10. AÇIK İLİŞKİ

1782 Words
Duşa girdiğimde uzun süre soğuk suyla yıkandım ama kendime gelemedim. Volkan ayrı Cihan ayrı geçmişti üzerimden. Banyodan çıkıp üzerimi giyip yatağa yattım ama uyku tutmadı. Üst üste yaktığım sigaralarla başımda bir de Nazlıkanat söylenmeye başlamıştı. Sabahın dördünde valizimi alıp Ferhat’ın evine doğru yola koyuldum. Sıkıntıdan ne yapacağımı şaşırmıştım. Evin bahçesinin iç tarafında bir kurye motosikleti vardı. Bu saatte eve yemek mi sipariş vermişlerdi? Kapıyı çalmadan içeri girdim. Evin içi diğer ev ile aynıydı. Salon boştu, karanlıktı. Valizimi bırakıp üst katın merdivenlerini tırmandım. Bir odadan sesler geliyordu. Duyduğum sesler pek hoşuma gitmemişti. Odaya yaklaştım. Ses Açelya teyzenin sesi miydi? Ne olacaksa olsun deyip kapıyı çalmadan 'dan' diye açtım. “Ohaa!” diye resmen bir kelimeyle binlerce küfür edecek şekilde konuştum. Bildiğin altmış dokuz olmuşlardı. Korkusu da yoktu. Babam görecek olsa canını alırdı. “Turna!” diyen Açelya teyze toparlanmaya çalışıyordu ama imkansızdı. Adamla birbirlerine öyle bir geçmişlerdi ki ayrılmaları zordu. Adam da basılmanın verdiği panikle uzaklaşayım derken yataktan aşağı düştü. Düştüğü yerden kalkana kadar sikine ayağımdaki ayakkabının topuyla basınca çığlığı yükseldi. “Seni bir daha bu kadınla görürsem gebertirim. Siktir git.” Ayağımı geri çekince eline aldığı kıyafetlerle kaçıp gitti. Bir de adamı babamın evine almak için kurye kılığına sokmuştu ya da kuryeyi yatağa atmıştı. Açelya teyze üzerine kıyafetlerini geçirirken, “Yanlış anladın!” diye konuşuyordu. “Neyi yanlış anlayacağım gördüğüm ortada, olan ortada!” Konuşmam bağırma şeklindeydi ama çok öfkeliydim. Babamın parasıyla günlerini gün edip başka erkeklerle yatamazlardı babama yapılan ihaneti görmezden gelemezdim. “Babam size başka erkek olmayacak olacaksa da çekip gidersiniz dedi mi? Dedi! Bunun başka açıklaması yok. Bu yaptığın ihanet!” “Konuşana bak dört kardeşin tek tek yatağını gezerken iyiydi ama değil mi?” Sözüyle saçını tuttuğum gibi duvara çarptım. “Benim namusum senin gibi namussuza mı kaldı?” Kan akan burnuyla gözleri kocaman açılmıştı. Benim gibi zayıf bir kızdan böylesine sert hamle beklemiyordu. “Bir kez daha seni bir erkekle görürsem acımam babama söylerim ayağını denk al.” İki parmağımı gözüme götürüp ona yönelttim. “Gözüm üzerinde, nefesim ensende ne de olsa bir ay bu evdeyim her şeyin kokusunu alırım ona göre.” Arkamı dönüp odadan çıkarken kapıyı sertçe çarparak kapattım. Geceden beridir her şey üstüme üstüme geliyordu. Önce Volkan sonra Cihan şimdi de Açelya teyze… Annesi bu haldeyken Ferhat neredeydi? Odasında her şeyden bihaber uyuyor muydu? Rasim’in odası olan taraftaki odayı dikkatlice açıp içeri girdim. Karanlıktı. “Sence içeride biri var mı?” dedim omzumdaki robot kuşa. “Hayır yok.” dedi net bir şekilde. Işığı yaktığımda oda aydınlandı. Odaya oda demeye de bin şahit lazımdı. Diskoya gelmiştim sanki! Ortada yuvarlak bir yatak vardı, yatağın hemen üzerindeki tavan aynayla kaplıydı, duvarlarda aynı şekilde aynayla donatılmıştı. Işığı yaktığım anahtarın yanında bir anahtar daha vardı ona bastığımda duvardaki aynaların kenarları renkli led ışıklarla aydınlandı. “Vay piç!” dedim şaşkınlıkla. “Anne belli, baba belli ikisinin toplamı olmuş bu.” Nazlıkanat omzumda hareket etti. “Bu oda çok terbiyesiz hisler ortaya çıkarıyor.” “Adam o hisleri yaşamak için özel oda yapmış.” Rasim gibi efendi birinden sonra Ferhat gibi çapkın biriyle bir ay nasıl yaşayacaktım? Ben bitmiştim! Babama söylesem Açelya teyzeyi yaptığı için gebertirdi ama oğluna dokunmazdı. Evlendiğinizde yapmaz der geçerdi. Merakıma yenik düşüp giyinme odasına girdim. Kıyafetleri fazla spordu ama havalı görünüyordu. Çekmeceleri açtım kullandığı küpeler vardı. Yatak odasına geri çıkıp yatağın başucundaki komodinleri karıştırmaya başladım. Elime geçen üzeri kırmızı peluş kaplamalı kelepçeyi görünce gözlerimi devirdim. “Pis sapık!” diye söylene söylene odadan çıkıp diğer evde kaldığım odayla aynı konumda olan odaya girdim. Neyseki bu evde de bu odayı boş bırakmışlardı. Nevresimleri deterjan kokan yatağa kendimi bıraktım. Gün doğmuştu ama uykusuz geçirdiğim geceden dolayı ben tükenmiştim. ‘Sevgili evren lütfen böyle bir adam babamın işleri için en uygun kişi olmasın. Öyle bir odada, öyle bir odayı kullanan adamla evlenip aynı yatağa giremem. Bana acı. Sevgilerle Turna.’ Ne kadar uyudum bilmiyorum. Bedenime sarılı kolların sıcaklığıyla uyanmıştım. Uyku sersemi ne olduğunu anlayamadan uyumaya devam ettim. Muhtemelen bu şekilde iki saat daha uyumuşumdur. Üzerimdeki ağırlık artarken gözlerim tamamen açıldı. Uykumu almıştım, zihnim netti. Bacaklarımın üzerine atılmış bacağın kıllarını hissediyordum. ”Höst ulan ne oluyor!” diyerek üzerimdeki bacağı tekmeleyerek ittim. Belime sarılı kolu da aynı şekilde çözüp attım. Yatakta doğrulup baktığımda Ferhat’ı gördüm. Hâlâ uyuyordu! Leş gibi de içki kokuyordu. İçmemiş sanki yıkanmıştı. Kızmak için uyandırmaya çalışsam bu sarhoşlukla hayatta uyanmazdı! En iyisi ayılınca icabına bakmaktı. Nazlıkanat omzumda odadan çıkıp alt kata indim. Bütün gün uyumuştum! Mutfak tarafına geçtiğimde çalışanları içerideydi. “Merhaba!” dedim. Lokmabot’tan sonra gerçek biri tuhaf gelmişti. “Merhaba Turna Hanım.” dedi. “Yemek mi isterseniz yoksa hafif kahvaltılık yiyecekler mi?” “Hafif bir şeyler olsun bir de sert bir kahve.” Esneyerek arkamı dönüp salondaki L koltuğun olduğu yere adımladım. Ayaklarımı uzatıp oturduğumda televizyonu açıp internet üzerinden aksiyon filmi bulup oynattım. “Bunlar çok acımasızca.” Nazlıkanat karnımın üzerine kurulmuş filmde birbirlerini öldürenlere bakıyordu. “Evet öyle.” Demirden sırtını okşadım. Çalışan geldiğinde, “Bana ver masayla uğraşma.” diyerek tepsiyi aldım. Bakışları robot kuşumun üzerindeydi. “Robot.” dedim merakını gidererek. “Aa!” diye bir tepki geldi. “Oyuncak olduğunu düşünmüştüm. Hani şu sese tepki verip konuşan oyuncak bebekler olur ya öyle.” Gülmeme engel olamadım. “Sayılır ama bu akıllı olanlardan. İsmin neydi?” “Serpil, Efendim.” “Memnun oldum. Kesin bir yerden duymuşsundur bir ay burada kalacağım ve bugüne kadar göz yumduğun o şeylere tekrar göz yumarsan hesabını ben sorarım ona göre.” Cevap vermeden mutfağa kaçtı. Açelya Hanım’ın yediği haltları bilip susuyordu tabi! Tepsideki yiyecekleri yerken filmi izlemeye devam ettim. Bütün gün uyuyunca geceye uyku kalmamıştı ne yapacaktım bilmiyordum. Film bittiğinde salondaki orta sehpanın üzerinde duran oyun kartlarını alıp tek başıma uğraşmaya başladım. Vakit geçirmeye çalışırken Açelya teyze gelip tam karşıma oturdu. “Sabahki tatsızlığı unutalım olur mu?” dedi doğrudan. Kafasını duvara vurduğum için hem burnunda hem alnında morluklar oluşmuştu. Keskin bakışlarım yüzüne çevrildi. “Ne yaptığın beni ilgilendirmez. Yolda yanından geçtiğim bir kadın ol aynı anda istersen on adamla seviş umrumda olmaz ama sen babamın sana verdiği hayatın içinde yaşıyorsan babamın kurallarına da uymak zorundasın. İhanet edersen hesabını sorarım.” “Oğulları bile senin kadar Talat’a düşkün değiller.” Cevap vermedim. Babam karanlık işlerle uğraşıyor olabilirdi, elleri kana bulanmış olabilirdi ama benim için dünyanın en iyi insanıydı. Talat babam olmasaydı ben de annem gibi öz babamın elinde ölüp giderdim. Ona olan sevgimi, bağlılığımı anlamalarını beklemiyordum. Birçok kişi miras için bu evliliğe razı geldiğimi düşünüyordu ama değildi. Miras onların olabilirdi ben babam için yapıyordum. Onun için canımı verirdim sevmediğim bir adamla evlilik yapmak parmağımı kesmek kadar rahatsız ederdi daha fazla değil. “Serpil en sertinden bir kahve yap başım çatlıyor.” diyen sesle Ferhat arkadan koltuğun üzerinden zıplayıp yanıma oturdu. Oturduğu anda da kolu omzuma sarıldı ama ne sarılmak ahtapot gibi dolanmıştı. “Hop dedik!” diyerek elini geri ittim. “Uzak dur yoksa kopartacağım bir yerlerini.” “Bir aylığına benimle değil misin?” “Bir aylığına seninle değilim sadece evinde misafirim. Bana dokunursan cezasını çekersin.” “Dokunmak yasak!” diyen Nazlıkanat dizimden uçup omzuma kondu. “Sen garip bir şeysin.” dedi Ferhat kuşa doğru. “Ben garip bir şey değilim. Turna’nın arkadaşı Nazlıkanat’ım.” Ferhat'ın attığı kahkaha ile kulağım ağrıdı. “Rasim’in evinden geldiğin nasıl belli ama!” Tamam anlaşılan kardeşlerde nefret etmelerine rağmen birbirlerinin işlerini biliyordu bir tek ben babam istediği için her şeyden bihaber kalmıştım. Serpil kahvesini getirdiğinde sıcaklığına aldırış etmeden büyük bir yudum içti. “Ee yanına yaklaşamıyorsam nasıl olacak, neye göre seçim yapacaksın?” “Ben iyi sevişeni seçmiyorum babamın yerine en iyi patron olabilecek kişiyi seçiyorum.” “Üçü de işe yaramaz. Oğlum dururken onlar bir yoğurda cacık olamazlar.” Açelya teyze oğlundan emin konuşmuştu ama ben pek emin değildim. İlk izlenimlerim oldukça kötüydü. “Cacık olmadan da salatalık yenir ama sarımsağı tek başına yiyen pek çıkmaz.” Lafım yerine ulaşmış olmalıydı ki cevap vermek yerine huzursuzca kıpırdandılar. Ferhat en sonunda mutfağa doğru bağırdı. “Serpil bize bir mantar pişirde yiyelim. Yemek konuşulduğuna göre acıkmış olmalıyız.” Elimin tersiyle ağzının ortasına vurdum. “Sen böyle konuşmaya devam et bir ay sonra ne olur beni seç diye önümde diz çökersin.” Talat Bey’in küçük mahallesinde ne gizli kalmıştı ki bu gizli kalsın! Başını kedi gibi omzuma sürttü. “Ne olur beni seç.” Omzumu hareket ettirip başını ittim. “Fazla rahatsın!” “Gergin birini istiyorsan Cihan’a ya da Volkan’a git. İkisi de yürüyen mayın gibi zamansız patlıyorlar ama kafam rahat olsun hayatım uzasın istiyorsan benim yanımda kal.” “Zamanı gelince onları da ziyaret edeceğim.” Mecbur edecektim. İkisi de çok zorlayacaktı ama kaçışım yoktu. Bakışlarım yüzüne çevrildiğinde dudaklarıma sahte bir gülümseme oturttum. “O antika odana ben buradayken birini almayı aklından geçirirsen beyninle mantarlı sote yaparım sonra da sana yediririm.” Kolunu yine omzuma sardı. “Seninle olmayacaksak açık ilişki yürütelim. Ben senin yatağına aldıklarına karışmayayım sen de benim.” Kolunu omzumdan geri ittim. “Ben yatağıma kimseyi almıyorum ben varken sen de birini almayacaksın!” Sözlerim netti, tartışmaya açık değildi. ~~~~ “Bir daha o kıza yaklaştığını görmeyeceğim!” Volkan’ın sert sesi, keskin yüz hatlarıyla birleşince karşısındaki insanı kaçıracak kadar korkutucu bir hale bürünüyordu. “Sen nasıl ağabeyim isen o da aynı şekilde ablam!” Atlas, ağabeyinin gözlerine bakmak istedi ama cesaret edemedi. “Babam önünü açsa miras için peşinden ayrılmazsın böyle mi ablan oluyor?” Volkan, kardeşinin yakasını tutup kendine çekti. “Gece vakti çıplak halde havuz sefası yaptığın kadın mı ablan? Bir ay önce babama evlilik için dahil olmak istediğini söylüyordun! Ablam dediğin kadınla mı evlenecektin?” Atlas bu defa cesaret edip ağabeyinin gözlerine baktı. “Bu durum onunla aramızda güldüğümüz espriden başka bir şey değil. Ablam desem de aynı zamanda annem gibi. Kibar anne büyürken senden ayrı tutmadı bunu görmezden gelemem ama Turna abladan aldığım anne sıcaklığının yeri ayrı. O benim annesiz oluşumu anladı, kendi sevgisiyle eksik yanımı doldurdu. O aklındaki iğrenç düşünceleri sil. Sen ağabeyim olabilirsin ama annen yanındayken ne hissettiğimi anlayamazsın. Dört ağabeyim var dört ağabeyimin de yanında birer annesi var. Ben ise sığıntı gibi evinde senin anneni paylaşıyorum ama Turna abla da benim gibi yalnızdı, annesizdi. Biz bu eksikliğimizi paylaşarak büyüdük.” Atlas’ın bağırması bir yerden sonra ağlamaya geçmişti. Volkan tuttuğu yakayı bırakıp kardeşine sarıldı. “Sen anneni her hatırladığında çocuk gibi ağlamaya devam mı edeceksin?” “Çocuğum zaten!” diyen Atlas sıkılan omzuyla çığlık attı. “On sekiz oldum bana karışamazsın diyordun ama ne oldu da şimdi çocuk oldun? Atlas, seni tekrar uyarmayacağım doğrudan dayağımı yersin. Turna senin büyüdüğün Turna değil bir daha görüşmeyeceksin bitti, nokta.” “Bu eve de gelecek ama o zaman nasıl engel olacaksın?” diye sordu Atlas. “O kız bu eve adımını bile atamaz. Babamın mirası için kim olduğu belli olmayan biriyle evlenecek değilim.” Volkan’ın bakışları güneşi batırmıştı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD