6 Ay Önce
6 Ay Önce...
Aysima Kılıç...
Bazen ne yapmak istediğinle ne yaptığın arasında fark vardır. Mesela yapmak istediklerinle yaptıkların birbirinden tamamen farklıdır. Benim için çoğu zaman durum bundan daha azı olmuyor. Her zaman çok başka isterken çok daha farklısıyla karşılaşıyorum. Bileğimde ki morluk canımın yanmasına neden oluyordu. Korkuyla titreyen bedenim ve daha da beteri durmadan korkuyla kırpışıp duran gözlerimle hafif bir çise eşliğinde eve yürüdüğümü umarak yürüyordum.
Bedenim soğuk ve korkuyla zangır zangır titriyordu. Üzerimde ki kaban yırtılmış, kuvvetle muhtemel olarak bileğim çatlamıştı. Beş kuruşum yoktu. Abimleri arayabileceğim bir telefona da sahip değildim şuanda ve daha da kötüsü evimden uzaktım. İlk defa evimden bu kadar uzaktaydım ben.
Hıçkırıklarım karanlık sokakta yankılandığı zaman duyduğum köpek havlamasıyla sıçrayarak etrafıma baktım. Hiç tanımadığım bir yerdeydim. Üstüm başım sırılsıklam, çamur kaplıydı, sadece kırık olduğuna emin olduğum kolum değil tüm bedenim morluklarla kaplıydı ki şokun etkisi üzerimden geçmeye başladıkça bedenimde ki sızı ve acıları daha fazla hissetmeye başlamıştım.
Ayağımın üzerine birkaç dakika öne gayet rahat bir şekilde basabilirken şimdi bunu yapamıyordum. Gözlerimden akan yaşları, çamur bulanmış elimin iz bırakmasını umursamadan sildikten sonra sızlayan bileğimi yeniden tuttum.
Canım acıyordu... Canım çok acıyordu.
Annemi özlemiştim ben, annemi istiyordum bir de babamı. Ben annemi ve babamı istiyordum. Ben yeniden aile olalım istiyordum. Daha fazla yürüyemeyeceğimi anladığım o anda oturdum karanlık sokak arasında kıyıda kalan o kırık sandalyenin üstüne.
Kendimi üzerine oturup soluklandığım şu sandalyeden farksız hissediyordum. O da fırlatılıp atılmış ve unutulmuştu. Hıçkırıklarımı tutmaya çalışarak puslu gözlerle etrafıma baktım. Üşüyordum, yağmur çiseliyordu Şubat ayazı tenimin morarmasına neden olmuştu. Saat kaç olmuştu? Kış ayı olmasından sebep saati anlamamda çok zordu.
Hıçkırıyordum ve artık hıçkırıklarımı yutarak sessizleştirmiyordum. Aksine akıtıyordum. Soğuğun etkisiyle elim, ayağım ve diğer morluklarım çok daha fazla sızlıyordu. Burası tam olarak nerede kalıyordu? Nereye gitmem gerekiyordu? Evimi istiyorum.
En azından kalabalık bir caddeye çıkabilseydim o kadar yol yürüdükten sonra. Hıçkırdım. Abimler, onlar beni neden hala bulamamıştı? Hıçkırdım. Korkuyorum, üşüyorum ve açım yanında da evimden bilmem kaç kilometre uzaktayım. Yine hıçkırdım. Beni asla bulamayacaklarını düşünüyorum artık. Yine ve yine hıçkırdım. Elimin acımasını umursamadan yüzüme kapattığım o sırada adımı duydum.
“Aysima!” Diye bağırıyordu biri. Adımı söylüyordu bana sesleniyordu! Hayal mi duyuyordum? Bu ses çok tanıdıktı. Kimdi ama?
Yusuf, dedi kalbim.
Yusuf’un sesi bu. O an ses daha da yakınlaştı. “Aysima neredesin?” Diye bağırdığında hıçkırdım. “Buradayım!” Diye bağırdım var gücümle ve sanki az önce bile sessiz tuttuğum hıçkırıklarımı serbest bıraktım. Adım sesleri vardı. Koşan adım sesleri. Sonra onu gördüm. Yusuf’u. Asker üniformasının içinde koşarak bana geliyordu.
“Aysima!” Dediğinde kafamı kaldırdım. Hıçkırdım. Bakışları üzerimde gezindi. Titreyen bedenimi gördü. Yine de iyi olmamla nefes verip üzerinde ki ceketi çıkararak yanıma geldi. Ceketini bana sarmak için üzerime eğildiği anda ona sarıldım ve tüm korkumu salarak ağlamaya başladım.
İlk sarıldığım anda kaskatı kesildi.
“Ben...” Dedim hıçkırırken, “Ben...” Diye devam ettim başladığım cümleyi bitirmek isteyerek ama devam edemediğimde Yusuf kollarını bana sardı. Büyük elleri saçlarımı okşarken, “Geçti.” Dedi saçlarımın arasına doğru. “Geçti Ay Işığı, geçti.” Dediğinde hıçkırarak daha çok sığındım kollarının arasında, “Donmuşsun.” Derken omuzlarıma ceketi sarıyordu.
“Onlar...” Dedim ama yine devam edemedim cümleme. Yusuf sadece hıçkırıklarımı dinlerken ve sakinleşmemi beklerken ambulans sesini duydum. “Buraya giremez ambulans.” Dedi dar sokak girişine bakarken, “Sedyenin geçeceğini de sanmıyorum.” Diye devam ettiğinde benimle değil kendi kendine konuştuğunu anladım. Usulca geri çekildim.
“Yusuf...” Hıçkırdım. “Tamam, tamam.” Dedi saçlarımı okşarken. “Sakin ol Ay Işığı.” Dedi “Sakin ol geçti bak seni bulduk.” Dediğinde gözlerine baktım. Maviydi... Masmavi... Çok güzel bir maviydi. O an da maviyi daha fazla sevdim sanki. Evet hep seviyordum ama daha da fazla sevdim. “Yürüyebilir misin?” Dediği zaman kafamı sağa sola salladım hayır anlamında.
“Ayağımın üzerine basamıyorum artık.” Derken gözlerimin yeniden dolduğunu hissettim. Bakışları ayağıma döndü. Küfür etti. Ama etmezdi. Yani normalde çok denk gelmemiştim ben küfür ettiğine ama az önce etti. “Gel buraya.” Dedi beni kucağına alırken. “Hadi gidelim.” Dediğine sağlam kolumu boynuna dolayıp başımı boyun girintisine sakladım.
“Birden oldu..” Diye fısıldadım. “Abla bana orası demişti kumaş alabileceğim yeri.” Sessizce saçlarımı okşadı bende devam ettim. “Oraya gittim bende. Sonra iki kişi geldi ve birden vurmaya başladılar...” Öksürdüm. “Geçti...” Dediği zaman geçtiğini bilsem bile o anda geçmiş gibi hissettim. Kalbim onun yakınlığıyla hem hızlanıyor hemde rahatlıyordu. Ben onu seviyordum, çok seviyordum hemde. Ama...
“Aysima!”
Yuşa abimin sesi ara sokaktan geçtiğimiz anda bana ulaştığı zaman kıpkırmızı gözleri üzerime düştü. “Abim.” Derken eli anında sapsarı saçlarımı buldu. Hafiflemiş olan ağlamam yeniden hıçkırıklara esir olduğunda Yusuf, “Abi ayağında kırık ya da çatlak olabilir ambulansa geçelim.” Diyerek konuştuğunda abim hemen kafasını sallayarak geri çekildi.
Yusuf beni sedyeye bıraktığı zaman ısınan bedenim yeniden üşümeye başladı. “Üşüyorum.” Dediğimde bedenime sarılan battaniyeler eşliğinde ilk muayene yapılırken hastaneye doğru yola koyulduk. O sırada gerçekten ısınmaya başlamış olan bedenim göz kapaklarımı daha fazla açık tutamazken uyudum.
6 Ay Önce...
Yusuf’dan...
Yorgun bir şekilde kendimi köşedeki sandalyenin üzerine attım. Yuşa abi, Aysima saatlerdir yok dediğinde ve gittiği son yerin konumunu bana atmaları için çocuklarla iletişime geçipte konumu gördüğümde beynimden vurulmuşa döndüm. Aysima naif bir kızdı. Kendi halinde, kimseyle sorunu olmayan sorunu olmadığı gibi, kimseye ters bir tepki de vermeyen kırılgan bir yapısı vardı ve gittiği yer bu naiflikte birine göre değildi.
O anda ekiplere nasıl haber verdim evden nasıl çıktım bilmiyorum. Yuşa abi, Kerem, Aysima, Emir’in ve ben uzun yıllardır bir aradaydık. Çocukluğumuz birlikte geçti desen yeridir. Dört erkek Aysima’yi bir Ay Işığı gibi koruyup kollamıştık yıllar boyunca. Zaten ismini de Yuşa abi Aysima doğduğu zaman Ay Işığı kadar güzel olmasından büyülenip Sara koymuştu. İsminin anlamı Ay Işığı demekti.
Hepimiz ona Ay Işığı derdik.
İşin ironik yanı Aysima kırılgan olduğu kadar inatçı bir kızdı da. Ne kadar uyumlu ve nazik olsa da, iş yapamazsın inadına bindiğinde yapardı. Sonuna kadar gider ne olduğuna, canının ne kadar yandığına bakmazdı. İzlediği bir diziden sonra savcı olacağım diye etrafta dolandığında herkes ona Hukuk kazanmak kolay mı demişti. Aysima’de onlara inat Hukuk Fakültesi puanına yeten hatta artan bir puan alıp üzerine Yazılım Mühendisliğini tercih ettikten sonra soranlara tatlı tatlı, ‘Yok Hukuk beni istedi de ben artık Hukuk’u istemiyorum.’ Demiş bir de üzerine Türkiye birincisi olduğu için kendisini arayan Üniversitelerin aramalarını göstermişti çünkü kimse inanmamıştı. Sonrasında da saçlarını savurup gitmişti.
Normalde tarzı olan bir şey değildi ama damarına basıldığı zaman çocuklaşabiliyordu. Orada ne işi olduğunu hala anlamıyordum. Anlayamıyordum. Bu sıralar tasarım işlerine merak saldığını biliyordum ama orada aradığı şeyi nasıl bulabilecekti?
“Yusuf,” Diyerek yanıma oturan Yuşa abiye baktım. “Sana fa zahmet verdik koçum yeni de geldin görevden.” Dediğinde yüzü cidden mahcup duruyordu. “Abi olur mu öyle şey. Ben yardım etmeyeceğim de kim edecek?” Dediğim zaman elini dostane bir şekilde dizime vurdu. “Haklısın.” Dedi gülümseyerek. “Bizim için Ecrin neyse senin içinde Aysima o, biliyorum.” Dediğinde yutkundum. Kafamı da sallayamadım onay da veremedim. Sadece gülümsedim.
Nedenlerine takılamadan Aysima’yi aldıkları acil müşahede odasının kapısı açıldı. Doktor içeriden çıktığı zaman ayaklanarak yanına geçtik. “Durum nedir?” Diye herkesten önce öne atılıp soran Emir’in olmuştu. Doktor elini cebine koydu.
“El bileğinde kırık var, ayak bileğindeyse çatlak. Omuz kısmında da çıkık. Gerekli müdehaleleri yaptık. Birkaç ufak dikişilik durumu vardu bacaklarında onları da hallettik. Ucuz kurtulmuş kardeşiniz bir hayli yara almış.” Dedikten sonra elinde ki kağıdı uzattı. “Bunlarda darp için oluşturulmuş detaylı raporlar.” Dediğinde ellerim boğum bopum olmuştu yumruk yapmaktan.
“Peki,” Dedi Kerem yutkunarak, “Dikkat etmemiz gereken herhangi bir şey var mı?” Diye devam ettiğinde doktor düşünür gibi bir ses çıkardı. “Yazdığım ilaçları tam saatinde reçeteye uygun olarak almaya devam edin. Ben ilk muayanede normal tepkilerin dışında herhangi bir psikolojik tanı fark etmedim ama zaten benim alanım psikiyatri değil. Ban fark etmesem de ya da herhangi bir bulgu sizde gözlemlemeseniz bile bir psikolog görüşü almanızı tavsiye ederim. Yaşadığı kapkaç mağduriyetinin yanında ciddi şekilde darp da ve tacize de maruz kalmış. Önlemini erkenden almakta fayda görüyorum.” Bedenim daha beter kasılırken, ellerime dişlerimde ortak oldu. Kıracak gibi sıktığım dişlerimin arasından birkaç nefes alıp verdim.
Ben bu haldeyken Yuşa Abi, Kerem ve Emir’in ne haldeydi tahmin bile edemiyordum.
“Ağzını gözü siktiğimin piçleri.” Yuşa abi sinirle soluduğunda kendimi sakinleştirdim. İnsan başına gelene kadar soğukkanlı kalacağını düşündüğü olaylarda bile başına geldiğinde tepkilerinin değiştiğini ya da beklenilenin aksine olduğunu anlıyor ki şuanda içimde ki tüm iradenin yanında aldığım askeri eğitimlerin tümünü kullanıyordum.
Psikolojik harekatlarda kullandığım taktikleri kendi üzerimde kullanırken karşımda düşman olsa ebesinin sikilmiş olacağınında farkında olarak buna devam ediyorum.
“Sakin olmamız lazım.” Derin derin nefesler alırken öfke ile etrafrta dolanan ve duvarında bu öfkeden nasibini almasını sağlayan diğerlerine ithafen. “Önceliğimzi Aysima olmalı.” Diye devam ettiğimde Emir’in hızla yanıma geldi.
“Yusuf Abi haklı.” Dediğinde Yuşa abinin ve Kerem’in içini rahatlatabilmek adına konuştum. “Ben bizzat ilgileneceğim o orospu çocuklarıyla.” Dediğimde kafalarını salladılar.
Bir süre sonra kendimizi sakinleştirmişken hemşire odadan çıktı.
“Görebilir miyiz?” Diyerek kızın önüne atlayan Emir’in’le hemşire olduğu yerde sıçrayıp Emir’in’e baktı tuhaf tuhaf. “Evet ama kendisi şuanda uyuyor.” Dedikten sonra devam etti. “Dikkatli bir şekilde fazla uzun süre kalabalıklar halinde durmamak kaydıyla girebilirsiniz yanına.” Kafamızı salladığımızda dördümüz birbirimize baktık. Tamam onlar kardeşleriydi ama ben de yanlarındaydım yıllardır.
“Eee ilk kim giriyor?” Diyen Emir’in’e döndüğümde kendisi dahil kimsenin geri adım atmaya niyeti yoktu ki Yuşa abi konuştu. “Ben en büyüğüm?” Dediğinde Kerem hızla ortaya atıldı. “O sayılmaz ya o zaman en çok da beni seviyor?” Dediği anda Emir’in atıldı ortaya. “He la he!” Dedi “Eteklerini tek kesmeyen benim bence beni görmek ister.” Dediğinde güldüm. “Beyler yalnız bende kurtardım?” Bakışları bana döndü. “Ya anasını satayım,” Dedi Yuşa abi sinirle. “Az büyüklerinize saygınız olsun be!” Diye devam ettiğinde Kerem arkasında ki duvara yaslandı.
“Haklı adam şimdi.” Dedi gevrek gevrek. “Yaşı geldi başı geldi. Kalp, tansiyon, şeker... Oho.” Dediğinde Emir’in’le ben Kerem’in bu tavrına sessizce güldük çünkü Yuşa abi hepimize siktir çekse gıkımız çıkmazdı. Korkudan falan değil de saygıdan. O yüzden hiç o toplara girmedik.
“SiKerem seni Kerem.” Dedi Yuşa abi sabırla. “Yaşlı mıyım lan be?” Dediği an Kerem hızla elini hava da şaklatıp abisine döndü. “O zaman büyüklere öncelik yok.” Dediğinde an Yuşa abi küfür etti. “Tamam yaşlıyım ben çekil,” Dedi “Kalp var bende, şeker var, tansiyon, kolestrol egzema, korzema aklına gelebilecek her hastalık var.” Deyip de öne atıldığında eş zamanlı önüne geçtik.
“Bence,” Dedim hepsine bakarak. Sonra kendimde dahil hepimize baktım. “Dört kişi kalabalık değil.” Dediğimde hepsi aynı anda onay verdi. Yuşa abi önde Kerem ve Emir’in arkasında en arkada da ben olacak şekilde içeri sessizce girdiğimiz de ki ben ne kadar bir özel tim yüzbaşısı olsam da 4 tane kalıplı cüsseyle bunu başarmak imkansızdı, Aysima’nin kaşları çatık bir şekilde uyuduğunu gördük.
Şükür ki uyandırmamıştık. Hepimiz sessiz bir nefes verdik ve Ay Işığıi izlemeye başladık.
“Abi,” Diye mırıldandığı sırada hepimiz birbirimize baktık. O sırada Yuşa, “Ben dedim işte ben gireyim diye. Beni ister benim Ay Işığıim dedim size.” Diye mırılndadığında Kerem öne atıldı. “Belki benim ya? Ne hemen sen kendine pay çıkardın?” Diyerek diklendiğinde Emir’in tam öne atılmıştı ki elimi göğsüne koydum.
“Dayağını yer oturursun bu düellode Emir’in girme.” Emir’in teması kesmeden birbirine bakan ikiliye baktı ve edebiyle geri yerine pustu.
“Kerem abi,” Diye devam etti Aysima. O sırada Kerem, “Bak ben sana dedim dimi?” Dediğinde Yuşa abi, “Az öncede abi dedi ama.” Dediği anda Aysima, “Emir’in,” Dediğinde Emir’in öne çıktı. “Ben size demedim mi eteklerini kesmiyorum diye en çok beni sever?” Üçüne şaşkınlıkla baktım.
Biri kıza buradayım diyecek miydi?
“Lan,” Demiştim ki Aysima birden inledi. “Yusuf...” Derken sesi içine gömüldü. Yusuf mu? Hepsi bana döndüğünde yutkunamadım. O nasıl isim söylemekti ki? “Lütfen,” Diye mırıldandı sonradan hepimiz yeniden ona döndük. İnleme? Yusuf? Lütfen?
Aysima ne diyon gözünü seveyim sen?
Yuşa Abi, Kerem ve Emir’in bana öldürecek gibi bakıyordu. Tam ağzımı açmıştım ki, “Yardım et.” Diye devam ettiğinde nefeslenerek devam etmişti ki, “Salak mısınız lan?” Dedi Emir’in. “Kız kabus görüyor koşun.” Dediğimiz anda Aysima, “Yardım edin.” Diye devam ettiğinde yanına koştuk.
“Buradayız abim,” Dedi Yuşa abi Aysima’nin saçını okşarken, “Korkma...” Diye devam ettiğinde. Aysima abisine sığınırken titreyerek uyandı. Etrafına baktı.
“Abi?” Dediğinde yanaklarını yaşlar süsledi. “Buradayız.” Dedi Yuşa abi bana bakarken. Az önce ki olayın gerginliğine özür diliyor olmalıydı sanırım. Sorun değil dercesine nefeslendim ama benimde aklım bir kaymıştı bir an yalan yok.
“İyi misin abim? Kabus mu gördün?” Diye sordu Kerem diğer yanına giderken. Aysima usulca kafasını salladı. “Motorsikletle yine yanıma geliyorlardı. Size seslendim kaçarken sonra... Sonra şey oldu...” Gözleri doldu. “Vurmaya başladılar. Bende...” Bana baktı. “Yusuf abiye seslendim.” Dedikten sonra gözlerini kaçırıp hıçkırdığında Emir’in öne atıldı.
“Tamam Ay Işığı,” Dedi elinin üstünü öperken, “Anlatma daha, kurtuldun iyisin.” Dediği zaman kafasını salladı Aysima. Bir süre ağladı biz bekledik. Herkes bir köşeye çekilmiş sohbet Aysima için normalleşmişken Aysima bana döndü aniden.
“Teşekkür ederim,” Dedi mahcup bir gülümsemeyle. Kalbim birden takla attı anlamadım. Sonra devam etti. “Yusuf abi.” Dediğinde gülümsedim. Sakin olmaya çalıştım kafamı öne eğdim.
İyiydi.
Gülüyordu, sohbet ediyordu.
Aysima iyiydi de bugün ben iyi değildim sanırım.