Fasulye sırığı 🫛

1629 Words
Nefes’ten Geliyormuş... Annem geleceklerini dediği günden bu yana o anı hayal ediyorum. Yıllar oldu görmeyeli. Daha doğrusu o beni görmedi; ben onu sosyal medyadan takip ediyorum. Hayal sağ olsun, hiç boş durmuyor. Bir de kendi hesabı var. O mutfakta yemek yaparken çektiklerine tekrar tekrar dönüp bakıyorum. Seviyor muyum? Deli gibi... Ama intikam soğuk yenen bir yemektir. Ona arkamdan söylediklerini ödeteceğim gün bugündür. Onu, arkadaşıyla konuştuğu gün kendime söz verdim. Yaz tatili zamanı Enfal teyzelere gitmiştik. Atilla... Ahh Atilla... Kabul, ilgi çeken bir hâlim yoktu ama söyledikleri de kırdı beni: fasulye sırığı... Beş numara gözlük, her daim dolaşmış saçlar ve hayatımın uzun bir döneminde bana eşlik etmiş diş telleri... Azıcık da kilo. Beğenmedin ama dalga geçme! Ben sana “fasulye sırığı gibisin” diye dalga geçtim mi? Ya da “leylek bacaklı” dedim mi? Sen bana “çelik dişli balina” diyorsun. Arkadaşıyla konuşurken tesadüf duydum. Dedim ya, ziyarete gitmiştik. Enfal teyzeler ve annemgil katıldıkları bir yarışmada arkadaş olunca sık sık görüşürlerdi, aile dostları. Atilla benden iki yaş falan büyük. Aslında babamların çocuğu olmuyormuş ama ben bir mucize olmuşum, nefes olmuşum onlara. Adımı da o nedenle Nefes koymuşlar. Atilla’dan duyduğum o cümlelerden sonra “İntikamım acı olacak.” dedim. İlk işim kiloma dikkat etmek oldu. Atilla o yaşında bile güzel yemek yapardı; şef olması kaçınılmaz oldu. Ben de gıda mühendisliği okudum. Bir gün onun çalıştığı restorana gidecektim ama görün bakın, o benim ayağıma geliyor. Yıllar içinde fazla kilolar gitti, gözler çizdirildi ve yıllarca takılı kalan tellerden kurtuldum. Heyecanlıyım, beni gördüğünde tepkisi ne olacak? Belki bakmayacak bile, çevresinde bir sürü kız var sonuçta ama şansımı denemek istiyorum. Öğleden sonra geleceklerini öğrenince, “Sabah bir kuaföre gitmekte fayda var.” dedim, çıktım, bebeğime bindim. “Kızum, binme şu şeytan bacağuna da! Ödüm kopayi.” “Asiyem, sen telaş etme. Dua oku bak, anaların duası kabul olur.” “Kızum, Enfal teyzenler gelecek. Nereye daha karga pokunu yemeden?” “İşlerim var, halledip hemen gelirim.” dedim. Gürleyen bebeğimle gittim. Hayal’i de çok özlemiştim. O ortaokul son, ben lise iki, Atilla da üniversiteye yeni başlamıştı en son görüştüğümüzde. Nereden baksanız yedi sene falan oluyor. Kuaför harici işlerimi hallettim. İki gün bizde kalacaklarmış, izinlerimi ayarladım. Saçlarıma bakım yaptırıp doğal dalgasında bıraktırdım. Zaten motor üstünde savrulup yollarını buluyorlar. Eve geldiğimde zamanlama çok iyiydi, şans benden yana. Güzel bebeğimin gür sesini duyunca hepsi bana döndü. Her şey normal havasında motorumdan indim ama Atilla’yı canlı görmek başka. Uzun boyu, geniş omuzları, tatlı yüzü... Eline bıçak olayım, sar beni... Onun yanından, onu hiç umursamıyormuş gibi geçtim ve o öküzün trene baktığı gibi bana baka kaldı ya... Kızım Nefes, skor böyle alınır. Hayal, abisine bir şeyler söyleyip yanıma geldi. “Nefes kızım, çok güzel gözüküyorsun. Görüşmeyeli baya değişmişsin, yani nefes kesecek kadar diyebiliriz.” “Abartma Hayal.” “Kızım, abimi mort ettin. Aynen devam, arkandayım.” dedi, göz kırptı. Akşama yemekleri yedik, biz bahçeye çıktık. Atilla’nın birkaç bakışını yakaladım ama umursamaz gibi yaptım. Bahçede oturduk, Hayal’le sohbet ettik. Atilla’nın ara ara sorularına kısa cevaplar verdim. Okulumu, işimi falan sordu. “Yalnız abim kıvranıyor.” dedi Hayal, sessizce kulağıma eğildi. “Kıvransın fasulye sırığı.” dedim, kıkırdadık. Atilla: “Ne konuştunuz, diyin biz de gülelim.” “Yok abiciğim, senin anlamadığın mevzular.” dedi, bana döndü. “Eeee, yarın ne yapıyoruz?” “İki gün izinliyim, sizinle gezeriz.” dedim. Hayal’den daha fazla sevindi benim fasulye sırığı. Gece yarısına kadar sohbet edip içeriye geçtik. Hava yaz akşamı da olsa fazlasıyla soğuktu. Atilla’nın baka kalması ve gece boyu kaçamak bakışları beni fazlasıyla memnun etti. Senin nefesini kesmezsem, bana da Nefes demesinler, fasulye sırığı... * * Atilla’dan Tam olarak çılgın ve maceracı bir aileye mensupsanız, her an ne olacağını siz dahi çözemiyorsunuz. Çocukluğum neredeyse karavan içinde yolculukla ve maceralı aktivitelerle geçti. Annem ve babam fazla enerjik olunca bizim de öyle olmamız kaçınılmaz oldu. Evin içinde tabiri caizse götümüzü kollayarak dolaşıyoruz. Neden? Zira her an başımızda bir köpük dolu balon patlayabilir ya da buzdolabını açınca konfeti patlayabilir. Her şey mümkün bizim evde. Restoranda durumu ayarlayınca tatile çıktık yine... Herkes için tatil, bizim için yaşam standardı diyelim. Yemek yapmayı her daim sevdim. Gittiğimiz her şehrin kendine has yemekleri bende yapma isteğini körükledi. Şimdi şef olarak yaptığım işten memnunum. Rotamız belli olup Rize çıktı ama biz asla hemen çıkıp oraya giden bir aile olmadık. Gezmek genetiğimizde var sanırsam. Duraklarımızdan biri de Trabzon, aile dostlarımızın yanı. Annemler her fırsatta görüşür ama biz... galiba yedi sene falan oluyor görüşmeyeli. En son Nefes o zaman gelmiş ve bir daha asla gelmemişti. Ben de özellikle gitmemiştim. Kız bana baygın baygın bakarken pek rahat edemiyorum. Şimdi annemin radarından çıkmadım. Umarım benim hakkımda düşünceleri değişmiştir. O mavi gözleri güzeldi ama baygın baygın bakması sıkıntı, birde mısır püskülü gibi saçları. El mahkûm geldik. Olmadı, ben başka yere kaçardım. Tam geldik, eve gireceğiz... bir motor sesi geldi. Üstünden bir kız indi. Kız değil, doğal afet de diyebiliriz. Ben tabi bakakaldım ama Asiye Teyze’nin “Nefesum” demesiyle benim nefes de kesildi. Allah’ım, bu kızın düşünceleri inşallah değişmiştir diye dua etmiştim ya, biz o dua siparişini iptal edelim. Değişmemiş olsun. Salına salına geldi, sarıldı herkese de bir bana uzaktan baş salladı. Saçlarını savura savura geçip içeriye girdi. Üstünde deri ceketi, o enfes kalçalarını saran siyah kot... derken, ceketin altındaki ince beli döküldü gözler önüne. Allah’ım, duamı iptal et! Ben bu kıza köpek olurum. Deniz mavi gözleri, dalga dalga sarı saçları... ağzıma sıçtı. Hayal’in diline de düştük ilk dakikadan zaten. Gece boyu Hayal’le konuştu da benim yüzüme doğru düzgün bakmadı. Yav ne var, azıcık zamanında bakmadıysak şimdi bakıyoruz işte! İki gün bizimle takılacakmış. Ben iki gün değil, iki ömür sana takılırım hırçın dalgam. Gece yattık ama uyku tuttu mu bana? Ne mümkün... Kızı ben ikna ederim de bu işin Mustafa Amca boyutu da var. Babam ikna etsin onları da. Yattım, yuvarlandım, baktım uyku gelmiyor. Bahçeye çıkıp temiz hava almaya karar verdim. Telefonumu da aldım, bu kızın sosyal medyasını alt üst etmeliyim. Telefona baka baka çıktım. Tam köşeyi döndüm, çarpıştık. Ayarlasam tutmaz, düşmemesi için hemen beline attım elimi. Kendime de çektim fırsattan istifade. Anın refleksiyle elleri omuzlarıma geldi. Birkaç saniye baka kaldık. Gecenin karanlığı, camdan vuran ay ışığı derken, beyaz teni ışıl ışıl... gözler desen derya deniz... Gözlerim dudaklarına kaydı. Ben öyle fırsatı kaçıracak bir insan değilim. Ben fırsatı kaçırmam ama Nefes, nefesimi kesecek şeyler yapabiliyor. Bacağıma tekme atmak gibi. “Bıraksana be, kene gibi yapıştın!” “Ne tekme atıyon kızım?” “Çünkü o sağır kulakların duymadı. Kaç kere 'bıraksana' dedim.” Lan harbi mi? Yalnız güzelliğe iyi dalmışım... gittim ben, iptal. Allah’ım, tekrar edelim: bizim dua iptal oldu mu acaba? Hızla benden ayrılıp odasına gitti. Zalımın kızı, erkek var bu evde, şort giyilir mi? Hadi giyindin, ne diye gece gece evde dolaşıyorsun? Ben Nefes’in arkasından bakarken bir kıkırdama sesi geldi. Bir döndüm... Hayal, bir de bu püsküllü var. “Ne var kız, gülüyorsun?” “Sana acıyorum. Nefes içinden geçecek.” “Senin ne işin var gece gece ayaktasın?” “Nefes’le laflıyorduk. Tam kalktık, sen kıza giriştin. Doğru söyle, öpmeyi aklından geçirdin değil mi?” “Off, hiç sorma kızım. Nefes ne olmuş öyle ya...” Yanıma yaklaşıp omzuma vurdu. “Allah kolaylık versin abicim. Gazan mübarek olsun,” dedi gitti. Yandın oğlum, kız kardeşin bile karşı tarafta. Tam bir kadın dayanışması... --- Hayal’den Abim tam anlamıyla bitti... Nefes, abimin gerçekten nefesini kesti. Yani dakka bir, gol bir. Nefes 1, abim 0 diyebiliriz. Kız değişmemiş, evrim geçirmiş. Şimdi abim diye demiyorum, bu işi de fazla uzatmaz, tavlar yani Nefes’i. Bir de Nefes’in önceden olan ilgisini düşünürsek... bu iş çok eğlenceli geçecek. Bahçede oturduğumuz süre boyunca kurtlu gibi kıvrandı. Bak, ben Nefes’le bir olup sana neler ediyorum! Gece herkes uyudu ama biz iki kız uyumadık. Birer kahve içelim dedik. “Kız Nefes, bu ne kılık?” “Ne varmış kılığımda? Pijama işte.” Uzun kollu, uzun paçalı pijama... çok güzel! Benim adım Hayal’se abim kesin kurtlu uyuyamaz, kalkar. Ki Nefes’i böyle görmemesi lazım. “Çıkart kız şunları. Abime gece şovu yapmadan yatarsan olmaz,” dedim. “Anlamadım?” “Kız diyorum ki, abimin sana dibi düştü. Bırak orada kalsın azıcık. Zamanında sana az burun kıvırmadı. Sen de onu kıvrandır şimdi.” “Evet ya, bugün nasıl baktı fasulye sırığı. Oh oldu.” “Tek sefer olmaz beybisi. Çıkart şunları, şu şortu giy. Üstüne de şu askılıyı.” Uzattım eline, aldı. “Hayal, burası Karadeniz farkındaysan. Kız götüm donar bunlarla.” “Kız senin aklın mı uçtu? O kadar uğraşmışsın. Akşamdan beri ‘intikam alıyorum, oh olsun’ diyorsun... Kuru kuru olmaz o intikam. Renk katmak lazım. Kısa bir süre abim görse yeter, tekrar değişirsin,” dedim. Sözümü dinledi. Ay buna kalsa yarın abimi affeder. Hayal buna izin verir mi? Tabii ki vermem. Dediğimi yaptı. Mutfağa gittik. Kahveleri içip yapacağımız gezi hakkında konuştuk. Liste çıkardık. Baktık, abim gelmiyor. Yanıldım dedim, kalktık. Şansa bak be, o nasıl çarpışma! Evren bizden yana. Abim iptal. Aferin Nefes’e, iyi posta koydu. Yelkenler inmeye hazır ama az körükleyince ateşi de çıkıyor. Sevdim ben bu ikiliyi. Bana eğlence çıktı. Abimi evden en kısa zamanda postalarım. Abimle az dalga geçip gönül rahatlığıyla uyudum. Sabah Sümela Manastırı’ndan başlayıp akşama kadar gezdik. Biz gezdik de abim için ne oldu bilmiyorum. Gözlerini Nefes’ten alamadı. Azıcık da götünde dolaştı diyebilirim. Nefes de iyi posta koydu, şimdi hakkını yemeyelim. Nefes bizi bir yere getirdi. Yüksek ve altından hırçın suların aktığı bir yer. Burada zipline’a bineceğiz. Kısa sayılmayacak bir mesafe üzerine, altından hırçın sular akıyor... demiş miydim? Heh, durun işte... O uzun mesafeye çelik halat germişler. Bizi o ipe bağlayıp karşı tarafa salıyorlar. İlk Nefes binecekti. Nefes’in ekipmanlarını erkek biri bağlayınca abimin anında gözlerden ateş çıktı. Adam emniyet kemerlerini bağlarken mecbur Nefes’e dokundu. Hayatının hatası koçum. Abim Nefes’i kabullendi, sana yar etmez. Demeye kalmadı, adamın kolundan tuttuğu gibi kafayı geçirdi. Sonra da Nefes’in kolundan tutup çekip yürümeye başladı. Ay ben yetişene kadar abim, kızın dudaklarına yapışmış...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD