vermiyor resmen, o kadar kahve içmeye gittik hiç elletmiyor. Hesabı da kitledi.
Her kahve içmeye gittiğimizde ısrarla bana hesabı ödetmeyen Ferhat, bir de hesabı kitledi diye dert yakınıyordu. Okan haklıydı, Ferhat orospu evladının tekiydi. Telefonu ona uzattım. "Ona istediğini yapabilirsin, teşekkür ederim."
"Gözlerin neden doldu? Onu seviyor muydun?" dedi Okan sert bir şekilde. Öyle sert ve korkutucu bakıyordu ki gücünü kanıtlamadan hissettiriyordu. "Hayır, sadece arkadaşım dediğim insanın hakkımda böyle konuşmasına ihtimal vermemiştim. Sen nasıl öğrendin?"
"Buradaki çoğu kişiyi tanırım. Taha'ya sordum, o da yakın olduğunu ve bunları konuştuğunu anlattı," dediğinde derin bir nefes aldım ve Okan'a sarıldım. Zaten gerilmiş olan bedeninin daha da gerildiğini hissettim. Daha da sıkı sarıldım ve kulağına fısıldadım. "Çok teşekkür ederim."
Elleri belime yerleştiğinde gözlerimi kapattım. İri cüssesine sarılmak gerçekten de çok güzel hissettirmişti. Yağmur birden hızlanınca ondan ayrıldım. Yağmur çok şiddetlenmişti ve şimdiden ıslanmaya başlamıştık. Çaresizce ona bakındım. "Şimdi ne yapacağız?"
Okan'ın yüzünde, her zamanki kendinden emin gülümseyişi vardı. Elini uzattı. "Gel benimle."
Ona güverek elini tuttum ve beraber koşar adımlarla yürümeye başladık. Yokuş aşağısına doğru koşar adımlarla yürürken eğlenceli geldiğini fark etmiştim. Yağmurun beni ıslatması umurumda bile değildi. Biz gülerek koşarken Okan elimi daha da sıkı tuttu. Bunu, düşmemem için yaptığını biliyordum. Yokuşun aşağısına geldiğimizde ikimiz de sırılsıklam olmuştuk. Gülerek beni bir ara sokağa çekti. Islak ve boş sokakta yürürken Okan birden ortadan kayboldu. Tereddütle etrafıma bakınırken bir el beni çekti. Karanlık bir dükkana girince Okan'ın fısıltısını duydum. "Korkma güzelim."
Elimden tutup beni ilerletirken son olarak bir kapıdan daha geçtik. Gelen müzik sesini işitebiliyordum. Müziğin bas ritmini ciğerlerimde hissediyordum. Kesinlikle çok fazlaydı. Son olarak bir kapıdan geçtiğimizde ışıkları ve dans eden bir sürü insanı gördüm. Okan gülerek bana döndü. "Burada, dans gecesi var bugün. Gel hadi."
Piste doğru gittiğimizde Okan'ı tanıyan herkes geriye çekiliyordu ve bize yol açıyorlardı. Köşedeki, deri kaplamalı koltuğu olan masaya geçtiğimizde sıcakladığımı fark etmiştim. Saçlarımı at kuyruğu yapıp, bileğimdeki tokamla bağladım. Okan bana doğru eğildi. "Ne içersin?"
"Koktely olabilir," dediğimde kafasını salladı ve bir çalışanı yanına çağırıp siparişi verdi. Etrafta dans eden insanları izlemeye başladığımda hepsinin de profesyonelce dans ettiğini görmüştüm. Ben onları izlerken Okan beni ayağa kaldırdı. "Gel dans edelim."
"Ben edemem ki ama," dediğimde beni dinlemeden bir elini belime koydu ve piste doğru yönlendirdi. Piste geçtiğimizde hareketli bir şarkı çalıyordu. Şarkının ritmine göre hafif sallanmaya başladığımda Okan da beni yönlendirmeye başladı. İyi dans ediyordu ama pek de gay işi değildi gayet maskülen dans ediyordu. Ona ayak uydurmaya çalışırken elini saçımdan geçirdi ve tokamı çıkardı. Saçlarım, omuzlarıma dökülürken bir tutamını tutup dudaklarına götürdü ve bir öpücük kondurdu. Ben hafif tebessüm ederken beni çevirdi ve sırtımı gövdesine yasladı. Tek eli boynumu hafifçe okşayıp, oradan omzuma geçti ve oradan da kollarıma doğru indi. Elini tamamen indirip elimi tuttu ve kendi omzuna yerleştirdi. Birden boğazımı tutup beni ittiğinde dengemi kaybedip düşerken belimdeki eliyle beni daha da yatırdı. Belim bükülmüş halde sarkarken Okan da bana doğru eğildi. Biz birbirimizin gözlerine bakarken fısıldadı. "Partnerin ben olduğum sürece dana etmeyi bilmesen bile pistin yıldızı olursun."
Bir şey dememe izin vermeden boştaki eliyle tek bacağımı kendi beline sardı ve beni etrafında döndürdü. Hızla beni kendine çekip kaldırdığında saçlarım onun yüzüne çarpmıştı. Nefes alışverişlerinin hızlandığını fark edebilmiştim. Güldüm. "Benden çok mu etkileniyorsun?"
O da güldü. "Hayır, bu gece o şanslı insan sen değilsin. Şuradaki esmer bomba olacak."
Nedense hayal kırıklığına uğradığımı hissettim ama bunu ona belli etmedim. Benimle ilgileniyor gibi davranıp şimdi de başkasından etkilendiğini söylüyordu. Pislik. Ben de aynısını yapacaktım o halde. Dans ederken etrafa bakındım. Gayet de yakışıklı erkekler vardı ama Okan ona inat yaptığımı anlamasın diye belli etmeden birini düşürmem gerekiyordu.
Sarışın bir adamla göz göze geldiğimizde beş saniye kadar ona bakıp kafamı çevirdim. Bu gözüne çarpmam için yeterliydi. Sonrasında onu yoksayarak masamıza doğru ilerledim ve kokteylimi yudumlamaya başladım. Okan ise çalışanlarla konuşuyordu. Başka bir çalışan yanıma geldi. "Eray Bey sizi terasa çağırıyor efendim, benimle gelin."
Ona garip garip bakarken aklıma tam da şu anda bir belaya bulaşma isteğim olduğu gelmişti. Gülümseyerek çalışanı takip ettim ve terasa çıktık. Okan'ın peşimden geleceğini biliyordum.
Terasa çıktığımızda çalışan iyi eğlenceler diyerek yanımdan ayrılmıştı. Ben merakla beklerken arkamdan gelen adım seslerini duydum. Okan olduğunu düşünerek gülümsemiştim ama kafamı çevirdiğimde o sarışın adamla göz göze geldik. "Yakından daha da güzelsin."
"Teşekkür ederim," dedim tebessüm ederek. Elindeki kadehlerden birini bana uzattı. "Bana eşlik eder misin?"
"Tabi," diyerek kadehi elinden aldım ve manzarayı izlemeye başladım. Okan, bir adamla içtiğimi görse daha da sinirlenirdi sonuçta. Eray bana döndü. "Seni ilk defa görüyorum. Buraya nasıl geldin?"
"Arkadaşımla geldim. Ben de burayı hiç bilmiyordum. Keşfettim için mutluyum," dedim. Kesinlikle flört yeteneğim yoktu. Büyük ihtimalle bu yüzden sevgilim olmuyordu. Eray gülümsedi. "Sana çok güzel yerler gösterebilirim."
"Çok sevinirim," dedim gülmeye çalışarak. Eliyle saçımdan bir tutam alıp oynamaya başladığında Okan'ın bir an önce gelip bunu görmesini diledim. Tabi o esmer kızın yanından ayrılabilirse (!)
Bir boğaz temizleme sesi duyduğumda gülümsedim. İstediğimi almıştım.