Bıçak

1317 Words
Kısım 1  Bölüm 3/1     Bıçak     Karaca’nın aniden, "Dur." diye seslenmesiyle Tamer'in adımları yarıda kesildi. Aralarında yalnızca iki adımlık bir mesafe kalmıştı. Kız hala inşaatın ucunda duruyordu. Tamer mecburen olduğu yerde durup, bakışlarını ona çevirdi.    Kendisini tutamadan, '' Yine ne var?'' diye gürledi. Gözleri kıza duyduğu nefreti de öfkeyi de gizlemiyordu.    " İpleri kesmem için bana bir bıçak ver. " Dediğinde bu beklenmedik talep nedense Tamer'i hiç şaşırtmadı.    Genç adam bu gece umduğundan çok daha farklı bir manzara ile karşılaşmıştı. Umduğu, bulmayı beklediği kesinlikle bu değildi. Adam yalnızca kızı kaçırmayı, onu öylece alıp götürmeyi planlamıştı; kızın böyle davranacağı aklının ucundan geçmemişti.   '' Şansını zorluyorsun.'' Dedi Tamer tehditkâr bir tavırla. Karaca gerçekten de zorluyordu şansını, öyle ki biraz daha sabrını zorlarsa bizzat Tamer'in onu inşattan atacağından habersizdi. Buna rağmen çenesini asi bir havayla yukarı kaldırarak,   '' Ellerimi bağlayan sendin! Beni kaçıran da sensin! Ne yapmamı bekliyorsun?!'' Karaca inatla gözlerine bakıyordu.    Kızı çatıdan indirmesi gerektiğinin bilincinde olan Tamer sinirini ustalıkla bastırdı ve kısa bir süre ne yapması gerektiğini düşündü. İpi kestikten sonra bıçağı geri vermeyeceğini biliyordu, bundan emindi. Kız yanında olduğu sürece Tamer’in ona iki kat dikkat etmesi gerekecekti. Her ne kadar kendine güveniyor olsa da bir psikopatın eline bıçak verip onunla aynı arabada seyahat etmek dünyanın en parlak fikri sayılmazdı.   Düşünmekle geçen birkaç kısa saniyenin ardından başını salladı ve kızın bekleyiş içindeki gözlerine bakarak, "Tamam." diye cevap verdi. " Arabaya inmemiz gerekiyor. Yanımda değil."   Kızın onaylayıp onaylamamasını beklemeden ona arkasını döndü. İçten içe bir manyaklık yapıp da arkasından saldırmasını bekliyordu. Merdivenleri hızla inip geriye doğru bir bakış attığında, kızın merdivenin başında durakladığını, inmekten çekindiğini fark etti. Bakışları onun kanayan, çıplak ayaklarına kaydığında Karaca daha fazla beklemeksizin merdivenlerden inmeye başladı.    Saniyeler önce gözünü kırpmadan kendisini inşaattan atacakken şimdi merdivenlerden inmeye çekinmesi adamı neredeyse güldürecekti. Ancak Tamer'in ruh halinin gülmekle alakası bile yoktu.   Bu düşünceye kaşlarını çatarak diğer merdivenleri indi. Artık kızın arkasından gelip gelmediğine bakmıyordu. En kötü ihtimalle eğer kız merdivenlerden yuvarlanırsa, Tamer öndeydi ve onu her hâlükârda yakalardı. Merdivenlerden düşmesi zerre kadar umurunda olmasa da, düşüp boynunu kırması o an için pek işine gelmezdi.   Birkaç sokak lambası yanıyor olmasına rağmen sokak karanlık ve ıssızdı. Buna rağmen adam sokağın iki yakasındaki karanlık evlere tek tek bakarak birisinin izleyip izlemediğini kontrol etti. Tüm ışıklar kapalı, tüm perdeler yerli yerindeydi. Kimsenin izlemediğinden emin olsa da asfalta çarpan adımlarını hızlandırarak arabayla arasında kalan mesafeyi çabucak kapattı.    Arabanın sürücü kısmının kapısını açıp içine eğilirken Karaca birkaç metre öteden onun hareketlerini izliyordu. Kısa bir arayışın ardından Tamer elinde bıçakla arabanın içinden çıktığında kızın dikkatli, hiçbir hareketi kaçırmayan bakışları onun elindeki cisme kilitlendi. Temkinli, gergin bakışlar bıçağın üzerinde gezinirken Tamer ona doğru yaklaşmaya başlamıştı.    Şimdi, sokak lambasının soluk ışığında, adamın geniş omuzları ve uzun boyu oldukça belirgin bir şekilde görülebiliyordu.  Ne kadar yapılı olduğunu ve özellikle de elleri bağlı iken onunla asla mücadele edemeyeceğini gördüğünde genç kız tekrar,    " Dur." Diye seslendi. Bu sefer sesi az öncekinden biraz daha zayıf çıkmıştı.   Tamer olduğu yerde durdu, tuhaf bir ışıkla parıldayan gözlerini kızınkilere çevirdi. Karaca ışığın azlığı ile alakası olmayan bir şekilde adamın gözlerindeki bakışı çözemiyordu. Kızgın mıydı, gözleri nefret mi doluydu, yoksa yalnızca soğuk birer buz parçası mıydı?   Tamer onu şaşırtarak, " Bunu sana vereceğim." diye başladı.  Sağ elinde tuttuğu bıçağı kızın görebileceği şekilde havaya kaldırmıştı. " Ama bana geri vermen gerek.''    Karaca dikkat kesildi.   '' Bıçak bana değer verdiğim birinden kaldı ve şu an sana verebileceğim başka bir tane yanımda yok."    Sözlerinin anlaşılmasını ister gibi birkaç saniye bekledi.   " Onun için bu bıçağı sana vereceğim. Seni bırakıncaya kadar... sende kalabilir. Ama karşılığında, seni bıraktığımda bıçağı bana geri vereceksin. Senin iyi niyetinin göstergesi olarak bende bu süre içinde onu üzerimde kullanmayacağına güveneceğim."   Sesi sakindi. Sakin, kısık ve ölümcül.    Karaca'nın yüzü öfkeye büründü.   '' Sanki dostmuşuz gibi konuşuyorsun!''   Tamer kızın bu çıkışı karşısında şaşırdı, onun da yüz hatları aniden katılaştı.   " Madem kartları açık oynamaya karar verdin, öyle olsun. Dost most değiliz! Yalnızca az önce bir anlaşma yaptık ve o anlaşma süresince bu bıçağı üzerimde kullanmaya kalkışırsan, anlaşma biter. Ve anlaşma biterse sende bitersin. Beni ikinci kez kendini öldürmekle de tehdit edemezsin. Şimdi yeterince açık mı?"   Gayet açıktı.    Tamer'in buz gibi sesi ince pijamaların altına işleyen rüzgârdan daha soğuktu. Karaca tüylerinin bir kez daha diken diken olduğunu duyumsadı.   " Evet." Diyerek onayladı adamı. " Bıçak bende kalacak bende sana saldırmaya kalkışmayacağım."   Tamer "Ve?" Diye tek kaşını kaldırarak devamını sorunca devam etti.   " Ve eğer o kadar önemliyse beni bıraktığında bıçağı sana geri vereceğim..." dedi kaşlarını vurguyla havaya kaldırarak.    Esasen Karaca bıçağın onun için gerçekten önemli olmasına şaşırmıştı. Adam gerçekten de o bıçağı geri almak istiyormuş gibi görünüyordu.   Tamer kızın sondaki iğnelemesini görmezden gelerek tatmin olmuşçasına başını salladı. Ardından son bir keskin bakış attıktan sonra bıçağı ona doğru attı. Aralarında yalnızca iki metre vardı ve adamın düzgün atışıyla Karaca bıçağı kolayca yakalamıştı.   Tamer genç kızın önce bıçağı açmasını ardından ters çevirip iplere sürtmeye başlamasını seyretti. Bıçak eski görünümlü olmasına karşın hala oldukça keskindi ve ipleri zorlanmadan kesmişti.   Ellerindeki ipler kesilip yere düştüğünde Karaca rahatlamış bir soluk aldı. Sanki bu, dakikalardır alabildiği ilk soluktu. Bir anda içi ferahlamış, omuzlarını aşağı çeken yük üzerinden kalkıvermişti.    Omurgasını dikleştirerek elindeki bıçağı inceledi. Daha farklı bir şey beklediyse de bıçak eski, sıradan bir kelebek bıçaktı. Siyahtı ve üzerinde oyulmuş gümüşi motifler vardı. Yer yer çizilmiş, soyulmuştu.   Bıçağı dikkatlice tutarak adama baktı. Tamer sanki kızın elinde bıçağıyla kaçıp kaçmayacağını hesaplamaya çalışır gibiydi. İkisi de kısa bir süre hiçbir şey söylemeden öylece durdu. Birbirlerinin ne kadar dişli olduğunu kestirmeye çalışan iki rakibe benziyorlardı.   Aralarındaki danışıklı dövüşü sonlandıran Tamer oldu.    " Hadi." diyerek onu harekete geçmeye zorladı. Karaca gözlerini adamınkilerden çekerek ona doğru yavaşça ilerledi. Kısa bir duraklamanın ardından bıçağı kapatıp avucunun içine hapsetmişti.   Adam sürücü kapısını açtığında Karaca hiçbir şey yokmuş gibi arka tarafın kapısını açtı. Bunun üzerine Tamer'in bakışları kıza yöneldi. Karacanın binmesine fırsat vermeden,   " Ne yapıyorsun?" Diye sordu sertçe.   Karaca adamın bakışlarına kararlı bir şekilde karşılık verdi.   " Yanına oturmayacağım."    Tamer amansız bir ifadeyle, " Karşında şoförün yok." Diyerek tersledi onu. " Ya önde oturursun ya da bagaja tıkılırsın."   Adamın sözleri kulağına ulaştığında aynı öfkeli yüz ifadesine büründü Karaca.   " Anlaşma yaptık!"    " Anlaşma yapmış olmamız senin hala benim tutsağım olduğun gerçeğini değiştirmiyor. Şimdi canımı daha fazla sıkmadan bin şu arabaya!"   Karaca adamın ters laflarına kafa tutmayı düşündüyse de bir an sonra vazgeçti. Tamer elbette kızın arkaya oturmasına izin vermezdi, özellikle de eline bir bıçak vermişken. Adamın sabrını daha fazla zorlamaya kalkışmak aptallık olurdu.   Tamerin bakışları altında arka kapıyı kapayıp ön tarafa bindi ve Tamer arabayı çalıştırdığında kemerini takarak arabanın yola koyulmasını izledi. Emniyet kemerinin ve koltuğun izin verdiğince adamdan uzağa oturmuştu. Korktuğunu daha fazla belli edip güçsüz görünmek istemiyordu ama yine de ondan uzaklaşma içgüdüsüne karşı koyamamıştı.    Elindeki bıçağı cebine koyarak bileklerindeki kırmızı ip izlerine baktı. Elleri yeni yeni uyuşukluğunu kaybediyor, karıncalanarak hayata geri dönüyordu. Ellerini açıp kapattı ve yer yer ipe sürtünmekten kanamış bileklerini tişörtünün eteğiyle sildi. Tüm bunları yaparken yarı dikkati yanındaki adamın üzerindeydi. Göz ucuyla adamın kıpırtısız profilini kolluyordu.   Tamer’in dikkati ise yoldan çok onu üzerindeydi. Genç kız tüm dikkatini yaralarına vermiş, bıçağı cebine koymuştu, buna karşın koltuğun ondan en uzak olan tarafında oturuyor olması dikkatinden kaçmamıştı.   Gecenin özeti bir şerit gibi gözünün önünden geçti.    Kızın yatakta korku dolu çırpınışları, Tamer onu Ayaz'ı öldürmekle tehdit ettiğinde susuşu, arabada birdenbire çıldırışı, kendini kaybedip asfalta istifra edişi, sonra o inşaatın tepesine çıkışı, ölümle arasında santimler varken gözlerindeki o meydan okuma ve dehşet...   Tüm bunlar Tamer’i öylesine şaşırtmış ve bocalatmıştı ki ne düşünmesi gerektiğini bilemiyordu. Kızın Cihanla ilgili verdiği tepkiler o kadar gerçek görünmüştü ki Tamer onun gerçekten abisinden nefret ettiğini düşünmüştü. İster abisiyle ilgili o tepkiler gerçek olsun ister yalan, bu gece Tamer’in bulmayı beklediği kız bu değildi. Ne bulmayı umduğunu da bilmiyordu.   Gözleri dehşet doluyken omurgasını dik tutan, kaçırılmışken meydan okuyan, gözünü kırpmadan kendisini inşaattan atacak olan Karaca değildi beklediği.   Kızın aniden ön konsola uzanmasıyla Tamer’in dikkati hızla ona kaydı. Elinde bıçağı görmeyi beklediyse de yalnızca klimaya uzandığını anladığında gerginliği yatıştı. Böyle dalıp gittiği için kendisine öfkeleniverdi. •••                
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD