"Devran"
"Prenses"
Kaşları çatılan Mirza ağa sinirle yumruklarını sıkarken çıkışta devrana bir yumruk geçirmesi gerektiğini aklına kazıdı.
Devran kendisine sarılan ahuya sarıldı.Şaşkın bakışları farkeden ikili birbirlerinden ayrıldı.Ahu çatık kaşlarla kendisine bakan babasına ve elleri yumruk yapmaktan kırılacak olan mirzaya açıklama yapma gereği duydu.
"Biz üniversiteden arkadaşız devranla"dedi.
Ahunun dedikleriyle Mirza ellerini sıkmayı bırakıp devrana döndü.Devran mirzanın kendisinden bir cevap beklediğinin farkına varınca
"Ahu benim kardeşim gibidir.Birbirimizin az arkasını korumadık"
diyerek tebessümle ahuya baktı.
Ahu ve devran üniversite tanışmışlardı.Ahu üniversite 2 ye giderken devran üniversiteye yeni başlamıştı.Arkadaş ortamında tanışan ikili çok yakın dost olmuşlardı.Devran ahunun annesi Meryem hanımın yemeklerine bayılırdı.Bu yüzden her okul çıkışı ahuyla beraber Meryem hanımın çalıştığı restoranda giderlerdi.
Mirza ağa sinirli çehresiyle Bora'n ağaya bakarak konuşmaya başladı.
"Boran ağa konaktan silah sesleri işitmişler.Silah talimi yaptığınızı bileydik gelmezdik kusura bakmayın"
"Ne kusuru mirza ağa madem buraya kadar geldiniz. Bir acı kahvemizi için"dedi.
Aşiret ağaları olumlu anlamda kafalarını sallayarak içeriye yönelirken dışarıda kalan mirza devran ve ahu birbirlerine bakıyorlardı.Devran ahuya çatık kaşlarla bakarak
"Prenses Meryem Sultan nerde ve sen bana niye Mardinli olduğunu söylemiyorsun"dedi.
Ahu duyduğu soru karşısında dolan gözlerini gökyüzüne dikip indirdi.Mirza ağa gözleri dolan kızın Ne kadar güçlü bir kadın olduğunu bir kez daha anladı.Sakin bir sesle
"Annemi kaybettik devran Mardinli olduğumu söylememe sebebime gelirsek oralar çok uzun Zaten artık burdasın buluştuğumuz bir gün anlatırım."dedi.
Devran duyduklarıyla şok üstüne şok yaşarken etraftaki karamsar havayı dağıtmak için elini ahunun omzuna koydu.
"Kahveleri sen yapıyorsun değil mi? Yoksa içmem biliyorsun prenses"
"Tabi ki yeter ki siz isteyin küçük bey"
diyen ahu ile gülüşen devran omzuna yediği darbeyle konağın kapısına uçtu.
Mirza ağa ahunun omzundaki ele o kadar odaklanmıştı ki hızla devranın omzuna çarptı.
"Aslanım kapı ağzında durmayın"
diyerek tebessüm etti.Ahu öne fırlayan devranla mirzaya döndü.
"Bahsettiğin yakışıklı abin Mirza ağamıydı devran"dedi
Devran acıyan omzunu ovarak
"Ta kendisi prenses demek herkesin dilinde olan mardin güzelidir sensin ha"
diyerek göz kırptı.Ahunun dudaklarından dökülen küçük kıkırtıyla mirzanın dudakları kıvrıldı.
"Mardin güzeli ha iyiymiş"
"Bu kadar olsa yine iyiydi prenses bütün mardin halkı seni konuşuyor.Özellikle annem çok cesur bir kız diyip duruyor.Ha birde haddini bildirdiğin kişiler varmış yumruk olayı falan hepsini detaylı istiyorum.Ama önce kahveleri alalım."
diyerek içeri girdi.Ahu ve Mirza devranın arkasından ilerlerken çarpıştılar.Ellerini mirzanın göğsüne koyan Ahu belinde hissettiği mirzanın elleriyle kıpkırmızı kesildi.
Mirza ahunun minicik ellerini göğsünde hissedince kalbinin kanatlanıp uçtuğunu zannetti.Burnuna dolan gül kokusuyla burnunu kızın saçlarına itti.Tuttuğu ince bel heyecandan mıdır? korkudan mıdır?bilinmez tir tir titriyordu.Kızın sesiyle kendine gelen Mirza nerdeyse biraz daha diye ağlayacak duruma gelmişti.
"B-ben ç-çok özür diklerim."
diyen Ahu kendini geri çekip içeriye koştu.Boy aynasından yüzünü gören genç kız elma gibi kıpkırmızı olmuş yanaklara bakakaldı.
Mirzanın ahunun kaçarca gidişine tebessümle baktı ve içeriye girdi.
Genç kız mutfağa girdiğinde eli ayağı titriyordu.Çalışanlardan Hatice hanım
"Hanımağam ben yapardım siz zahmet etmeyin"
"Yok Hatice abla ben yapıyorum kahveleri"
diyerek kahve yapmaya koyuldu.Yaptığı 20 kahveyi tepsiye yerleştiren genç kız titreyen ellerini aldırmadan içeri yürüdü.
Kendisine dönen bakışlarla Ahu derin bir nefes alıp babasından kahveleri dağıtmaya başladı.Genç ağalar kızla göz göze gelebilmek için kahvelerini yavaş alırken Ahu hiçbirine bakmadı.Ta bi bu durumda rahatsız olan Mirza kendini sıkmaktan patlayacaktı.En son kahveyi mirzaya uzatan genç kız kendini isteme merasiminde gibi hissetti.Kalbi heyecandan çok hızlı atıyordu.Tepsiye uzanan iri parmaklar daha demin belindeydi.Kafasını kaldırdığında mirzayla göz göze gelen genç kız Mirzanın dudaklarına baktığını fark etti.Kıpkırmızı olan genç kız kafasını eğdi.
Kahveyi alan mirza gözlerini kızın dudaklarından çekti.Kıpkırmızı olmuştu mardin güzeli alayla dudakları kıvrıldı Mirzanın.Kahveler içildi.Sohbetler edildi.En son ağalar kalkıp müsade istedi.Gözleri kapanan ahu uykusu geldiğini anladı.Yavaşça odaya girdi ve başını yastığa koyup gözlerini yumdu.
Genç kız gözlerini araladığında heryer karanlıktı.Uzaklardan gördüğü beyaz ışığa doğru koşmaya başladı.Birden bir ses duydu.Duyduğu ses bir yerlerden tanıdık geliyordu.
"BURDAYIM KIZIM GEL BANA"
diyen kadın sesiyle annesi olduğunu anladı.Yanına koşmaya başladı.Beyazlar içinde yerde diz çökmüş annesinin yanına gitti.
"KALK ANNE EVİMİZE GİDELİM HADİ GELLL"
"AHU BENİ BUL KIZIM SEN ÇOK GÜÇLÜSÜN"
"ANNE DAYANAMIYORUM GÖRMÜYORMUSUN ACINACAK HALDEYİM NE OLUR YANIMA GEL"
diyerek sarıldı annesine.Kaşlarını çatan annesi kızının minik ellerini tuttu.
"İNSANIN KENDİSİNE YAPACAĞIZ EN BÜYÜK KÖTÜLÜK KENDİSİNE ACIMASIDIR KIZIM"
Ezan sesiyle uyanan genç kız su gibi terlemişti.Gözlerinden yaşlar birbir gelirken bu gece uyuyamayacağını anlayan genç kız pencerenin önündeki koltuğa oturdu.
Hancıoğlu Konağı
Genç adam dosyalardan başını kaldıramıyordu bugün akşam 8de olucak olan aşiret toplantısının başlamasına 2 saat vardı.Ne yapacağına bilemiyordu. İki genç çocuk berdele kurban gidecekti fakat elinden birşey gelmiyordu.Onun ağalığı bu kadarmıyıdı.Adamlık bu muydu?Yakışıyormuydu böyle bir karar vermek ona? Yapacak birşey yoktu en doğru karar o iki çocuğun evlenmesiydi.Çünkü evlenmezler ise aileler arşı kan davası çıkacaktı.Genç adam eve gitmek üzre arabasına bindi.
Ulusoy Konağı
Hastaneden gelen ahu aşiret toplantısı için çok heyecanlanmıştı.Bunu kendi istemişti.Annesi küçükken asla pes etmemesini kötülere karşı savaşmasını söylerdi.O yüzden asla kendi davasından dönmezdi genç kız.Herkese bugün sürpriz olacaktı aşirete girmesi babasını bu konuda uyarmıştı kimseye birşey söylememişti Boran ağa.
Dolabımın kapaklarını açan genç kız siyah beyaz kareli gömleğini ve siyah dizlerinin üstünde biten eteği gitmişti.Ayaklarına herzaman ki gibi topuklu ayakkabılarını geçiren genç kız topuklu ayakkabıların bir kadını olduğundan güçlü gösterdiğine inanırdı.
Aynaya bakıp alayla dudaklarını kıvıran genç kızın dudaklarından
"Gör bakalım Mirza ağa para avcısı dediğin kadın aşiretleri nasıl parmağında oynatıyor." sözleri döküldü.
Hancıoğlu Konağı
Aşiret ağaları her zaman ki gibi Hancıoğlu konağında toplanmışlardı.Herkes Boran ağayı bekliyordu.
Ahu arabayı konağın önünde durdurdu.Yavaş adımlarla arabasından inen genç kıza dönen bakışlar bu işin hiç hayrı âlâmet olmadığını anladılar.Başıyla korumalara selam veren Ahu Hancıoğlu konağına girmişti.O sırada içerden çıkan devran ve Sultan hanım ahuyu görmenin şaşkınlığıyla gülümsediler.Devran kollarını açıp
"Hoşgeldin prenses"
"Hoşbuldum devran"
diyerek sarıldı.Sultan hanım genç Kıza hemen ısınmıştı.Kollarını kızın beline dolayan Sultan hanım
"Hoşgeldin güzel kızım ben Sultan hancıoğlu"dedi.
Genç kız karşısındaki kadının Mirza ve devranın annesi olduğunu anlayınca sıcacık bir tebessümle
"Hoşbulduk efendim"dedi.
Sultan hanım yalancı bir kızgınlıkla
"Ne o efendim falan KıZım bana Sultan teyze de lütfen"
diyerek elleriyle ahunun yanaklarını avuçlarının içine aldı.Dedikleri kadar güzeldi bu kız.Ahunun geldiği gün oğlunun ahuya bakışlarını yakalamıştı Sultan hanım.Hadi hayırlısı dedi içinden.
Ahu karşısındaki kadına çok çabuk ısınmıştı.Annesine benziyordu.
"Peki Sultan teyze.Ben aşiret toplantısı için gelmiştim.Ağalar nerde toplandı."dedi.
Devran ve Sultan hanım ahunun ne demek istediğini anlamamışlardı.Ahu onlara kısa bir özet geçip odanın önüne geldi derin bir nefes aldı.Kapının kulpunu indirip şaşkın bakışlar altında odaya girdi.Kaşlarını çatan Mirza ağa genç kızın karşısına oturduğunu görünce konuşma gereği duydu.
"Ahu hanım orası Boran ağanın yeri ve burda birazdan bir aşiret toplantısı yapılacak."dedi.
Sinirlenmişti genç adam.Ahu alayla dudaklarını kıvırdı.
"Farkındayım Mirza ağa şöyle birşey var ki artık aşiret toplantılarına babamın yerine ben katılacağım.Sizlerin sağlayamadığı adaleti inşallah sağlayacağım"
diyerek geriye yaslandı.Mirza ağa duydukları ile afalladı.
"Ne saçmalıyorsun sen kadın nerde görülmüş bir kadının aşiret toplantısına katıldığı bu ne rezalet"
diyerek ahunun önüne geldi.Önünde duran adamla ve şaşkın bakışlar arasında ayağa kalkan genç kız topuklarının üzerinde hafifçe adama döndü.Yalancı bir tebessümle
"Bende bunu diyorum Mirza ağa bu ne rezalet ne zamandan beri kadınlar bu kadar değersiz oldu.Size Allah'ın emaneti olan bu kadınlar ne zamandır hor görülüyor.Seninde annen kızkardeşin var ve unuttuğun şey onlarında bir kadın olması.Ben buraya yerin dibine soktuğunuz aşiretimizi yerin dibinden çıkarmaya geldim.Kısaca senin ve senin gibilerin yapamadığını yapmaya adaleti sağlamaya eğer bir itirazı olan varsa kapı orda babam boran ağaya derdinizi anlatırsınız."
diyerek tek kaşını kaldırdı.Aşiret ağaları genç kadının dedikleriyle yutkunup başlarını öne eğdiler.Boran ağadan çekiniyorlardı.Aşiretin en yaşlısı olan Süleyman ağa Mirza ağaya dönerek
"Oturasın Mirza ağa Bora'n ağa böyle uygun görmüşse bize birşey demek düşmez."dedi.
Sinirden çenesi seğiren Mirza ağa ahudan gözlerini bir dakika ayırmadı.Genç kızın kulağına eğilen mirza ağa sadece ahunun duyacağı şekilde fısıldadı.
"Bunu sen istedin mardin güzeli.Gün gelecek bu Konak'tan ve aşiretten ağlayarak sen gideceksin ve o gün bu sözleri sana ben hatırlatacağım.Bu savaşı sen başlattın.Bundan sonra başına gelen herşeyi benden bil.Seni tebrik ederim çok güçlü bir düşman kazandın"
İstanbul
Koltuğunda oturan Ömer bey karşısındaki deniz manzarasıyla derin düşünceler içersindeydi.İçeriye giren adamıyla
"Anlat bakalım kimmiş bu kadın ve ne istiyorlarmış ondan"dedi.
Karşısındaki adam elindeki dosyayı 50'li yaşlardaki adamın önüne bıraktı.
"Efendim adı Meryem Ulusoy Mardin'den İstanbul'a 17 yıl önce gelmiş kızıyla kocasından kaçıyormuş.Anlatılanlara göre kadın aldatılmış.Yemek yaparak kızını okutup evini geçindirmiş.Kızı Ahu Ulusoy şu an Mardin'de babasının yanında kalıyormuş.Olaylar çok karışık tek bildiğimiz şey o gün siz onu ordan çıkartmasaydınız asla kutulamazdı.Çünkü bu yapılanlar çok ince ayrıntısına kadar planlanmış.Biri bu kadından kurtulmak istiyor.Evden çıkan diğer ceset kime ait bilmiyoruz.Fakat dediğiniz gibi Meryem hanım olarak gösterildi.Herkes öldüğünü zannediyor."
diyerek sustu.Derin bir nefes alan adam
"Doktor ne dedi ne zaman uyanırmış aylardır uyuyor."
"Doktor bu hafta içersinde uyanacağını söyledi."
diyerek odadan çıktı.Gözlerini deniz manzarasına diken adam bu kadından kimin ne istediğini düşündü.Fakat asıl aklına takılan bu kadar güzel bir kadını aldatan kocasıydı.Melek gibiydi uyurken bile.Ömer bey yıllardır böyle duygulardan bir haberdi.5 yıl önce kaybetmişti kızı ve karısını ve bu kadın aynı karısına benziyordu.Başını arkaya atan Ömer bey meryem uyanınca olacakları düşünmekten bitap düşerek gözlerini kapadı.Meryem içinse artık herşey yeni başlıyordu.