1. Bölüm
Kaos, karmaşa, büyük bir patlama ve onlarca ölüm... Londra'nın ara sokaklarından birinde yer alan ünlü bir gece kulübünün bulunduğu binanın birkaç metre ötesine onlarca polis arabası, ambulans ve itfaiye araçları park etmişti. Onları gece yarısı buraya sürükleyen sebep ise nedeni henüz belli olmayan büyük bir patlamaydı. Sadece o bina değil, civardaki birkaç bina az da olsa hasar görmüş, insanlar korku ve panikle caddeyi doldurmuştu.
Patlama sonrası harabeye dönen kulübün içindeki yangın biraz önce söndürülmüş, içeride bulunan yaralı ve ölüler sedyeler üzerinde hızla dışarıya çıkarılmaya çalışılıyordu. Tam manası ile ölüm kalım savaşı yaşanıyor, yaralı olanlar hastaneye yetiştirmek için hızlı hareket ediliyordu. Havaya süzülen ağır duman kokusuna karışan yanık et kokusu yaşanan trajedinin ne kadar büyük olduğunun kanıtıydı. Üç katlı binanın alt katı tamamen çökmüş, üsteki iki kat ise yan yatan iskambil kağıtları gibi görünüyordu. Buradan bir insanın canlı çıkabilmesi ise mucize olurdu.
Saatler gece yarısı olmasına rağmen, etrafı aydınlatmak için kullanılan projeksiyonlar, dar sokağı ve hatta uzun bir caddeyi aydınlatmaya yetiyordu. Olay yerine çekilen sarı şeridin ötesinde bekleyen meraklı kalabalığın arasında çok sayıda gazeteci ve canlı haber muhabirleri de vardı. Hepsi patlamanın sebebini araştırıyor, onları oradan uzak tutmaya çalışan polis memurlarına onlarca soru soruyor, fotograflar çekiyor ve görgü tanıklarıyla röportaj yapmak için birbirleriyle yarışıyordu. Patlamayı duyan civardaki insanlar da oradaydı. Elindeki megafonla onlara seslenen polis memuru üstü üste yaptığı uyarılara rağmen oradan uzaklaşmamakta ısrarcı olan insanlara her geçen dakika biraz daha öfkelendi.
"Tehlike henüz geçmedi. Bayanlar beyler lütfen alanı boşaltın! Hey! Hadi geri çekilin!"
Başka bir polis memurunun sesi duyuldu.
"Caddeden araçlarınızı acilen çekin! Ambulanslara yol açın!"
Şeridin diğer tarafında canlı yayın yapan bir haber muhabiriyle konuşan polis şefinin sesi duyuldu.
"Merkez hastane yaralılar için her gruptan kana ihtiyaçları olduğunu duyurdu. Halkımızı bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz. "
Muhabir kadın merak ettiği soruları sormaya başladı.
"İçeride kaç kişi bulunuyordu? Bununla ilgili net bir bilgi var mı?"
"Tahminlerimize göre üç yüze yakın ancak henüz net bir sayı yok." dedi adam ciddiyetle. "Yangın biraz önce söndürüldü. Soğutma çalışmaları da hala devam ediyor. Şu ana kadar on beş kişiyi canlı, maalesef altmış dört kişiyi de ölü olarak oradan çıkardık. Patlama kulübün birinci kattaki ana salonunda meydana gelmiş. Büyük bir partinin tam ortasında diyebiliriz. Mağdurların büyük bir kısmı da hala orada. Henüz o kata ulaşamadık."
"Diğer iki katın fuhuş amaçlı kullanıldığı söyleniyor."
"Dediğim gibi kesin bir bilgiye ulaşmadan bunu söylemek doğru olmaz."
Meraklı muhabir hayatının haberini yakalamış gibi heyecanlıydı. Londra'da çok uzun zamandır bu şekilde büyük bir patlama olmamış, bu kadar sayıda insan zarar görmemişti. En son birkaç yıl önce metroya yapılan bombalı terör saldırı kadar dikkat çekici bir olaydı.
"Kulübün sahibi Bay Josep Bennett içeride miydi?"
Çoğu insanın merak ettiğini sordu muhabir. Asıl haber bu adamın öldüğünü duyurmak olurdu. Polisin cevabı ise netti.
"Bay Bennett patlamadan çok kısa bir süre önce kulüpten ayrılmış. Sağlık durumunun iyi olduğu bilgisine ulaştık."
"Peki patlama hakkında bir bilgi verdi mi?"
"Hayır henüz vermedi. Diyeceklerim bu kadar bayan. Daha fazlası için yarını bekleyin." Polis daha fazla detay vermemek için bu cümleden sonra oradan uzaklaştı.
Etrafta dolaşan söylentiye göre ise bu patlamanın tek bir sebebi bulunuyordu. Yer altı dünyasının bitmek bilmeyen hesaplaşması... Çünkü kulübün sahibinin adı Josep Bennett'ı. Hakkında onlarca açılmış dava, suç dosyası ve takip kararı olan, mafya lideri Lord Josep Bennett tüm bunlara rağmen hiçbir şekilde suçlu bulunamıyor, her davasından beraat etmeyi başarıyordu. Mahkeme salonunu dolduracak kadar olan avukat sayısı ve muhtemelen ne kadar olduğunu bilmediği parasıyla kurtuluyordu. Gazetecilerin kendi arasındaki sohbetin konusu da tam olarak buydu. Merak edilen diğer konu ise Josep'in burada olup olmamasıydı. Altmış yaşını devirmiş yaşlı adamın, yıllarca ölüme meydan okuyarak yaşadığını tahmin etmeyen yoktu. Bu gece öldüğüne dair henüz bir haber çıkmamıştı. Ancak kulüpte çalışan kadınların ve müşterilerin çoğunun yanmış hatta parçalanmış cesetleri torbaların içinde taşınıyor, onların yakınlarına haber vermek içinse DNA testi sonuçlarını beklemek gerekiyordu.
Yani bu demek oluyordu ki çoğu ceset tanınmaz haldeydi. İçeride kaç kişinin bulunduğu bilgisi ulaşmasada cumartesi gecesi olduğu için sayının küçümsenmeyecek kadar fazla olduğu söylentiler arasındaydı.
Londra polis merkezindeki televizyondan olay yerindeki canlı yayını izleyen bir grup polisin bulunduğu küçük ofiste herkes suskundu. Kıdemli Amir Ralp ayakta dikilmiş, iki elini beline koymuş, artık iyice beyazlamış gür kaşlarını çatarak ekrandan gözlerini bir saniye bile ayırmadan biraz önce başlayan konuşmasına devam etti.
"Belli ki kılıçlar çekilmiş beyler. Bunun bir hesaplaşma olduğunu hepimiz biliyoruz. Her zaman ki gibi Josep yine sessizliğini koruyacak, aptal avukatları onlarca saçma sapan ifadeyle olayı ört bas etmeye çalışacak."
Ekrandan bakışlarını çekip, onu izleyen memurlara döndü Ralp.
"İnsan, uyuşturucu, seks ticareti, faili meçhul cinayetler, uluslararası kaçakçılık, gizli siyaset, adam kaçırma, infaz. Josep Bennett'ın perde arkasındaki hayatının özeti tam olarak bu ama lanet olsun ki onu yakalamak için elimizde tek bir delil bile yok." Ağır adımlarla masasının başına geçip oturdu Ralp. Olay yerine gitmese de orada neler olup bittiğini her an haber veren yardımcısı ile iletişim halindeydi.
"Bu işe ajanların karışmasını kesinlikle istemiyorum." dedi kararlı bir sesle. "Etrafta dolaşarak bize beceriksiz kanun adamları gibi bakmalarına izin vermeyeceğim. O yüzden sizleri seçtim. Elimdeki en iyi adamlarsınız ve Josep'i yakalanmak için elinizden geleni yapacağınıza inanıyorum. Bu adamın yakalanması ve yaptıklarının bedelini ödemesi gerekiyor. Sadece o değil, onun kanını taşıyan kim varsa cezasını çekmeli. "
Ön sırada oturan genç polis memuru elini kaldırıp, söz isteyince ona doğru baktı Ralp.
"Ne var Gorden?"
"Gizli teşkilat ajanlarını görevlendirmeye karar verirse, nasıl karşı çıkmayı düşünüyorsun Ralp? O kadar güçlü değiliz. Hatta bırakalım da bu pisliği onlar temizlesin. Josep'i yakalamayı başarmak çok zor. Adamın yaşadığı ev bile kral William'ın kalesinden daha korunaklı ve büyük. İçeride ne olduğunu da tanrı bilir."
Ralp genç adama kaşlarını devirerek cevap verdi. "İyi bir polis olmasaydın seni kovardım. Emekli olana kadar fahişe ve sarhoş kovalamayı ya da trafik polisi olmayı düşünüyorsan dışarı çık dostum. Bana cesur adamlar lazım. Hala annesiyle yaşayan küçük çocuklar değil."
Gorden Ralp'in sözlerine bozulmak yerine gülümsedi.
"Annemin yemeklerini sevdiğini sanıyordum."
"Emin ol annen bile senden daha cesurdur. Senin yerine onu almayı düşünebilirim."
Diğer polisler de gülünce Ralp sert bir sesle ciddi konuşmasına geri döndü.
"Bu kadar yeter kızlar! Sesinizi kesin ve beni dinleyin. Gorden haklı. Josep'in kalesine girmek hiç kolay değil. Bugüne kadar bir kez bile evini arama kararı çıkaramadık. Özel hayatı hakkında da bildiğimiz pek bir şey yok. Bir kızı var. Adının Annemarie olduğunu biliyoruz. İyi bir cerrahmış ama çalıştığına dair bir kanıt bulamadık. Kızının beş ya da altı yaşındaki oğlunun, okul kayıtları olmadığına göre eğitimini evden aldığı tahmin ediyorum. Josep ailesini insanlardan uzak tutmakta kararlı görünüyor. Tabii bunun altında yatan sebebin can güvenlikleri olduğunu tahmin edersiniz. Kızı dışında başka çocuğu da yok. Torununun babasının kim olduğuna dair bir isme rastlamadım. Adam torununa kendi soyadını vermiş. Evlilik dışı bir ilişkiden olduğunu düşünüyorum. Kızı ve torununun neye benzediği ise başka bir sır. Çok uzun zamandır görünürlerde yoklar. Bayan Annemarie dışarı çıktığında bile peşinde onlarca koruma ve gizlenmek için uygun arabalarla dolaşıyor."
"Patlamanın sebebi ne Ralp?" dedi başka bir polis.
"Tahminimce birileri Bennett'ı yok etmek istiyor. Kaçakçılık piyasası çok büyük bir pazar. Bu pazarda en çok kim tezgah kurarsa, elbette ki en çok o kazanır. Bennett'ın servetinin değerini tanrı bilir. Adamın banka hesapları yurt dışında ve buradan takip etmek imkansız. Gece kulüpleri, birkaç şirket hissesi, yük gemisi ve kendine ait bir havayolu şirketi bile var ancak muhasebe kayıtları o kadar düzgün ki mahallemizdeki rahipten bile daha masum görünüyor."
"Her suçlu bir iz bırakır." dedi Gorden. "Ona yakın olan herkesi sorgulamalıyız."
"Bu o kadar kolay değil Gorden. Josep ölümüne sadakat sözü veren adamlarla çalışıyor. Çoğu para için intihar eylemcisi bile olur. Adamların çoğu Asya ya da Meksika kökenli. Özellikle seçilerek getirildiklerine inanıyorum. Bunda bile yasa dışı hiçbir halt yok çünkü hepsinin çalışma izni alınmış."
"Bürokrasi içinde adamları olamaz mı?"
"Elbette ki olur. Paranın satın alamayacağı insanlar şu an cennette. İşin ilginç yanı ise duyduğumuz onlarca çatışma haberine rağmen yaralı ya da ölmüş bir adamının olduğu kaydına rastlamadık."
"İyi nişan aldıkları için olabilir mi?"
Bu kez gülümsedi Ralp. Ancak bu gülümseme soğuk ve alaycıydı.
"Tahminin de doğru olabilir ancak başka bir olasılık daha mantıklı geliyor."
"Diğer olasılık nedir?"
"Kalesinde küçük bir hastanesinin olduğunu düşünüyorum. Kızının doktor olması, özellikle de cerrah olması bu olasılığı güçlendiriyor."
"Tek başına bir doktor ne yapabilir ki?" dedi Gorden bu olasılığa inanmadığını belli edercesine gülümseyerek.
"Tek başına olduğunu kim söyledi? Bir hastanede kimler olması gerekiyorsa onlardan mutlaka vardır. Josep parasıyla Londra'da ki tüm hastaneleri satın alabilir. "
"Diyelim ki bu doğru Ralp. Ya işler ters gittiğinde ölenler ne oluyor? Cesetlerinden nasıl kurtuluyorlar?"
"Bunun için de başka bir tahminim var. Adamları ailesi ve bağı olmayanlardan seçiyor. Cesetleri yok etmek de çok zor olmaz. Okyanusa attırabilir ya da yaktırır. Kimyasal içeriği olan maddeleri temin etmek pazardan meyve almak kadar kolay. Josep'in bunun için kafa yoracağını sanmıyorum. Eminim çorabını bile kendisi giymiyordur."
"Kızını yakalayıp sorgulayabiliriz. Babasının yaptığı her işi bildiğine eminim."
"Sıradan bir kadından bahsetmiyoruz dostum. Gangster Josep Bennett'ın kızından bahsediyoruz. Onun kolay bir av olacağını mı sanıyorsun? Tek kızını zarif ve korkak mı yetiştirmiştir? Bu insanlar ölümle burun buruna, ciddi tehditlerle, onlarca tehlikenin ortasında yaşıyor. Annemarie Bennett'ın babasının tek varisi olduğunu da hesaba katarsak, burada bulunan herkes kadar güçlü bir bedene ve kıvrak bir zekaya sahip olduğunu tahmin etmek zor değil."
Gorden yine kahkaha attı. "İşte şimdi onu daha çok merak ettim. Güçlü kadınları severim."
"Josep kızına yaklaşmamıza asla izin vermez. Denemeye kalkarsan seni gece yatağında boğdurur. Gözlerini açmaya ve katilinin kim olduğunu görmeye fırsatın dahi olmaz."
"Patlamanın sebebi belli oldu mu?"
Ralp ayağa kalktı. Masanın önüne geçip, kaba etini masaya yaslayarak, beyaz tüylerle dolu kollarını dışarı doğru sarkmış göbeğinin üzerinde birleştirip, yüzüne ciddi bir ifade takındı.
"İntihar eylemcisi üzerinde yoğunlaşıldı. Adamın üzerindeki bomba ile içeri nasıl girdiği ise ayrı bir konu. Bu gecenin özellikle seçildiğini tahmin ediyoruz. Büyük ortakların toplantı için bir araya geleceği bilgisini aldık. Ancak toplantı son anda iptal edilmiş. Anlaşılan o ki kendini patlatan adamın bundan haberi yokmuş."
"Adamın kimliği belli mi?"
"Elbette ki değil. Kuşbaşı et gibi parçalanan bedeninden kimlik tespiti yapmak çok da kolay olmayacak. Cesetlerin birbirine karıştığı bir yerde kriminal ekiplerinin işi bir hayli zor. Bundan sonra ki süreçte olay bizde. Josep Bennett'ı kodese tıkmak için elimizden gelenin en iyisini yapacağız. Hakkında bulduğumuz en ufak bir bilginin bile peşine düşmenizi istiyorum." Ralp'in bakışları Gorden'a kaydı. "Dedektif Gorden ekibin başı sen olacaksın. Ayrıca yarın seninle küçük bir ziyarette bulunacağız. Josep'in kalesini görmek için sabırsızlandığını biliyorum."
Gorden her zaman ki rahat tavrıyla gülerek cevap verdi.
"Aslında kaleyi değil kızını merak ediyorum Ralp. Bakalım tahmin ettiğin gibi dişi bir aslan mı yoksa yavru bir kedi mi?"