5. BANA DA DELİBAŞ DEMESİNLER!

1625 Words
‘’Bitti mi? Temizledin mi babanın kanını?’’ diye merakla sordu Belkıs Hanım. ‘’Temizledim anne hem de ne temizlemek!’’ Seymen’in sesi öfkeli bir alaycılıktaydı. Cabbar Bey kendilerine bakan babasına doğru konuştu. ‘’Talip’in ölen kızının yaşadığını söylediler. Kan dökmeyin sözünüzü tutun dediler.’’ ‘’Yaşıyor da ne demek?’’ diye soran Belkıs Hanım’dı. ‘’Annesi kızını bize vermemek için kaçırmış oğlunu öldürmeyelim diye de itiraf etti. Söz zamanında ağızdan bir kez çıktı mecbur döndük geri bir hafta bekleyeceğiz kız hayattaysa getirecekler değilse kalan işi tamamlarız.’’ ‘’O aileden hiç kimse bu eve adım atamaz.’’ Belkıs Hanım öfkeyle doluydu. ‘’Kadın diye oğlumun yatağına giremez.’’ ‘’Ben meraklıydım zaten evlenmeye!’’ Seymen, annesinden daha yüksek sesle bağırmıştı. Cemşid Bey’in sesi bütün sesleri susturdu. ‘’Söz verildi, el sıkışıldı. Kız hayattaysa evlilik olacak ve dava bitecek değilse dökülen kan temizlenecek hepiniz bunu böyle kabul edin.’’ Seymen tek kelime konuşmadan odasına adımladı. İçeri girdiğinde annesi ardından gelmişti. ‘’O kızla evlenemezsin!’’ ‘’Git boz anlaşmayı anne beni bir dertten kurtarmış olursun. O evlilik olursa babamın katilinin kızıyla aynı yatağa girecek olan benim sen değilsin!’’ Duvarın önünde duran ahşap sandalyeyi tutup yatağa doğru savurdu. ‘’Amcam durdurmasaydı öldürecektim, bitecekti.’’ Belkıs Hanım kendi öfkesini dizginleyip oğlunun sırtını sıvazladı. Düşünceler aklında sel gibi çağlıyordu. ‘’Oğlum!’’ ‘’Ne!’’ diyerek tersledi genç adam. ‘’Senin hapse girmen mi daha iyi yoksa o kızı bu eve getirip her gün babanın intikamını alman mı?’’ Anne oğul göz göze geldiklerinde kendileri sussa da bakışları birçok duyguyu dile getiriyordu. ~~~~ Özleyiş uykusuz gecenin sabahına kalktığında düşünceleri karışıktı. Odasının kapısını açtığı anda Umut’u gördü. ‘’Sen gitmedin mi?’’ ‘’Seni bırakamadım.’’ dedi genç adam. ‘’Nasıl hissediyorsun?’’ ‘’Bilmiyorum.’’ derken sesi yorgun çıkmıştı. ‘’Dışarı çıkalım evin duvarları üstüme üstüme geliyor.’’ Beraber bahçeye çıktıklarında hasır koltuklara oturdular. ‘’İstersen başka bir şehre gidelim bir süre izini kaybettirelim.’’ Özleyiş teklife hafifçe tebessüm etti ve dağılmış saçlarını geriye itti. ‘’Sanırım gitmek istiyorum.’’ ‘’Tamam istediğin özel bir yer var mı yoksa en uzak yere mi gidelim?’’ Umut ela gözlü bakışlara anlayışla bakıyordu. ‘’Biyolojik ailemin olduğu yere gitmek istiyorum.’’ ‘’Yapma Özleyiş bu iyi bir karar değil.’’ Genç kız karışık düşüncelerini netleştirmeye çalışıyordu ama çok zordu. ‘’Merak ediyorum. Tehlikeli olmadığını söylediler. Bir anne çocuğunun güvenliği için ondan vazgeçebiliyorsa ve bunca yıl uzakta yaşıyorsa o tehlike geçmeden tekrar karşısına çıkmazdı.’’ Umut genç kızın ellerini tuttuğunda titremesini hissetmişti. ‘’Özleyiş, tehlikeli olmasa bile o insanlar bize çok uzaklar. Konuşmaları, giyimleri her yönüyle farklılar. Gidince ne bulmayı ümit ediyorsun? Senin hayatın burada, ailen burada. Müge Teyze seni asla bırakmaz.’’ ‘’Müge annem benim öz annem ne olursa olsun gerçek bu. Dün gelen kadını hiçbir zaman öz annem olarak kabullenemem ama anlamaya çalışıyorum. Gereksiz öfkeye kapılmadan yaşananları onların gözünden görmeye çalışıyorum. Kızmak istesem bile kime kızayım bulamıyorum. Güvende olmam için benden vazgeçen anneme mi yoksa gerçekten öz kızı gibi büyüten anneme mi? Umut seninle beraber büyüdük. Annemle babamın bana olan sevgisinin en büyük şahidisin. O sevgiden sonra üvey evlatları olacağımı rüyamda görsem inanmazdım ama olanlar ortada.’’ Konuşmaya devam ederken Müge Hanım yanlarına gelmişti. ‘’Benimle konuşacak mısın?’’ diye sorduğunda Özleyiş oturduğu yerde yana kayarak annesine yer açtı. ‘’Kızım!’’ ‘’Anne bana açıklama yapma sana olan sevgimde, görüşümde değişmedi.’’ dedi genç kız. ‘’Sen benim annemsin benim için tek gerçek bu.’’ Müge Hanım duyduğu sözlerin rahatlığıyla kızına sarıldı. ‘’Sen nerede mutlu olacaksan orada ol ama benden nefret edip, yok sayma.’’ ‘’Onlarla gitmek istiyor.’’ diyerek Umut lafı dolandırmadan söyledi. Müge Hanım, kızının saçlarının okşadı. ‘’İstiyorsan beraber gideriz sonra evimize geri döneriz seni hiçbir konuda zorlamalarına izin vermem ve tek bırakmam ama iyi düşün kızım.’’ ‘’Görmem gerekiyor ama orada uzun süre kalmayı düşünmüyorum. Ben buraya aitim. Benim annem de babam da burada. Hayatım burada, dostlarım burada, işim burada... Sadece birkaç gün sonra dönelim geriye.’’ ‘’Bu şekilde mutlu olacaksan gidelim.’’ ‘’Tek gitmenizi istemiyorum kabul ederseniz ben de geleyim.’’ dedi Umut. ‘’Tamam hep beraber gidelim.’’ Genç kızın sözlerini yanlarına gelen hizmetli sonlandırdı. ‘’Müge Hanım dünkü misafirler yine geldi alalım mı içeri?’’ ‘’Alın.’’ dedi Müge Hanım. Özleyiş misafirlerin yanına gitmeden önce odasına çıkıp üzerinde dünden kalan kıyafetlerini çıkararak hızlıca duş alıp temiz kıyafet giydi. Kendisinin beklendiği kahvaltı masasına inerken üzerindeki gözlerle yeni başlayacak ve uzun soluklu olacak bir dizinin başrolü gibi hissetmişti ama duygularının içinde mutluluk izi yoktu. Masadaki yerine oturduğunda annesi elini tuttu. ‘’Kızım sizin de istediğiniz gibi gelip yaşadığınız yeri görmek istiyor.’’ dediği an Hamza Bey karşılık verdi. ‘’Hemen çıkalım yola.’’ ‘’Tehlikede olmadığına emin olmadan izin veremem. Davanız gerçekten son buldu mu? Eğer oraya geldiğinde istemeyeceğimiz bir durumun içinde kalırsa…’’ ‘’Dava tamamen bitti.’’ diyerek Aziz araya girdi. ‘’Tehlike yok.’’ ‘’Özleyiş tek gelmeyecek yanında biz de geleceğiz.’’ dediğinde bakışlar Umut’a çevrildi. Baba oğul bir süre birbirine baktıktan sonra Hamza Bey konuştu. ‘’Annesi tamam ama sen gelemezsin.’’ ‘’Sebep?’’ Umut huzursuzca kıpırdandı. Cevap veren Aziz oldu. ‘’Sebep; çünkü sen onun hiçbir şeyi değilsin. Bizim oralarda böyle şeyler hoş karşılanmaz. Üvey de olsa kardeşi olsaydın neyse ama arkadaşıymış, aile dostuymuş bizim topraklarda lafı olacak şeyler değil. Biz tehlike yok derken sen gelip adını dile düşürme.’’ ‘’Ben gelmiyorsam O da gelmeyecek. Bilmediği bir yere tek başına göndermem.’’ Özleyiş, Umut’a tebessüm etti. ‘’Sorun değil annem yanımda olacak. Kimseyi zorlamayalım bize normal gelen belli ki onlar için normal değil.’’ Umut konuşacakken karşısındakinin bakışlarıyla sessizliğe geri döndü. Hamza Bey sesini yumuşak tutarak konuştu. ‘’Bugün yola çıkalım mı? Hem deden ile babaannen hem kardeşin dört gözle seni bekliyor.’’ Özleyiş tabağındaki yiyecekleri çatalın ucuyla karıştırıyordu. ‘’Bana bugünlük müsaade edin şirkete gidip acil bekleyen işleri toparlayayım.’’ ‘’Yarın sabah erkenden gidelim o zaman.’’ dedi bu defa Hamza Bey. ‘’Tamam olur.’’ Kahvaltıdan sonra Özleyiş şirkete gidecekken Nazime Hanım yanına geldi. ‘’Seninle gelip çalıştığın yeri görüp kızımın hayatını öğrenmek istiyorum.’’ Genç kız bir süre duraksasa da sonunda kabul etti. Evden çıkmadan önce annesinin yanağından öptü. ‘’Strese girme sonra tansiyonun çıkıyor.’’ ‘’Sen mutlu ol ben iyi olurum.’’ Arabaya bindiklerinde şoför uzun süren yol sonunda şirkete getirmişti. Büyük, her yanı cam kaplı binaya girerlerken bütün kapılar daha yaklaşmadan önlerinde açılıyordu. Nazime Hanım, kızının gördüğü saygıya, hürmete şaşkınlıkla bakıp yanında sessizce yürüyordu. En üst kattaki ofise girdiklerinde Özleyiş, sekreterinden Nazime Hanım için bir fincan kahve istedi. ‘’Erteleyemeyeceğim bir toplantım var burada bekleyebilir misin?’’ ‘’Beklerim.’’ dedi Nazime Hanım. Özleyiş toplantı odasına girmeden önce durup derin birkaç nefes alıp verdi. Ne yaşarsa yaşasın işe yansıtamazdı. Babasının ardından işlerini büyütmeyi kendisine görev edinmişti. Bir saat süren toplantı boyunca bütün duygularını ustaca sakladı ve olması gerektiği gibi davrandı. Toplantı bitiminde tuvalete gidip yüzünü soğuk suyla yıkadı. İçindeki duyguları dışarı yansıtmasa da her zerresiyle hissediyordu. Nazime Hanım büyük odanın içine bakarken masanın üzerindeki fotoğraf çerçevelerine yaklaştı. Kızının anne, baba bildiği insanlarla çekilmiş mutlu pozları vardı. ‘’Yaptığım için beni hiçbir zaman affetmeyeceksin ama bu şekilde en azından abla kardeş ikinizde hayatta kalacaksınız.’’ Kızının odaya girdiğini görünce fotoğraf çerçevesini yerine bırakıp gözündeki yaşları sildi. Özleyiş fark etse de görmezden gelmişti. Masanın diğer tarafındaki patron koltuğuna oturup sekreterini çağırdı. ‘’Önümüzdeki bir hafta için bütün programı iptal et. Şehir dışına çıkacağım sadece acil olan durumlar için telefondan iletişim kurarız.’’ ‘’İsterseniz yerinize programı Müge Hanım’a göre düzenleyelim.’’ Sekreterinin önerisini geri çevirdi. ‘’Annem de benimle gelecek. Acil olanları bugün halledelim kalan konularla döndüğümde ilgilenirim.’’ Sekreteri gittiğinde acil yapılacak işler için bilgisayara, dosyalara gömülmüştü ve arada sekreterinin bağladığı telefonla uzun konuşmalar yapıyordu. Öğle molası vermese de Nazime Hanım için yiyecek ayarlamalarını istemişti. Normalden daha uzun çalışmış en sonunda bilgisayarını kapatmıştı. ‘’Gidebiliriz.’’ dediğinde Nazime Hanım oturduğu yerden kalktı. ‘’Hep bugünkü gibi çok mu çalışıyorsun?’’ ‘’Genelde.’’ Şirketin çıkışına ilerlerken güvenlik hemen kapıları açmıştı ve gelen araç aynı şekilde kapısı açık bekliyordu. Eve döndüklerinde Müge Hanım, Nazime Hanım’a, ‘’Akrabalarını otele gönderdim şoför seni de yanlarına götürsün.’’ dedi. Nazime Hanım, kızının vazgeçmesinden korktuğu için, ‘’Rahatsız etmeyeceksem kızımın yanında kalmak istiyorum.’’ dedi. ‘’Benim için sorun değil.’’ dedi Özleyiş. Evlerine, hayatlarına gitmeyi kabul etmişken onlarda kendi evinde kalabilirdi. Yemeği üç kadın sessizlik içinde yedi. Odalarına çekildiklerinde Özleyiş kendisine bir hafta kadar yetecek valiz hazırladı. Aklındaki bütün soru işaretlerini gidermesinin tek yolu gidip görmesiydi. Nasıl bir ailenin içinde can bulup dünyaya gelmişti merak ediyordu? Hangi şartlar öz annesinin kendisinden vazgeçmesine sebep olmuştu? Valizin fermuarını kapattıktan sonra geceliğini giyip yatağa uzandı. Gözlerini kapattığında uyuyamayacağını biliyordu. ~~~~ Seymen, amcaoğullarıyla yaktıkları nargileyi tüttürüyordu. Konağa giren Zühre’yi görünce olduğu yerden bağırdı. ‘’Bu kadar saat neredeydin?’’ ‘’Seni ilgilendirmez.’’ diyerek geri bağırdı Zühre. ‘’Kadın halinle dışarıda tek başına dolaşma beni delirtme.’’ ‘’Sen zaten delisin!’’ diyen Zühre odasına girip kapıyı sertçe kapattı. ‘’Evde kaldı başımıza evlendirsek de yerini bilse.’’ diyen Seymen ile Azat güldü. ‘’Babam, anne babası yok diye fazla yumuşak davranıyor.’’ ‘’Bunun yaşına gelen hangi kız bekar kalmış da biz bunu evde yıllandırıyoruz?’’ ‘’Kimi yıllandırıyoruz?’’ Cabbar Bey göründüğünde Seymen rahatlıkla cevap verdi. ‘’Kıymetli yeğenini.’’ ‘’Karışmayın hem yetim hem öksüz girmeyin günahına.’’ Cabbar Bey, yeğeninin yanına oturup elindeki nargileyi aldı. ‘’Görürsünüz yıl bitmeden bu kız evlenmiş olacak. Otuzuna girmeden başını bağlayalım yoksa tamamen evde kalacak.’’ Seymen’in sözleri kendinden emindi. ‘’Yaşıtları üçüncü çocuklarını kucağına alıyor bu gezme tozma derdinde.’’ Cabbar Bey, Seymen’in omzunu tutup sıktı. ‘’Sen Zühre’yi bırak da kendi düğününe hazırlan. Hamza aradı yarın kızla beraber geliyorlarmış.’’ ‘’Siktir gerçekten yaşıyor muymuş?’’ ‘’Yaşıyormuş.’’ Seymen, amcasının söyledikleriyle nargileyi elinden çekip aldı. Derin bir nefesi içine çekti. ‘’O yatağa gireceğime hapse girsem daha iyiydi.’’ ‘’O yatağa gireceksin iki kanı birleştireceksin ve bu davayı bitireceksin. Kadın dediğin kocaya boyun eğer sen de boyun eğdirmeyi bil bir köşede sessiz sedasız yaşasın çocuklarını büyütsün.’’ Seymen nargileden bir nefes daha çekti. ‘’Ben eğdireceğim ona boyun hem de ne eğdirmek bir yıla kalmadan onu öldürmem için yalvarmazsa bana da Delibaş demesinler.’’ Ağzına dolan dumanı havaya savurduğunda bakışlarındaki karanlık kendini belli ediyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD