5. Bölüm: Her Şey Sizin İçin

1227 Words
Siktir, siktir, siktir! Karşımda duran adam Vincent Raphael’in babası Oliver Raphael’in ta kendisiydi! Gözlerim hayal kırıklığıyla kapanırken kendimde değil gibi hissediyordum. Tanımadığım biri olmasını kaldırabilirdim ama birkaç gün önce seviştiğim adamın babasının benim için para ödediğini bilmek… İşte bu asla beklemediğim bir şeydi. Arkamı ona doğru döndüm, yaşadığım şeyi kavrayamayacak kadar gerçeklik algımı kaybetmiştim. Şu an bunu yaşıyor olamazdım, olmamalıydım. Sakinleşmeye çalıştığım her an daha fazla sinirleniyor, geriliyor ve kendimi kaybediyordum. Kendimi kaybetmek istemiyordum ama buna mecbur bırakılmıştım. Büyük bir hırsla Bay Raphael’e döndüm. Bakışlarım kendinden emin, yeterince de sertti. Onu dumura uğratmak, yüzüne karşı aşağılık davranışlarını vurmak ve benden asla faydalanamayacağını dile getirmek istiyordum. “Ben sizin oğlunuz yaşındayım Bay Raphael, siz gerçekten bu kadar aşağılık bir adam mısınız? Oysa sizi evimizde ağırladığımızda hiç de böyle biri gibi durmuyordunuz.” Bay Rahael konuşmak için lafa gireceği sırada içimdekileri dökememenin verdiği sinirle onu konuşturmadım, diyeceklerime devam ettim. “Şirketimi satın aldığınız yetmiyormuş gibi beni de satın alabileceğinizi düşünmüşsünüz, üzgünüm Bay Raphael o parayı bana değil aileme verdiniz ve yaptığınız alışverişin benim için hiçbir hükmü yok!” Bay Raphael tekrar araya girmek için hareketlendiğinde tekrar ona konuşma hakkı tanımadan diyeceklerime devam ettim. “Şirketin büyük ortağı benim, benim imzam olmadan tek bir alanda bile öne geçemezsiniz. Sizin için üzücü bir durum olabilir bu ama bana karşı hiçbir kozunuz yok. Sadece kendinizi iş etiği olmayan bir pedofili…” Sözlerimi kesen şey Bay Raphael’in bağırmasıydı. “Yeter artık Beatrice, dur ve beni dinle!” Çok yüksek bir tonda girdiğinde neye uğradığımı şaşırmıştım ve bundan yararlanarak anlatacağı şeylere devam etti. “Öncelikle ne bir pedofiliyim ne de iş etiği olmayan bir adam, sizinle tek alakam buraya patronum adına konuşmak için gönderilmem,” birkaç saniye duraksadı ardından masamın önündeki koltuklardan birine oturarak çantasından bir sürü evrak çıkardı, “…lütfen oturun, anlatacaklarım dengenizi bozabilir.” Onu dinlemeyi seçerek kendi sandalyeme oturduğumda sadece anlatacaklarına odaklanmıştım. Şaşkınlık üzerine şaşkınlık geçiriyordum. İşler çığırından çıkıyor gibi gözüküyordu. “Öncelikle ailenizle anlaşıp hayatınız ve şirket için para ödeyerek tüm bunları kendi malı hâline getiren kişi, patronum.” O tam sözlerine devam edecekti ki ben merakıma yenilerek araya girdim. “Patronunun kim olduğunu söyle bana!” Hırsla kurduğum cümleye sadece gözünün ucuyla baktı. “Şu anda patronumla iletişime geçmeniz ve kim olduğunu öğrenmeniz mümkün değil, o istediği sizin de hazır olduğunuza inandığı bir süreçte karşınıza çıkmayı daha uygun buldu. En azından kendinizi satılmış bir oyuncak bebek gibi hissetmemeniz için.” Gözlerini üzerimde gezdirdi, bende bir şey arıyor da bulamıyor gibiydi. Bakışlarını üzerimden çekip omuzlarını silkti. “Öncelikle artık şirketin büyük değil küçük ortağısınız, patronum şu an şirkete gelmeyeceği için işinize aynı seviyede devam edebilirsiniz.” Tek kaşım hırsla havalnırken burnumdan alev soluyordum. “Gerçekten buna boyun eğeceğimi size düşündüren nedir?” Bay Raphael şu ana kadar gördüğüm en sinsi şekilde bana sırıttı. “Kardeşinize olan sevginizin ve ona olan bağlılığınız farkındayız. Olası bir isyanda hiç şüphesiz zarar görecek tek kişi sevgili kardeşiniz olacak. Patronum bunun sizi durdurmak için yeterli bir sebep oldunu söyledi.” Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi hissediyordum. Kardeşimden yana bir darbe almayı asla beklemezken günlerdir asla boyun eğmeyeceğim diye haykırışlarımın hepsi bir hiç olmuştu. Kendi başıma gelen her şeyi kaldırabilirdim ama Leon… O benim zayıf karnımdı. Ona bir şey olmasına asla izin vermezdim. “Patronun küçük bir çocuğu tehdit altında bırakacak kadar aşağılık biri!” Hırsla suratına doğru bağırdım. Birkaç parça tükürüğüm suratına sıçramışken yanında duran peçeden bir yaprak koparıp suratını sildi. “Aksine Bayan Sloane, kardeşinizin kaderini hiç kimseye değil; sadece onu çok seven ablasına bırakacak kadar iyi kalpli biri çünkü biliyor ki siz kardeşiniz için en iyisini seçeceksiniz.” Gözlerim tekrar ve tekrar dolduğunda kendimi tam anlamıyla kapana kısılmış hissediyordum. Önüme bir evrak bıraktı. Ufak bir göz gezdirmemin ardından beni büyük ortak yapan hisselerimin neredeyse yarısını devretmemle alakalı bir sözleşme olduğunu görebilmiştim. “Kardeşiniz ve kendi refahınız için sözleşmeyi imzalayınız, Bayan Sloane.” Baş ve işaret parmağımla burnumu sıkarken ağlamamak için zor tutuyordum kendimi. Kardeşimin hayatını hiçe sayacak kadar tehlikeli insanlarla karşı karşıyaydım. Sinirlerim tamamen yıpranmışken soluklarım birbirine girmişti. “Ya bunu imzalamayı reddedersem?” Bay Raphael vücudunu bana doğru döndürerek yüzüme baktı. Sarsılmış durduğumun eminim ki o da farkındaydı. “Patronum bir Mafya, Bayan Sloane. Eğer onu ve yapacaklarını hafife alırsanız hayatınızdan bile olabilirsin.” Bir mafya mı? Tanrı aşkına, hangi dönemde yaşıyorduk biz? Mafyaların her zaman çok tehlikeli adamlar olduğunu biliyordum ama şu an bir tanesinin gerçekten hayatıma müdahale ettiği gerçeğiyle yüzleşmem bana korkutucu geliyordu. Belki de sadece boyun eğmem için bu numara bana oynadıkları bir oyundu ama hayatımızı böylesine riske atabilir miydim? Hiç sanmıyordum. “Bunu neden yapıyorsunuz? Seçtiğiniz kişi neden benim anlamıyorum.” Sesim çaresizlikle titrerken Bay Raphael’in gözlerinde anlık bir üzüntü kırıntısı gördüm. Benim için üzülüyordu ama mafya patronunun yaverliğini yapmaktan da geri durmuyordu. “Her ne kadar buna inanmayacak olsanız bile Bayan Sloane, her şey sizin için. Kavramasının zor olduğunu biliyorum ama zamanı geldiğinde patronuma ve yaptıklarına hak vereceksiniz,” anlık bir duraksamanın ardından başını olumsuz anlamda sağa ve soka salladı. Arasındansa kelimelerine devam etti, “…lütfen o zamana kadar size söylenenleri yapın ve boyun eğin.” Başım sinirle dikleşirken dediklerini hazmedemiyorum. “Kimseye boyun eğmeyeceğim, Bay Raphael. Hiç kimse için kendimi düşürmeyeceğim!” Bay Raphael gözlerini devirip dimdik bana bakarken beni tedirgin eden adamın o olmadığını anladığım ve hissettiğim için ona olan tavrım sertleşmişti. O da bunun gayet farkındaydı. “En azından sözleşmeyi imzalamalısınız, malum onun ucunda kardeşinizin de hayatı var.” Beni tedirgin etmiyor olabilirdi ama dedikleriyle canımın nasıl yanacağını, nasıl kendimi çaresiz hissedeceğimi iyi biliyordu. Keşke dedim içimden. ‘Keşke bu beni tehdit ettikleri kişi anne ve babam olsaydı, o zaman işler bu kadar zor olmazdı.’ Önümdeki dolma kalemi akıp kapağını açtım, ellerim titriyordu. Evraktaki yazılanlara göz ucuyla bakarken şu an için sadece şirket hisselerimle alakalı olduğunu görmek beni biraz olsun rahatlatmıştı ama burayı kaybediyor olmak ölüyormuşum gibi hissettiriyordu. Bu histen nefret etmiştim. İmzalamam gereken yeri ellerim titreye titreye imzaladığımda dudaklarım titremiş, ağzımdan kesik bir nefes çıkıvermişti. Pes etmiş göründüğümün farkındaydım ama kardeşim benim tek varlığımdı, onun hayatıyla kumar oyanayamazdım. Bu şirketin asıl sahibi artık ben değildim ve bu canımı yakıyordu, hayatım ele geçirilmişti. Bununla nasıl baş edilir bilmiyordum ama etmek için elimden geleni yapacaktım. Anı koklayacaktım sadece, zamanı geldiğindeyse bana yapılan bu şeyi onlara ödetebilirdim. Önümdeki evrağı Bay Raphael’e uzattığımda sakince elimden aldı ve çekingen gözlerle bana baktı. “Bayan Sloane, bu olanlardan asıl işimden ve çalıştığım kişiden Vincent’a bahsedemezsiniz. Bu da anlaşmanın bir parçası, sizi sadece uyarmak istedim. Oğlum bunların dışında.” Bay Raphael’e cevap vermedim öylece suratına baktım. Cevap vermeyeceğimi anlamış olacakki evrakları toparlayıp çantasına yerleştirerek yerinden kalktı. Arkasına dönüp gitmeden hemen önce tekrar konuştu. “Bu son görüşmemiz olmayacak Bayan Sloane. O zamana kadar kendinize iyi bakın ve CEO’luğunuzun tadını çıkartın.” Arkasını dönüp çıkarken masamın üzerinde duran cam bibloyu elime geçirdiğim gibi kapıya doğru fırlatıp ağız dolusu bir çığlığın ağzımdan çıkmasına izin verdim. Biblo kapıya çarptığı gibi darmadağın olurken her tarafa saçılmıştı. Aynı benliğim gibi parçalara ayrılmıştı. Kalbim sıkışıyor, dudaklarım titriyor ve cesaretim her geçen dakika daha fazla kırılıyordu. Rebeka büyük bir telaşla kapıyı açtı, yerde dağılmış bibloyu ve donup kalmış beni öylece görünce anlık bir şok geçirerek yanıma doğru koşturdu. Kollarını çok hızlı bir şekilde vücuduma sardığında ilgilendiğim şey bu şevket değil kendime ardı ardına verdiğim sözlerdi. Bir daha asla kimsenin beni bu kadar çaresiz düşürmesine izin vermeyecektim. Zaaflarımı kendimden bile gizleyerek insanların onlara ulaşmasına mani olacaktım çünkü düşmanlarım, bunları nasıl ve ne şekilde kullanacaklarını çok iyi öğrenmişti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD