Aşk Savaşları Bölüm 5

2710 Words
Barış kulübe girdikten kısa süre sonra Hira’yı dışarı sürüklemişti. Daha fazla bu konuşmayı ertelemenin anlamı yoktu. Hira sarhoş olmadan bu konuyu çözmeleri gerekiyordu. Onu arabasına doğru sürüklerken Hira kolunu kurtarmaya çalışarak “Ne yapıyorsun Barış? Bırak beni” diye bağırdı. Barış kolunu daha sıkı kavrarken isteğini kabul etmeyeceğini belli etmişti. Arabasının yolcu kapısını açıp Hira’yı koltuğa oturttu. Kapıyı kapatır kapatmaz kilitleyerek diğer tarafa ilerledi. Sürücü koltuğuna geçtiğinde Hira kapısını açmış dışarı çıkmaya çalışıyordu ki Barış onu geri çekip kapıyı kapatarak kilitledi. Hira öfkeyle ona dönüp göğsüne bir yumruk indirdi. Hırsını alamayarak bir tane daha vurduğunda Barış onun bileğini kavrayıp “Sakinleş artık” dedi. Hira sinirden nefes nefese kalmıştı. Kumral saçlarından iki tutam önüne dökülmüş, saçları dağılmıştı. Barış diğer eliyle saçlarını yüzünden çekti. Hira derin derin solurken dudakları aralanmıştı. Barış yavaşça saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken Hira’nın kalbi duracak gibi atıyordu. Barış’ın parmakları yanağında okşarcasına gezindi. Gözlerine baktığında Hira teninin altında atan nabzın her bir vuruşunu hissediyordu. Barış kendine engel lamadan aralık pembe dudaklara doğru çekildi. Hira’ya doğru eğilirken gözlerini onun gözlerinden ayırmadı. Onu buraya bunu yapmak için getirmemişti ama her şey düşündüğünden çok farklı ilerliyordu. Hira’nın hırçınlığını seviyordu. Eskiden kavga ettiklerinde ona haddini bildirmesinden zevk alırdı. Sinirlenince gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Onu öpmeyi özlemişti. Kahretsin ki şuan hiçbir şeyi düşünemiyor sadece onu öpmek istiyordu. Dudakları birbirine değeceği an Hira kafasını çevirmiş Barış’ın dudakları yanağına değmişti. Bu temas bile ikisinin de derin bir nefes almansa neden oldu. Barış gözlerini kapatıp dudaklarını bastırdı Hira’nın yanağına. Hira kafasını çevirip o kalın dudaklarla buluşmamak için gözlerini sıkıca yumup son iradesini de kullandı. Ama Barış geri çekilecek gibi değildi. Dudaklarını Hira’nın çene kemiğine indirdi. Boynuna doğru ilerlerken Hira itiraz edemiyordu. Dört sene olmuştu onun dokunuşlarını hissetmeyeli. Aşk’a hamile kaldıktan sonra arlarında cinsel hiçbir yakınlaşma olmamıştı ancak bir araya her geldiklerinde hava belirgin bir çekimle geriliyordu. İkisi de zamanla alışmıştı buna. Birbirlerinden uzak durmasını öğrenmişlerdi. Şimdi ise Hira’nın hiç beklemediği bir anda tekrar yakınlaşmışlardı. Teni karıncalanıyordu. Tepki vermemek için dizini sertçe kavramış tırnaklarını etine geçirmişti. Barış dudaklarını kulağının altındaki hassas tene bastırdığında dudaklarından çıkan inlemeyi bastıramadı. Bu ses Hira için bir uyarı olmuştu. Sertçe Barış’ı göğsünden itip kendinden uzaklaştırdı. Ama bunu yaparken ona bakmamış olmayı dilerdi. Sonraki yaptığı şeyi hesaplamamıştı. Barış tutkuyla yoğunlaşmış bakışlarla ona bakarken Hira onun dudaklarına baktı. Eli hala Barış’ı ittiği yerde göğsündeydi. Parmaklarını gömleğine geçirmiş onu sıkıca tutuyordu. Göğsündeki el onu geri tutmak içindi ama Hira önce Barış’ın gözlerine sonra dudaklarına baktığı an istediğinin tam tersini yaptı. Barış’ı gömleğinden sertçe kendine çekip dudaklarını birleştirdi. Barış aynı hızda üstüne atılmıştı. Hira iki eliyle onun boynunu tutarken dişleri birbirine çarptı. Barış onun tarafına geçip elbisesinin eteklerini yukarı kaldırarak kalçalarını kavradı. Hira’yı kaldırıp döndürerek üstüne oturmasını sağladı. Sertleşen erkekliğinin üstünde hissettiği baskıyla ikisi de aynı anda inledi. Dudakları hiç ara vermeden savaşına devam ederken Barış, Hira’nın kalçalarını sıkıp kendine bastırdı. Kasıklarındaki ağrı dayanılmaz bir hal almıştı. Hira ellerini onun saçlarının arasında sertçe gezdiriyor gömleğini çekiştiriyordu. İkisinin de bedeni daha fazlasına ihtiyaç duyarken birden başlayan tutku aynı hızda son buldu. Hira aniden geri çekildiğinde az kalsın geriye düşecekti. Barış bir elini onu sırtına yerleştirip düşmesine engel oldu. Koltuğa yaslanıp başını arkaya atarak nefes nefese Hira’ya baktı. Hira’nın elbisesinin yakası hafifçe yırtılmış kendi gömleğinin bir iki düğmesi kopmuştu. Barış hala kalçasında duran elini sıktı. Kendini hafifçe yukarı ittiğinde ikisinin de dudaklarından arzu dolu bir ses yükseldi. Hira hızla kafasını iki yana sallayıp “Biz… biz ne yapıyoruz?” diye kekeledi. Barış yutkunurken Hira “Biz… bizim bir çocuğumuz var. Sorumluluk sahibi insanlar olmamız gerekirken bu yaptığımız” diyerek tekrar kafasını iki yana salladı. Barış inlercesine “Evet birlikte yaptığımız bir çocuğumuz var. Yani daha önce de yapmışız ha” dediğinde Hira öfkeyle “Barış!” diye bağırdı. Barış yaslandığı yerden doğruldu. Hira’nın burnunun dibine kadar girdi. Hira onun gözlerine bakarak “Üstelik ben nişanlı sayılırım” diye soludu. Gözleri irice açılmış yaptığı ihanetin yeni farkına varmıştı. Barış gözlerini kapatıp yüzünü Hira’nın açıkta kalan göğüslerinin arasına yerleştirdi. Hira “Yapma” diyerek geri çekilmeye çalışırken Barış sırtındaki eliyle onu sabit tuttu. Hira göğsünün arasında gezen dili ve dudakları hissettiğinde zor nefes alıyordu. Barış hafifçe geri çekilip gözlerini kaldırarak ona baktı. “Nişanlı sayılırsın ama beni istiyorsun” derken sesi boğuklaşmıştı. Hira kafasını yana çevirip onunla göz temasını bozdu. Çaresiz hissediyordu. Barış boynunu sertçe öptükten sonra kulağına “Bu gece bende kal” diye fısıldadı. Hira’nın bedeni istekle titredi. “Aşk” diye fısıldadığında Barış “Aşk bu gece anneannesinde kalabilir. Zaten çoktan uyumuştur” dedi. Hira kalan tüm iradesini kullanıp onu omzundan itti. “Yapamam Barış, Cenk’e daha fazla ihanet edemem” dedikten sonra kapıların kilidini açıp aniden kendini dışarı attı. Arabadan çıkarken az kalsın düşüyordu. Elbisesinin eteklerini düzeltip acele adımlarla arabasına ilerlerken çantasının Barış’ın arabasında kaldığını fark edince küfretti. Arkasına döndüğünde Barış elinde onun çantasıyla abrasına yaslanmış bekliyordu. Piç bilerek seslenmemişti. Hira dişlerini sıkıp ona doğru ilerledi. Barış’ın elinden sarkıttığı çantayı sinirle atılıp aldı. Barış çevik bir hareketle onu kendine çekip bedenlerini yapıştırdı. Gözerlerini Hira’nın boynunda bıraktığı ize dikerken yamuk bir gülümsemeyle “Sevgilin sana her baktığında bu geceyi hatırlayacaksın” dedi. Hira onun ağzını ortasına yumruğunu geçirmek isterken “Piç” diye tıslayarak kollarından kurtulup arkasını döndü. Barış gülümseyerek onun gidişini izledi. Tam olarak istediği gibi sonuçlanmasa da istediğini almıştı. Hira hala onu seviyordu. Ama bir türlü evlilik teklifini neden kabul ettiğini anlamıyordu. Yıllardır neden inat ediyordu? Hira arabasına bindiğinde titriyordu. Arabayı çalıştırmadan önce içinde oturarak bir süre sakinleşmek için bekledi. Sonunda yola çıktığında bu akşam anne ve babasının evinde kalmaya karar vermişti. Aşk, Barış’ın dediği gibi çoktan uyumuş olmalıydı. Onu uykusundan kaldırıp eve götürmek minik kızına işkence etmek olurdu. Eve geldiğinde anahtarıyla kapıyı açıp sessizce içeri girdi. Önce bir bardak su içmek için mutfağa gittiğinde Mira ile karşılaşmayı beklemiyordu. Mira elinde kahve kupasıyla mutfaktaki koltukta oturuyordu. Ayaklarını karşısındaki sandalyeye uzatmış oldukça rahat görünüyordu. Hira yüzünü buruşturup “Ne işin var senin burada” derken Mira “Ne oldu sana böyle?” diye sordu. Yerinden kalkıp Hira’nın yanına yaklaştığında Hira saçını ve elbisesinin yakasını düzeltmeye çalıştı. Yırtık elbisesi ve dağılmış saçlarıyla nasıl göründüğünü tahmin bile etmek istemiyordu. Mira dikkatli gözlerle onu inceledikten sonra sırıtarak “Bu akşam Aşk’ın burada olduğunu öğrenince annemlerde kaldım. Şimdi dökül bakalım. Sen bu gece aile yemeğinde değil miydin?” dedi. Hira su doldurup ona aldırmamaya çalışarak “Öyleydim” diye mırıldandı. Mira kahkaha atarken “Seni bu hale Cenk’in getirmediğine eminim” dedi. Hira bu sözlerle dağıldı. Bir yudum aldığı barı tezgâha koyarken uzun zamandır tuttuğu hıçkırığı ağzından kaçtı. Kafasını eğip elini ağzına bastırarak kendini sıktı ama kendine engel olamıyordu. “Hira” diye hayretle soluyan Mira kahvesini bırakıp kollarını onun etrafına sardı. Hira’yı koltuğa yönlendirip oturmasını sağladıktan sonra o ağlarken saçlarını okşadı. İlk defa kardeşini bu kadar kötü halde görüyordu. Hira her zaman güçlü duruşundan ödün vermeyen bir kızdı. Onun bu dağılmış hali endişelenmesine sebep oldu. Hira sakinleştikten sonra mira’dan uzaklaştı. Mira’nın uzattığı peçeteyle yüzünü kurularken “Teşekkür ederim” diye mırıldandı. Oturduğu yerden kalkıp gitmek için hareketlendiğinde Mira onu kolundan tutarak geri çekti. “Bana neler olduğunu anlatmadan hiçbir yere gidemezsin” dediğinde Hira “Lütfen Mira şuan birde seninle uğraşamam” dedi. Mira da ayağa kalkıp kardeşinin karşısına dikilirken “Hira sen beni ne kadar ablan olarak görmesen de ben seni önemsiyorum. Lütfen şu saçma davranışlarına bir son verir misin?” dedi. “Önemsediğin için mi Barış ile flört ediyorsun” diye tısladı Hira. Mira kafasını arkaya atıp kahkahalarla güldü. Hira ona öfkeyle bakarken Mira eğlenen gözlerle kardeşine bakıp “Seni bu hale Barış getirdi değil mi?” dedi. Gözleri Hira’nın boynuna imayla baktı. Hira elini atıp boynunu tutarken “Seni ilgilendirmez” diye mırıldandı. Belki de kabul edip ona haddini bildirmeliyim diye düşünmekten kendini alamadı. Mira oflarken “Hadi ama Hira anlat artık neler olduğunu, Barış ile ilgilendiğim filan yok. Tek yapmak istediğim senin aklını başına getirmeye çalışmaktı” dedi bıkkınlıkla.     Hira kaşlarını çatarken “Ne demek istiyorsun?” dedi. Mira kesin bir dille “Barış’a âşıksın” dedi. Hira gözlerini kaçırıp yutkundu. Mira onun elinden tutup koltuğa oturarak kardeşini de yanına çekti. “Hadi anlat artık şunu. Neler oldu?” Hira ablasının gözlerine baktı. Gerçek bir samimiyetle ona baktığını görünce iç çekip anlatmaya başladı. İlk başta kısaca anlatıp kurtulmaktı amacı ama sonrasında içinden geçen tüm duyguları açıkça anlatacağından habersizdi. “Cenk bana evlenme teklifi etti” dediğinde Mira kaşlarını kaldırarak “Bu kadar çabuk mu?” dedi. Hira kafasıyla onaylarken “”Bende öyle düşünüyorum ama elbet bir gün evleneceğim. Yani Cenk iyi bir adam, Aşk’ı seviyor, birlikte çok iyi anlaşıyorlar. Beni ve kızımı seven bir adam daha ne isteyebilirim ki” diyerek başını eğdi. Mira onun elini tutarken “Hira ama sen onu sevmiyorsun. Sana soracağım soruya dürüstçe cevap verir misin?” dedi. Hira soru konusunda endişelense de onayladı. “Cenk ile birlikte oldun mu?” Hiç beklemediği soru karşısında gözleri irileşti. “Ne? Hayır” diye tiz bir sesle cevaplarken Mira sırıtarak “Bende öyle tahmin etmiştim” dedi.   “Yıllardır hayatına kimseyi almadın. Yani Barış’tan başka kimseyle birlikte olmadın. Sonra biranda Cenk ile sevgili oldun ama onu da yatağına kabul etmedin. Barış’a hala âşık olduğun ortada” Hira huzursuzca parmaklarıyla oynarken “Bir önemi var mı Mira? Barış beni sevmiyor” dedi. Mira gülerken “Siz tam iki salak birbirinize layıksınız” dedi. Hira ona şaşkınca bakarken Mira “Barış’ın evlenme teklifini neden kabul etmedin?” diye sordu. “Neden olabilir?” diyen Hira’nın sesi hiddetlenmişti. Öylesine yapılmış bu evlenme teklifini kabul etmemesi ailesi arasında o kadar çok sorun olmuştu ki bu konudan bıkmıştı artık. “Aşk’a hamile kalmadan önce Barış ile sevgili bile değildik” “Seks yapan arkadaşlar” diyen Mira dudaklarını büzüp kafasını salladı. “Saçma göründüğünü biliyorum ama durum tam olarak buydu Mira. Barış için önemsizdim. Yatağına aldığı herhangi bir kızdım. Barış’ın zor bir dönemden geçtiğini biliyorsun. O süreçte arkadaşlığımız daha da arttı. Yine birlikte oluyorduk. Ve ben ona âşık oldum. Sonra hamile kaldığımda Barış çıldırdı. Biran tekrar eskiye dönecek diye korktum. Çünkü bebek fikri onun aklını başından almıştı. Kendine geldikten sonra bana evlilik teklifi etti” Hira gözlerini ablasına dikerken “Sırf bebek için benimle evlenmek isteyen bir adamla evlenemezdim. Bunu kabul edemezdim Mira. Bir kadın bundan çok daha fazlasını hak etmeli. Onu gerçekten seven bir insanla evlenmeli. Bebeğimin mutlu bir ailede büyümesini elbette isterim ama bizim için böyle olacağını düşünmüyordum. Evlendikten bir süre sonra Barış sıkılır ve gitmek isterse bana ne olacaktı. Beni bir kenara bırak. Onun evdeki varlığına alışan Aşk, o gittiğinde ne yapacaktı. Kızımın hayatını bu şekilde etkilemesine izin veremezdim” dedi. Omuzlarını silkip başını eğdi “O zamanlar bana en doğru gelen karar buydu” dedi. Mira kardeşine bakarken onunla gurur duyuyordu. Elini sıkıca tutup “O yaşta vermen gereken zor bir karar tatlım. Yine de seni takdir ederim. Ben kabul etmemenin arkasında şımarıkça sebepler var sanıyordum. Sen hem bebeğini hem de kendini düşünerek en doğru kararı vermeye çalışmışsın” dedi. “Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?” diyen Hira ablasının ona hak vermesine şaşkındı. Çoğu zaman kavga halinde oldukları için bu durum garibine gitmişti. Mira gülerek “Beni sevmediğini biliyorum Hira” dediğinde Hira utançla “Sevememek demeyelim de” diye mırıldandı. Mira “Ne diyelim peki?” dediğinde Hira “Kıskançlık” derken yanakları utançla kızarmıştı. Mira “Yok artık. Sen beni mi kıskanıyorsun?” dediğinde Hira “Elbette seni kıskanıyorum. Ailesinin planlı düzgün çocuğu Mira, ailesinin sürpriz bebeği, şımarık çocuğu Hira” dedi. “Kes şunu” diyen Mira onun koluna vurdu. “Yıllarca annemle babama böyle saçmalayarak işkence ettin. Buna bir son vermelisin. İkimizi de çok seviyorlar. Hiçbir zaman aramızda ayrım yapmadılar. İşte şimdi yine tam bir şımarık gibi davranıyorsun”   Hira ablasına hak vererek sustu. Lisedeyken bu düşünceler ona çok doğru gelirdi ancak Aşk dünyaya geldikten sonra anne babasına ne kadar haksızlık yaptığını çok iyi anlamıştı. “Her neyse. O zamanlar aldığın kararın doğru olduğunu düşünüyorum. İkinizde küçüktünüz ve Barış’ın içinde bulunduğu durum düşünülürse kesinlikle haklısın. Ama hala birbirinizi görmezden gelmenizi anlamıyorum. Cenk ile evlenemezsin Hira. Bu seni sevdiğini düşündüğün adama haksızlık olur. Başkasını severken onunla evlenmezsin. Ama Barış’ın aklını başına getirmek istiyorsan çok iyi bir oyun yapabilirsin” Hira merakla ona bakarken “Ne oyunu?” dedi. Mira sinsice sırıtırken “Bana güveniyor musun?” dediğinde Hira bu sefer kuşkuyla “Neden bana yardım ediyorsun?” diye sordu. “Çünkü yeğenime bir söz verdim ve ben sözümü tutarım. Aşk anne babasının daha fazla saçmalamasını istemiyor” Mira’nın sözleriyle Hira gülümsedi. Bu işin arkasında kızının olduğunu bilmeliydi. Aynı gece Deniz ile Duru körkütük sarhoş olan Berfin ile uğraşıyorlardı. Duru, Berfin’i sabit tutmaya çalışırken “Keşke Demir’i göndermeseydik” diye homurdandı. Deniz de oflarken “Kim buna bu kadar içirdi ya” diye homurdandı. Berfin arlarında elini kaldırıp parmağını ikisine de sallamaya çalışırken “Şiişşşşttt kızlar sakiinnnnn” diyerek güldü. Deniz ile Duru onu otoparktan içeri doğru ilerletmeye çalışırken o gece nöbetçi olan Tekin yanlarına geldi. Berfin’in halini görünce “Şef ne oldu sana ya?” dediğinde Duru ile Deniz hazine bulmuşçasına ona bakıp “Lütfen onu taşımamıza yardım et” dedi. Tekin gülerek onaylayıp Berfin’in beline kolunu doladığında Denizi ile Duru kenara çekilerek rahat bir nefese almıştı. O sıra arkalarından gelen araba sesini duydular. Duru, Toprak’ın olmasını umarak arkasını dönerken Efe’nin pikabını gördüklerinde şaşırdı. En sonra bardan bir kızla çıkıp gitmişti. Efe abrasından inip onlara baktı. Karşısındaki görüntüyü kısa bir süzgeçten geçirdikten sonra kaşlarını çatarak korumanın kollarındaki Berfin’e bakıp “Neler oluyor?” dedi. Deniz kollarını göğsünde bağlayıp abisine sert bir bakış atarken “Sen kızın biriyle gitmemiş miydin?” dedi. Efe ona cevap bile vermedi. Gözleri Berfin ile korumanın üzerindeydi. Duru “Berfin biraz fazla içti. Onu içeri taşıması için Tekin’den yardım istedik” diyerek açıkladı. Efe, ayakta duramayan Berfin’i şöyle bir süzüp “Biraz fazla mı? Bu bildiğin küfelik olmuş” dedi. Sonra ona sarılan adama baktıktı. Aslında umursamaması gerekiyordu ama işte umursuyordu. Kendine küfrederken “Sen bırak ben taşırım” dedi. Berfin’i adamın kollarından sıyırıp kucakladı. Berfin yarı baygın gözlerini kapatıp hemen göğsüne sokulduğunda dişlerini sıktı. İçeri giderken arkasından gelen kızlara “Huriye teyze onu böyle görmemeli” dedi. İkisi de ona hak vererek “Ne yapacağız?” diye sordular. Efe olduğu yerde durup evlere şöyle bir baktıktan sonra kızlarda onunla aynı şeyi düşünerek “Barış’ın evi” dediler. Efe kafasıyla onaylayıp o tarafa ilerledi. Arkasından gelen Duru ile Deniz’e “Siz gidip yatın. Ben onunla ilgilenirim” dediğinde Deniz itiraz edince “Deniz sana ne diyorsam onu yap” dedi. Kızlar daha fazla onunla uğraşmak istemedikleri için sözünü dinleyerek uzaklaştılar. Efe, Barış’ın evine girdiğinde amacı Berfin’i misafir odalarından birine götürmekti ama üst kata çıktığında hangi odanın kullanılmadığından emin olamadı. Ara kapıyı açıp kendi evlerine geçtiklerinde koridorda diğer taraftan gelen Deniz ile karşılaştı. Deniz kaşlarını kaldırıp ona baktı ancak bir şey demeden sessizce odasına gitti. Efe, Berfin’i direk odasındaki banyoya götürdü. Küvete bırakıp soğuk suyu açtığı an Berfin çığlık atarak çırpınmaya başladığında sertçe ağzını eliyle kapattı. Berfin gözlerini irice açarken Efe “Sessiz ol herkesi uyandıracaksın” dedi. Berfin gözlerini kırpıştırdı. Karşısında Efe’yi hayal ettiğini düşünüyordu. Buz gibi su tekrar kafasından aşağı akmaya başladığında irkildi. Çığlığı Efe’nin avucunun içinde kaybolurken derin derin soluyarak sakinleşmeye çalıştı. Efe onun gözlerinin içine bakarak suyu üstünde tutmaya devam etti. Berfin hiç tepki vermeden gözlerine bakmaya başladığında onun kendine geldiğini anlamıştı. Suyu kapatıp elini ağzından çekti. Berfin kafasını eğip titreyen elleriyle küvetin kenarından tutunurken ayağa kalkmaya çalıştı. Başının dönmesi yüzünden başarısız olurken Efe onu kolundan tutup biranda ayağa dikmişti. Berfin’in bedeni olduğu yerde sallandı. Efe onu sabit tutmaya çalışırken yakınlaşmışlardı. Göz göze geldiklerinde Efe “Neden bu haldesin?” diye sordu. Berfin destek almak ihtiyacıyla gerileyip sırtını duvara yasladı. Efe üstüne giderken kollarını iki yanına yerleştirip onu sıkıştırdı. “Sevdiğin adamı başkasıyla görmek zor mu geldi?” diye sorarken sesi öfkeyle harmanlanmıştı. Berfin onun kimi kastettiğini düşünmeden “Evet” diye itiraf etti. Aynı anda içinde patlayan duyguyla Efe’yi kendine çekip öpmeye başladı. Bu hamleyle Efe’nin tüm bedeni daha büyük bir öfkeyle sarsıldı. Bir elini Berfin’in çenesine yerleştirip onu sertçe öptü. Berfin kendinden geçmişti. Artık düşünemiyordu. Tamamen boş vermişti. Ne olacaksa olsun artık diyordu. Efe onu sertçe öperken o hırsla Efe’nin tişörtüne saldırdı. Efe de aynı şekilde onun tişörtünü kavrayıp sertçe çekti. İki tişörtte yırtılarak yere düşerken durmak ikisinin de aklında yoktu. Efe eliyle Berfin’in göğsünü kavrayıp sıktı. Berfin’in dudaklarından dökülen ihtiras dolu inilti öfkeyle daha çok saldırmasına sebep oldu. Bedenleri çırçıplak kaldığında iki beden öfkeyle, nefretle, tutkuyla, aşkla ve özlemle birleşti.   
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD