Çünkü kapıyı... Kırmışlardı.
Kırılan kapının sesi bütün odanın duvarlarını inletirken bayılacak gibi oldum. Babam, annem, Rojda... Üç düşmanım da bana, beni öldürmek ister gibi bakıyordu.
Her şeyi hazmederim de... Bir insanın annesi, babası ve ablasının ona düşman olması...
Bunu kabullenmek gerçekten zordu.
Ve galiba şu an ailem olacak insan müsveddelerine değil, ecelim olacak sonuma bakıyordum.
Babam bana doğru bir adım attı. Öyle bir geliyordu ki üstüme az önce kendimi pencereden atmadığım için pişman oldum.
Hoyrat adımları tam önümde durdu ve yüzüme doğru okkalı bir tokadı geçirdi.
O kadar şiddetli vurmuştu ki dengemi kaybedip yere düştüm.
Yüzüm sızlıyordu. Ve burnumdan kan gelmişti.
Elimin tersiyle burnumdaki kanı sildiğimde yaşadığım her saniyeye lanet ettim.
"Ya bu evden gelinlikle çıkarsın, ya da kefenle! DUYDUN MU?"
Bağırışı kulaklarımda yankılanırken acı bir sonu ağırlıyordu düşüncelerim. Ya bu evden gelinlikle çıkarsın, ya da kefenle! Bir babanın, kızına söylediği sözler bunlar olmamalıydı.
Saçını okşamalıydı, sarılmalıydı, öpüp koklamalıydı... Ama vurmamalıydı.
Odadan çıktığında Rojda ile annem gelip iki kolumdan tuttu ve beni kaldırıp yatağa otutturdu. Bu evde babamın dayağını yemeyen tek bir Allah'ın kulu yoktu. Beni de, annemi de, Rojda'yı da hatta oğlu diye çok sevdiği Arda'yı bile... Hastanelik edecek kadar döverdi.
Çünkü hastalıklı adamın tekiydi.
"Aptallık edip karşı çıkmasaydın bunlar olmazdı!"
Annem her zamanki gibi söylenmeye başladı. Babam üçümüzden birini dövdüğü zaman yanımıza gelir, teselli edecek şeyler söylerdi. İyi bir anne miydi, kötü bir anne mıydı kararsız kalırdım o zamanlar.
Annelik içgüdüsü ile yapıyordu belki ama... Ama yine de onu affetmeyecektim. Ne olursa olsun bu saatten sonra bu ailedeki hiçkimseyi affetmeyecektim.
Arda hariç. Arda'yı seviyordum. Bu ailede tek sevdiğim insan oydu belki de.
"Psikopatın tekiyle evlendirecek beni! Ne yapayım boyun mu eyeyim şimdi? O öldürmese bile, bu psikopat öldürür beni!"
Babam olacak o adamın attığı okkalı tokattan sonra bilimcim yerinde değildi. Sürekli aynı şeyleri tekrar edip duruyordum.
"Keşke beni evlendirselerdi senin yerine!"
Rojda'nın sesini duyduğumda babamın bana attığı bir tokat gibi okkalı bir tokadı yüzüne atmamak için zor tuttum kendimi.
Az önce ona attığım yumruk beni kesmemişti.
"Adamı gördünüz mü, nasıldı?" diye sordum umudumu kaybetmiş bir sesle.
"Gördük." dedi annem başını olumlu anlamda sallayıp burnumdan akan kana ve patlayan dudağıma pansuman yaparken.
"Tam bir afet. Olamaz böyle bir şey."
Rojda'nın sesiyle kaşlarımı çattım. Bu sürtük benimle dalga mı geçiyordu, yoksa ciddi miydi?
Emin olmak istercesine anneme baktım. Annem de Rojda'nın söylediklerine destek olmak ister gibi bir sesle söze girdi.
"Valla yaşlı başlı kadınım, benim bile ağzımı açık bıraktı. Boylu poslu, bir de yakışıklı. Salondaki bütün kızlar, hayran hayran bakıyordu ona."
Yalan söylüyorlardı.
Psikopat olarak mahallede adı çıkmış bir adama kimse öyle bakmazdı.
"Yalan s-"
Cümlemin devamını getirecekken odaya Aslı girdi. En yakın arkadaşımı görmek, beni bir nebze olsun rahatlattı çünkü onun bana yalan söylemeyeceğini biliyordum.
"Yaşlı değil mi bu psikopat? Kesin daha önce evlilik de yapmıştır. Çirkin bir de değil mi? Allah'ım ben o adamla nasıl bir ömür geçireceğim? Dayanamam, yemin ederim dayanamam."
Aslı, sanki çok saçma tepkiler veriyormuşum gibi gözlerini devirdi.
"Bak sana şu kadarını söyleyeyim... Adamı gördüğüm an değil psikopat olduğu, bu mahalleden biri olduğuna bile inanmadım. Yemin ederim doğru söylüyorum Rüya. CEO kılıklı adam! Aşırı yakışıklı senden en fazla iki üç yaş büyüktür. Genç duruyor baya. Boyu da aşırı uzun. 1.90 falan. Belki daha fazla. Biz 1.50'ler... Yanında cüce gibi kaldık hepimiz."
Aslı da yalan söylüyordu. Hiçbirinin söylediklerine tek kelime inanasım gelmemişti.
Emindim, beni ikna edip odadan çıkarmak ve o parayla her şeyi satın alabileceklerini sanan küstah ailenin yanına götürebilmek için planlamışlardı bu yalanları.
"Ah! Yavaş ol anne!" Annem, patlamış dudağımın üstüne pansuman yaparken acıyla inledim. Babamın tokadı hâlâ dudağımda duruyordu.
"Çok kötü vurdu. Beş parmağının izi çıkmış yanağında. Bir de beyaz tenlisin, iyice sırıtıyor kırmızılık. Rojda! Kapatıcı mapatıcı bir şey sür şunun yüzüne. Anlarsın sen makyajdan."
Maymun yüzlü Rojda. Tabii anlar makyajdan.
"Hiç içimden gelmiyor. Hele o adamı benim elimden aldığı aklıma geldikçe için gidiyor, içim! Anne vakit geç değilken beni verseniz onlara. Kalsın şu suratsız evde. Ben gideyim, lütfen."
Annem göz devirdi. Benim ağzım ise şaşkınlıktan açık kalmıştı. Demek yalan söylemiyorlardı. Rojda'nın ciğerini bilirdim. Verdiği tepkide samimi görüntüyordu. Adam gerçekten yakışıklıydı demek ki...
Aman yere batsın güzel yüzü. Beni döverken yakışıklılığı mı kurtaracaktı beni?
"Anne..." dedim yalvaran bir sesle. "Bak bu psikopat on tane adamı hastanelik etmiş diyorlar. Bilmem kaç kişiyi vurmuş bu manyak. Bak tersine gelir, beni de öldürür. Haberlerde adımı duyarsınız. Lütfen vermeyin beni ona..."
Fayda etmeyeceğini bile bile yalvarıyordum anneme. Gurumu bir kenara koymuş, yalvarıyordum. Başka çarem yoktu.
"Olmaz artık. Çok geç."
"Ne geç ya?!" dedim sesimi yükselerek. "Bana mı sordunuz onlara evet derken?"
Sinirden elim ayağım titriyordu. Bu da yetmezmiş gibi üstüne kanayan burnumun, patlamış dudağımın, kıpkırmızı olmuş yanağımın acısı eklenince kusacak gibi oldum.
"Yavaş dur be!" Rojda, kapatıcı ile yanağımı kapatmaya çalışıyordu o sırada.
Tek umudum olan Aslı'ya baktım. Ama o da üzgün değildi bana bakarken. Bu hayatta kimseye güvenmeyeceksin. Kimseye. Hepsi arkandan vuruyor işte seni böyle.
Annem ve Rojda işlerini bitirip odadan çıktıklarında annem, bana salona gelmem ve o küstah aileye kahveleri götürmem için iki dakika vermişti.
"Kendini topla gel. Yüzün şu makyajdan sonra bir şeye benzedi bari."
Buraya kadardı işte onun anneliği. Babam bizi dövünce hafif vicdanı sızlar, sonra eski hâline dönerdi.
Kimsem yoktu bu hayatta. Kimseye güvenim de kalmamıştı, kaybedecek bir şeyim de...
O adam beni öldürse ne olurdu ki? Yaşamaya değer bir hayatım mı vardı, yoktu!
"Fazla önyargılı davranıyorsun Rüya. Bak zengin bir aileler. Adam da başarılı bir mimarmış. Elini soğuk sudan sıcak suya sokmazlar vallahi. Boşver herkesi, gel he de şu işe. Hayatın kurtulur. Hem bu yıkık dökük evde bu kadar cahil bir aileyle kalıp ne yapacaksın?"
Aslı haklıydı. O adam beni öldürmese bile babam beni öldürecekti bu evde.
Gidecek kimsem de yoktu zaten. Kalmıştım burada işte.
Titreyen ellerimle yataktan destek alıp ayağa kalktım. Bütün uzuvların uyuşmuştu, yaşamıyordum sanki öyle bir acıydı bu.
Ne ara salonun kapısının eşiğine geldim ondan bile haberim yoktu. Göz ucuyla başımı oraya çevirip psikopatı bulmaya çalıştım.
Gözlerim biraz daha orada oyalandığında ateş saçan kömür karası gözlerle kesişti bakışlarım.
Cidden bu muydu?
Kalbim şaha kalkmış gibi çarpmaya başladığında art arda yutkundum. O da bana bakıyordu, hem de çok kötü bakıyordu. Gözleriyle birini öldürme gücü olsaydı şayet ben şu an mezarda olurdum kesin.
Simsiyah saçları, kömür karası gözleri... Ve buna tezat oluşturmak istermişçesine bembeyaz bir teni vardı. Fazla, çok fazla yakışıklıydı yüzü.
Yalan söylemiyorlardı, haklılardı.
Ama kalbimi sarsan bunlar değildi. Çünkü her şeyin ötesinde asıl gerçek tokat gibi yüzüme çarptı.
Çünkü ben...
Ben bu adamı tanıyordum!