Aşk Savaşları Bölüm 3

2756 Words
Barış, Mira ve misafirlerine restoranın dışına kadar eşlik etti. Her biri yemeklerle ilgili övgüler eşliğinde restorandan ayrılırken Barış gülümseyerek teşekkür etmişti. Diğerleri giderken Mira yanında kaldı. “Eee bu akşam ne yapıyorsun?” diye sorduğunda Barış saatine bakıp “Birazdan Hira ile Aşk burada olacaklar” dedi. Mira gülümserken “Bende kalayım mı diye teklif bile etmiyorum. Hira beni gördüğü an sinirden kendini kaybeder” dedi. Barış da gülerek kafasını iki yana salladı. “Aranızdaki çekişmeyi bir türlü anlamıyorum” dediğinde Mira kahkaha attı. “Hira küçüklüğünden beri öyle. Kıskanç bir yapısı var. Seninle olan durumumuzda üstüne tuz biber ekiyor” Barış ona alayla gülümserken “Beni kıskandığını ima ediyorsan yanılıyorsun” dedi. Hira için kıskanılacak kadar önemli olduğunu düşünmüyordu. Mira güçlü bir kahkaha atarken “Siz gerçekten tam bir aptalsınız” dedikten sonra göz ucuyla Hira’nın arabasını görmüş parmak ucunda yükselerek Barış’ın yanağını öpmüştü. Gülümseyerek geri çekildi. Barış’ın yanağında oluşan izi parmaklarıyla silerken birbirlerine çok yakın duruyorlardı. Barış, Mira’nın yaptıklarını şaşkınlıkla izlerken “Ne yapıyorsun Mira?” dedi. Mira sıcak ir gülümsemeyle ona bakıp “Birilerinin aklını başına getiriyorum” dedikten sonra göz kırparak uzaklaştı. Arkasını dönüp otoparka ilerlerken Aşk ile Hira onlara doğru geliyordu. Aşk “Teyze” diye bağırarak ona doğru koştuğunda Mira da onu karşıladı. Aşk’ı kucaklayıp öptükten sonra yere bıraktığında Aşk hemen babasına koşmuştu. O sıra Hira ablasına yaklaşmıştı. Yüzünde kızgın bir ifadeyle ona bakıp “Şimdi de kızımın babasına mı asılıyorsun?” diye sordu. Mira güldü. Eylemleri beklediği sonuçları almıştı. Alayla “Barış yakışıklı ve bekâr bir adam. Ona asılmamam için bir sebep göremiyorum” dedi. Hira öfkeden kızarırken “Sana diyecek hiçbir şey bulamıyorum artık Mira” diye homurdanıp yanından ayrıldı. Mira ise yaptığından memnun halde arabasına ilerledi. Barış, Aşk’ı kucaklamış iki kardeşin konuşmasını izliyordu. Hira’nın ablasından pek hoşlanmadığını biliyordu. Daha doğrusu aralarında Mira’nın dediği gibi garip bir çekişme vardı. Barış sebebini hiç anlamasa da bu duruma karışmıyordu. Ama bu akşam aralarındaki çekişmenin tam ortasına düşmüş gibi hissediyordu. Mira’nın sözleri ve davranışları kafa karıştırıcıydı. Şuan üstüne doğru gelen Hira ise korkutucuydu. Hira yaklaşırken Aşk’a “Annen bugün iyi gününde değil sanırım ha” dedi. Aşk kıkırdarken “Teyzemi görene kadar çok iyiydi babacığım” dedi. Küçük kızı bile durumun farkındaydı. Hira yanlarından geçip restorana girdiğinde Barış “Hoş geldin” diyerek onu takip etti. “Hoş bulduk” diyen Hira hızlı adımlarla her zamanki yemek yedikleri masaya doğru ilerledi. Barış o yürürken biraz arkasında kalıp onu izlemeyi tercih etti. Üstünde vücut hatlarını belli eden dize kadar inen siyah bir elbise vardı. Barış hayranlık dolu bakışlarını çekme gereği duymadı. Restoranın diğer bölümünden ayrılmış özel alana geçtiklerinde Barış kızını yere bıraktı. Aşk onlar için hazırlanmış masaya koşup kendi sandalyesine tırmanırken Barış da Hira’nın önüne geçip oturması için sandalyesini çekti. Hira nezaket icabı bile teşekkür etmeden yerine oturup çantasını sertçe masaya bıraktı. Barış onun karşısına geçip muzip bir ifadeyle ona bakarken “Yine ne yaptım?” diye sordu. Hira dirseklerini masaya yaslamış sıkıntıyla parmaklarını sıkıyordu. Öfkeli bakışları ise Barış’a değil deniz manzarasına çevrilmişti. Mira’nın sınırı aşan davranışlarından bıkmıştı artık. Buraya geldiği günden beri Barış ile yakın olmalarını kaldıramıyordu. Onları bir arada görmek bir zamanlar onun sahip olduğu şeyi hatırlatıyor, kıskançlık hissetmesine sebep oluyordu. Aşk’a hamile kaldıktan sonra Barış ile arkadaş olarak da olsa ilişkilerini sürdürebilmek istemişlerdi. Barış evlenmek istediğini söylüyordu ama Hira sırf hamile kaldı diye Barış’ın bunu istediğini biliyordu. Gururuna yediremiyordu. Evlenmek için çocuğu bahane etmek istemiyordu. Aşk doğduktan sonra Barış boşanmak isterse buna katlanamazdı. Zaten Barış da bir daha evlilik lafını etmemişti. Demek ki düşündüğü gibi sadece kızı için evlenmek istemişti. “Hira” diyen Barış’ın sesiyle gözlerini ona çevirdi. Barış onun gerçekten üzgün olduğunu fark edince yumuşak bir sesle “Neyin var?” dedi. Onun bu sorusu Hira’yı daha da sinirlendirdi. “Gerçekten bunu soruyor musun? Ablamla flört ediyorsun Barış” diye tısladı. Barış önce ona şaşkınlıkla bakıp sonra kahkaha attı. Hira sinirle ellerini yumruk yaparken Aşk “Flört etmek, sevgili olmak gibi mi anne?” diye sorduğunda Hira masada olan kızının tüm dikkatiyle onları dinliyor olduğunu anladı. “Hayır kızım şey arkadaş olmak gibi” diyerek kendi yaptığını toparlamaya çalıştı. Barış gülerek kafasını iki yana salladı. Aşk “Ama teyzemle babam zaten arkadaş. Biz geçen akşam babamda yemek yaparken teyzemde gelip bize yardım etmişti” diyerek konuşmaya devam ettiğinde Barış sıkıntıya düştü. Gözlerini hemen Hira’ya çevirirken “Mira bugün yapacakları toplantıyı haber vermek için uğramıştı” diye açıkladı.  Hira hiçbir şey söylemeden bakışlarını tekrar denize çevirdi. Barış bir şeyler söylemesi gerektiğini hissediyordu ama ne diyeceğini bilemiyordu. Garsonlar Barış’ın önceden hazırladığı yemekleri servis ederken masa sessizdi. Aşk çok sevdiği kremalı makarnayı görünce sevinç çığlığı attı. “Baba geçen akşam Cenk de senin makarnandan yapmaya çalıştı ama beceremedi” Barış, Cenk’in adını duyunca her zaman olduğu gibi çenesini sıktı. Derin bir nefes alıp “Öyle mi kızım?” derken sesine öfkesini yansıtmadı. Hira o akşamı hatırlayınca telaşla “Hadi yemeğini ye tatlım” diyerek kızının önüne uzanıp çatalını ona uzattı. Barış dikkatle Hira’ya bakarken Hira çok sevdiği mantarlı çorbayı yemeye odaklandı.  Barış da yemeğine odaklanırken masa da tek konuşan Aşk’tı. Kreşte yaptıklarını ve arkadaşlarını anlatırken ikisi de onu gülümseyerek dinliyorlardı. Yemeğin sonuna doğru Aşk “Adem’in anne babası birlikte yaşıyormuş, aslında bütün arkadaşlarımın anne babası birlikte yaşıyormuş. Benim anne babamın ayrı evi olduğunu öğrendiğinde çok şaşırdılar. Sonra düşündüm. Gerçekten bütün anne babalar birlikte yaşıyor. Büyük halamla Bora amca, Su teyzeyle Koray amca, büyükannem büyükbabam” dedikten sonra kaşlarını çatıp bir süre düşündü. “Aaa Evren dedemle Buket babaannem ayrı yaşıyorlar. Bir tek onlar ayrı yaşıyorlar neden baba?” Hira ile Barış ellerinde çatal bıçaklarıyla öylece donmuştu. Hira’nın babası Enes onları çok önceden Aşk’ın yakında bu soruları sormaya başlayacağı konusunda uyarmıştı ama böyle hazırlıksız yakalanacaklarını bilmiyorlardı. Barış birkaç defa yutkunduktan sonra elindekileri bırakıp “Kızım çünkü Evren deden, Nil babaannenle evli” dedi. Aşk “Haa anladımmm” derken gözlerini irice açmıştı. Aniden kafasını annesine çevirirken “Anne o zaman siz Cenk ile evlendiğinizde iki tane babam mı olacak?” dedi. Masaya nasıl bir bomba attığından habersizdi. Hira telaşla Barış’a baktı. Barış elini yumruk yaparken “Evlilik?” dediğinde Aşk babasına dönerek “Babacığım geçen akşam Cenk bana yemek yapmıştı demiştim ya. İşte o akşam Cenk anneme evlilik teklifi etti. Bana da birlikte yaşamak isteyip istemediğimi sormuştu. Ama bugün Adem dedi ki anne babalar birlikte yaşar dedi. Yabancılar birlikte yaşamazmış” derken Aşk’ın her sözüyle Barış gerildi. Aşk nefes alıp konuşmaya devam edecekti ki Hira “Aşk yemeğin bittiyse artık oyun alanına geçmeye ne dersin?” diyerek araya girdi. Aşk önce dudağını büzüp “Ama anne babamla konuşuyorduk” dedi. Barış “Bu akşam senin için yeni oyuncaklardan getirttim. Bence görmelisin” dediğinde Aşk gülümseyerek babasına bakıp “Teşekkür ederim babacığım” dedi. Hemen oturduğu yerden kalkıp koşarak oyun alanına giderken Barış kızının arkasından baktı. Gözden kaybolduğu an bakışlarını karşısında gözlerini ondan kaçıran kadına yönlendirdi. “Bana ne zaman söylemeyi planlıyordun?” diye öfkeyle sesini yükselttiğinde Hira olduğu yerde sıçradı. Barış’tan böyle bir tepki beklemediği için şaşkındı. Etrafına bakıp “Ses tonuna dikkat et” diyerek onu uyardığında Barış masanın üstünde duran iki elini de yumruk yapmıştı. Hira derin bir nefes alıp oturduğu yerde dikleşirken “Henüz kabul etmedim” dedi. Barış bir parça rahatlamıştı. Düşünmek istediğine göre belki de hayır diyecekti. “Kabul edecek misin?” diye sorduğunda alacağı cevaptan korkuyordu. Hira gözlerini kapayıp ofladı. Yüzü sıkıntı içindeydi. Gözlerini açıp Barış’a bakarken “Cenk ile birkaç aydır birlikteyiz. Uzun zamandır evlilikten laf ediyordu ama böyle bir teklifi bende beklemiyorum. Yani elbet evleneceğiz. Sadece biraz erken gibi geliyor” dedi. Barış bir elini sıkıntıyla saçlarından geçirdikten sora ensesini kavrayıp sıktı. Derin bir nefes aldı. Ellerini öne uzatıp parmaklarını masaya vurdu. En sonunda kollarını göğsünde bağlayıp bakışlarını Hira’ya dikerken “Aşk’ın velayeti için mahkemeye başvuracağım. Kızımın başka bir adamın yanında büyümesini istemiyorum” dedi. Hira’yı en güçlü silahıyla vurmuştu. Barış başka ne diyeceğini, onu nasıl vazgeçireceğini bilmiyordu. Evlenme dese Hira’nın ona inat evleneceğini biliyordu. Şimdi ise Hira’nın daha kötü damarına bastığından habersizdi. Hayal kırıklığı tüm bedeninin ele geçirdi Hira’nın. Barış’ın onu her defasında hayal kırıklığına uğratmasına alışmış olması gerekirdi ama alışmamıştı işte. Her seferinde kalbi kırılmaktan yorulmamıştı. Ne beklemişti ki zaten. Onu sevdiğini söyleyip onunla evlenme benimle evlen demesini mi? Sinirle kendi düşüncesine kahkaha attı. Gözleri dolu dolu olurken kafasını iki yana salladı. Barış, Hira’nın kahkaha atıp başını iki yana sallamasını endişeyle izledi. Büyük bir öfke patlamasının başlangıcı olduğunu biliyordu. Hira çantasını atıp hırsla ayağa kalktı. “Sakın bir daha beni kızımla tehdit etme Barış” diye bağırdıktan sonra arkasını dönüp hızla ilerledi. Barış onun dolu gözlerini gördüğünde büyük bir hata yaptığını anladı. Yerinden kalkıp arkasından koşarken “Hira” diye seslendi. Özel alandan çıkmış restoranın içine girmişlerdi. Hira arkasını dönüp “Gelme peşimden. Kızımı alıp gidiyorum” diye bağırdı. Birkaç yüz onlara döndü. Barış kimseye aldırmadan Hira’nın peşinden koşmaya devam etti.  Oyun alanına geldiklerinde Hira “Aşk hadi gidiyoruz” diye bağırdı. Barış kolunu tutup fısıltıyla “Gitme. Konuşalım” dediğinde Hira kolunu çekti. Aşk “Ama anne daha yeni oynamaya başlamıştım” diyerek yanına gelirken omuzlarını sarkıtmış kafasını geriye atarak onlara bakıyordu. Barış “Hira lütfen” dediğinde Hira “Evde oyuncaklarınla oynarsın” diyerek kızına elini uzattı. Aşk iç çekip annesinin elini tutarken babasına da üzgün bakışlar atıyordu. Barış yanlarında Aşk olduğunu için konuşamıyordu. Arabaya kadar onları takip etti. Aşk’ı arkadaki koltuğuna oturturken Hira sürücü koltuğuna geçmişti. Hira’nın yandan profilini endişeli bakışlarla izlerken Aşk’ın kemerini bağlamak için acele etmiyordu. Aşk “Baba, annem neden kızgın?” diye sorduğunda Barış “Benim yüzümden” diye fısıldadı. Aşk annesine kısa bir bakış attıktan sonra mavi gözlerini babasına dikerken “Sende anneme evlilik teklif etsene. O zaman hep birlikte yaşarız” dedi. Barış kızının alnını öpüp geri çekildi. Aşk ona umutla bakarken sessiz kaldı. Hira’ya bakıp “Sakinleştiğinde beni ara. Bu konuyu ciddi bir şekilde konuşmamız gerekiyor” dedi. Hira cevap vermedi. Barış iç çekip kızını tekrar öptükten sonra “Dikkatli gidin” diyerek geri çekilip kapıyı kapattı. Hira arabayı park yerinden çıkartıp uzaklaşırken Barış ellerini cebine atıp gidişini izledi. Kalbi endişeyle sıkışırken ne yapacağını bilmiyordu. Halası aradığında Barış hala otoparkta durmuş düşüncelere dalmıştı. “Efendim hala” diyerek telefonu açınca halası “Yarın akşam Toprak ve Efe’nin dönüşüne bahçede yemek veriyoruz. Hira’yı da aradım ama açmadı. Yarın Aşk ile onu da alıp gelmeyi unutma” dedi. Barış gülümserken “Hala aynı bahçede oturuyoruz. Eve gelmemi bekleyemedin mi?” diye sorduğunda Eva gülerek “İşin filan çıkmasın diye aradım işte” dedi. “Tamam hala Hira’ya da haber veririm merak etme” diyerek telefonu kapattığında Hira’nın onun a telefonunu uzun süre açmayacağını tahmin ederek mesaj attı. Tabi ki cevap gelmedi. Ertesi günü Berfin sabah erkenden evden çıkmıştı. Efe’nin dönüşü duyulduğundan beri evde fazla vakit geçirmek istemiyordu. Her an annesi tarafından bir köşeye çekilebilirdi. Şu sıra annesinin Efe konusundaki uyarılarını kaldıramazdı. Akşama yemeğe katılıp katılmamakta da kararsızdı. Annesinin dikkatli bakışlarını üstünde hissettikçe rahat edemeyecekti. Şirkete geldiğinde toplantıdan önce biraz spor yapacak vakti vardı. Soyunma odasına gidip üstünü değiştikten sonra spor salonuna girdiğinde Tekin’i kum torbasında alıştırma yaparken gördü. Ağırlık çalışan bir iki kişiye selam verip onun yanına ilerledi. Tekin onun geldiğini fark edip kum torbasına attığı yumruklarına ara verdi. “Selam Şef” diyerek onu selamladı. Berfin “Bana şöyle seslenmekten vazgeçin” diyerek onu belki de yüzünce defa uyardı. Müdürlüğe yükseldiğinden beri ekip arkadaşları ona Şef diye seslenmeye başlamıştı. Tekin gülümserken “Sıkı bir maça ne dersin?” dediğinde Berfin de gülümseyerek “İşte şimdi istediğim gibi konuşuyorsun” dedi. Tekin eliyle ringi işaret ederek “Önden hanımlar” dediğinde Berfin onun karnına elinin tersiyle vurup ringe doğru ilerlemeye başladı. Tekin ekipten samimi bu kadar samimi olduğu tek kişiydi. Diğerleriyle aralarına her zaman bir mesafe koyardı çünkü Tekin hariç hepsi türlü şekillerle ona asılmaya çalışmışlardı. Yüz kadar erkeğin içinde on kızdan biriydi. Müdürlüğe yükseldiğinden beri de tüm dikkatleri üstünde topluyordu. Tekin ise ona art niyetle yaklaşmayan tek kişiydi. Evet bazen onunda diğerleri gibi gözlerini dikip baktığına şahit oluyordu ama çocuk bu zamana kadar hiç ters bir hareket yapmamıştı. Ringe çıktıklarında ısınma hareketleri yaptıktan sonra maça başladılar. Berfin şirketteki erkekler kadar güçlü olamayabilirdi ama kısa boyunun avantajlarını iyi kullanıyordu. Onlardan daha zayıf olduğu için daha hızlı hareket edebiliyordu. Aslında hepsinden daha hızlıydı. Onunla maç yapan çoğu kişi için yumruk isabet ettirmek büyük başarıydı. Her zaman yaptığı gibi yumruklardan hızlı bir şekilde kaçarak rakibini yordu. Onun en bilindik taktiğiydi. Karşı taraf üstüne saldırırken Berfin usta bir şekilde kaçardı. Eğil, geri çekil. Eğil, geri çekil. Uzun süre rakibini oyaladıktan sonra saldırıya başlardı. Tekin’in yumruğu yüzüne doğru gelirken hızla eğildi. Tekin boşa attığı yumruğunu kendine çekmeden karnına iki güçlü darbe almıştı. Berfin eğilip hızla vurduğu iki darbeyle Tekin’i kısa süre etkisiz hale getirdi. Geriye adım atıp Tekin’in toparlanmasına izin vermeden kafasının yan tarafına sertçe vurdu. Tekin geriye doğru sendeleyip kafasını iki yana salladıktan sonra doğruldu. “Kahretsin” diye bağırdıktan sonra hırsla Berfin’in üstüne geldi. Berfin ilk iki yumruktan kaçınsa da üçüncüden kaçamadı. Tekin üstüne buldozer gibi saldırıyordu. Geriye kaçıp soluklandı. Tekin’in beklemediği bir anda karşı atağa geçti. Önce karın boşluğuna attığı sert yumrukla onu afallattı. Ardından sağ yumruğunu çenesinin altına geçirdiğinde Tekin geri geri gidip yere serilmişti. Yattığı yerden elini kaldırıp “Pes” diye bağırdı. Berfin de nefes nefese olduğu yere çöküp ayaklarını öne uzatmıştı. Tekin de doğrulup otururken “Bir gün seni yeneceğim” dedi. Ringin dışında onları izleyen biri ikisine de birer şişe su attı. Berfin suyu alıp kafasına dikerken “Tabi tabi” diyerek gülüyordu. Şişenin yarısını tek dikişte içti. Kafasını çevirip etrafına baktığında salonun ortasındaki kolona yaslanmış onu izleyen Efe’yi gördü. Bir süre gözleri kilitli kaldıktan sonra Efe arkasını dönüp çıkışa ilerledi. Tekin “Küçük patron gelmiş. Herkes kontrolün ona geçeceğini konuşuyor” derken Berfin yerinden fırlamış ringden atlayarak Efe’nin peşinden koşmuştu. Onu merdivenlerde yakaladığında “Efe” diye seslendi. Efe ilk başta durmayacak gibiydi ama sonra arkasını dönüp ona baktı. Berfin karşısına geçtiğinde birkaç defa yutkunmak zorunda kaldı. Ondan gelen temiz kokunun karşısında leş gibi ter kokuyor olmaktan nefret etti. Efe’nin takım elbise giydiğini fark ettiğinde ise tekrar yutkundu. Fazlasıyla yakışmıştı. Uzun saçlarını serbest bırakmış, dalgalı kumral saçları omuzlarına düşmüştü. Berfin elini o saçların arasında gezdirmek isterdi. Düşünceleriyle tekrar yutkunup “Hep böyle mi olacak?” dedi. Efe onu izlerken ceplerine attığı elleri yumruk olmuştu. Berfinden yükselen ter kokusu Berfin’in düşündüğünün tam aksine onu etkiliyordu. Bir insanın ter kokusu nasıl olurda afrodizyak etkisi yapardı. Berfin’in sorusuyla Efe düşüncelerini öfkesine yönlendirmeye çalıştı. “Nasıl?” diye sorduğunda sesinde gizleyemediği bir öfke hâkimdi. Berfin’in ona bakışları hüzünlüydü. Efe karşısında sert durabilmek için bütün çabasını harcıyordu. “Efe lütfen yapma böyle. Ben arkadaşlığımızı özlüyorum.” Berfin’in titreyen sesiyle Efe kafasını çevirdi. Onun gözlerine daha fazla bakarsa gardını indirecekti. Berfin onun yan profilini izlerken Efe’yi daha da öfkelendirdiğini düşündü. Çenesini öyle bir sıkmıştı ki yanağındaki kas seğiriyordu. Efe sonunda ona bakıp “Biz hiçbir zaman arkadaş olmadık Berfin. Ben seni sevdim sende sana olan sevgimle oynayıp bir kenara attın. Biz hiçbir zaman arkadaş olmadık” dedikten sonra sert adımlarla merdivenleri tırmandı. Berfin kafasını yere eğdi. Bunu hak ettiğini biliyordu ama umut etmekten de kendini alamıyordu. Tekrar eskisi gibi olacaklarını düşünmek umutsuz bir hayaldi. Soyunma odasındaki duşu kullandıktan sonra üstünü değiştirip herkesin toplantı için operasyon odasında toplandığını öğrenince oraya indi. İçeri girdiğinde hemen hemen herkes oradaydı. Efe ile Koray kalabalığın ortasında durmuş konuşuyorlardı. Koray, Berfin’in geldiğini görünce “Buraya gel Berfin” diyerek onu çağırdı. Koray onu sol tarafına çekerken Efe de sağ tarafında duruyordu. Kalabalığa doğru “Bugün neden toplandığımızı hepiniz tahmin ediyorsunuzdur. Artık bu yaşlı adamın emekliye ayrılma zamanı geldi” dedi. Ekip ona itiraz ederken Koray gülümseyerek “Yapmayın çocuklar artık yaşlandığımı biliyorum. Benimde biraz eşimle geçireceğim özel zamana ihtiyacım var” dedi. Yan tarafında Efe inlercesine “Baba” dediğinde Koray onun omzuna kolunu atıp “Oğlum kıskandı” deyince herkes gülmüştü. Berfin de gülümserken Efe’nin ona bakan öfkeli bakışlarını görünce gülümsemesi soldu. “Evet artık kenara çekilip sahayı gençlere bırakmanın vakti geldi. Eskiler yanımdaki fazla besili adamın oğlum olduğunu bilir” Koray’ın sözleriyle herkes kahkaha atmış Efe de kafasını iki yana sallayarak gülmüştü. “Bilmeyenleriniz de öğrendi.” Koray, Berfin’in omzuna da kolunu atıp kendine çekerken “Berfin’i zaten biliyorsunuz. Sizin yenilmez Şefiniz” dedi. Berfin yüzünü buruşturdu. Demek ki ona Şef dediklerini Koray da duymuştu. “Bundan sonra şirketin tüm sorumlulukları bu ikilinin üstünde. Oğlum daha yeni olduğu için çaylak. Berfin ona yardımcı olacaktır ancak sizinde ona yardımcı olmanızı istiyorum. Lütfen ben yokken şirketi batırmalarına engel olun” İnsanlar gülerken Berfin gergindi. Efe ile birlikte çalışmanın Koray’ın düşündüğü kadar kolay olmayacağını tahmin ediyordu. Efe ise Berfin ile çalışırken duygularına engel olamayıp tekrar kendini rezil etmekten korkuyordu. Bundan sonra yapacağı tek şey tüm dikkatini ona olan nefretine yönlendirmek olacaktı.  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD