7.BÖLÜM

1392 Words
“Bir pınarsın içilen ama hiç kanılmayan Seveni yanıltmayan, sevince yanılmayan Özlenen sen, özleyen sen, özleten sen Varken doyulmayansın, yokken dayanılmayan” ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN   NEBİ Barın tam yanında ki masada oturuyordum daha önceden tanıdığım iki kadın gelince reddetmedim. Zararsızdılar hatta biri barmenin sevgilisiydi diğerinin henüz ne olduğunu çözememiştim. Yurdagül kırk yaşlarında olmalıydı, belki de daha fazla devamlı bana bakıyor üst üste içki içiyordu. Tıpkı misafirimiz olan kadınlar gibi… Sevim’i dans ederken görmek o vücudunun kıvrılışlarını izlemek güzeldi, koltuğuma iyice yaslandım gözlere ziyafet bu olmalıydı. Elaşina’ya gözüm ilişti dansı abartılı değil sanki ders almış gibi profesyoneldi. Aslında hoş kadındı dans eden adamlardan biri arkasına geçince benim gibi o da fark etti. Adımlarını değiştirerek adamdan kurtuldu… Seksi şekilde dans edenin yanına kimse gelmiyor aksine Elaşina’nın çevresi sarılıyordu. Bir adam daha yaklaşınca dansı bırakıp masaya döndü… Kendini koruması hoşuma gitti, “Canım neden sinirlendin” Yurdagül masanın üzerinde duran elimi okşayınca yumruğumu sıktığımı fark ettim, saçmalıktı yaptığım… Elimi kadının temasından kurtardım Sevim dansını abarttıkça abartıyordu saçlarını ikide bir sallaması hiç hoşuma gitmedi. “Aytuğ şu direğin yanında ki masaya bir daha içki yollama…” “Abi zaten biri alkolsüz meyve kokteyli içiyor” Hangisi diye sormam bile saçmalık olacaktı, alkolü kimin içtiği belliydi, nihayet sallanarak masaya oturdu Elaşina’nın omzuna başını yasladı. Gözlerimi onlardan ayıramıyordum bir ara kavga eder gibi oldular, sonra sarıldılar. Kadınları anlamak gerçekten zordu… Ayaklandıklarında derin bir nefes aldım nihayet eve gidiyorlardı “Aytuğ kapıdaki adamlara söyle hemen taksi çağırsınlar” “Abi senin bu kadınlarla ne alakan var” “Misafirlerimiz buraları bilmiyorlar gece vakti başlarına ters bir iş gelmesin” Elaşina Sevim’in beline sarılmış yürümesine yardım ediyordu, bir an göz göze geldik hafifçe gülümsedi. Sevim tam aksine iki elini birden masaya koyup bana doğru eğildi… “Oooo Nebi buralara gelmeye paran yetiyor mu senin” Elaşina’nın gülümsemesi soldu “Sarhoş saçmalıyor aldırma sen ona, yarın pişman olacaktır” Yanımda ki kadının “Bu terbiyesiz ne diyor” çıkışını Sevim duydu, kadına baktı sırtını dönüp yürüdü. Kendimi duygularımı acilen sorgulamaya başlamalıydım, yarın son kez atak yapacak sonrada vazgeçecektim. Değecek mi değmeyecek mi belli olacaktı… ***** Eve geldim üst katın ışıkları yanıyordu… Şortumu giydim biraz denize inip serinlemenin vaktiydi. Karanlık sahili her zaman sevmiştim, gündüzün sıcağında kızan kumlar ayaklarımın altında ılıktı. Gökyüzü dolunayın ışığıyla binlerce yıldızla tablo gibiydi, suya vuran ışıkları yakamoz yapıyor sihirli bir dünyada gibi hissettiriyordu. Tam ışıkların içine yürüdüm pırıltıların içinde yorulana kadar yüzmek iyi geliyordu ışıkları tenimde görmeyene kadar açıldım şimdi geri dönme vaktiydi kol kaslarım yanmaya başlamıştı… “Arkadaş istermisin?” Sahile adım atıp havluma uzandığım anda duyduğum sese şaşırdım, birkaç metre ilerimde Elaşina oturuyordu, havluyu omzuma koyup olduğum yere oturdum… “Sessizliği severim” “Bende severim istemezsen hiç konuşmam” Sadece dalgaların kıyıya vuran sesini uzun süre dinledim, sözünü tutuyor hiç konuşmuyordu “Neden geldin” “ Uykum kaçtı hava çok sıcak senin denize indiğini görünce peşine takıldım, belki bende denize girerim dedim” “Yüzme biliyormusun?” “Ben Karadeniz kızıyım bilmemek ayıp, balıklarla yarışacak kadar iyi bilirim” “Karadeniz’i hiç bilmiyorum” “Bende buralara hiç gelmemiştim, yerlisi misin? Birçok insan büyük şehirlerden bıkıp küçük sayfiye yerlerine göç edince kim nereli belli olmamaya başladı” “Üç yıldır burada sayılırım, beş yıl İstanbul’da kaldım” “Ondan öncesi” “Aslında doğum yerim İstanbul, doğduğum anda kaçırılmışım Kuveyt’de büyüdüm” “Aman Allah’ım, nasıl olmuş kim, neden kaçırmış, nasıl öğrendin. Anneni babanı bulabildin mi? Daha doğrusu onlar seni bulabildi mi?” Hikâyemi her duyanın verdiği tepkilerdi, gerçi geçmişimi çok az kişiyle paylaşmıştım “Bir sakin ol” “Nasıl sakin olayım hadi anlat” “Vakit geç oldu yarın çok erken kalkacağım” “Senin yaptığın çocuğa şeker gösterip vermemeye benzedi” “Hadi gidelim, zaman içinde belki anlatırım” Yerden kalkıp elimdeki kumları silkeledim denizi çok seviyor bu kumlanma olayından hiç haz etmiyordum. Birden su sesi duydum Elaşina denize girmişti bir süre göremedim başı çıkınca rahatladım, balık gibi yüzüyordu el sallayıp tekrar daldı. Oturduğu yerde bıraktığı havluyu aldım onu bırakıp gidemezdim kıyıda uzun süre dalgalarla oynaşmasını izledim. Dalıyor çıkıyor dalgalar vurdukça çocuklar gibi gülüyordu. Elimde ki havluyu gösterdim mesajı anladı sudan çıktı. Elbisesiyle denize girmişti ıslanan kumaşı bedeninden uzaklaştırmak için çekeledi elimden havluyu alıp hemen sarındı. “Utangaçsın” “Sadece tedbirliyim” “Yarın kuzenine arkadaşlık teklif edeceğim” Durdu yüzüme bakıp omuzlarını silkti “Seni uyarmadığımı söyleyemezsin. Bol şanslar” ****** Sakallarımın çekiştirilmesiyle uyandım iki yeğenim yatağımın üzerinde zıplıyor bir yandan sakalımı çekiştiriyorlardı. “Çekin çocuklarım çekin kopartın” “Simay al çocuklarını sakallarımdan ya da alma ben bunları yiyeyim” İkisini de yatağa yatırıp gıdıklamaya başladım kahkahaları günümü aydınlattı. Kız göğsümde, oğlan karnımın üzerinde yatarken Simay ortalığı topluyordu… “Kalkın yaramazlar işe gitmem gerek” “Geç kaldın kızlar çoktan gittiler” Elinde ki şortu havaya kaldırdı “Denize mi gittin sen” Çocukların eline kâğıt kalem verip yataktan kalktım, bir daha kapı açık uyumamalıydım. Simay’ın elinden şortumu çektim “Çok sıcaktı” “Bu kırmızı havlu kimin, senin olmadığını biliyorum” Yolda gelirken Elaşina’nın havlusu çalılara takılmış çamurlu suyun içine düşmüştü, sarınması için kendi havlumu vermiştim. “Sana ne desem olur mu?” “Olmaz asla olmaz öğrenmezsem çatlarım” “Elaşina’nın” dediğim anda Simay’ın gözlerinin parladığına yemin edebilirdim “Kardeşim düşündüğün gibi değil sadece arkadaşız. İyi kız o kadar…” “Sen Sevim’i beğendin değil mi?” “Şimdilik öyle” “Bu gün Polat’la Henna gelecek” “Onlara da tembih et açık vermesinler” “Ne yapmaya çalıştığını bir anlasam” Ben bile kendimi anlıyor değildim, tek istediğimin gerçek beni seven bir kadın bulmaktı. ***** Ürünler tekrar kendine gelmeye başlamıştı, bir yandan toplanıyorlardı. Bir sürü makine olmasına rağmen Borkan’ın insanların çalışmaya ihtiyacı var her işimizi makineyle halledersek nasıl para kazanacaklar sözünü hepimiz kabul etmiştik. Yinede araziler büyüdükçe teknolojiye ihtiyaç oluyordu. Çağa ayak uydurmak kaçınılmazdı, ya küçük kalacak ya da tarım makinelerini kullanarak büyüyecektik. İç piyasadan istek fazlalaşmıştı, ürünlerimiz beğeniliyor dış pazara açılmamız için teklifler getiriliyordu. Bu konuyu tekrar konuşmalı gelecek için iş planı yapmalıydık. Elaşina, Sevim’le birlikte ürünlerin toplanmasına yardım ediyordu, daha çok Elaşina topluyor Sevim dolaşıp duruyordu. Elaşina’nın yanına eğildim “Biraz Türk filmlerinde ki sahneleri canlandırmanın zamanı geldi. Fakir oğlan ve ağa kızı…” “Yapma Nebi üzüleceksin” Denemeden vazgeçemezdim ne olacaksa şimdi olacaktı ya başlayacak ya da sonsuza kadar bitecekti. “Sevim seninle konuşmak istiyorum” “Dün sarhoştum azarlayacaksan başka kapıya” Son bir atak, sırtını dönünce kolunu tuttum öfkeyle döndü gözlerinden alevler çıkıyordu “Terbiyesiz serseri sen kim oluyorsun da bana dokunuyorsun haddini bil” “Gel etme eyleme gönlüm kaydı sana” “Seni çulsuz, anamlar beni sana yar ederler mi?” “Etmezlerse kaçırırım” Sevim bir parmağını gözüne götürdü “İyi bak bende sana kaçacak göz var mı? Git kendine göre birini bul. Kim olduğunu unutma” Gözüm Elaşina’ya ilişti nasıl üzgün duruyordu, Sevim koşarak uzaklaşırken bile üzgün bakışlarını üzerimden çekmedi “Sana söylemiştim Nebi” Sevim çabuk buraya gel Ela diye bağırınca bakışlarımız birbirinden ayrıldı. Kuzeninin çağrısına uydu koşarak yanımdan uzaklaştı, hangi davranış canımı yakmıştı? Sevim’in beklediğim sözlerimi yoksa Elaşina’nın üzgün bakışları mı? Emir’in sesiyle kendime geldim. Daha tam konuşamadığından dayı değil ayı diye sesleniyordu… Henna’yı gördüğüme sevinmiştim… Oğlu Savaş yürümeye bile başlamıştı ufaklığın saçlarını karıştırdım yüzüme baktı korkuyla annesinin eteklerine yapıştı. “Merhaba hanımlar ufaklıklar sizi yormuş gibi perişan haldesiniz” “Sen sanki çok farklısın ne bu derbeder halin yine kızı kandıramamışsın” Simay’ın alaycı sözleri doğru olsa da, üzgün gözler daha çok canımı acıtmıştı. Kız kardeşim alaycı konuşuyorsa bende aynı yolu deneyebilirdim "Eninde sonunda bu kızın inadını kıracağım" "Kız çetin ceviz bence zor kardeşim, hele bu halinle çok daha zor" "Borkan senin gibi birinin inadını kırdıysa hiç kimse zor değildir." "Kocam senin gibi karşıma çıkmadı, ilk gördüğümde bile hoşlanmıştım. Senin gibi olsaydı bakacağımı sanmıyorum" "Göreceğiz, ne zamandır peşindeyim çok rahatsız olsa çoktan beni şikâyet ederdi. Etmediğine göre o da bana bir şeyler hissediyor. Sevim'in inadını bu halime kırmazsam bana Nebi demesinler" Simay "Olur Saman deriz" deyince Henna gülmeye başladı. İlk ismim saman’dı. Kuveyt'de isim olarak kullanılırdı, zenginlik demekti. "Simay abi dayağı yemedin herhalde" "Ha hay abimmiş ve bana dayak atacak adam daha anasının karnından dünyaya gözlerini açmış değil."  Emir'i kucaklayıp omuzlarına oturttum. Sahra ağlamaya başlayınca Simay söylenerek kızını omuzlarına çıkarttı... "Mama" "Of Savaş of" Henna da bize uydu oğlunu omuzlarına aldı işte şimdi tamamlanmıştık. Simay’a kendime yediremeyip devam edeceğimi söylesem de, değecek bir kadın değildi Sevim benim için bitmişti. *****
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD