6

1012 Words
Sicim gibi işleyen bir acının esiri oldu yüreğim. Geçmiş, bir film şeridi gibi gözümün önünde canlanırken boğazım düğüm olmuştu, kalbim ise kördüğüm. Gözlerim kararıyordu sanki. Susarak can çekişiyor gibiydim. Derin bir nefes çektim içime ve kapının eşiğine tutundum güç almak istercesine. Bana bakıyordu. Öyle bir bakıyordu ki sanki gözleriyle delecekti beni. Ya da öldürecekti. Her iki ihtimal de sonum gibi duruyordu. Derin bir nefes daha çektim içime. Düğüm olmuş boğazım biraz olsun rahatlar sandım ama olmadı. Ateş... Ateş Karahisar. Benim kocam mı olacaktı ciddi ciddi? Lise arkadaşım. Liseyi bana dar eden arkadaşım. Hatta arkadaşım bile değil, düşmanım. Kalbim bu ihtimalin altında sarsılırken karmaşık hâle gelmiş olaylar yavaş yavaş zihnimde netlik kazanmaya başlamıştı. Rojda yerine beni istemelerinin sebebi buydu. Tabii ya! Planlıydı, planlamıştı. Ateş çok zeki bir adamdı. Ben ondan her şeyi beklerdim. "Kızım. Niye dikildin durdun orada? Gel, gel de bir misafirlere merhaba de." dedi annem bütün yapmacıklığı ile ve devam etti. "Bakmayın siz onun kusuruna. Çekingen biraz. Ama size alışınca düzelir. Maşallahı var kızımın." Hayatı boyunca bana bir kez olsun güzel söz söylemeyen annem, şimdi bütün iltifatları art arda sıralıyordu. Sırf beni onlara vermek için. Bir diğer deyişle... Sırf para için! Para bu kadar önemli mıydı sahiden? İnsan para için kızını satar mıydı mesela? Yapmışlardı. Onlar bunu bana yapmıştı. Ömrüm boyunca unutmayacaktım bu kötülüğü çünkü en yakınım tarafından, ailem tarafından satılmıştım. Kendimi o kadar değersiz hissediyordum ki ne buraya, ne bu insanlara, ne de gelecekte kocam olacak o adama ait hissediyordum. Ben bu değildim, olmamalıydım. Güçlü, tek başına ayakta duran ve tek başına herkesi, her şeyi karşısına alan Rüya'yı kaybetmiştim sanki. O ölmüştü, ben onu gömmüştüm. Babamın bana o tokadı atıp beni yere serdiği gün ölmüştüm ve içimdeki o isyankâr kızı gömmüştüm. Ve şimdi elimde hayal kırıklığı ve acıdan başka bir şey kalmamıştı. "Hoşgeldiniz." dedim. Bütün bakışlar aniden bana çevrildiği sırada babamın o cümlesi beni yakıp yıkan bir ateş gibi art arda çınlıyordu kulaklarımda. Bu evden ya gelinlikle çıkarsın, ya kefenle. Başka çarem yoktu. Çaresizlik denizinde boğulmuştum. "Hoşbulduk kızım." dedi Ateş'in babası olduğunu tahmin ettiğim kişi. Elimden geldiğince Ateş ile göz göze gelmemeye ve hatta ona bakmamaya çalışıyordum. Çünkü emindim, ona bakarsam içimde bir şeylerin kopup gideceğinden emindim. Elime ne ara tutuşturduklarını anlamadığım kahve tepsisindeki kahbeleri sıra sıra salonda duran herkese ikram ediyordum. Ve sıra Ateş'in annesine geldiğinde orta yaşlı olmasına rağmen attığı korkunç bakış eşliğinde titrediğimi hissettim. Bende yarattığı etkiyi fark etmiş gibi korkutucu bakan gözleri beni baştan aşağı aşağılar gibi süzüyordu. Yaşlı bir kadın olmasaydı saçlarından tutup sürükleyerek onu kapı dışarı etmek isterdim ama zaten yeteri kadar rezil olmuştum daha fazlasına gerek yoktu, hem bunu yapacak cesaretim de yoktu. "Az önceki asabi hâllerin için özür dilemeyecek misin kızım? Zira sesin mahallede yankılanıyordu, duymayan kalmadı resmen. Bu yaptığın aşırı çocukça ve büyük rezalletti doğrusu." Tam da bu cümleyi bitirdikten sonra küstah küstah bakan gözlerini annemlerin olduğu tarafa doğru çevirdi ve benim aşağılamak amacıyla başladı cümlesini kaldığı yerden devam etti. "Kızınıza biraz mukayet olun canım siz de, yakında evli barklı Belki de çoluk çocuk sahibi bir kadın olacak öyle hareketler ne bizim ailemize yakışır ne de bizim ailemize gelecek bir yeni geline. Umarım anlatabilmişimdir ve siz de anlamışsınızdır. Malum, zor anlayan bir ailesiniz. Size daha olayım başında büyük kızınızı değil, küçük kızınızı istediğimizi defalarca kez söylememize rağmen ısrarla bize büyük kızınızı vermeye çalıştınız. Neyse ne. Açmayalım bu konuları şimdi. Önce küçük kızınıza mukayet olun yakında gelin olacak Ne de olsa. Hem de bizim aileye gelin olacak, hâline hareketlerine ve tavırlarına dikkat etmeli, etmek zorunda." Öfke. Baştan ayağa içimde var olmuş bütün duygular öfkeye evrildi bu cümleyi duyduktan sonra. Beni bir mal misali satın aldıktan sonra şimdi de benden ciddi ciddi özür mü bekliyorlardı? Ya onlar aklını kaçırmıştı ya da yüksek ihtimalle birazdan nen kaçıracaktım. Ailemi zerre kadar sevmeme rağmen bizimle böyle alay etmesi ve sanki kendisi her şeyden ve de herkesten üstünmüş gibi öyle küstah bir şekilde konuşması kesinlikle kabul edilir şey değildi. Ve o an emin olduğum bir şey varsa bu aileye asla ve asla gelin olarak gitmek istemediğimdi. Hele de bu kadının kayınvalidem olacağını düşünürsek... "Tabii haklısınız. Daha önce de dediğim gibi kızım biraz tez canlıdır, siz onun az önce yaptıklarının kusura bakmayın çocukluğuna verin. Ah canım, pardon yanlış söyledim ne çocukluğu ya? Sonuçta yakında evli barklı çocuklu çocuklu bir kadın olacak; çocuk ruhlu diyecektim, pardon. Rüya aslında olgundur ama hemen öfkelenir. İşte siz de onun bu çocuk ruhlu oluşuna verin. Ben onun adına hepinizden özür dilerim." Bu sözlerin hepsi annemden çıkmıştı. Evet, ciddi ciddi annem kurmuştu bütün bu cümleleri. Zaten bu küstah kadın, kayınvaliden olacak kadın beni yeterince rezil etmişken annemin bu rezilliği onaylaması ve bunu bahane ederek savunması içimde bütün umudu koparmıştı. Zaten umudum her an sönmek üzere olan bir mum gibiydi, bu sözleri duyunca o mum ateşiyle birlikte eridi gitti sanki. "Değil mi Salih?" dedi annem tam yanında oturan babamı dirseği ile dürtüp onun da bu küstah kadının söylediklerini onaylamasını istercesine ona bakarken. "Evet, evet. Öyle. Hem kızım adına hem de bizim büyük kız için yaptığımız ısrar adına özür dileriz sizden." diyen babam, bu rezilliği destekledi. Sinir krizi geçirmemek için zor tutuyordum kendimi. Kabul edilir, akıl alır şey değildi ya bu yaptıkları! Bizi, ailemizi aşağılıyorlardı hatta ne aşağılaması resmen yerin dibine sokup sokup çıkarmışlardı! Ve ailem sırf para için, evet evet sırf para için bütün bu aşağılamaları kabul etmiş ve bunlar da yetmezmiş gibi üstüne özür bile dilemişlerdi. "Rüya'dan da bir özür bekleriz artık." Küstah kadın, ısrarla elindeki bütün kozaları benim üstüme oynamaya devam etti. Özür dilemek istemiyordum. Hem de hiç istemiyordum. Ama mecburdum... Babamdan bir tokat daha yiyip yerin dibini boylamak istemiyordum çünkü. "Özür dilerim. " dedim. Evet, bunu söyledim. Bu lanet cümle ağzımdan döküldü benim. Sanki onlardan özür dilerken dilime diken batmıştı. Öyle bir acıydı işte hissettiğim. Ve şu kayınvalidem olacak küstah kadının ben özür dileyince, daha doğrusu bana zorla özür diletince bana attığı küstah bakışları... İşte bunu ömrüm yettikçe unutmayacaktım. Sırf para için beni bu duruma düşüren ailemi de ömrüm boyunca affetmeyecektim. Çünkü onlar benim sonum getirmişlerdi. Yani Ateş Karahisar'ı. Yakında müstakbel kocam olacak o adamı... Adım gibi emin olduğum bir şey var ise o da bu işin sonunun hiç hayra alamet olmadığıydı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD