~Sanırım herkes mutlu
Bana bakar mısın?
Çünkü ben mavi ve griyim
Aynadaki gözyaşlarımın anlamı
Kahkahamda gizli olan
Mavi ve gri~?
______________________?
"Teklifini kabul ediyorum."
"Akıllı olmana sevindim."
Bakışlarını camın ardındaki bahçeye yöneltip ilerledi. Ben de ona ayak uydurarak döndüm. Camın karşısında durdurduğunda
"Şimdiden anlaşalım. Sorun çıksın istemiyorum. Yukarıda söylediğim gibi burada bir çalışan gibi davranacaksın. Ev işleri falan senin görevin ve bu evden dışarı çıkamazsın. Bir ihtiyacın olursa kapıdaki korumalardan birine söylemen yeterli. Umarım ev işleriyle aran iyidir.
Sormak istediğin bir şey var mı Efsun?" Dediğinde mavilikleri çoktan beni bulmuştu.
Adımı nasıl biliyordu ki?
"Ev işlerini yapabilirim ama bu ev çok büyük. Nasıl yetiştirebileceğimi bilemiyorum."
"Tuğçe!" Diye bağırdığında irkildim.
Bir kaç saniye geçmemişti ki sol tarafımdaki siyah kapıdan bir kız çıkıp hemen Ali'nin 5-6 adım ilerisinde durdu.
Kızın üzerine açık mavi v yaka bir gömlek; altına da geniş, bol paça bir pantolon giymişti. Kulağında ki büyük halka küpeleri kumral saçlarıyla güzel bi uyum yakalamıştı. Genel olarak çok hoş ve bakımlı duruyordu.
"Tuğçe, bugünden itibaren Efsun burada seninle çalışacak."
Adının tuğçe olduğunu öğrendiğim kız, bana bakıp küçük bir gülümseme bahşedip tekrar Ali'ye döndü.
"Ona bu evdeki kuralları ve bilmesi gerekenleri detaylıca anlatıp evi gezdir. İyi geçinmeye çalışın. Bu evde sorun istemiyorum. Ben dışarı çıkacağım. Sen de Efsun'a gerekenleri anlatırsın."
Ali kapıya doğru yürürken aklıma eşyalarım geldi. Eşyalarımı almalıydım.
"Ali!" Dememle anında bana döndü ama kaşları çatık yüz ifadesi, sinirlendiğini gösteriyordu.
"Ali bey, diyeceksin!"
"Aaa... şeyyy özür dilerim. Ali bey,
Benim eşyalarım nolacak? Onları almalıyım."
"Yavuz seni götürsün! Sadece ihtiyacın olanları al. Fazla bir şey getirmene gerek yok!" Diyip kapıyı açıp çıktı.
"Dilim kopsaydı da sormasaydım. Uyuz herifle hiçbir yere gitmek istemiyorum!"
"Efsun, merhaba ben Tuğçe."
Ben kendi kendime konuşmaya dalmışken Tuğçe denen kızın elini uzatmasıyla irkilip yüzüme küçük bir gülümseme ekledim, Elimi uzatıp onun elini sıktım.
"Merhaba Tuğçe."
"Rahat olabilirsin, utanmana falan hiç gerek yok. Ben gidip Yavuz'a haber veriyim. Sonra gider eşyalarını alırsın, olur mu?"
Başımı salladım.
Ardından tuğçe de kapıyı açıp dışarı çıktı.
"Off, aptal Efsun! Neden başkasıyla gitmek istemediğini söylemedin ki. Uyuz herifle nasıl gideceksin? ha, aptal kızım!"
Kendi kendimle konuşuyordum ki
dış kapı açıldı. Tuğçe içeriye girip;
"Yavuz, seni araba da bekliyor. Hemen git istersen. Kendisi biraz agresif biridir de." Dedi.
"Tamam" diyip kapıya doğru yürüdüm, kapıyı açıp gidecektim ki
"Görüşürüz Efsun." dedi.
"Görüşürüz." diyip
Kapıyı açıp dışarı çıktım. Gece olduğu için hava çok soğuktu.
Ceket giymeme rağmen üşüyordum.
Karşımda ki siyah arabanın açık farları uyuz herifin beni beklediğinin bir işaretiydi.
Arabaya yürüdüm. Hatta biraz koşarcasına gittim çünkü üşüyordum. Arabaya ulaştığımda arka kapıyı açıp bindim.
Ön koltukta Yavuz oturuyordu. Yukarıdaki aynadan sinirli bakışlarla beni izliyordu. Bakışlarımı cama diktim. Yüzünü bile görmek istemiyorum. Arabayı çalıştırınca sessizlik içinde yola koyulduk.
Ormanlık bir yerdeydik. Epey ıssız bir yerdi, vahşi hayvanlarla dolu olmalıydı.
Ali ne diye böyle bir yerde yaşardı ki? hem de şehirden bu kadar uzakken zor olmuyor mu ki gidip gelmek?
Off banane, beni ilgilendirmiyor. Boşver gitsin. Sen evde çalışacaksın uğraşma bunlarla... aslında bu iş o kadar da kötü değildi. Tabi yavuz uyuzu olmasaydı. Çünkü bar da çalışmak zorunda değildim.
Düzgün bir hayatım olabilirdi. Bardayken her kesimden insanlar geliyordu. Can güvenliğim bile yoktu.
Kaç gece serserilerle uğraşmak zorunda kalmıştım. Önümü kesip para isteyenler ya da beni taciz etmek isteyenlerle karşılaşmıştım. Bir de iyi tarafından bakmaktan zarar gelmezdi.
Sonuçta kaç kere evlere gidip hizmetçilik yapmak istedim ama hiç bir zaman onay alamadım. Ya diplomamın olmadığını ya da yaşımın küçük olduğunu bahane edip beni geri çevirirlerdi.
Tabi bazıları kabul etti ama onlarında maaşı düşüktü. Çalışsaydım geçinemezdim ama burada koşulsuz şartsız işe alınmış oldum. Hem güvenliği de vardı. Tek yapmam gereken kurallara uyup, çalışmaktı.
Araba artık ormandan çıkmış, şehir hayatına girmişti. Dükkanlar ve evlerin ışıkları gece olduğu için kapalıydı. İnsanlar sıcacık yatağında uyurken ben hala yorgun gözlerle etrafı izliyordum.
Aniden aklıma gelen;
'Ahh, tabi yaa. Yavuz'a adresi söylemedim ki ben.'
'Nasıl seslensem acaba?'
'Yavuz mu deseydim? Ya da
Hey! uyuz Yavuz, sana adresimi söylemedim.'
Saçmalama Efsun, kendine gel. Seni arabadan aşağı atsın istiyorsun değil mi?
En doğrusu adıyla seslenmek.
"Yavuz, şeyy..."
Gözlerini aynadan bana dikti.
"Sana adresi söylemedim ben."
"Gerek yok." diyip tekrar bakışlarını yola dikti.
'Biri adımın ne olduğunu bilir,
Biri adresimin neresi olduğunu bilir.
Bir de ölüm tarihimi söyleyin de tam olsun. ah! Tabi bugündü ama azrailimle anlaşma yaptık.
Daha ileri bi zamana sardık.' Diye içimden geçirdim.
Yarım saat sonra kaldığım eve gelmiştik. Arabadan inip binaya yürürken göz ucuyla arkama baktığım da Yavuz'un araba da olduğunu gördüm.
Beni yalnız bırakıyordu.
Ya kaçarsam. Tabi egosu tavan olduğu için yakalarım diyordur.
Neyse, asansöre binip daireme geldiğimde çantamdan anahtarlarımı çıkardım. Kapıyı açıp içeri girdim. Evimde pek fazla eşya yoktu. Babam öldüğünde evdeki eşyaların çoğunu satmak zorunda kalmıştım.
Oturma odasında; bir uzun koltuk, sehpa ve orta boy bir halım vardı. Ev büyük olmadığı için fazla dert etmemiştim. Diğer oturma odasını saymazsak 2 oda vardı. Birinde ben, diğerinde babam kalırdı.
Onun odası bomboştu. Benimkinde ise bir yatak ve orta boylarda bir giyinme dolabım, küçük bir de masam vardı. Oturma odasını geçip yatak odama girdim. Bu son girişim olacaktı. bir daha gelemeyecek olmak üzüyordu beni.
Anılarım vardı bu odada. Babamın gelip beni uyandırması, yatakta babamın bacaklarının üzerine uzanırken saçımı okşayarak uyutması, küçükken uyumadan önce masal anlatması... Hepsi aklımda. Burayı çok özleyeceğim.
Çantamı ve ceketimi çıkarıp yatağın üzerine koyup giyinme dolabımın üst kısmındaki bavulumu alıp yatağın üzerine koydum ve açtım.
Giyinme dolabımdan kıyafetlerimi çıkarıp katlayarak valize koydum. Sağ taraftaki masama ilerleyip üzerindeki makyajlarımı, takılarımı aldm. Neyim varsa çekmecelerden çıkarıp valizimin ön kısmındaki ceplerine tıkıştırıp kapattım.
İhtiyacım olan her şeyi almıştım. Ceketimi alıp çantamı taktım. Valizimi de alarak kapıya gelirken hemen gitmedim. Bakışlarımı odamda gezdirdim. Bu evden sadece eşyalarımı değil, anılarımıda götürüyorum.
Hoşçakal, güzel evim.
Valizimi elime alarak kapıyı kapattım. Yürürken evimi iyice zihnime kazıyor, aklımda kalsın istiyordum. Dış kapıya gelip son kez salona, mutfağıma baktım. Çıkmak için kapıyı açtım ki karşımda Yavuz'u bulup irkildim. Hemen burnumun dibindeydi. Gözlerimiz birbirine takılı kalmıştı ki bu garip anı Yavuz bozdu
"Nerdesin? yarım saat oldu. Evi taşıyorsun sanki!"
"Çok zaman geçmedi ki..."
"Sus! Ver şunu."
Elimdeki valizi alıp asansöre doğru ilerledi.
"10 saniye içinde burada ol, çabuk."
Demesiyle hemen arkamdaki kapıyı kapatıp koşarcasına yanına gelmiştim. Yüzüme bakıp asansöre döndüğünde sırıttığını söyleyebilirdim ama kanıtlayamazdım.
Asansör geldiğinde kapıyı açıp geçmemi bekledi. Ben bindikten sonra oda arkamdan binmiş, yan yana duruyorduk. Kolum asansörün darlığından geniş kaslı kollarına değiyordu. Asansörden çıkıp arabaya binmemiz birkaç dakikamızı almıştı.
Bütün yol boyunca ikimizde tek kelime bile etmemiş, sessiz sedasız bir araba yolculuğu geçirmiştik. Tekrar korumalarla dolu olan bahçeye arabayı park ettiğinde arabadan inmiştim.
Valizimi almak için arkamı döndüm ama Yavuz benden önce davranıp valizimi almış, eve gidiyordu. Şaşırıyordum Bu adama. Bir yaptığı diğerini tutmuyordu.
Bende eve yürüdüm. Tuğçe kapıyı açmış beni bekliyordu. Yanına vardığımda
"Hoşgeldin Efsun, aldın mı eşyalarını?"
"Evet aldım." diyip gülümsedim.
Ardından yana çekilip içeri girmemi izledi.
Yavuz salonun ortasında elinde valizle durmuş, bizi izliyordu.
"Odası neresi? Valizi götüreceğim?"
"Aa şeyy... Ali Bey'in karşısındaki oda. Alt katta sadece bir oda var, biliyorsun. Onu da ben kullanıyorum. Yukarı kattaki odayı kullanmak zorunda."
Sondaki sözlerini söylerken yüzünde hoşnutsuz bir ifade oluşmuştu.
Yavuz "Tamam." dediği gibi yukarı çıktı.
"Efsun, aç mısın? Bi şeyler hazırlayayım mı sana?"
"Ahh, hayır. Aşırı derecede uykum var. Hemen uyumak istiyorum."
"Peki, o zaman. Hadi yukarı çıkalım, odanı göstereyim."
Başım hafiçe sallayıp yukarı çıkmak için harekete geçtim. merdivenleri çıkarken Yavuz da iniyordu. Valizi taşıdığı için teşekkür etmek istedim.
"Yavuz!" diyince merdiven sonunda durup bana baktı.
"Teşekkür ederim."
Başını bir kez indirip kaldırdı. Ardından hemen dış kapıya ulaşıp dışarı çıktı. Benimle duraksayan tuğçe de daha fazla durmadan yukarı çıktı.
Peşinden bende ilerledim. Tekrar kasvetli havası olan koridora girmiştik. Tuğçe soldaki kapıyı açıp kenarında durdu.
Burası senin odan. İçeride banyo var, istersen orda yıkanabilirsin. Eşyalarınıda içerdeki beyaz dolaba koyarsın. Ben de gidip uyuyacağım. Ali bey'in işi uzun sürmüş olmalı. sende uyu, iyi geceler." diyip
Hemen yanımdan uzaklaştı.
"Neyin tribi bu şimdi?" diye mırıldanırken içeri girdim.
Bu oda harikaydı. Koridorun siyahlığından bu odanın da siyahlarla kaplı olacağını düşünmüştüm ama aksine yatağın ve şifonyerin beyaz olması çok ferah ve huzur vericiydi.
Yerdeki mavi halı, dışardaki ağaçlar ve duvarın siyah olması odaya eşsiz bir görünüm vermişti. Bu odada kalacağım için çok mutluyum. Hemen kısa bir bir duş alıp uyumalıyım. Yoksa yorgunluktan düşüp bayılacağım.
Çantamı ve ceketimi çıkarıp askıya astıktan sonra Yavuz'un odaya getirdiği valizime ilerledim. İçinden kırmızı askılı geceliğimi ve onun takımı olan kısa şortumu alıp banyoya girdim.
Banyoya odanın aksine beyazlar hakimdi. Bu çok hoşuma gitmişti. Hemen üzerimdekileri çıkarıp duş kabinine girdim. Saçlarımı ıslattım ve vücudumu yanımdaki askılardan pembe olan lifi alıp sabunla köpürtüm. Vücudumu çitileyip duruladım.
Tuğçenin ben gelmeden önce koymuş olduğunu düşündüğüm şampuanı saçlarıma sürüp köpükledim.
Çok güzel kokuyordu. Saçlarımı iyice köpürtüp duruladım. Kabinden çıkıp dolapları arayarak bulduğum havluyla, vücudumu ve saçlarımı kurutup geceliğimi giydim.
Saçlarımı kurutma makinesine gerek duymadan doğal haliyle kurumasını seviyordum.
Banyodan çıkıp yatağın örtüsünü kaldırıp uzandım. Evimdeki yataktan kat be kat yumuşak olan yatakta, bugün yaşadıklarımı daha fazla düşünmemek için örtüyü omuzlarıma kadar çekip gözlerimi kapadım.
Ben Estella