Ve şimdi ölü bir bedenin içinde bir canlı büyütüyordum. Kurtulamadım , istemediğim. Bana değil de onu
bana verene ait bir canlı.
Bana verdiği nefret , aylar sonra kucağımda ne olarak kalacaktı bilmiyordum..
Mutluluk mu ? Ceza mı ? Şimdi içimde bir canlı büyütüyordum. Ya bana güneş olacaktı yada beni en dibe
çeken karanlık.
Şimdi bebeğim ben seninle ne yapacaktım. Ya kollarıma alacaktım ya da kurtulacaktım
Nehir gözlerini kasığındaki ağrıyla açtı. Birisi tam karnının altına bıçak saplıyordu sanki. Zorla
yerinden doğrulduğunda kararmış havaya gözlerini devirdi. Kaç saattir uyuyordu böyle. Şimdi bütün
gece uyuyamayacaktı. Karnına bir ağrı daha saplandığında banyoya girdi. Özel günü ta da gelecek
günü bulmuştu. Lanet olsun yanında hiçbir şey yoktu bile.
Birkaç dakika sonra banyodan çıktığında , neredeyse iki büklüm şekilde üzerine hırkasını aldı.
Anahtarları cebine koyup sağlık ocağına doğru yürümeye başladı. Saat daha altıya gelmemişti. Belki
orada bulabilirdi Serkan'ı.
Sağlık ocağına geldiğinde kimsenin olmadığına ilk defa memnun oldu. Ağrısı dayanılmayacak kadar
artmıştı çünkü..
Kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde daha fazla dayanamadan dizlerinin üzerine çöktü bedeni.
Serkan endişeyle masasından kalkıp yanına gelirken hissettiği tek şey sıcaklıktı. Dizlerine kadar usul
usul inen sıcaklık.
Gözlerinin önü kararırken onu kucağına alan adamın farkında değildi.
Aklında tek bir gerçeklik , kulaklarında yine o sözler vardı.
"Söz veriyorum yarın seni bırakacağım " Adam sözünü tutmamıştı. Ya da kaçmasaydı tutar mıydı ?
Bilmiyordu ! Bedeni bildiği bir gerçeklikle yeni bir hapishaneye gebe olurken ilk defa kaderine lanet
etti. Ve gözlerini duymak istemediği gerçeklere kapattı. Belki de sadece bir kaç saatliğine bilmeyecek
duymayacak ve düşünmeyecekti.
Genç kadın gözlerini açtığında baş ucunda Serkan’ı buldu.
“Nehir “ dedi Serkan.
“Söyleme “
“Ama “
Söyleme Serkan sus ne olur , bana duymak istemediğim bir şey söyleme kaldıracak gücüm yok “
Serkan yatakta acizce yatan kızın yüzüne baktı. Öylesine çaresiz bir görüntüsü vardı ki ? İçinden onu
sarıp sarmalamak geliyordu.
“Hamilesin “ diye mırıldandı. “ Birkaç haftalık daha çok yeni , ama vücudunun direnci düştüğü için
kanaman başlamış . Bundan sonra çok dikkatli olmalısın. “
Nehir gözlerini kapadı. Göz kapaklarının altından inen göz yaşları yanaklarında parlarken elleriyle
üzerindeki örtüyü kavradı.
Serkan’a aldırmadan ayağa kalktı. “ Nehir kendine dikkat etmen gerek , az da olsa düşük tehliken var .
Bu gece dinlen birkaç günde okula gitme “ dedi genç adam.
Nehir sadece başını salladı.
Ağır aksak adımlarla evine gitti. Saatler önce çıktığı yatağa geri girdi. Bu sefer tek değildi.
Ve şimdi ölü bir bedenin içinde bir canlı büyütüyordum. Kurtulamadım , istemediğim. Bana değil de
onu bana verene ait bir canlı.
Bana verdiği nefret , aylar sonra kucağımda ne olarak kalacaktı bilmiyordum..
Mutluluk mu ? Ceza mı ? Şimdi içimde bir canlı büyütüyordum. Ya bana güneş olacaktı yada beni en
dibe çeken karanlık.
Şimdi bebeğim ben seninle ne yapacaktım. Ya kollarıma alacaktım ya da kurtulacaktım..
Elleri karnını sıkıca kavrarken kapadı gözlerini…
Nehir çalan kapının sesiyle açtı gözlerini yeni güne. Tüm gece kabus görmüş ve düzgün
uyuyamamıştı. Yatağın içinde büzüldükçe büzülmüş ve birisine sarılma ihtiyacıyla kıvranmıştı. En
olmazında karnına sarılmıştı.
Ondan başka kim vardı ki hayatında ?
Zora yataktan kalktığında kapıyı açtı. Karşısında muhtarın hanımı gördü.
“Buyur teyze “ deyip içeri buyur etti.
“Kızım Serkan oğlum öğretmen hanım hasta dedi bende merak ettim iyi misin ?”
“İyiyim teyze, bu gün dinlenirsem bir şeyim kalmaz “ dedi. Muhtarın eşi kuşkulu bakışlarla kadına
baksa da kafasını sallayıp gitmişti.
Nehir içeri girdi. Önce yatağını topladı. Sonra da birkaç parça kıyafet aldı yanına. Okula başlamadan
önce birkaç parça kıyafet aldırabilmişti kendisine köydeki kızlara. Hala şehre inmeye korkarken yine
gidecekti.
Hayatından bir kez daha kaçacaktı. Bir gün daha nefes almak için yine terk edecekti sevdiği yerleri.
Üstüne kazak giyip montunu üzerine geçirdi. Sırt çantasını da aldığında kısa süre kaldığı eve baktı.
Sevmişti burayı. İnsanlarını , öğrencilerini ..
Ama yine gidiyordu.. Dönmemek üzere. Yanarak tutuşarak gidiyordu. Yere düşen göz yaşlarıyla ,
tanımadığı bir adamın hayatını mahvetmesiyle , lanetler ederek gidiyordu.
Kaderinden bir gün daha yaşamak için kaçıyordu.
Ona bakanlara aldırmanda şehre inen otobüslerden birine bindi. Serkan’a haber vermek istese de
gitmedi yanına. Belki bir gün yine gelirdi buraya. Belki bir gün..
*******
Emir tuğra yerinden duramıyordu. Günler geçtikçe sinirleri daha fazla zıplıyor , o kadını bulamadıkça
deliriyordu. Lanet olası kadın nereye kaybolmuştu. Tek başına kimseye haber vermeden ..
Duman kapıyı çalmadan içeri girdi. Emir adamına baktı. Dumanın yüzü asıktı.
“Bana güzel bir haber ver Duman “
“Nerede kaldığını bulduk efendim ama dün oradan da ayrılmış “
Emir tuğra sertçe masaya vurdu . “ Ne demek lan ayrılmış bu kadın tek başına nereye gider .”
“Abi kimse bilmiyor nereye gittiğini kadını okula yeni gelen öğretmen sanmışlar zaten , kimse
kurcalamamış bir de şey “
“ ney Duman ney beceriksizliğini neye bahane edeceksin “ dedi.
“Abi dün gece kız sağlık ocağındaymış , hastalanmış bizim çocuklardan biri hemşirelerden birisi
konuşurken duymuş “
“Lafı geveleme sadede gel “
“Abi kız hamileymiş “ dedi Duman tek solukta.
Emir Aklından çıkmayan ihtimali Adamından duyduğunda koltuğuna yaslandı.
Hamileymiş , o fahişe hamileydi öyle mi hem de kendisinden ? Ondan ona ait olanı alan kaçan kadın
rahminde onun bebeğini taşıyordu öyle mi ?
“Ne yapalım abi “ dedi Duman patronuna bakarak.
“Aramaya devam edin . Bulun o kızı bana , iğne deliğine girse de bulun . Zamanın daralıyor Duman o
dosyayı da Nehir’i de istiyorum.
Duman başını sallayarak çıktı odadan. Emir ayağa kalktı. Çekmeceden silahını aldı. Beline taktığı ilahı
ceketiyle örtüp çıktı ofisinden. Kimseye güvenmiyordu artık. Dumanı bile bekleyecek hali yoktu. Can
düşmanları her gün nefes alırken içindeki ateş daha fazla harlanıyordu. Kıza olan kini daha fazla
büyüyordu. Kadın içinde onu büyütürken , Emir içinde bitme tükenmek bilmeyen bir kin
büyütüyordu.
…
Nehir o köyden ayrıldıktan sonra başka bir şehre geçti. Yanında ki para her gün biraz daha azalıyordu.
Kalacak yeri çalışacak işi yoktu. Bilmediği bir şehirde kapana kısılmıştı. Oturduğu otel odasına midesi
bulanarak baktı. Bir tek böyle otellerde kimlik sormuyorlardı. Ve ucuzdu. Günler hızla geçerken karnı
yavaş yavaş kendini belli ediyordu.
Sahi ne kadar olmuştu Bu şehre geleli. Kaç gün kaç saat kaç ay olmuştu ? O adam hala peşinde miydi
?
Arıyor muydu onu ? Bilmiyordu ! Geri dönmek okuluna gitmek istiyordu. Çantasından hiç
çıkarmadığı dosyayı aldı eline sonunda. Ne vardı bu dosyada .. Bir kere kapağını açıp bakmamıştı.
Cesaret edememişti. Kapağı yavaşça açtı. Bembeyaz bir sayfanın içinde sadece isimler vardı.
Kimdi bu adamlar tanımıyordu ? O hayatı bile tanımıyordu ki daha .. Bilgisizdi , cahildi hayata karşı.
Ve önüne gelen ilk sınavda kalmıştı. Arkadaşına güvenerek yapmıştı ilk yanlışını.
Leyla aklına geldiğinde eli karnına gitti. Orada bir çıkıntı vardı. Ben buradayım diyen bir çıkıntı .
Dosyayı çantaya geri koyup üzerini giydi. Çantasını sırtına alıp ayrıldı otelden. Daha birkaç adım
atmıştı yeni bir kaçışa. Saçında ki beresinden , üzerindeki monttan , o bile kendisine yabancıyken Emir
yanından geçip giden kadını tanımamıştı. Nehir kaçtığı adamın bir adım ötesinde , korkuyla hatırladığı
adamın yanından geçip gitti.
Sahi ne kadar görmüşlerdi birbirlerini ? Emir kızı doğru dürüst hatırlamazken , Nehir seviştiği adamın
utançtan yüzüne bakamazken nerede arıyorlardı birbirlerini.
Nehir daha neyden kimden kaçtığını bilmezken , Emir bir adım gerisinde kader çizgisinin bir adım
gerisinden takip ediyordu onu.
—Emir boş odaya girdiğinde eline ne geçerse dağıttı. Lanet olsun ! Ne kadar geç kalmıştı.
Kaç saat ? Kaç dakika ? Kaç saniye ? Delirmek üzereydi. Kız dakikalar önce çekip gitmişti ama o hala
burada durmuş onu mu bekliyordu.
Nereden öğrenmişti onu bulduğunu ? Nasıl kendisinden hemen önce ayrılmıştı buradan. Kafayı yemek
üzereydi. Yatağın üstündeki örtü be yastıkta yeri boylarken açığa çıkan deftere hayretle baktı. Onun
muydu ? Belki de tamamen gitmemişti ..
Bilemezdi ! Ama öğrenmesinin bir yolu vardı. Yatağa oturup defteri açtı. Arasından düşen kurumuş gül
yapraklarına sinirle baktı. Kim bilir kime aitti o gül yaprakları. Kim vermişti ?
İlk sayfayı açtığında okuduklarıyla vicdanı sızlasa da aldırmadı. Her kelime de ailesine olan özleminden
bahsetmişti kız.
Diğer sayfaları okuyacak kadar da sabırlı değildi. Yazılı olan son sayfayı açtı.
“Merhaba minik “ diye başlıyordu sözler.
“Merhaba minik . Ben senin annenim galiba. Yada u sıfatı kabul edip seni kucağıma alabilecek miyim
merak ediyorum. Bilmiyorum miniğim. Karmakarışığım. !, Bunu hissediyor musun bunu da bilmiyorum.
Sahi şuan ne kadarcıksın. Hissediyor musun benim annen olduğumu.. Ben hala hissedemiyorum oysa seni.
Ama orada olduğunu biliyorum.
Gidecek yerim sığınacak bir evim yok. Cebimde seni doğuracak beş kuruş param yok. Ne yapmalıyım
miniğim. Yine savaşmalı mıyım ? Yoksa bu sefer pes mi etmeliyim. Karmakarışığım bebeğim.
Bebeğim.
Ne kadar zormuş sana böyle seslenip sahiplenmek ..
Peşimde kim var bilmiyorum. Baban mı sence ? Bulursa yaşatır mı beni ? Ya sana zarar verirse ? Benim
kıyamadığıma kıyarsa.
Kaçarken seni de kendi kaderime nasıl ortak ederim. Geri dönebilir miyim ? Kaldığım yerden hiçbir şey
olmamış gibi seninle yaşayabilir miyim ?
Annen çok hayalperest değil mi ? Oysa sen olmasan dönerdim geri. Canım umurumda olmazdı. Yoruldum
çünkü. Kaçmaktan , savaşmaktan kimsesizlikten yoruldum. En azından mezarım belli olurdu o zaman.
Oysa şimdi seni de sokamam o mezara. Üzgünüm gün ışığım. Annenin kaderine ortak olmak için can
bulduysan bedenim de bende canım pahasına sahip çıkacağım sana. “
Defteri yatağın üstüne koyup başını ellerinin arasına aldı. Lanet olsun ! Ne yapıyordu o ?
Kızın peşine dosya için düşmüştü. Tamam sinirlenmişti , kızmıştı ama günahı olmayan birini de
öldüremezdi . Nehir günahsızdı. Arkadaş kurbanıydı. Şimdide kimden kaçtığını bilmeden arkasına
bakmadan kaçıyordu.
Ve onu bulursa öldüreceğini düşünüyordu. Haksız mıydı ? Değildi elbet. Daha on dakika öncesine eline
geçse kızın boğazını sıkmak için can atardı.
Ya şimdi !
Şimdi iki satırla ne değişmişti.
Kız istemediği bir bebeği bile kabullenmişti. Onun bebeğini , canını kanını , varisini.
Nehir bir gün daha yaşamak yaşatmak için kendisinden kaçıyordu. Çocuğunun babasından.
Saçmalama dedi kendi kendine. O celladından , geçmişinden , peşine düşme ihtimali olan herkesten
kaçıyor.
Sinirle ellerini saçlarında gezdirdi. Nereye giderse gitsin bulacaktı onu.
Ama önce yapması gereken başka bir şey vardı. Önce o Leyla denen sürtüğü bulmalıydı. Sonra da kızı
kendisine gönderen pezevenkleri.
Arkadaş satmak , birisinin namusuna aldırmadan kız pazarlamak ne demek öğretecekti.
Nehir o yolun yolcusu değildi. Eğer ki aklı başında olsaydı elini bile sürmezdi o kıza. O gece Süleyman denen
şerefsizi de gebertirdi. Elindeki defterle otelden ayrıldı. Duman onu kapıda bekliyordu.
“Emir bey “
“Kız hala bu şehirde Duman tüm çıkışlara , garlara hava alanına hepsine adam gönder. Bul bana o Nehir’i.
Çocukların hepsini de uyar kıza zarar gelmeyecek yoksa ölümü elimden olur “ dedi.
Duman başını sallayıp hızla yanından uzaklaşırken elindeki defteri daha sıkı kavradı.
Ne pahasına olursa olsun onu bulacaktı. Fazla uzaklaştığını sanmıyordu ama o kızdan her şeyi beklemeye
hazırdı..
Elinden her seferinde bir şekilde kaçıyordu.
*****
Nehir ara sokaklarda dolaşıyordu. Artık yürümekten ayaklarını hissetmese de birkaç gün daha kalacak bir
yer bulmalıydı. Belki biraz da para kazanacak bir iş.
Ama koca şehirde ne bir tanıdığı vardı nede ona elini uzatacak kimse. Gecekonduların olduğu kısımlara
girdi. Hava neredeyse kararmak üzereydi. Otele geri dönmek istemiyordu. Uzun süre bir yerde kalmaktan
da korkuyordu zaten. Erkeklerin bakışlarından midesi bulanıyordu. Yalnız bir kadın demek , savunmasız
bir av demekti onlar için.
Biraz daha ilerlediğinde tek katlı bahçesi olan bir evin önünde yaşlı bir kadınla göz göze geldi. Kadın
yaşlılığın getirisiyle küçülmüştü. Tombul buruşmuş yanakları , başındaki beyaz seccadeyle ton ton
ninelere benziyordu.
“Gel hele kızım ne işin var senin buralarda “ diye sordu nine. Nehir bahçenin kapısı açıp içeri girdi.
Küçük bir masanın hemen ardındaydı nine.
“Kiralık ev arıyorum , sizin bildiğiniz boş bir ev var mı buralarda “
“Yok yavrum buralarda boş ev olmaz , kim gidecekte evini boşaltacak. Buradaki insanlar kıt kanaat
geçiniyorlar zaten “ dedi.
“O zaman ben biraz daha dolaşayım , belki bir tanesi çatar “ diyerek ayağa kalktı.
“Dur bakayım sen nereye gidiyorsun bir başına akşam vakti. Kızım yarın devam edersin. “ Genç kadın
kararan havaya baktı. Sahi bu gece nerede kalacaktı.
“Nerde kalıyorsun sen bakayım . “ dedi Ayşe nine.
“Şuan bir yerde kalmıyorum, bir otel bulurum ama “
Ayşe nine kıza baktı. Pek saf bir şeye benziyordu. Ama güzeldi. Allah böylelerinin yüzü güzeldi ya
kaderleri de güzel olsaydı keşke.
“Adın ne senin kızım “
“Nehir “
“Benim adım da Ayşe , bu eve tek başıma kalırım. Oğlum üç sene evvel doğuda şehit düştü ya hepten
kaldım bir başıma. Şimdi madem kalacak bir er arıyorsun gel burada kal. Senden kira falanda istemem.
Yaşlıyım elim hiçbir şeye gitmez , işimi görürsün bana can yoldaşı olursun “ dedi ..
Nehir karşısında ki kadına dolu gözlerle baktı.
“Bana nasıl güvenip te evine alıyorsun Ayşe nine ya hırsızsam “
“Hırsız olsan ne olur yavrum. Bu döküntüden ne alıcan. Bir canım var zaten onun da sonuna geliyorum
yavaş. E ne diyorsun kalacak mısın ? “
Genç kadın , ninenin nurlu yüzüne baktı. Kadının sarkmış yanakları gözüne pamuk gibi görünüyordu.
Kadının ellerinden öptü.
“Dur deli kız ne yapıyorsun “
“Allah senden razı olsun ninem ne kalacak yerim ne de gidecek bir yakınım vardı. En kötü gününde açtın
bana kapını. “
“Oy benim hatsızım , sende torunumda nefesime yolda olursunuz şu kalan ömrümde “
“Sen nasıl “ dedi Nehir. Daha karnı çıkmamıştı ki. Üzerinde karnını kapatan bol bir mont da vardı.
“A yavrum ben eski ebeyim. Sen gebesin yürüyüşünden anlarım “ dedi . Daha fazla soru sormadı Ayşe
nine.
“Sağ ol Ayşe nine çok sağ ol “
“Tamam tamam , yok mu eşyan falan yarın bir oğlan göndereyim de alsın getirsin. Gitme akşam akşam bir
yere. “
“Yok ninem yanımdaki çantadan başka bir şey yok yanımda. Bir ben bir de bebeğim var “
Genç kadın uzun süre sonra ilk defa huzurlu bir geceye yummuştu gözlerini.
Kabusları yoktu bu gece. Titremeleri, yalnızlığı korkuları da yoktu. Geriye sadece bir kabulleniş
kalmıştı. Zaten onu da en başından beri kabullenmişti.
Artık kaçmayacak ama saklanacaktı. Koşmayacak ama yürümeye devam edecekti. Düştüğünde yine
kalkacaktı. Artık kocaman bir sebebi vardı bunun için.
Gün doğumunda mide bulantısıyla uyandığında bir daha uyumadı. Sabah daha yeni yeni oluyordu.
Uykusu da kaçmıştı. Odasından çıkıp Ayşe ninenin odasına girdi. Yaşlı kadın yorganların altından
büzüşmüş mışıl mışıl uyuyordu. Gülümsedi onun bu haline. Sessizce odadan çıkıp oturma odasına
geçti. Hemen duvar dibinde bir soba ve iki çekyat vardı karşılıklı. Önce sobanın hemen yanında duran
odunları tutuşturdu sonra da odanın ısınması için kapıyı örtüp çıktı.
Sonraki durağı mutfaktı. Buzdolabını açtı. Kahvaltılıkları çıkardı. Salkım domatesleri gördüğünde ,
aklına düşen yemeğe görüntüye çoktan kendini kaptırmıştı. Canı menemen çekiyordu.
Sevdiği gibi tam kıvamında bir tava menemen koyup tüm her şeyi tepsiye dizdi. Elindeki tepsiyle
misafir odasına girdi, oda sıcacıktı.
Önceden serdiği örtünün üzerine koydu tepsiyi. Çay demlenmiş her şey hazırlanmıştı. Geriye bir tek
Ayşe nineyi kaldırmak kalıyordu.
Ayşe ninenin yanına gittiğinde yatağa oturdu. Kadıncağız hala uyuyordu. Tombulluğunu kaybetmiş
yanakları sarkmış dudakları aralıktı. Hafifçe sarsarak seslendi.
“Ayşe nine” dedi.
Yaşlı kadın ilk seslenmeye gözlerini açtı.
“Günaydın nine , sabah oldu kahvaltı hazırladım birlikte ederiz dedim. Erken mi uyandırdım yoksa “
“Yok yavrum uyuyup kalmışım , geç sen geliyorum ben “ dedi yaşlı kadın. Zorlukla yataktan kalkıp
elini yüzünü yıkadı. Oturma odasına girdiğinde kemiklerine kadar işleyen sıcakla memnunca
gülümsedi. Sahi ne kadar süre olmuştu kalktıktan sonra sıcacık bir odaya girmeyeli.
Verdiği karardan bir kez daha memnun olurken canına , yanına bir yoldaş bulduğu için Allah’a bir kez
daha dua etti.