Zırh 🌹

1329 Words
İkili yolda yaşadıkları aksiyona rağmen yolda daha fazla oyalanmadan Pamukkale Üniversitesi'nin önüne geldiler. Dersin başlamasına hala on dakika olan Feyza içtenlikle boşluğa gülümsedi. "Teşekkür ederim, sayende geç kalmadım." Emniyet kemerini çözerken özellikle Akın'ın yüzüne pek bakmadı. Sanki özenle koruduğu duvarları onun bakışları tarafından sarsılıyordu. Feyza evde yaşanan şiddeti Akın Abi'sinin bildiğinden yada tahmin etmesinden dolayı çok utanıyordu. Şiddet gösteren o değildi, mağduruydu. Utanması gerekenlerin yerinde de utaniyorduk vesselam... Feyza aslında abisi Ferit'in emrivakisini konuşmak istiyordu. Hergün bu yolculuğu onunla böyle gerim gerim gerilerek yapmak istemiyordu. Tabiri caizse kendisini çıplak gibi hissediyordu. Hayır sezdiği değişik bir tavır, ilgi falan yoktu sadece Akın insanları çözmekte çok ama çok ustaydı. O ördüğü sapasağlam duvarları arasında, 'iyiyim' pozları içinde tek başına güvende ve huzurlu hissediyordu. İki koltuğun ara kısmından arka çantasına uzanan genç adama yönünü çevirdi. Arabanın içini kaplamış ferah koku burnuna daha çok ulaştı. İnce kaşları hafiften aşağı doğru eğildi, o böyle şeylere dikkat etmezdi ki. Önem vermezdi. Kucağına yavaşça bırakılan çantadan sonra "Abim, otobüs için endişeleniyor ama kaç yıldır hiçbir sıkıntı yaşamadım. Yine böyle devam etmek istiyorum, sana da yük olmayayım abimle konuşur musun, Akın Abi?" Dedi. Çantasını kollarıyla sararken olumlu bir yanıt alabilmeyi deniyordu. Nedense kendisini onun yanında çok gergin ve savunmasız hissediyordu. Akın emniyet kemerini çözdü ve o da bedeninin üst kısmını dirseğinin birini direksiyona yaslayarak Feyza'ya döndürdü. Yıllar sonra ilk kez bu kadar yakınlardı. Gözlerini, Feyza'nın ela gözlerine diken Akın, onun gözlerinin içine bakmadığını elbette fark ediyordu. Feyza evde yaşadığı kişiye özel baskı yüzünden iyice çekingen ve içine kapanık bir kız olup çıkmıştı. Çocukken korkusuzca bakan o gözler şimdi tedirgince etrafa bakıyor, ara sıra kendisine değiyordu. Dişlerini sıktı Akın, işin içine aile girdiğinden hiçbir şey yapamamak canını sıkıyordu. Eskiden neşeli ve hayat dolu olan bu kızı; vicdansız annesi, ürküterek kanatlarını söküp atmıştı. Akın'ın bakışlarının ağırlığı Feyza'yı yoruyordu. Derdini anlatmasa bile Akın'ın yaşadığı her şiddetten haberi var gibi kendisine gözlerini dikmesi onu yıpratıyordu. Kolundaki annesinin sabah hediyesi kızarıklığın üzerine elini kapattı, görürse ne olduğunu sorardı lakin Feyza'nın verecek bir cevabı yoktu. "Feyza, abin haklı, bana yük olmuyorsun. Zaten yolumun üstü, saatlerimiz de tutuyor. Bunu kendine dert edinme." Akın konuştukça kızın yüzünün düştüğünü gördü. Ya kendisinden rahatsız oluyordu yada burada ki birisine, kendisiyle birlikte görünmek istemiyordu. Bunu öğrenebilirdi ama abes kaçardı. Üstelik gözü kulağı sürekli üzerinde olsa iyi olurdu. Çünkü Bekir gibi bir şeresiz; bu kuş kadar küçük komşu kızını rahatsız etmeden, salça olmadan ve çamur atmadan asla durmazdı. "Feyza çok yakın değiliz biliyorum ama sana bir şey sormam gerek, cevaplayacağını umuyorum." Bakışları kesişti, birinde merak diğerinde sorgulama vardı. Lakin ela gözler ince bileğindeki eski saati bahane eder gibi hemen kaçıştılar. "Sor tabii." Feyza'nın yüreği hırçınlaştı, annesinin eziyetlerini sormaması için dua ediyordu. Korkusu yaşadığı şiddetin eşelenmesi sanırken konu ise bambaşkaydı. "Mahallede ki deterjancı Bekir..." Akın, meraklı gözlere yakaladığı an dikkatle baktı. "Hiç yoluna çıktı mı? Yani seni huzursuz edecek bir şey yaptı mı? Bak, üzerime vazife değil biliyorum ama Bekir adi herifin teki! Sana olmaz Feyza." Feyza bu sefer harelerini kaçırmadı, abisi Ferit'in bilmesindense o an Akın Abi'sinin öğrenmesi daha doğru geldi. Çünkü abisinin yine aynı öfkeye maruz kalıp hayatının alt üst olmasını istemiyordu. Yine abisiz kalma düşüncesi kalbini üşüttü. Bu sebeple dürüstçe sorulan soruyu cevapladı. "Evet. Bir kaç kez dükkanının önünde yolumu kesti." Akın'ın duyduklarıyla şartelleri attı, kesinlikle bir cevap alacağını düşünmüyordu ama öyle olmamıştı. Direksiyona diğer eliyle de uzanıp Bekir'in ümüğünü sıkar gibi kavradı. Küfretmemek için dudaklarını dişledi. Direksiyonu sıkan elleri bembeyaz kesildi. En azından küfretmemeyi denedi ama olmadı. Şerefsiz Bekir'e birkaç tutam güzel söz hediye gibi fısıltılıca boşluğa doğru aralarında savruldu. "Siktiğimin erkek orospusu, göt lalesi! Amına koduğumun ırz düşmanı! Bekle sen bekle yedi sülaleni elden geçirmezsem bana da Akın demesinler." Sessiz araba içinde Feyza'nın kulakları elbet bu çiçekli böcekli kısıkça edilen küfürleri duydu. Gözlerini iyice büyüterek şaşkınca öfkeden kuduran adama baktı. Ateş saçan iki karamel rengi küre kızın harelerine yeniden hızla tutunduğunda duraksamadan sordu. "Sana zarar verdi mi?" Gözleri doldu Feyza'nın, kendisi için endişelenen biri olması yüreğini burkmuştu. "Elimi tutmaya çalıştı, niyetim ciddi. Barda oturup bir şeyler içelim dedi." Halbu ki bu en basitlerinden birisiydi. Yıllar önce olanı asla anlatamazdı. Feyza bunu anlatırken utanmıştı. Hani hep kız kuyruk sallamasa, oğlanlar yaklaşamaz düşüncesi var ya yanında ki adamda öyle düşünür sandı. Hemen bu panikle ekledi, küçük elleri sözlerini destekler gibi havada bir kaç kez döndü. "Ona, abim bu söylediklerini duyarsa seni öldürür dedim, Senin için ölürüm deyip yanağıma uzandı muşmula! Çok şükür ki deterjan almaya gelen Nurten Nine elindeki bastonuyla onun kalın kafasına sertçe vurdu. Hatta dükkanının içinde bastonuyla yaşına rağmen hırsla onu kovaladı." Feyza o gün Nurten Nine yetişmese neler olur kestiremiyordu. Bekir çiçekli çiçeksiz bütün küfürleri hak ediyordu. Teklifsizce sapık gibi dokunmaya çalışmasını hatırlayan Feyza'nın tüyleri diken diken oldu. O pislikten iğreniyordu, yine midesi bulandı o gün ki gibi ve yüzü ekşidi. Abisine ve babasına anlatmaya çekinmişti. Annesinin 'kesin sen yüz vermişsindir' demesinden ve babasının eşinin sözüne inanıp bir anlık şüpheye düştüğünü görmek istemediğinden ilk Akın Abi'sine anlatmıştı. Polisti, abisi Ferit gibi fevri davranma lüksü hiç yoktu. O bir şekilde çözerdi ve üstünden koca bir yükün kalktığını hissetti. Fakat duyacakları pek iyi şeyler değildi. "Feyza bunu ben hallederim halletmesine de... Ama ailen olan biteni Nurten Nine'den duyacak olursa, neden bize anlatmadın diye sık boğaz ederler seni. Haydi onu geçtim... Ferit sen kim oluyorsun da ben dururken kardeşimi koruyorsun derse, aramız açılır. Ki en iyi sen bilirsin o eşşek herif, söz konusu sen olunca, kıskançlıktan gözü dönüyor. Bu konuda beni bile ezer geçer. Seni okuluna götürüp gözetmek başım gözüm üstüne. Ama sizinkiler bilmeden bu olaya müdahil olursam en çok yine sen zarar görürsün. O şerefsizi önce abine anlat, anlat ki bilsin. Gerisi çok kolay sana bir daha yaklaşmasına asla izin vermem." Feyza ona sonuna dek hak verdi ve uslu uslu başını salladı ama nasıl anlatırdı? Ne derlerdi? Akın üstüne düşeni yapmıştı ama içi hiç rahat etmedi. Kesinlikle bu olayı Ferit'in bilmesi gerekiyordu. Feyza arkasını dönüp arabadan çıkmadan önce Akın "Kaçta çıkacaksın?" Diye sordu. Feyza'nın, Bekir olayını asla abisine bahsedemeyeceğini hissediyordu ama bugün okul çıkışı mutlaka anlattıracaktı. Tabii ki bir şeylere geç kalacağını o an bilmiyordu. Feyza ise Akın Abi'sinin neden kaçta çıkacağını sorduğunu anlamasa da kendisini cevap verirken buldu. "Üçte derslerim bitecek." Akın arabadan indi ve Feyza'nın karşısına uzun boyuyla posuyla bekçi gibi dikildi. Başını geriye atıp gözler dışında odağı kayıp duran bakışlar, nihayet genç adamın yüzüne ulaştı. Akın biraz eğildi, başı göğsünün hemen biraz altına gelen kızın masum kokusu burnuna sinsice sızdı. Oradan usulca ciğerlerine sirayet etti. Kokuyu duymasına rağmen geri çekilmedi. Arabayla kendi arasında kalan komşu kızına tepeden bakarken şefkatle konuştu. Yakınlığının kızı eksra diken üstü ettiğini fark etti. "Feyza bir şey olursa, yine yoluna çıkarsa mutlaka beni ara, çekinme. Elimden geleni yaparım. Ama bugün beraber gidip durumu anlatalım. Ben yanında olursam, Ferit öfkesine yenik düşemez." Feyza'nın bir elinin parmaklarıyla saklayıp durmaya çalıştığı kolundaki kızarıklığa işaret parmağının ucuyla belli belirsiz dokundu. Feyza kaçacak yeri varmış gibi bedenini iyice arabaya yasladı. Yine de yüzleri arasında ki bir karışlık mesafe, Akın yine kızın üzerine bir kez daha eğildiği için aynı kaldı. Kendisine acınmasından nefret ediyordu, Akın Abi'si de ona acıyor muydu ki? O belli belirsiz yarasına dokunan parmaktan gözlerini alamadı. Göz göze gelirse onun acıyan bakışları canını çok yakardı. Dayak yediği zamanlar bile sırf bu yüzden ne kadar acı hissederse hissetsin, asla yüksek sesle bağırmaz minik bir kuzu yavrusu gibi içine içine ağlardı. Saçlarının diplerine işleyen ılık nefesle dikkatini yine Akın Abi'sine verdi. Kısık sesle söylenen sözler acısına tuz basmak yerine merhem oldular. "Keşke bunun için de bir şeyler yapabilseydim. Özür dilerim kız çocuğu... Bütün yaşadıkların için. Ama beni kurtar dersen..." Kemikli uzun güzel parmaklar kolundaki kızarıklığın üzerine kapandı koruma gibi. "Sana kalkan olurum." Sonlara doğru fısıltılı sözlerin iyice ses tonunu düşüren Akın, dizlerini bükerek yüzlerini aynı hizada eşitledi. Samimiydi? Fakat ne söylediğinin farkında mıydı, bilinmez. Feyza 'kalkan' kelimesini duyunca aklına zırh geldi. Savaşan askerler yara almamak için giyerledi. Koruma anlamına geliyordu. 'Seni korurum' diyordu. Sevindi. Oysa Akın açık açık dile getirmese bile anlamı derin olan şeyler söylüyordu. 'Seni o evden alırım' diyordu. 'Sana gelen bana gelmek zorunda kalır. Sana asla ulaşamazlar, sana zırh olurum' diyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD