1.BÖLÜM
KAÇIŞ 1 – BİR GÜN DAHA
1992 21 EYLÜL..
Yağmur bardaktan boşalırcasına yağarken kadın kucağındaki bebeği daha sıkı sardı. Islanmasın diye
üzerine yolda bulduğu bir poşeti geçirmişti. . En azından sarılı olduğu battaniye koruyacaktı onu.
Göğsüne sıkı sıkı bastırdı bebeğini. Keşke doya doya içine çekebilseydi kuzusunun kokusunu ama
zamanı yoktu ki ..
Oysa ne hayaller kurmuştu onun için. İlk “ anne “ deyişini duymak istiyordu. İlk adımını kendisine atsın
istiyordu. Ama hepsi hayallerde kalmıştı şimdi. Kızıyla birlikte büyümek isterdi.
Afra’nın hayalleriydi bunlar. Kızı Nehir bir gün kendisi gibi olmayacaktı. İzin veremezdi buna ! Eğer
şimdi alırlarsa elinden sonu ondan daha kötü olacaktı. Biliyordu öldürmezlerdi ama ölmekten bin beter
ederlerdi. Hele o adam ! Kızına dünyada Cehennem mi yaşatırdı..
Asla izin veremezdi buna. Biraz daha hızlandı. Neredeyse koşuyordu.. Nefes alışları sıklaşmış göğüs
kafesi acımaya başlamıştı. Sonunda istediği yere geldiğinde derin bir nefes adlı.
“Çocuk esirgeme kurumu “ diye fısıldadı kendi kendisine. En azında belki bir yuvaya verirlerdi bebeğini.
Onu seven koruyan bir anası babası olurdu. Kendisinden bu saatten sonra fayda olmazdı yavrusuna.
“Affet beni güzel kızım , affet bebeğim. Biliyorum bana çok kızacaksın , affetmeyeceksin beni ama
bırakmak zorundayım seni. Bir gün bulacağım seni bebeğim. O gün geldiğinde bizi ayıranlara da tek tek
hesap sormuş olacağım. O güne kadar Allah’a emanetimsin ! “
.....
GÜNÜMÜZ.
Yanağına inen sert tokatla yere düştü genç kadının bedeni. Yanağı cayır cayır yanıyordu. Vücudu yediği
dayaklardan sızlarken göğüs kafesini delip geçen bir nefes aldı. “ Kalk lan “ dedi adam bir kez daha
irdeleyerek bedeni. Oysa küçücüktü kadın.
“Lütfen “ dedi genç kız fısıldayarak zar zor çıkan sesiyle.. Hıçkırıkları boğazını tıkarken karnına gelen bir
tekmeyi daha engellemeye çalışıyordu. Bundan iki gece önce oda arkadaşlarıyla dışarı çıkmışlardı. Biten
sınavlardan sonra biraz nefes almak istemişlerdi. Ev arkadaşını kıramamıştı Nehir. Hiç adeti olmamasına
rağmen bir bara gitmişler ve birkaç kadeh içmişlerdi. Ama şimdi buradaydı. İki gündür bu izbe yerdeydi
şimdi.
Son hatırladığı o son içtiği kadehti .. Sonrası yoktu karanlıktı. Neredeydi ? Bu adamlar kendisinden ne
istiyorlardı bilmiyordu ama çok korkuyordu.
Hem kendisi için hem de ev arkadaşı için..
“Lütfen bırak beni ne istiyorsunuz benden ? Leyla nerede ? Neredeyiz biz ? “
İri yarı adamın pis kahkahası odanın içinde yankılanırken Nehir midesinin bulandığını hissetti.
“O sürtüğümü soruyorsun ? O gitti “ dedi. Sigara içmekten sararan dişlerini göstererek sırıttı.
Nehir’in içi umutla doldu. Demek kaçmıştı o zaman o da buradan kurtulabilirdi. Leyla polise illa ki haber
verirdi. O ne olduğunu hatırlamıyordu ama Leyla kendisindeydi demek ki ?
Adam kızın gülümseyen yüzüne iğrenç bir zevkle baktı. “ Sakın sevinme fahişe , arkadaşın borçları
karşılığı seni sattı ve gitti geri gelecek diye ümitlenme “
Gözlerini açtığı andan beri kaç tokat yermişti kaç tekmeye göğüs geçmişti hatırlamıyordu ama hiç birisi
birkaç söz kadar yakmamıştı canını. Leylayla geçirdiği onca zaman geldi gözünün önüne. Aynı evi paylaşmışlar , dert ortağı olmuşlardı.
“Yalan “ diye bağırdı feryat ederek. Yalandı! Yapmazdı Leyla. Bırakıp gitmezdi onu bu canilerin eline.
“Gitmedi değil mi ? Leyla öyle biri değil ki! ” Evet rahat bir kızdı.. Sayısız sevgilisi olmuştu.. Hatta birkaç
tanesiyle de tanışmıştı ama , ama yapmazdı işte! Yapamazdı onu burada bırakıp çekip gidemezdi.
“Yalan söylüyorsun “ dedi son bir kez daha.. Küçücük bir umut kırıntısıydı içindeki ama kapıyı vurup
giden adam tüm umutlarını da yıkmıştı.
Yağmur yüklü gözleriyle baktı kapıya.. Kapının kilitlenme sesiyle tüm ümitleri sönerken elinden gelen tek
şey bentlerini yıkan göz yaşlarına bir kez daha izin vermekti. Dizlerini karnına çekip ağlarken o soğuk yurt
odasında “anne “ diye ağlayan o küçük kız çocuğu olmuştu yine.
Emir tuğra elinin altındaki direksiyonu biraz daha sıktı. Araba daha fazla hızlanırken evinin yoluna çoktan
girmişti . Aslında eve gitmesi tam bir aptallıktı bu durumda. Halletmesi gereken işleri vardı.
. İşler bir süre sarpa bile sarabilirdi. Hiçbir zaman
azalmayan düşmanları daha fazla çoğalarak geleceklerdi üstüne. Başarılı olmasını istemeyen bazı kişiler
kuyusuna kazmaya daha hevesli olacaklardı bu geceden sonra. Ama bunların hiç birisi umurunda değildi
genç adamın. Hiçbir zaman yaşlanana kadar yaşayacağını düşünmemişti zaten . Elbet bir gün gereksiz
bedeni toprağa karışıp gidecekti. Onun canını sıkan şey öldürdüğü insanların geride bıraktıkları
çocuklarıydı. Kendisi gibi geride olan çocuklar. Kin, nefret ve intikamla büyüyen çocukları sıkıyordu
canını. İstemiyordu kendisinin yaşadığı hayatı yaşamalarını. Birilerinin yardakçıları olmasını , küçük yaşta
eline silah alıp birinin gözlerine bakarak cinayet işlemelerini. Bu kişi anne ve babalarının katili olsa bile.
Bu şerefi başkasına bırakmazdı zaten Emir tuğra. O gün geldiğinde kendi kafasına kendisi sıkardı. Masum
bir ruhun kendi pis kanıyla kirlenmesine izin vermezdi asla.
Ani bir karala direksiyonu yan kırıp ilk sapaktan döndü. Bu halde eve giderse uyuyamayacağını biliyordu.
Rahatlaması gerekiyordu önce. Araba son hız ilerlerken ceketinin cebindeki telefonu aldı. Birkaç saniye
sonra aradığı numarayı buldu.
“Duman “ dedi taviz vermeyen sert sesiyle..
“Buyurun efendim “
“Bu gece ölenlerin çocuklarını yurt dışına çıkarın , diğerlerinin de gözlerini korkutun , bir de onlarla
uğraşmayalım “
“ Emredersiniz efendim . Peki Hakan beyin kardeşini ne yapalım abisinin öldüğünü duyduktan sonra zapt
etmesi zor olacak. “ Adamın sesi sıkıntılıydı. Emir tuğra derin bir nefes aldı. “ Karşı çıkarsa abisi hakkında
ki belgeleri göster “ deyip kapattı telefonu.
Emir tuğra telefonu gelişi güzel koltuğun üzerine fırlattı. Arabayı çoktan sahibi olduğu rezidansın önüne
çekmişti. Tek kişinin yaşaması için dizayn edilmiş daire sadece kadınlarla vakit geçirmek için geldiği bir
evdi. Bedenini ve arzularını tatmin ettiği ev bir iş yeri gibi döşenmiş olsa da aldırmazdı. Onun ilgilendiği
tek şey yatağının rahatlığıydı..
Güvenlik şifresini girip çelik kapıyı açtığında tek istediği vücudunda kaybolacağı bir beden ve sıcak bir
duştu. Üzerindeki kirden başka nasıl arınacağını bilmiyordu. Pisliğine başkalarını ortak etmek her zaman
daha kolay olmuştu..
****
Süleyman adlı adam elindeki poşeti diğer eline alıp saatlerce öncesinden kilitlediği kapıyı açtı. İçerideki kız
fazla direnmişti. Leyla denen sürtük kendi borcunu kapatmak için ev arkadaşını kendi önlerine atmış ve
gitmişti. Şimdi kızın kapısında sıkıntıyla duruyordu. İçeride olan kız elindeki en güzel kızdı. Leyla
sürtüğünün dediğine göre de bakireydi. Sırıttı adam. O nefis vücudun tadına önce kendisi bakmak isterdi
ama sırası değildi. Demir kapı gürültüyle açıldığında genç kadın sindiği yerde daha da geriledi.
Korkuyordu ! Tüm azaları titrerken düşünemiyordu bile. Süleyman içeriye girdiğin de kızın korkmuş hali hoşuna
gitmişti. Kızı kolunda tutup kaldırdı.
“Kalk sürtük işimiz var seninle “
“Lütfen bırakın beni ne olur “ diye hıçkırdı genç kız son bir nefesle. Adamın pis kokan nefesini
hissettiğinde kusmamak için dişlerini sıkmak zorunda kaldı.
“Çok konuşuyorsun , önce üstündeki şu paçavralardan kurtulacağız , müşterin var .“ dedi kızın isyanlarını
umursamayarak.
Yarım saat önce gelmişti telefon. İş adamlarından biri olan Emir Tuğra bey yatağını ısıtacak bir kız
istemişti. İlk aklına bu sürtük gelmişti. Eğer adamı memnun edebilirse kendisi içinde çok iyi olacaktı.
Kolunda sürüklediği kızı başka bir odanın içine savurup yüzüne baktı… Ah şimdi şu yatakta tadına
bakabilseydi .. Ama aklındaki planlar izin vermiyordu ki .
“Banyoya gir temizlen , poşetteki elbiseyi giy sonra da “ Kızdan ses çıkmayınca yanına gidip saçlarında
kavradı. Uzun kıvırcık saçları parmaklarına dolanırken kızın kokusunu içene çekti.
“Anladın mı lan “
“Anladım “ dedi titrek bir sesle Nehir .“Eğer kaçmaya çalışırsan seni canlı canlı bir inşaatın temeline atıp
üzerine de beton dökerim . Bu gece o adamı memnun edeceksin “ Kızın saçlarını daha fazla sıktı.
“Anladım bırak ne olur çok canım acıyor “ Süleyman kızı odada bırakıp dışarı çıktı.. Nehir’in parmakları poşete
uzandı. Titreyerek çekti kendisine. Naifti Nehir. Kırılgan, fazla narindi. Birisinin kanatları altına
girebilmek için ölüyordu şuan. Ama hayatında onu koruyacak kimse yoktu. Masumluğuyla herkesi
büyülerken , güzelliği her zaman başına bela olmuştu. Birileri onun için masum dediğinde ilk akla gelen
dokunulmamış bedeni oluyordu. Ama bedeni değil kalbi masumdu Nehir’in.
Hiçbir kötülük barındırmayan tertemiz bir kalbi vardı. Şimdiye kadar tek başına hayatta kalmaktan başka hiç bir leye önem vermemişti. Bir dayanağı yoktu ki hayatta. Ne annesini biliyordu ne de babasını. Uzaktan bir akrabası bile yoktu. Bir yetiştirme yurdunun kapısına bırakılmış onlarca yetimden sadece biriydi. Tek isteği okulunu bitirip düzgün bir hayat yaşamaktı.
Poşetin ağzını açıp içindeki elbiseyi aldı. Bir kumaş parçasından bu kadar nefret edeceğini asla tahmin edemezdi. O adam gelmeden kıyafetlerini çıkarıp elbiseyi hızlıca giydi üzerine. Bedeninde ki morluklar yavaş yavaş kendisini gösterse de , onun tek hissettiği aldığı darbelerin acısıydı.
Genç kadın üzerindeki elbiseye tiksinerek baktı. Kırmızı mini bir elbiseydi.. Göğüslerinin tamamı
neredeyse görünüyordu. Böyle şeyler giymezdi ki o.Hiçbir zaman sergileyemezdi bedenini. Utanırdı.
Şimdi bir fuhuş çetesinin elinde , bir orospu gibi giyiniyordu. Belki bir saat sonra gerçekten onlardan birisi
olacaktı. O adamla birlikte olduğunda. Ama hayır istemiyordu onlardan birisi olmak.
Hepsi Leyla’nın suçuydu. Kalbinde ilk defa nefret tohumları filizlenirken kapı sertçe açıldı. O adamdı
gelen. Süleyman kızı gördüğünde bir an pişman oldu verdiği karardan. Bu kızın tadına önce kendisi bakmalıydı
ama . Lanet olsun adama söz vermişti. Bu alemde herkese posta koyardı koymasına ya . Emir tuğra
beyden it gibi korkuyordu. Adamın gücü servetinden gelmiyordu. Gözü karalığından geliyordu.
Kaybedecek hiçbir şeyi yoktu adamın. Bir canı vardı onu da kimse almaya cesaret edemiyordu. En son
buna teşebbüs eden adam ibreti alem olsun diye elektrik direğine asılmıştı ölü olarak…
Nehir bir adım geriledi. Göz bebekleri titriyordu. “ Ne olur “ dedi bir kez daha.. “ Benim bir suçum yok
bırakın gideyim Leyla’yla görün hesabınızı “
Süleyman güldü. Güldüğünde sigaradan sararmış dişleri bir kez daha göründü. Genç kız öğürmemek için zor tuttu kendisini. Bir insanın gülmesinden nasıl midesi bulanırdı ki insanın. Onun bulanıyordu. “ O sürtük işime yaramaz , Allah bilir kaç erkeğin altına yatmıştır .. Bana sen lazımsın. “
Emir tuğra elindeki viskinin son yudumunu da boğazından aşağıya kaymasını sağladı. Sahi bir saatte
kaç kadeh bitirmişti. Biri üç, sekiz sayamamıştı. Yavaş içmezdi genç adam. Yudum yudum içenlere de
sinir olurdu içkiyi. Unutmak için içilirdi o berbat sıvı. Neden unutmayı yavaştan alırlardı ki
insanlar. Yeni bir tane daha doldurdu. Başı dönmeye başlamıştı. Gözlerinin önünden renkli ışıklar
geçiyordu. Galiba gerçekten sarhoş olmuştu.
Oturduğu koltuktan destek alarak ayağa kalkmaya çalıştı. Ama dönen başı kendisine hiç yardımcı
olmuyordu. Hem bu çağırdığı kız nerede kalmıştı ki ? Neredeyse sızmak üzereydi ve o bir kadın istiyordu..
Sıcak ateşli ve arzulu bir kadın.
Sehba'nın üzerinde duran telefonu eline alıp bir numara çevirdi. Karşı taraftan ses gelince sinirlice bağırdı
adama.
"Kız nerede kaldı. Yarım saat önce burada olması gerekliydi” .. Duman patronun sinirli sesine aldırmadı.
Onun için zor bir geceydi ve unutmak istediğini anlayabiliyordu. Herkesin bildiğinin aksine Emir tuğra
Bey'in bir kalbi vardı. Nadir sızlasa da bir de vicdanı. Kolay kolay üzülmez acımazdı Emir bey. Bir tek
çocuklara kıyamazdı bu Dünya da. Gözünden sakınırdı onları. Düşmanın tohumu olsalar bile. Nefretle
doğmazdı çocuklar , kin intikam sonradan aşılanırdı onlara. Bunu çok iyi biliyordu patronu.
"On dakika içinde dairenizde olacak efendim " dedi ılıman bir sesle. Emir cevap vermeden kapattı telefonu.
Sersem gibiydi. Başını hareket ettiremiyordu. Duvarlar dönüyordu sanki..
Neden bu kadar kötü olmuştu ki ? Ne kadar içerse içsin bu kadar kötü etkilenmezdi o.. Eğer düşüncelerini
toplayabilseydi nedenini de anlardı.
Ayakta duramayacağını anladığında tekrar oturdu koltuğa.
Nehir , gözyaşlarını tutamıyordu. Saç dipleri cayır cayır yanarken duyduğu acı hiçbir şeydi. Hayatı yarım
saat sonra geri dönülmez bir yola giriyordu. Bir kez daha lanet etti içinden Leyla’ya. Hepsi onun
yüzündendi. Kendisini kurtarma için onu yakmıştı..
Süleyman aynadan hala ağlayan kıza sinirle baktı.
"Zırlamayı kes adamın yanında da böyle ağlarsan , memnun edemezsen sabaha çıkamazsın " dedi sertçe..
Korku dalga dalga yayıldı bedenine genç kadının. O adam kimdi ?Ona kötü davranacak mıydı ?
İşkence edecek miydi ? Vuracak mıydı ? Canı daha ne kadar yanacaktı ? Hiç birisini bilmiyordu..
Siyah minibüs durduğunda kalbi daha hızlı atmaya başladı. Ölüm vakti gelmiş miydi ? Yaşarken ölmek
diye buna deniliyordu herhalde.
Süleyman'ın kendisini sürüyerek çıkartmasına ses çıkarmadı. Saatlerdir yalvarıyordu zaten. Bu adamın elinde
kalmaktansa kaderine razı gelirdi. Pis bakışlarından rahatsız olmuştu genç kadın. Ona yiyecekmiş gibi
bakıyordu.. Bunu en başından anlamıştı.
Oda da ona yalvardığında isterse onu götürmeyeceğini ama gece onu yatağında istediğini söylemişti.
Ölürdü de bu pislik adamın koynuna girmezdi. Hangisi daha kötüydü bilmiyordu ama Süleymanın koynuna
girmek en kötüsüydü.
Duman karşısındaki adama sinirle baktı. Geç kalmıştı. Kızın kolunu mengene gibi tutan koluna baktı. Süleyman
kızın kolunu bıraktı.
"Kusura bakmayın Duman bey biraz geç kaldık "dedi mahcubiyetle.
Duman gözlerini kıstı. "Bırak kızı patron bekliyor " dedi. Adam kızı içeriye iterken Duman Süleymanın
önünde durdu.
"Sen yukarıya çıkmıyorsun , kızı yukarı götürün" dedi adamlara..
Süleyman kaşlarını çattı. Şimdi bu kız istemem diye tutturursa başı belaya girecekti. Yine de karşısındaki adama
olmaz diyecek kadar aklını kaybetmemişti. Duman Aslan kimsenin karşısına almak almak istediği bir adam değildi. Çokça duymuştu adını.. Adam için manyak deniyordu.
Nehir kolunda tutup onu asansöre götüren adamdan kurtulmak istedi ama sadece düşünmekle yetindi. Bir
doksan boyuyla yapılı vücuduyla ona karşı koyamazdı. Sadece minik bir kuş gibi avuçlarında ezilirdi.
Koruma elindeki anahtarla kapıyı açıp kızı içeri itekledi. Yüzünde ki pis sırıtma midesini bulandırıyordu
genç kadının. Nehir kapının önünde dikilmeye devam etti. İçeriye girmeye cesareti yoktu. Dizleri
titriyordu. Gözleri yine dolmaya başlamıştı.
İçerden bir ses duyduğunda bir adım geriledi korkuyla.
Emir tuğra kapının açılma sesini duymuştu ama hala gelen giden yoktu. Neden girmiyordu bu kız içeriye ?
Yoksa naz mı yapıyordu ? Oysa adamın hiç naz çekecek havası yoktu bu gece.
Başka bir gün olsa hak ettiği gibi ilgilenirdi o bedenle. Ama şimdi hayır !..
İstediği sadece arzuları tatmin etmekti.
Ayağa kalktı. Yavaş adımlarla kapıya doğru ilerlemeye başladı. Yavaşta olsa görüşü bulanıktı. Ne oluyordu
böyle ?
Kapıya yaslanmış kızı görünce derin bir nefes çekti içine. Kızın üzerinde kırmızı kışkırtıcı bir elbise vardı.
Başı eğikti .. Gözlerine bakmıyordu. Oysa şimdi onun kendisini baştan çıkarmaya çalışması gerekmiyor
muydu ? Kızın yanına gitti. Yaklaştıkça kızın titreyen vücudunu daha fazla hissediyordu.
"Korkuyor musun ?" diye sordu.
Nehir başını kaldırmadan sadece kafasını salladı. Adamın kokusuna karışmış sert içki kokusu genzini
yakmıştı.
"Hım demek öyle " dedi fısıltıyla.." O zaman neden buradasın ? Buraya beni memnun etmek için geldiğini
biliyorsundur herhalde "
Nehir başını kaldırdı. Bebek mavisi gözleri adamın karalarıyla buluştu. "Zorla getirdi " dedi zor çıkan
sesiyle.
"O zaman ne yapacağız " dedi elinin birisini duvara yaslayıp.
Nehir cevap vermedi. "Şöyle yapalım o zaman güzellik , ben seni o adam dan kurtarıp yarın gitmene izin vereyim sende bana
unutamayacağım bir gece yaşat ne dersin "
Emir tuğra eğer sarhoş olmasaydı muhtemel bu sözleri söylemezdi. Bunda içkisine katılmış ilacın etkisi de
büyüktü muhtemel.
"Yani beni o adama vermeyecek misin " dedi umutla.
"Hayır , seni o adama vermeyeceğim ama bu gece seni istiyorum karşılık ver " dedi acımasız bir sesle
...
Odanın kapısı yavaşça araladı. Ses çıkartmamaya özen gösteriyordu. Kapının ardındaki adam temkinli
bir şekilde başını dışarı çıkarıp etrafa baktı. Işıklar hala kaçmamıştı. Demek ki adam hala ayaktaydı ..
Ama bu imkansızdı ! İçkisine kattığı ilaçla çoktan uyumuş olmalıydı..
İşini garantiye almak zorunda kalmıştı adam.. Evde bulunan tüm içki şişelerine ilaç katmıştı. Sonuçta
adamın ne içeceğini önceden kestiremezdi. Gündüz vakti , eve girmek hiç kolay olmamıştı. Üzerinde
tesisatçı kıyafetleriyle içeri girdikten sonra , kapının şifresini grip evde saklanmıştı.
Yine de çok zorlanmıştı. Kapının önünde ki adamları atlamak sandığı kadar kolay değildi. Özel yapım
kapıyı açmak başka bir sorundu. Allah’tan içerideki köstebekleri önceden söylemişti de hala
hayattaydı. Bu olaydan sonra onun da ifşa olacağını biliyordu. Emir bey aptal bir adam değildi.
Dosyayı yerinde bulamayınca delirecekti ki kendisi ölmediği sürece başkasını dert etmiyordu şuan.
Kapının açılma sesini duyduğunda odanın içine geri girdi. Hafif aralık kapıdan ufak ufak sesler
geliyordu.
Birkaç dakikadan sonra ayak sesleri kendisine doğru yaklaşmaya başladı. Adam nefesini tuttu.
Neredeyse bir heykel kadar hareketsiz kalmıştı. Malzeme odasının önünden geçen adam kendisini fark
etmemişti ama o bir şeyi görmüştü.
Emir bey ayakta zor duruyordu. Buda ilaçlı içkiyi içmiş demekti. İşi sandığından kolay olacaktı.
Ama hesaba katmadığı bir şey oldu.. Emir bey kapıdaki kıza tüm bedenini yaslamış onunla
öpüşüyordu. Adam sıkıntılı bir nefes verdi. Daha fazla beklemek zorunda kalacaktı.. İkisi de uykuya
dalana dek..
****
Nehir göz yaşlarına hakim olamadı. Gözleri cayır cayır yanarken boynunu öpen adamı kendisinden
uzaklaştırmak istedi. Yapamadı!
Emir tuğra kıza yaptığı teklifi unutmuştu bile. Tek istediği bu sıcacık kızın tadıydı. Yatağında
istiyordu. Algısı kızın kokusuyla biraz açılmış arzu tüm bedenini ele geçirmişti. Sahi bu kız ne
kokuyordu ?
Şah damarının tam üstüne bir öpücük kondurup yüzüne baktı. Ağladığını gördüğünde kaşları çatıldı.
“İstemiyor musun ? “ diye sordu baygın bir sesle.
Nehir sadece başını salladı hayır anlamında. Eğer kurtulmak için bu adamla yatması gerekse bunu
yapacaktı..
“O zaman karşılık ver dokun bana “
Nehir ellerini adamın karnına koydu. Emir ateşe değmiş gibi geri çekildi. Kızın elleri ateşten bir
kordu.
“Hım” dedi memnun bir ifadeyle. “ Gerçekten fazla ateşlisin güzelim “ Kıza yaklaşıp elini tuttu.
Yatak odasına girdi. Hala başı dönüyordu. Ara sıra görüşü bulanıklaşsa da aldırmadı.
Gerisinde kalan kızı önüne çekip yatağa itti. Nehir tenine değen soğuk çarşaflarla irkildi. Üzerine
eğilen bedene itaat etti. Oysa az önce soğuktan titremişti. Şimdi yanıyordu. Tüm vücudunu bir ateş
kaplamış yakıyordu onu. Belinde dolaşan elleri , içinde sönmeyen bir ateşin fitilini yakmıştı çoktan.
Sabah olduğunda gidecekti değil mi o zaman tecavüze uğramış olmak istemiyordu.
Bunun için karşılık verdi dudaklarını istila eden adama. Sevgilisi gibi, sevdiği gibi tüm arzusuyla
tutkusuyla onun olmak istedi. Üzerinden çıkan elbise Nehir’i çıplaklığa kavuştururken Emir
üzerindeki gömleği çıkardı.
“Beni yarın bırakacaksın “ değil mi diye sordu Nehir .. “ Söz verdin “ diye ekledi kısık bir sesle.
“Merak etme , yarın özgür olacaksın “
İlerisi iki bedenin birbirine karışmasıydı. Gelecek yılların ilk adımını attı iki beden.
*****
Salih saklandığı odadan çıkıp sessiz adımlarla salona girdi. Üç saattir bekliyordu. Adamın kızla işi
bitmiş olmalıydı. Şanslı piç diye geçirdi içinden.
O kızın içinde sefasını sürerken , kendisi yarım gündür küçücük bir odada tıkılıp kalmıştı.
Salonu göz gezdirip bir küfür daha etti. Aradığı dosya burada yoktu. Yatak odasında olmalıydı.
Korktuğu Emir bey değildi. O zaten sabaha kadar uyanamazdı. Yanındaki sürtük korkutuyordu onu.
Eğer varlığını hissederse çığlık atabilirdi. Keşke kafasına sıkabilseydi ama patronu kesin emir
vermişti. Hiç kimse ölmeyecekti.
Yatak odasına ulaştığında daha sessiz davrandı. Kapı zaten açıktı buda işini kolaylaştırıyordu.
Adamın göğsünde yatan kıza baktı.
Çarşaflara sarılmış bir melek ..
Bir şeytanın koynundaydı..
Nehir kasıklarındaki sızlamayla gözlerini aralamaya çalıştı. Canı yanıyordu. Dudaklarından kısık bir
inilti çıkarken bir anda gözlerini sıkıca kapattı. Tüm duyuları alarmdaydı. Odada birisi vardı ve
koynundaki adam uyuyordu.
Korku tüm bedenini sararken yavaşça araladı gözlerini. Sadece gölgesini görebiliyordu.
Başını kaldırıp yatakta doğruldu. Giysi odasındaydı adam. Bir yere bakıyordu. Sessizce yataktan
kalkıp yerdeki elbisesini geçirdi kafasından.
O anda olan tek şey adrenalin patlamasıydı. Her şey bir saniyede olup biterken keşkeler geçti aklından.
Keşke hiç kalkmasaydı yataktan. Ya da adamı uyandırsaydı ama hiç birisini yapmadı. Adamın
soyunurken belinden çıkardığı silahı alıp kabzasını adamın ense köküne vurdu. Salih’in başına bir
anda gelen darbeyle gözleri kararırken elindeki fener yere düştü..
Nehir beklemedi.. Adamın açtığı kasaya baktı. Kasanın içindekilerin hiç birine bakmadan paralarla birlikte çantaya doldurdu.
Düşünmeden üzerine dolaptaki hırkalardan birini geçirdi. Elleri titriyordu ! Kasada ki paraları ve
ince dosyayı poşete doldurup göğsüne bastırdı. Bayılttığı adam , yerde boylu boyunca yatarken
üzerinden atlayıp yatak odasına döndü.
Yatakta yatan adam yan dönmüş her şeyden habersiz bir şekilde derin uyurken elleri titreye titreye
odasının kapısını açıp hole çıktı. Daha odaya varmadan ayağından çıkardığı topuklu ayakkabıları geri
giydi.
Aklı ve mantığı durmuş düşünmesini engelliyordu. Uyandırmalı mıydı ?
Ya onu da suçlarsa ? Onu satan adama geri verirse ? O cehenneme dönemezdi ! O kadar güçlü
değildi. Bir başkasının cezasını çekmek istemiyordu. Leyla cehennem de yanabilirdi ama o kaçacaktı.
Çelik kapıyı yavaşça aralayıp dışarı çıktı. Kaçınca katta olduğunu bile bilmiyordu. Asansörün
durduğunu gördüğünde hızlıca merdivenlere yöneldi. Birkaç basamak aşağı inip gelene baktı. Onu eve
getiren adam ve yanında bir kişi daha vardı. Kapının iki yanına geçip beklemeye başladılar.
“Allah’ım sen bana yardım et “
Genç kadın hızlıca merdivenleri inmeye başladı. Her katı koşarak geçti. Kimseye yakalanmak
istemiyordu. Dışarı da Azrail’i beklerken , başka şansı yoktu ..
Çıkışa geldiğinde duvarların ardına gizlenip kapıyı gözlemeye başladı. Bir sürü adam vardı ! Asla
gitmesine izin vermeyecek bir sürü kişi . Bir başkasının hayatı hakkında kolaylıkla hüküm verecek bir
sürü insan.
“Yapabilirsin ! Küçükken oynadığın saklambaç oyunu gibi , tek fark sobelenmek yerine saklanmaya
devam edeceksin “ Elinin tersiyle göz yaşlarını silip biraz daha eğildi olduğu yerde. Buradan
çıkmanın bir yolunu bulacaktı. Bulmak zorundaydı ! Tam kırk dakika sonra , kapıdaki adamlar
arabalara bindiğinde yerinde hafifçe doğruldu Nehir. Ayağında ki ayakkabıları olduğu yerde çıkarıp
ses çıkartmadan çıkışa doğru yürüdü. Sessizdi ! Ayan beyan meydandaydı belki ama sırtı dönük
adamlar onu fark etmemişlerdi.
Binanın arkasına koşarak geçtiğinde , karanlıkta kayboldu..
Tam da hayatı gibiydi o gece. Kap kara bir karanlık
..
Emir tuğra başında keskin bir ağrıyla açtı yeni güne gözlerini. Çatlıyordu kafası. Yavaşça doğruldu
yataktan. Gözlerinin önünde ki perde yavaş yavaş kalkerken kendisine baktı. Çıplaktı.