4.Bölüm

1548 Words
Elif, Ali ile geçirdiği o benzersiz anın etkisiyle içindeki belirsizliklerin dağılmaya başladığını hissediyordu. Ancak bir yandan da ailesinin beklentilerinin ağırlığını taşımak zorunda oluşu, içsel çalkantıları devam ediyordu. Bu, onun ruhunu bir uçurumun kenarına itiyordu. Bir gün, Elif ailesiyle akşam yemeğine otururken kalbindeki karmaşayı çözümleyemedi. Masanın etrafında oturan annesi ve babası, Cem hakkında giderek artan bir heyecanla konuşuyorlardı. "Onun evlenme teklifine ne dersin, Elif?" diye sordu annesi, gözlerindeki ışıltı Elif'e üç katı görünüyordu. "İnanıyorum ki o senin için biçilmiş kaftan. Bu, bizim ailemiz için de bir onur." Bu an, Elif'in içinde bir şeylerin kırıldığı an oldu. Ailesinin beklentileri karşısındaki içsel çatışmaları onu ikiye bölmüştü. Bir yandan anne ve babasının sevgisi, kendisine sağladıkları destek ve onların güvenini kırmamayı istemek; diğer yandan kendi öz benliği ve Ali'ye duyduğu derin aşkı arasında sıkışıp kalmıştı. Yemek, iştahını kaybetmesine neden olacak kadar ağırlaşıyordu. Gözlerinde birikmiş olan yaşlar, düşüren kelimelerin ağırlığıyla kendi kendini bastırdı. Agresif bir şekilde "Ama ben,Cem'i sevmediğimi biliyorsunuz; benim için doğru kişi Ali!" demek istiyordu, ama korkusu onu susturuyordu. Ailesinin hayallerinin yıkılması ve kendi istekleriyle birlikte yerle bir olması düşüncesi onu daha da tedirgin ediyordu. O an, Ali'nin sözlerini hatırladı: "Kendine ve duygularına köle olma Elif. Kendin ol!" İşte burada özgürlüğü ve mutluluğu aramak için Ali'nin cesaretine sahip olmadığını hissediyordu. Ailesinin sözüne karşı koyabilme gücünü bulamadı. Gözleri dolsa da, "Çok düşünmemiz gerekiyor," diyebildi. Tüm aile masası yokmuş gibi sessizleşti ve beklentileri derin bir darbeyle Elif'in kalbinin içine itildi. Her biri, Elif'in psikolojik çöküşünün ne kadar derin olduğunu görmeden, çıkmaz bir yola girebiliyordu. Aksamın ilerleyişiyle Elif kendi odasına çekildi. Yeniden Ali ile buluşmayı hayal ediyordu. İçindeki ikilemleri paylaştığı onun görüntüsü, bu defa zihnine daha fazla sarmıştı. Ali'nin gözlerinin derinliğinde güven, aşk ve umudun simgesi bekliyordu. Ali ise Elif'in bu hale gelmesine neden olan her şeyin altında yayılan umudu ve sahip olduğu cesareti yeniden öne çıkarmalıydı. Ali, Elif'in gözündeki boşluğu fark ettiğinde, onun duygusal durumunun ciddiyetini kavrayarak kendi içindeki karanlık gölgelerle mücadele etmeye başladığını hissetti. En yakın arkadaşı olarak Elif'e duyduğu aşkı her geçen gün büyüyerek içinde tarumar eden anlaşılmaz sancılar, onu daha fazla çaresiz kılmamalıydı. "Bir gün gelecek bu ilişki anladığın bedeli ödenecek" diyordu; ama bunun nasıl olabileceğine dair net bir yol haritası yoktu. Kendisini Elif'in kollarında, hedef almanın bilinciyle dolarak duruyordu. Gerçekten de Elif'i destekleyebilmek için, duygularını iyi anki dönemlere dönüşebilecekmiş gibi biçimlendirebilirdi. Eğer Elif'in kalbinin yerini hissedecekse, kendisi de o soğuk gecelerde cesaret gösterebilmeli ve ona doğru uçuş yapabilmeliydi. Karşılaştıkları tüm zorluklar onlara sayısız büyüklük öğretebilir; fakat bu anları ardında bırakmak da bir o kadar cesaret gerektiriyordu. Ali'nin Elif'e olan sevgisi, her arefede değişen, olaylar içinde tecrübeleri belleğine nakşettiğince, her doğan güneşle birlikte taze bir umut gibi doğmaya başlayacaktı. Elif, içindeki kırılganlık ve belirsizlikle yüz yüze geldiği o gecede yeniden karar vermeye çalışıyordu. İnsan ruhu, katmanlarına ve karmaşalarına eşit olmak üzere, aşk ve kendi hayatının zorluklarıyla daha emek verme düşüncesi, gerçek adına da sonunda bir adım atabilmek için hayatına yön vermeye çalıştı. Sadece kendini değil, ailesini de düşünmeliydi; ama bu denklemin devamlılığı içinde, Ali'nin aşık kalbine vurulmuş olan bir işaretin olması derin bir özgüvenle birleşmeliydi. - Cem, son günlerde her zamankinden daha fazla Elif'in zihninde dolanıyordu. Onun etrafında sürekli dönen düşünceleri, karanlık ve zorbalık dolu bir kıskançlıkla birleşmişti. Hiçbir şeyin Elif'e ulaşmasını istemiyordu ve bu meğerse, derin bir saplantının tezahürüydü. Elif'in Ali ile olan bağlantısı, Cem'in dünya görüşünde bir tehdit haline gelmişti. Gözleri, Elif'in mutluluğunu gölgede bırakan karanlık bir algı dünyasında kaybolmuştu. Cem, Elif'in yanında olduklarında her ne kadar soğuk ve mesafeli durmaya çalışsa da, içinde bir acı hissi büyüyüyordu. "O benim olmalı, sadece benim!" diye düşünmekten alıkoyamadı kendini. Ailesine her şeyin yolunda gittiği izlenimini verdiği zaman bile, Elif'e duyduğu takıntılı aşkla kalbi sıkışıyordu. Onun, aklındaki mutlu tablonun parçalanmasını ve Elif ile Ali'nin yan yana gelirken yaşadığı özgür ruh halini düşünmesi, ardında bir yangın yaratıyordu. "Ali neyin nesi? Onu neden bu kadar sevdi?" Elif'in gözlerindeki neşenin aslında ona ait olduğunu sandığı bir yansıması olduğunu düşünmek, Cem'i daha da çılgına çeviriyordu. Bir gün, Elif'in Ali ile birlikte gittiği yere gizlice gitmeye karar verdi. Dost görünümlü bir saplantıyla kendi sınırlarının dışına çıkmaya başladı. Her adımında karışık içsel düşünceler ve aşırı hissiyatlar doluydu. Ali'nin her şeyi kolayca başardığını düşünmek, Cem'in içinde bir hücum başlattı. Elif ona doğru adım atmayı seçtiği sürece, Cem onu kaybetmemekte kararlıydı. Ali'nin bakışlarının Elif'de yarattığı ışıltının giderek şahlanmasına tanık olmak, Cem'in sinirlerinin gerilmesine neden oldu. Onun mutluluğu, Cem'i az çok yanına almak için bir tuzağa dönüşen zihinsel savaşı başlamıştı. Artık şanslar elinden kaçmıştı ve Elif'in hayatına yeniden girmek için çabalarını iki katına çıkarıyordu. Her şey kalbindeki bu acımasız narsizmle son bulmalıydı. Cem, Elif'e olan aşırı bağlılığı ve saplantısı nedeniyle, birçok psikolojik tuhaflıklar içine çekilmişti. Kendi beyninde yarattığı gerçekliklerin tadını çıkarırken, güvenle gittiği bu yolda mutlak güvenilmezlik hissine sürüklendi. "Elif, benim gölgedeki Yasemin çiçekte nimettir!" diye düşündü. "Eğer Ali ile birlikte olmasına neden katlanayım? Cem'in ruhundaki gerginlik potansiyel bir tehlikeye dönüşmüştü. Artık Elif'e çok yaklaşmak isterken, sırf kendini ona beğendirmek için başkalarına zarar verebileceğine dair karanlık fikirler kafasının içinde sonunun geldiğini düşündürüyordu. Bu düşünceler içinde kaybolduğunda, sadece hemen yanında bulunan Ali'nin varlığıyla iflah olabilen Elif'in gerçek bir özneye dönüşmesi onu yakıyordu. Sonuç olarak, Cem'in gözleri açıldığında ve Elif'in onu kırmaya çalışmadığını düşündüğünde, saplantısı onları iyi bir sona bağlamayacağına inandırmaya başladı. Cem, Elif'i kazanmak için başvuracağı yolları düşünürken, aklında intihar ile izlenme halinde test ettiği acı bir sonsuzluğa dönüşüyordu. "Düşmanlarım beni zayıf görebilir, ama özgür bırakıldıktan sonra onu asla kaybetmeyeceğim!" dedi kendi kendine. Elif'in düşüncelerinin labirentinde kaybolmuş o için yer alan mantığında, onun bir ekip oluşturma girişimi kasveti ve onu az da olsa huzursuz eden düşünceleri kurmaktaydı. Cem'in hedefi, Elif'in hayatına girmek ve günlük yaşamına kasvet dolu entrikalarla tanımlanan bir parça bırakmak gözündeki kızıl ateşle hareket etmeye başlamıştı. --- Elif, sabah kahvaltısında masanın etrafında otururken içindeki gerginlik giderek artıyordu. Annesi, sabahın erken saatlerinden itibaren "Cem çok iyi bir genç. Ailesiyle tanıştığımızda gördüm ki, aslında size ne kadar uygun!" diyordu. Annesinin bu sözleri Elif'in midesinde bir düğüm oluşturdu. "Ama ben onu sevmedim," diye geçirdi içinden. Kendi hisleriyle donakken, içinde kıpırdayan bir ses ona "Başka bir hayat hayal et" diyordu. Baba, masanın öteki ucundaki gazeteyi okurken zaman zaman başını uzattı. " Cem'in ailesi çok saygın. Onunla evlenecek olsan, hayatımızda yeni bir dönüm noktası olacaktır," dedi kucaklayıcı bir umutla. Ailesinin Cem'i ideal bir damat adayı olarak görmesi, Elif'in tüm iç çelişkilerini açığa çıkartıyordu. "Sadece... beni dinleyin!" Elif sonunda içindeki krizi seslendirdi ama hemen ardıdan aniden duraksadı. Kendisini ifade etmekten yorgun düşmüştü. Herkesin gözleri üzerinde toplanmıştı; tüm bakışlar üzerine çakılmış gibi hissediyordu. "Bunu gerçekten istemiyorum," diyebildi çırpınan bir ses tonuyla. Ancak, annesinin yüzündeki hayal kırıklığını, babasının artan gerginliğini görür görmekle o hissin üzerindeki yük daha da artıyordu. Annesi yakın bir iç çekişle derin derin bakarak, "Kızım, bizim için önemli olan geleneklerimize riayet etmen ve Cem gibi iyi bir ailenin arasına girmendir," Elif'in içindeki boşluk, ailesinin Cem ve kendi evliliğine olan kesinliğinden daha ciddi bir duygusallık dalgalarına dönüşmüştü. Kendi peşinde giden duygularıyla, Ali'nin onun için taşıdığı özgürlük hissini düşünerek savunmasız kalmanın zorluğunu hissediyordu. Aynı akşam, Cem'in ailesiyle buluşmak için Elif'in ailesinin evinde toplanma karar alındı. Elif'in ailesi, Cem ailesinin saygın protokolüyle gülümsemeye başladı. Cem'in annesi, zarif görünümüyle mutfak masasının üzerinde otururken, "Biz Cem'e, Elif'i ne kadar sevdiğini ve ailesini bu bağda nasıl tehlikeye düşürmediğini biliyoruz," dedi. "Bu evlilik, her iki taraf için de yeni ve heyecan verici bir başlangıç olacaktır." O esnada, yere düşen bir çatalın sesiyle sohbetler aniden kesildi. Elif, her kelimenin ayak seslerinin ona çarptığını hissedebiliyordu. Gölgesi ve parlayarak akıttığı tüm huzurun, Cem'in aile sırları üzerinden geçişi içindeki düşüncelerini yutkundu. "Bu evliliği ailelerin beklediği gibi zorlanmadan yaşamak zorunda mıyız?" düşüncesi de kafasının içinde homurdanmaya başladı. Cem'in babası, gülümseyerek söze girdi: "Cem, Elif ve birlikte büyük bir aile kuracaklar. Biz daima böyle kalabalık bir ortamda büyümüşüzdür; gerçek bir mutluluk, işte buradadır. Aile, her şeyin üstündedir." Bu sözler, Elif'in kalbinde bir taş etkisi yarattı. Cem'in ailesinin sağlam görünümleri ve geleneksel beklentilerini, kendi kalbinin neresine oturtabileceğiyse kaygılı bir tavırla düşünmesine neden oldu. Ama öyle bir an geldi ki kendi yaşantısının kesiştiği Elif'in sarmalını vurguladı. Elif'in babası, Cem'in babasının her cümlesinde onayladığı bir bakış açısı varmış gibi düşünmeden duramıyordu. "Şayet Cem bizim için iyi bir dost olacaksa, Elif'in hayallerini boşuna izlememesi gerektiğini biliyoruz. Aile bireyleri arasındaki bağlar o kadar sağlam olmalıdır ki, her şey karşılıklı güvenle yürüsün," diye tutuğunu söylerken yine kendi toplumlarının katılığını şiddetle hissediyordu. Bu konuşmalar yapıldıkça Elif'in içindeki boşluk daha da büyüyordu. Cem'in ona sürekli güven vermesi ve ailelerinin beklentileri arasında kaybolmuş hissetmek, aklındaki Ali'ye dair duygulara odaklanmasını neredeyse imkânsız hale getiriyordu. Ali'yi düşündüğünde, o ışık dolu anlarının yeniden yaşanabilmesi için cesaret bulması gerekirdi. Fakat, Cem'in hayatlarına zorla girdiği bu gözle görülür yapılar arasında kaybolmanın acısını duyuyordu. Tam bu sırada Elif, kendisini çıkmazda hissetti. "Gelenekler hayatta kalmak için gerektiğinde sesimizi kaybetmiş gibi hissediyoruz. Belki de ailemiz için en iyisi olmak zorunda mıyız?" düşünceleri aklında pıhtılaşıp dursa da, yaşadığı evdeki baskı evinde sallanıyordu. Ailelerin getirdiği toplumsal normların oluşturduğu baskı altında özgürlüğü bulmanın ne kadar zor olduğunu fark etti. Elif'in duygusal gerilimi, ailesinin Cem'in hayatına dair yarattığı tüm baskıları karşısında boş kalmamı sağladı. Duygularla dolu anların ardından sohbetlerin akışı hız kazandı. Elif, gelecek hayalinin nasıl bir anlam kazanacağı konusunda ikilemdeyken, Cem'in gözlerindeki adamların acımasızca uzanmasına engel olamıyordu. Artık her şeyin kadar belirgin ve keskin hatlarla olduğunu düşünüyordu; Elif, daha fazla dikkat etmeli ve kendi ruhunun izlerine bir an daha güvenip başlangıçı hızlandırmalıydı. Fakat, kendi hakkına bir yaşama sahasında kaleme almaya özen gösterecek her oluşum özgürlük ve umut doluydu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD