3.BÖLÜM

2221 Words
" Yok artık! Şaka mı bu?"   " Günaydın erkek Fatma!" Karşımda şu an yine o pis sırıtışı ile Çağdaş denen şahıs dikiliyordu.   " Ya sen sapık mısın? Beni mi takip ediyorsun?  Evimde ne işin var?"   Yalnız bu çocuğun yüzsüzlük sınırını iyice aştığı belli,   " Ayıp oluyor erkek Fatma sapık filan ,hem bunları kapı dibinde konuşmasak iyi olur."   " Hey ! Hey! Bas geri sen kimin evine dalıyorsun öyle!" derken,   " Gelen kim kızım? "diyerek  arkamda duran annemin sesi ile salağa dalma işini yarım bıraktım.   " Merhaba efendim, ben Çağdaş, Hilal hanımın patronuyum."   " Ha!!! Ne patronu? Ne saçmalıyorsun sen pis yalancı!" Tabi annem duymasın diye bunlar kısık sesle çıktı benden, bu arada ayaklı yalan makinası çoktan yanımdan geçip annemin elini sıkmaya başlamıştı bile, saf annem hemen de kandı , demiştim insan tipine bakıp adam sanıyor diye.   " Hoş geldiniz oğlum, hayırdır ziyaret sebebiniz ne içindi."   " Şey teyzeciğim en değerli elemanımız bugün gelmeyince merak ettim. Bir sorun yoktur inşallah deyip geldim ." Annem bana saf bir şekilde dönüp, " Kızım sen izine çıkmamış mıydın?" Anneme maalesef işten ayrıldığımı söyleyemeyince, izne çıktım yalanını söylemiştim. " Evet annecim izne çıktım. Çağdaş beye iletmemişler herhalde, değil mi Çağdaş bey?" Gıcık herif, yüzüme yalanını yakaladım, bittin bakışları atarak anneme döndü, " Evet teyzeciğim muhtemelen öyle oldu. Bna iletmeyi unutmuşlar herhalde." Dedi, annemde bu patron hikâyesine inandığı için, " Çağdaş bey oğlum ,çayı koydum kahvaltıya buyur." Tabi ben ani hareketle öküze dönüp ,pörtlettiğim gözlerle, " Çağdaş beyin işi vardır anne malum patron, değil mi patroncum." Yine o hain bakışlar! " Evet işim var aslında ama! Sizin gibi güzel insanı kırmak istemem. Bir çayınızı içerim. Hem Hilal hanımla işle ilgili konuşmamız gereken bir mesele vardı."   " Siz içeri geçin kızım, ben kahvaltıyı hazırlarım." diyen annemin sesi ile bana bakan Çağdaş denen şahsa elimle salonu işaret ettim. Öküz başını hay hay der gibi sallayıp önümden geçerken,   " Hop! Hop! Ahıra değil eve giriyorsun çıkar ayakkabılarını "dedim, o ise biraz mors olan yüz ifadesi ile ayakkabılarını çıkarırken bende devirdiğim gözlerle ondan önce salona doğru ilerlemeye başladım.   Salondaki tekli koltuğa oturup ,peşimsıra içeri gelen salağa solumdaki kanepeyi gösterdim. Totosunu kanepeye koyunca da.   " Dökül hadi niye geldin. Gerçi en önemlisi adresimi nereden buldun?" dedim. Geriye doğru havalı şekilde yaslanıp, " Benim adım Çağdaş Türkoğlu, benim için basit şeyler bunlar." Salağın yüzüne dik dik bakıp, " Şimdi benim bu sözlerden etkilenmem mi gerekiyor?" dedim.  Biraz bozulan salak kısa bir öksürmenin ardından. " Adresini eski işyerinde aldım. Niye geldiğime gelince!.... Benim yüzümden işten kovuldun o...." dedi fakat ben sözlerini tamamlamasına müsaade etmeden.      " Bana sakın eski işyerine dönebilirsin deme, ben kovulduğum yere tekrar asla dönmem, yani boşa gelmişsin Çağdaş bey!" deyip ayağa kalktım. Hala totosu kanepede olan Çağdaş ise.  " Hayır eski iş yerine dön demeyeceğim. Benim yüzümden işten kovuldun ama yine söylüyorum ben kovdurmadım."  " Günah çıkarmaya geldin yani ,ama sana kötü haber ben papaz değilim canım."  Biraz gerildi öküz," Bir susup da beni dinle artık, günah çıkarmaya da gelmedim ,sana iş teklifi yapmaya geldim ve dün beni kurtardığını için teşekkür etmeye." " İş!!! Ne işi?" " Ehliyetin var mı?" " Evet ! Ama ne alaka?" " Güzel ehliyetin var ve dün o adamdan kurtulduğuna göre gerçekten dişi bruce Lee olmalısın," Derin bir nefes alıp verip "Sadede gelsen artık" dedim.     " Tamam benim hem özel  şoförüm,  hem de yakın korumam olmanı istiyorum." deyince yüksek sesle bir kahkaha attım. Sonra tekrar oturduğum koltuktan sinirle ayağa kalkıp,   " Saçmalaman bittiğine göre artık git evimden." dedim. Hala mabadını kaldırmayan Çağdaş bey ise.  " Aldığın maaşın 5 katını veririm" dedi ve tamda  o an annem elinde tepsi ile odaya girdi. Yine salağı evden kovardım fakat, annem kalp hastası ve kalp nakli olması lazım ve başvuru yaptığımız hastane uygun kalbi bulunca nakil yapacak fakat bu ameliyatın oldukça pahalı olduğunu söylediler.      Bizde bu yüzden  tam bir senedir benim maaşımdan ve babamın bıraktığı emekli maaşından para biriktiriyoruz fakat istenen meblağın yarısına bile ulaşamadık. Ve bu parayı bulamazsak annemi .... söylemesi bile imkansız benim için, o yüzden' maaşının beş katını veririm' deyince, annemin üzerindeki gözlerimi  Çağdaş’ın  yüzüne çevirip, " Peki!!!!" " Peki?" " Yani kabul ediyorum!" dedim oda benle beraber ayağa kalkıp," Güzel!" deyip cebinden bir kağıt ve kalem çıkartıp bir şeyler yazıp bana uzattı. " Yarın saat 9 da bu adreste ol" deyip içeri yine elinde tepsi ile giren anneme baktı. " Şey efendim çay için teşekkür ederim ,fakat benim acil bir işim çıktı. İnşallah daha sonra içeriz. Kusura bakmayın ne olur." Deyip anneme elini uzattı ,ne olduğunu anlayamayan annem,  "Hayallah!! Peki oğlum , ne kusuru, madem işin var başka sefere inşallah" deyince Çağdaş annemin elini sıkıp hızlı adımlarla kapıya yöneldi, annem ise bana sitemle bakıp. " Kızım Çağdaş beyi geçir" deyince anneme çaktırmadan ekşittiğim yüzümle," Tamam!" deyip salağa elimle kapıyı gösterdim.  Ayakkabısını giyip dışarı çıkan öküz" Unutma saat 9 ,sakın ilk günden geç kalayım deme "deyince yüzümü buruştururken "Anladık" deyip kapıyı yüzüne çarptım.    Ertesi sabah da erkenden kalkıp, Çağdaş efendinin dediği saatte, verdiği adreste oldum. Tarif ettiği villanın önüne geldiğimde, zile basıp güvenliğin kapıyı açmasını bekledim. Kapı açılınca gördüğüm manzara karşısında ıslık çalmadan duramadım. " Vay anasını be ! Saray yavrusu mübarek ,anlaşılan bizim çapkın çocuk oldukça zenginmiş." Diyerek villanın kapısına vardım. Tekrar zili çalınca , kapıyı orta yaşlarda evin görevlisi olan oldukça güler yüzlü bir abla açtı kapıyı.   " Sen yeni şoför olmalısın, buyur gir içeri" deyip tüm sevecen hali ile beni içeri davet etti..    Sonra da " Burada bekle ben Çağdaş beye haber vereyim" diyerek merdivenlerden üst kata çıktı. Tabi benim kafa saniyesinde 360 derece dönüp evi incelemeye başladı.   " Vay arkadaş ev değil saray valla!" evdeki eşyalar oldukça gösterişli fakat rüküş değildi, oldukça şık ve göz alıcı duruyorlardı. Önümdeki devasal cama doğru ilerleyip baktığımda ise bildiğin olimpik olan kocaman bir havuz gördüm..   " Çapkın öküzün kendini beğenmiş olamamasına şaşmamalı, neyse banene ya! Boşuna dememişler zenginin malı züğürtün çenesini yorarmış diye"   " Hayırdır erkek Fatma! Kendi kendine mi konuşuyorsun? "diye arkamdan Çağdaş efendinin sesi ile irkilip arkamı döndüm. "Ben geldim!" gözlerini hafif  deviren Çağdaş efendi. " Görüyorum!!! "Diye ukalaca cevap verdi. Yüzümü ekşitirken,  üzerinde durmamaya karar verip "Şey forma giymem gerekiyor mu?" diyere sordum.   " Aslında evet ama bu günlük bir istisna olabilir, neticede benim hayatımı kurtardın. Neyse hadi çıkalım "deyip yüzüme anahtarı fırlattı , Allah'tan reflekslerim çok iyi olduğu için , anahtarlar yüzüme çarpmadan havada yakaladım. Tabi arkasından "öküz "diye söylenmeyi de ihmal etmedim.   Dışarı çıkıp arabanın önünde duran Çağdaş efendi. " Akşama kadar bekleyemem burada!" deyip kapıyı gösterdi. Anlaşıldığı üzere kapıyı açmam için bekliyordu.   " Ya sabır! "çekip " Unutma her şey annen için" deyip bu alışık olmadığım durumu sindirmeye çalıştım.   Kapıyı açıp binmesini bekledim, o binince, kapıyı kapatıp, bende şoför koltuğuna oturdum. Arkadan bana uzattığı kağıdı aldım, kâğıtta iş yerinin adresi yazıyordu. Adrese bakıp ,villanın kapısının açılmasını bekledim ve kapı açılır açılmaz gaza yüklenip hızlı bir çıkış yaptım.   Fakat arkada yayık gibi sallanan hıyar efendi, " Yavaş! yavaş! " diye böğürünce ayağımı gazdan biraz çekip ,dikiz aynasından ona  gıcık bir gülüş fırlattım.       Sessiz geçen kısa da olsa araba yolculuğundan sonra , nihayet iş yerinin önüne geldik. Maalesef yeni işim icabı bu sefer de inip kapısını açtım. Gıcık öküz ,iner inmez arka koltukta duran ,siyah çantayı gösterip,   " Çantayı alıp peşimden gel!" diye emir vermeyi ihmal etmedi. Yine derin bir nefes ve ya sabır ile dediğini yaptım. İçeri adım atar atmaz tüm çalışanların hayret derecesince bu çapkın öküze saygı gösterip  ,resmen önünde eğildiklerini gördüm. Anlaşılan iş yerinde disiplinli biriydi.   Asansörle 12 .kata yine aynı sessizlikte çıktık. Odasının kapısının önüne geldiğimizde bana dönüp, elimdeki çantayı aldı.   " Tamam sen gidebilirsin, saat 3 te şirketin önünde ol!" Deyip içeri girdi ve ben ağzımı açmadan yüzüme kapıyı çarptı.  " Öküz ! Mala bak ya çantasını taşımak için beni  taa buraya kadar sürükledi resmen." diyerek saydıra saydıra asansöre geri döndüm. Ki kendimi o kadar kaptırmışım ki, saydırmaya devam edince içerideki adamı far etmedim bile.   " Haklısın tam kendini beğenmiş velet değil mi kızım." deyince amca ,ben daha fazla gaza gelip,   " Dimi ama tam öküz!!  Adama bak ya sırf çantasını taşıtmak için beni taaa 12. kata çıkardı. Birde yüzüme bakıp sen git demez mi! Ba! Ba! Bak! Kendini beğenmiş züppe!" diye sesimi yükselttim sonra ses tonumdan utanıp,   " Ya pardon amca ben biraz fazla fevriyimdir, bazen  böyle kendimi kaybediyorum. Bu arada benim adım Hilal !Hilal Keskinoğlu! , Çağdaş beyin yeni şoför ve koruması" deyip adama elimi uzattım. Amcada bana sevecen bir gülümseme karşılık verip " Memnun oldum kızım, bende İsmail Türkoğlu" " Türkoğlu????" Sadece bir benzerlik olmalı. " Şey Çağdaş Türkoğlu ile bir akrabalığınız olamaz herhalde değil mi!!" yok de ne olur olmasın!. " Çağdaş! He şu kendini beğenmiş öküzle mi?  Aslında ben o öküzün  babasıyım."  " BA BA BABASI!!!??" ben kekelerken asansörün kapısı açıldı ve amca yani Çağdaş efendinin babası gülerek asansörden inip gitti.   Bende gevşek olan ağzıma metiyeler düze düze arabaya ilerledim. Arabaya binince de  karnımdan gelen zil sesine kulak verip , bir cafeye gittim ve kahvaltı yaptım.       Aslında kıyak işti ,yani sabah gel ukala herifi işe bırak ,sonra akşama kadar serbest ,bende bu serbestlikten faydalanıp , şirketten çok uzaklaşmadan yakınlardaki alış veriş merkezine gittim.     Allah'tan da çok uzaklaşmamışım, çünkü Çağdaş efendi   3 saat sonra beni arayıp hemen gelmemi emretti. Alış veriş merkezinden hızla çıkıp şirkete gelince beni şirket önünde bekleyen Çağdaş bu sefer kapıyı açmamı beklemeden arabaya kendi  bindi. Ve bana yeni bir adres uzatıp oraya sürmemi emretti.       Verdiği adrese geldiğimde ise , buranın orta sınıf bir mahalle olduğunu gördüm,  arabadan inip "Beni burada bekle "deyip önünde durduğumuz apartmana girdi.  O binaya girince de bende arabayı müsait bir yere çekip beklemeye başladım. Fakat yaklaşık 15 dakika sonra  kapı açıldı ve çağdaş öküzü telaşla,   " Bas !bas! Bas! Hemen !!!"diye bağırdı ve ben daha ne olduğunu anlamadan" Niye?" derken silah sesi ile arka cam tuzla buz oldu birden, yere eğdiğim başımı kaldırıp "Lanet olsun !, Lanet olsun!" diyerek arabayı çalıştırıp gaza yüklendim ki lastikler duman çıkarmaya başladı.   " Ne ne oluyor, hem sen yani siz niye yarı çıplaksınız?" üzerindeki gömleğin düğmelerini kapatıp dağılan hafif uzun dalgalı saçlarını düzeltikten sonra, " Meğer kızın sevgilisi varmış!" deyince,   " Ne !! Siz yine ! inanmıyorum!, demek kızın sevgilisi varmış ,tabi bundan yine sizin haberiniz yoktu değil mi? "dedim sinirle. " Evet tabi ki yoktu!"   " Size tavsiye Çağdaş bey! bu çapkınlık işlerini bırakın bence ,yoksa bir gün birinin sevgilisi yada kocası tarafından geberip gideceksiniz. Tabi cenabet !cenabet!!, Tabi böyle giderse bende sizin yüzünüzden ne şehittir ne gazi Çağdaş beyin uçkuru yüzünden gitti Niyazi olacağım."   Sinirimi alamayıp devam ettim saydırmaya,   " Ya ölüp gitseniz bu cenabet halinizle ,cennet yüzü görmezsiniz haberiniz olsun , artık cehennemde zebaniler size hallenir."   Valla yüzsüz bu uşak birde üste çıkmaya çalışıyor. " Bana akıl verene bak! Senin de ağzında hep küfür ,erkek Fatma gibisin" demez mi?   " Evet doğru ,ama bu yüzden ben cehenneme gitmem en fazla başıma bir musibet gelir" deyip yan gözle  salağın yüzüne baktım. " Ki geldiği de belli!"   " Sen bana bakıp musibet mi diyorsun? Sensin o musibet! Korku filmi gibisin kızım sen! Cehennem!! cenabet!!  Müsibet!! Hayattan soğuttun beni şuan resmen." deyince, " Keşke soğusanız belki imana gelip tövbe edersiniz. Bende sevaba girmiş olurum." Çok konuşmada sür şu arabayı" Her ne kadar uyuz olsam da bu işe ihtiyacım vardı o yüzden kısık sesle tosurdaya tosurdaya villaya kadar arabayı sürdüm.   Arabadan inince bana içeri gelmemi söyledi. İçeri girince de sanki hiçbir şey olmamış gibi ,konsolun üzerinde duran bir   dosyayı alıp, " Bunu şirkete bırak sonra evine gidebilirsin. "dedi. Bende istem dışı saatime bakıp,   " Şey erken değil mi? Emin misiniz? bak sonra tekrar çağırmayın" dedim fakat öküzüm, tuhaf bakışlarla üzerime  doğru gelip burnuma kadar eğilirken,   " Erken mi ,madem öyle ben şimdi banyoya gireceğim, istersen sende gel!" deyince zorla yutkunup, ibneyi omuzlarından tutup hızla geriye doğru  ittim.   " Hop yavaş gel! Bas geri! Sen kime yürüyorsun be!! "deyip yumruğumu gösterdim. Fakat adi herif pis bir kahkaha atıp,   " Kime sana mı yürüyeceğim? Ben kadınlardan hoşlanıyorum kızım. Sen hiç aynaya bakıyor musun? Senden sevgili değil anca asker arkadaşı olur kızım." deyip kahkahaya devam edince , kafasına bir tane çaktım ,kafasını acı ile tutup,   " Hey !! Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye kükredi. Bende hafifçe  sırıtıp, " Sadece denemek istedim." Dedim.   " Ne ?Neyi?" diye bağırıp hala başını ovalıyordu ibnetor. Oh olsun.   " Bir kitapta okumuştum neydi adı ha ÇATLAK ASİSTAN! Orda kız karakter ,eskiden televizyonlara yumruğu koydun mu düzeliyordu ,keşke insanlarda da işe yarasa yazmıştı."   " Eeee!!! Yani!!"   " Yarıyormuş bakın o açılan koca ağız nasılda kapandı. Neyse ben gideyim artık ,sizde banyonuzu yapın, gerçi o cenabet deriye gusül işlemez ama" deyip hızla kapıya yöneldim, tabi son cümle biraz kısık volumde oldu,  fakat o arkamdan.   " ,Son dediğini duydum, Erkek Fatma. Yarın erken gel ! Acil işlerim var "diye bağırdı buda demek oluyor ki kovulmamıştım.     Önce şirkete uğrayıp dosyayı bıraktım sonra eve geldim ,yemek yiyip TV izledikten sonra çok yorucu bir iş olmamasına rağmen, uykum geldiğin için erkenden yatağa girdim.      Girer girmez de yorgun olmamama ramen yine erkenden uyuya kaldım. Fakat uykuya dalmamla yine aynı rüyayı daha doğrusu aynı kabusu görmeye başladım. Yine koca karanlık bir alandaydım ve yine aynı boğuk çıkan kadın sesi beni çağırıp durdu. Sanki benden yardım ister gibiydi. Fakat rüyam bu sefer de  telefonumun çalmasıyla bozuldu. Zorlukla uyanıp arayana baktığım da arayanın cenabet Çağdaş olduğunu gördüm..   " Efendim!!!"   " Çabuk buraya gel sana ihtiyacım var." deyip teli yüzüme kapattı.   Elimde telefon öylece kala kalırken ‘ yoksa yine başı dertte mi çapkın öküzün’  diyerek hızla kendimi toplayıp yataktan fırladım.      
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD