Aklıma gelen olaylar kalbimin ağrıyışını arttırmıştı.
Akan gözyaşlarımı hızlı bir şekilde sildim ve bakışlarımı sertçe anneme doğru çevirdim. Bir an için bana bakıp irkilen annem kaşlarını çattı.
"Bu hâl ne?! Git bir elini yüzünü yıka. Sözde herkesin dilinde çok güzel bir kızsın. Bu tiple sana o adam bile fazla!" dedi ve sertçe kapıyı kapattı ardından.
Evet bütün mahallede çok güzel bir kız olarak anılıyordum. Hiç kimse aksini iddia etmemişti. Deniz mavisi gözlerim, bembeyaz tenim ve kumral saçlarımla herkesin dilindeydi güzelliğim. Ama üç gündür kendimi üzüntüden helak edince gözlerim kızarmış, dudaklarım morarmıştı. O güzel diye anılan kızdan eser yoktu sanki şimdi. Üstüne de annem bunu yüzüme vurunca sıkıca gözlerimi yumdum.
Sinirlerim daha da gerilirken elimde sıkmaktan bir hal olmuş yastığı öfkeyle annemin ardından kapattığı kapıya doğru fırlattım. Küçük çaplı da olsa geçirdiğim sinir kriziyle yataktan kalkıp odamda ne var ne yok kırmaya, dağıtmaya başladım. Hatta öyle ki hıncımı alamayıp komodinimin üstünde duran su bardağını odamdaki boy aynasına doğru fırlattım. Ayna saniyeler içerisinde parçalara ayrılırken kendimi sakinleştirmek için cam kırıklarına uzak bir yerde sırtımı duvara doğru yaslayıp yere çöktüm. Bacaklarımı karnıma doğru çekip başımı kollarımın arasına aldım ve kafamı bacaklarıma yaslayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim.
Kapım hızla açılırken tiz bir çığlık koptu. Bu ses arkadaşım Aslı'nın sesiydi.
"Ne olmuş buraya?! Ne bu halin? İnanamıyorum!"
Bakışları bana dönünce omuzlarını düşürdü. "Bak üzüldüğünü biliyorum ama biraz sonra seni istemeye gelecekler. Lütfen biraz da olsa topla kendini." diyerek yanıma çöktü.
Benden cevap gelmeyince "Rüya iyi misin güzelim?" diye sordu.
Onun suçu yoktu belki ama o an sinirlerimi boşaltmaya ihtiyacım vardı ve bütün hıncımı ondan çıkarmıştım.
"DEĞİLİM! İYİ FALAN DEĞİLİM!"
Hızlıca ayağa kalkıp salona doğru ilerledim. Bize yakın konu komşu, ailem, yakın akrabalar hepsi salondaydı ve benim korkunç görünen halim hepsinin gözleri önündeydi.
Annem bu halime kaşlarını çatıp hızlıca yanıma geldi ve kolumu sertçe kavradı.
"Bırak kolumu." diye öfkeyle tısladım. O da bana öfkeyle bakıyordu.
"Sen istesen de istemesen de o adamla evleneceksin! İster ağla ister zırla. Başka seçeneğin yok! Böyle bağırıp çağırıp ortalığı talan etme."
Babamın sesini duyunca artık kayış gerçekten kopmuştu bende. Üstüne sözde ablam olcak Rojda "Bırak baba ya. İlgi çekmek için yapıyor bunları." deyince zaten gün yüzünde olan öfkem daha da artmıştı.
Evet. Bir de bunları herkesin içinde ve gözü önünde söylemişlerdi. Beynim tam da o an delirmemek için bir sebep aradı. Yoktu. O zaman gönül rahatlığıyla delirebilirdim.
"Öyle mi?! Demek bütün bunları ilgi çekmek için yapıyorum."
Gözüm bu akşam beni istemeye gelecekleri için hazırlanan ikramlara kaydı. Arkadaşım Deniz "Sakın Rüya aklından bile geçirme." deyince beni ne kadar iyi tanıdığının farkına vardım. Ama iş işten geçmişti.
Daha önce ufak çaplı geçirdiğim sinir krizi bu sefer daha büyük ve tehlikeli bir hal aldı.
"Hem hayatımı mahvedip hem de bana emir veremezsiniz!" Gözlerimi büyütürken amcam ayağa kalktı.
"Kızım Rüya yapma benim güzel yeğenim. Sakin ol lütfen. Bak gelecekler az kaldı."
"Ben bu saatten sonra..." Sırtımı dikleştirdim. "OLMAM! SAKİN FALAN OLMAM!"
Boynumdaki sahte inci kolyeyi öfkeyle kopardım. Boncuktan yere dökülürken bakışlarımı anneme döndürdüm.
"Rüya artık yok. Sizin beni o psikopatla evlendireceğinizi söylediğiniz gün ben bittim."
Ayağımda hâlâ neden giydiğimi anlamadığım topuklu ayakkabıyı çıkartıp sıkıca kavradım ve duvara doğru fırlattım.
"Siz benim hayatımı kararttınız. Ben de Rüya isem bu mahalleye sizi rezil edeceğim."
Teyzem de ayağa kalktı. "Rüya kızım bak lütfen bir delilik yapma."
Rojda bana bakıp göz devirdi. "Bırak teyze ya o zaten deliydi. Şimdi kendini gösterme çabaları peşinde." dedi ağzını yaya yaya.
Gözlerimi sıkıca yumdum sinirden. Damarlarımda akan kana kadar her zerreme nüfüs eden öfkenin hâkimiyeti altındaydım artık. Onun yakasından tutup duvara yapıştırdım. Suratına da okkalı bir yumruk geçirdim.
Hak etmişti bunu.
O da bana doğru bir hamle yapacakken Deniz ile Aslı onu tuttu. Ama o cırlamaya kaldığı yerden devam ediyordu.
"Seni gebertirim. Sen kimsin bana yumruk atıyorsun kaltak?"
Onun dediklerini takmadım bile. Salonda oturan ve bana tip tip bakan ailem döndüm.
"Ya o adam bana bir şey yaparsa? Ya elinde geberip gidersem? Hiç mi vicdanınız sızlamaz? Hiç bana sordunuz mu istiyor muyum, istemiyorum diye?"
Yemek masasının önünde durdum ve altındaki örtüyü sertçe çektim. Bütün tabaklar, bardaklar yerle yeksan olup cam kırıkları etrafa saçılırken herkes bana delirmişim gibi bakıyordu.
Doğru bakıyorlardı çünkü delirmiştim.
Kuzenim Selin elini ağzıyla kapattı. "Rüya sen manyak mısın? Ne yaptın? Gelmelerine dakikalar kaldı oysaki. Salonun bu halini görürlerse..." derken ikinci bir şok daha yaşandı salonda. Zaten kapıda duran kişiler - yani beni istemeye gelecek olanlar - baştan sona bütün olaylara tanık olmuştu.
Yaptıklarım, bana büyük bir pişmanlık ve utanç duygusu yaşatırken artık iş işten geçmişti. Ben sadece ailemi rezil etmek isterken... Lanet olsun! Ne yapmıştım ben böyle?
Ne yapacağımı, ne diyeceğimi, hatamı nasıl telafi edeceğimi bilmiyordum. Bildiğim tek bir şey vardı sadece.
O da bütün mahalleye rezil olduğumdu...