2. HOŞÇAKAL KALBİM

1833 Words
Sabah uyandığımda başımdaki ağrıyla gözlerimi dahi açamamıştım. Gece arkadaşlarla eğlenirken birkaç kadehten fazla içmediğime emindim sarhoş olmama imkan yoktu ama bir yerden sonrasını hatırlamıyordum. Israrla çalan telefonumu bulmak için gözlerimi açmak zorunda kaldım. Etrafı ararken yerdeki pantolonumu elime alıp cebinden telefonumu çıkardım. Ekrana bir bakış atıp telefonu açtım. “Babacığım!” dedim ses tonumu baş ağrımdan uzak tutarak. “Akıllı kızım aldın mı biletini?” “Aldım babacığım iki gün sonra uçağım kalkıyor.” “Bekliyorum.” Bütün konuşma bu kadardı telefonu kapatmıştı. Hayattaki tek babamdı, kan bağım olmasa da onun dışında kimseyi babam olarak kabul etmezdim. Öz babamda buna dahildi. O sefil hayatımdan çekip çıkaran, en iyi eğitimleri almamı sağlayan aslan yürekli babam. Korkulan biri olsa da benim için dünyanın en iyi adamıydı. Eski dönemlerde yaşamış olsaydı kesinlikle omuzlarında ceketi, elinde tesbihi mahallenin ortasında nara atan, acizi güçsüzü kollayan kabadayı derdiniz. Adı bir kez mafya babasına çıkmıştı ama bence yaptığı işler çok o yönde değildi. Büyük bir güvenlik şirketi vardı. Birçok önemli insanları koruyan kişiler babamın bu şirketinde yetişirdi. Biraz yeraltı dünyasının işlerine de el atıyor önemli teslimatları koruyordu ama bu tamamen gizliydi şirketin kayıtlı bilgilerinde bulamazdınız ya da minik dokunuşlarla bazı tarihi eserler ortadan kaybolup farklı yerlerde belirebiliyordu. Ah az kalsın kumarhaneleri söylemeyi unutacaktım. Kimseye zarar vermiyordu onlar gelip para harcayıp kendilerini borca sokup zarar görmek için ellerinden geleni yapıyordu. Benim gözümde babam tamamen masum bir adamdı! Bu hayatta ölümüne değer verdiği kızı olarak bir ben vardım bir de oğulları. Bu yaşına kadar kimseyle evlenmemişti oğulları da çapkınlık yıllarında saçtığı spermlerinin filizlenmiş tohumlarıydı. Beş çocuk dört kadın! Tam bir felaket! Oğullarına sırt dönmemişti ama annelerinden de ayıramamıştı. Hepsini aynı evin içinde yaşatsa bu defa kadınlar arasında dünya savaşı çıkacağını bildiğinden yapabileceği en iyi şeyi yapıp kendine ait mahalle gibi bir site yaptırmış her oğlunu annesiyle bir eve yerleştirmişti. Kardeşlerin hepsi aynı yaştaydı ve benden bir yaş büyüklerdi. Aralarında sadece ay farkı vardı. Bir tek en küçükleri olan Atlas aileye sonradan dahil olan bir kardeşti ve annesizdi, doğumda ölmüştü. Diğer kardeşlerden ay olarak en küçük olan Volkan'ın annesi Kibar teyze vicdanı el vermemiş Atlas’ı alıp yanında büyütmüştü. Genel olarak dört anne birbiriyle asla anlaşamıyordu. Bir araya her geldiklerinde kendi oğulları için kavgaya tutuşuyorlardı. Kardeşler de aynıydı birbirlerine düşman gibi büyümüşlerdi sadece Volkan ile Atlas birbirine karşı o kardeş sevgisini hissediyordu. Son beş yıldır yurtdışındaydım ve müstakbel kocalarımdan uzak bir hayat sürüyordum. Babam yanındayken de onlarla çok bir araya gelmemi istemezdi. Benim kendi deyimiyle tam olarak olgunlaşmadan aklımı karıştırmalarından korkuyordu. Ben daha küçük bir çocukken babama söz vermiştim ve sözümü tutacaktım. Onun tahtına en uygun oğul hangisiyse onu seçip evlenecektim. Başımdaki ağrıyla inleyerek yattığım yataktan kalktım. Nerede olduğuma dair en ufak bir fikrim yoktu. Gece film tam olarak nerede kopmuştu onu da bilmiyordum. Çıplak olduğumu da görmezden gelecektim. Yerdeki kıyafetlerimi toplayıp giyinirken odanın kapısı açıldı. Gireni tanıyordum; Daniel. “Senin evinde miyim?” diye sordum onun dilinde konuşarak. Gece partiyi o vermişti ama salonu dışında bir odaya girmemiştim. “Evet.” dediğinde yüzünde bir gülümseme vardı. “Gece ne oldu? Sarhoş olmadığıma eminim.” “Güzeldi.” diyerek karşımda durdu. Belimden tuttuğunda çekerek kendi bedenine dayadı. “Sarhoş ve tatlı bir kuştun. Biraz eğlendik anlarsın ya?” dedikten sonra göz kırptı. Bunu yapmış olamazdım? Sarhoş olacak kadar içmediğime emindim! Babamı hayalkırıklığına uğratamazdım! “Bu saçmalık.” dedikten sonra kalan eşyalarımı odanın içinden toplayıp kaçarcasına odadan çıktım. Arabama bindiğimde arkama bile bakmadan gaza bastım. Kendi evime gelene kadar sadece bir eczane önünde durup ne olur ne olmaz diye ilaç aldım. Cidden onunla beraber olmuş olamazdım! Tek bir an bile yoktu, hatırlamıyordum. Eve geldiğimde duşa girip rahatlamaya çalıştım. Başımdaki ağrı için bir de ağrı kesici içmem gerekmişti. Berbat bir haldeydim. Üzerimde bornozumla yatağa yattığım an uykuyla buluştum. ~~~~ Dünün sebebini hatırlamadığım yorgunluğunu atana kadar bütün gün ve gece uyumuştum. Yarın uçağım vardı Türkiye'ye dönecektim. Eşyalarımı toplarken telefonuma gelen mesaj sesiyle işime ara verdim. Mesajı Daniel atmıştı açtığımda sadece bir video vardı. Videoyu oynattım. Gördüğümle düşmemek için yatağa oturdum. Ellerim titriyordu, gözlerim kararmıştı ama videodaki her şeyi görüyordum. Yatakta yatan bendim, çıplaktım ve üzerimdeki Daniel’dı. Şerefsiz kesin içtiğim içkiye bir şey karıştırmıştı sonra da kendimde değilken benimle beraber olup o anları videoya çekmişti. Öfkeyle tuşlara bastım. ‘Ne istiyorsun?’ Bunu bana izleyeyim diye atmış olmazdı. Doğrudan aramıştı. Çağrıyı cevapladığımda, “Uzatma söyle!” dedim. “İstediğim parayı vermezsen görüntüleri internette yayarım.” Öldürsem ülkeden çıkana kadar anlaşılır mıydı? “Ne kadar istiyorsun?” diye sordum sakin kalmaya çalışarak. İstediği miktar çok fazlaydı. O parayı tek defada bankadan çekecek olsaydım babam hesabını sorardı. “O parayı nereden bulayım şerefsiz?” diye bağırdım. “Zengin olan sensin ben değilim.” Derin bir iç çektim. “İmkansız.” Bir süre düşündüm. “Arabama karşılık görüntüleri istiyorum. Sende tek bir kopyası bile kalmayacak.” “Kabul.” dedi hevesli sesiyle. Arabamı satsa istediği paraya yakın bir para elde ederdi. Buluşma yerini ayarladığımızda üzerimi değişip evden çıktım. Arabamla gitmiştim geriye taksiyle dönecektim. Daniel karşıma geldiğinde ilk yaptığım şey yüzüne yumruk atmak oldu. Bu yaptığıma sinirlenmek yerine sadece güldü. “Sert kadınsın.” “Sen de piçsin.” dedim. “Görüntüleri sildiğine emin olacağım.” Tek korkum babamı hayalkırıklığına uğratmaktı yoksa o görüntülerin internette dolaşması umrumda olmazdı. Oğullarından biriyle evlendirmek istediği kızının porno gibi görüntüleri internette dolaşırsa bu tam bir yıkım olurdu. Telefonunu çıkardığında görüntüyü sile bastı. Onay penceresi açıldığında, “Önce ödeme.” dedi. Arabanın anahtarını gösterdim. “Aynı anda.” Cebinden bir kağıt çıkardı. “Bunu imzalayacaksın.” Kağıdı elinden alıp baktım. Arabayı üzerine alabileceği bir evraktı. Ben bu şerefsiz ile çok güzel uğraşırdım da dua etsin yarın uçağım vardı eve dönmem gerekiyordu. Babam gel demişken gelemem diyemezdim. Kağıdı imzalarken “Sil.” dedim. Videoyu sildi. “Başka kayıt var mı?” “Hayır yok.” dediğinde yüzüne bir bakış atıp kağıdı göğsüne yapıştırdım. “Eğer yalan söylüyorsan ve bir gün bir yanlışın olursa inan bana seni pişman ederim.” “Sildim başka kayıt yok ama gece benim tarafımdan bayağı eğlenceliydi.” Dayanamamış bir yumruk daha atmıştım. “Bir daha sakın karşıma çıkma.” Arkamı dönüp olduğum yeri terk ettim. Piç kurusu kim bilir kaç kişiye aynı şeyi yapmıştı! Taksiden ödemeyi yapıp indim. Eve geri girdiğimde eşyalarımın kalanlarını topladım. Bu lanet ülkeden bir an önce gitmek istiyordum. Hayattaki en büyük korkum babamın istediği gibi bir evlat olamamaktı. Onu üzeceğime kendimi öldürürdüm daha iyiydi. Kalan bir günü stres içinde geçirmiştim. Sanki Daniel her an mesaj atacak yeni bir görüntü gönderecekti. Neyseki olmamıştı da rahatça uçağa binmiştim. Uçağa binice de yurtdışında kullandığım hattı kırdım. Buradaki hiç kimseyle tekrar iletişim kurmak istemiyordum. Havaalanından çıktığımda Mücahit ağabeyim karşılamıştı. Kollarımı açıp kocaman sarıldım. “Hoşgeldin deli kız.” dedi sarılmama karşılık vererek. “Siz de hiç ortada buluşamıyorsunuz. Babam akıllı kız diyor sen deli kız. Akıllı mıyım yoksa deli miyim?” Kendi söylediklerime gülmüştüm. “Akıllısın ama aynı zamanda delisin. Hadi gidelim baban evde bekliyor.” Arabaya bindiğimde yola çıktık. Özlemiştim bu şehri. “Ağabey bak kocaman göl.” dedim bilerek. “Dünyanın en büyük gölü.” diyen Mücahit ağabey de benim gibi gülüyordu. “Biraz daha büyüsün deniz olacak.” “Birkaç şişe su bağışlarım.” Dışarıdaki şehri izlemeye devam ederken sonunda Ezer sitesine ulaştık. Yanından geçtiğim evlere baktım. Biri Cihan’a aitti yanındaki Ferhat’a onun hemen yanındaki Rasim’in idi sonra da Volkan’ın evi ve Atlas’ın evi vardı. Gerçi Atlas, Volkan ile kaldığından evini çalışanlar kullanıyor denilebilirdi. Müstakbel kocalarımın evi yan yana diziliydi babamın evi ise bu beş evin hemen karşı tarafında kalıyordu. Bana ayrı ev verilmemişti çünkü babamın evinde kalarak büyümüştüm. Müstakbel kocalarım annelerinin oğullarıydı ben ise babamın kızıydım. Araba durduğunda eve koşarak girdim. “Nerede benim kabadayım?” dediğimde salona yöneldim. Babam oturduğu yerden kalkıyordu. Koşarak gidip boynuna sarıldım. “Evine hoş geldin akıllı kızım.” “Hoş buldum ama senin bu adamın bana deli kız diyor kulaklarını çek.” Babam gülerek cevap verdi. “Mücahit diyorsa vardır bir bildiği.” “Tabi patron birkaç şişe suyu bizim şehrin büyük gölüne döküp deniz yapacakmış.” diyen Mücahit ağabey içeri girdi. “Kızım isterse yapar.” Babamın bazen bana olan güveni gözümü korkutuyordu. “Güzelce dinlen akşam yemeğinde bütün aile bir arada olacağız.” “Tamam.” dedim babama. Odama çıktığımda güzelce duş aldım. Giyinme odasına girdiğimde yeni kıyafetler karşılamıştı. Babam her zamanki gibi her detayı düşünmüştü. Aile yemeği demişti yani müstakbel kocalarım da gelecekti. Nasıl bir kombin yapmalıydım? Hanım hanımcık mı yoksa yırtıcı bir kuş mu olmalıydım? Beş yıldır birbirimizi görmemiştik. İlk günden iddialı olmamak için tatlış bir elbise seçtim. Biraz güçsüz bilmelerinde sakınca yoktu. Elbise de nasıl şekerdi ama beyaz üzerine pembe çiçekli. Tam köylü kızı Turna içindi, şehirli Turna’ya hiç yakışmamıştı. Ben duş alıp hazırlanana kadar akşamda olmuştu. Yemek odasına girdiğimde içerideki uğultu bir anda sonlandı. Sanırım beni görmeyi hiçbiri beklemiyordu. Babamın yanındaki yerime geçip oturdum. Kardeşler ve kumalar! Gerçi hiçbiri babamla evlenmemişti. Gençlik zamanında yaşadıkları tek gecelik ilişkilerden hamile kalmışlardı sonra da hayal bile edemeyecekleri zengin bir hayat yaşamaya başlamışlardı. Babam bir daha onlarla beraber olmamıştı gençliğinde fazla çapkındı her gecesi farklı kadınla geçmişti. Oğullarının anneleri içinde başkasıyla beraber olmama kuralı vardı yoksa babamın gazabından kurtulamazlardı ama babamdan gizli yedikleri naneler olduğuna emindim özellikle de Cihan’ın annesi Caneda teyzenin. Yemekler yenirken hepimiz sessizdik. Benim varlığım herkesi büyük bir suskunluğa sürüklemişti. Arada koca adaylarıma kaçamak bakışlar atıp büründükleri karakterleri anlamaya çalışıyordum sonuçta beş yıl büyük bir zaman dilimiydi. Yemeklerimiz bittiğinde tatlılar servis edildi. Boğazımı yumuşatmak için suyumdan bir yudum içtim. “Lafı uzatmadan açık konuşacağım.” dedi babam sessizliği bozarak. “Artık yerime kimin geçeceğini seçme zamanı geldi. Hiçbirinizi beş parasız ortada bırakmam hepiniz oğullarımsınız ama koltuğumu sadece birinize bırakacağım hanginiz olacağını da Turna seçecek. Onun seçimine güveniyorum, kim layık derse benim için de o layıktır. İlk gün söylediğim sözün hâlâ arkasındayım Turna’nın seçtiği kişi aynı zamanda onunla evlenmek ve iyi bir koca olmak zorunda. Kızımı üzenin gözünün yaşına bakmam, oğlum demem verdiğim her rahatlığı elinden alır bu şehirden sürgün ederim.” “Buna bende dahil miyim?” diye sordu Atlas. “Karışma büyüklerin işine bacaksız.” dedim fısıltıyla ama herkes duymuştu. “Niye ben oğul değil miyim? Belki babamın işlerini en iyi ben yöneteceğim.” “Bunun için dünyaya daha erken gelecektin.” dedi babam araya girerek. “Turna senden kaç yaş büyük ona diyeceğin tek kelime abla olacak.” “Yaşla oluyorsa en büyükleri benim böyle saçma bir seçime dahil olmak yerine hakkım olanı ver bitsin.” diyen Cihan ile Ferhat’ın sesi yükseldi. “Benden iki ay büyüksün diye sen mi hak etmiş oluyorsun?” “Birkaç ay sonra doğdum diye hakkımı kimseye yedirmem.” Rasim, kardeşlerine öfkeyle bakıp tatlısından büyük bir dilimi ağzına attı. “Gecenin absürtlüğü bittiyse gideceğim.” Volkan ayağa kalkarken babamın gür sesi yükseldi. “Otur yerine.” Kalktığı yere usluca geri oturdu. Babam gibi birine karşı gelmek cesaretten fazlasını isterdi. “Yarından sonra Turna kendi istediği sırayla hepinizin evinde bir ay geçirecek ve bu dört ayın sonunda kimi seçtiğini söyleyecek sonrasında da düğünü yapacağız.” Pekala bu benim içinde sürpriz olmuştu ama karşı çıkmayacaktım. Bu konuda babama verdiğim sözün sonuna kadar arkasındaydım. Merhaba zorlu dört ay! Merhaba tehlikeli seçimler! Hoşçakal kalbim hoş geldin mantığım!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD