2.BÖLÜM

1911 Words
ELAŞİNA Bu kız beni deli ediyordu “Sevim yeter artık baloya değil tarlada çalışmaya gidiyoruz” Girdiği her mağazadan kıyafet almasına sinir olmuştum. Aldıkları sanki deniz kenarında tatile gideceğiz gibi minicik şortlar, yarım göbek gösteren bluzlar. Daracık kotlar, parmak arası terliklerin en yüksekleri, süslü gece elbiseleriyle poşetler dolmuştu. “Eniştem kartını verdiğine pişman olacak, hiç acımıyor musun babana” Çok kötü bir söz söylemişim gibi kızgınlıkla yüzüme baktı “Hayatında bir kez olsun işe yarasın” “Yapma böyle, baban gözünün içine bakar” “Göze bakmayla olmuyor, sevgisi ne kıyafet aldırıyor ne karnımızı doyuruyor” “Nankörlük etme Sevim, adam elinden geleni yapıyor” “Tabi senin için söylemesi kolay, tuzun kuru” “Seninle münakaşa etmeyeceğim” babasının durumunu düşünmeden hesapsızca alışveriş yapmasına aslında kızgın değil üzgündüm. Bunca kıyafetin parasını adamcağız nasıl ödeyecekti. Mağazadan dışarı çıkıp merdivenlere oturdum, hava ne kadar güzeldi. Nihayet üniversite de son senemize gelmiştik yakında ikimizde Ziraat mühendisi diplomamıza kavuşacaktık… Babamın fındık, çay bahçeleri fazlasıyla büyüktü işimiz şimdiden hazırdı son senemizde değişik yerler değişik bir alan görmek istemiş, arkadaşlarımızın yerine talip olarak iş değişimi yapmıştık. Faik’le Tekin babamın arazilerine, bizde onların yerine Kaş’ta organik tarım yapan ailenin yanına gitmeye karar verdik. Güzel değişiklik olacaktı, şehrimi ne kadar sevsem de değişik yerler görmeyi de o kadar çok seviyordum. Birkaç bikini bende mi alsaydım, iş bitince denize girmek güzel olurdu zaten tüm gün tarlalarda sıcağın altında pişecektik. “Elaşina” Sevim hanım nihayet teşrif etmişti… “Ela hadi surat asma bana” “Asmıyorum üzgünüm” “Bende çok üzgünüm, babam kartını verip istediğini al deyince biraz şaşırdım kendimi kaybettim. Çoğunu bıraktım haklıydın, güzel olmak istedim” Elinde ki torbalara göz ucuyla baktım birkaç poşet eksik gibiydi… “Sevim, canım kuzenim sen çuval giysen yine güzel olacaksın. Güzelliğin dillere destan bunu sende biliyorsun” Gerçekten çok güzeldi, sapsarı saçları omuzlarına dökülür, yürürken güneş gibi ışıldardı hele o yeşil gözleri, bir bakan bir kez daha bakardı… “Elaşina bak bu Fikret değil mi?” “Hani nerede” “Karşı kaldırımda yanında bir kadın var, kim ki acaba?” Gözlerimi kıstım, kesinlikle bir göz doktoruna gitmem gerekiyordu ve bu göz doktoru da şu an bir kadınla sohbetteydi. Yanında ki kadın Nermin abla evet kesinlikle Nermin ablaydı… “Nasıl tanımazsın Nermin ablayı” “Yeni boşanan kadın değil mi?” “Ne olmuş, Sevim ne söylemeye çalışıyorsun açıklasan iyi olacak” “Tüm şehir şen dul Nermin diye çalkalanıyor haberin yok mu?” “Of Sevim of, milletin dedikodusunu yapmak sana yakışıyor mu?” “Ben mi yapıyorum” “Şimdi yaptığın ne” “Seninle de muhabbet edilmiyor, biraz o burnunu kitaplardan kaldırsan çevrende ne olup bitiyor görürsün” “Ben kitaplarımla mutluyum, millet ne yapmış ne etmiş derdim değil” Fikret hala kadınla konuşuyordu“Hadi gidelim Sevim bavullarımı hazırlayacağım” “Dur biraz acelen ne, sana ilanı aşk eden adamın terbiyesizliğini görmezden mi geleceksin” “Bana ilan-ı aşk etmedi” “Annesi teyzeme kızınızı istemeye geleceğiz rızanız varmı demiş” “Okulum bitmeden hiç kimseyle evlenmek istemediği mi de annem kibarca söylemiş. Yani Fikret’in ne yaptığıyla ilgilenmiyorum” “Böyle yakışıklı, meslek sahibi birini bulmuşken reddetmen komik, hem ailesinin maddi durumu da mükemmel” “Sevim çok beğeniyorsan buyur senin olsun” “Beni değil seni istemişler” Sevim’in yüzümü asılmıştı yoksa bana mı öyle geliyordu. Her zaman Sevim’in gölgesinde kalan biriydim. Güzeldi, alımlıydı, akıllıydı isteyip elde edemediği erkek yoktu, lisede Cem’le iki gün çıkmış çıkmamıştık başka bir kızı beğendiğini söyleyerek benden ayrılmıştı ertesi gün Sevim yanındaydı. Kurstan İlkay arkadaşlık teklifi yarım kalmış yanımdan geçerek aynı teklifi Sevim’e yapmıştı. Üniversite bir Ozan, üç İbrahim ve son sınıf Ender… Hepsini elde etmişti. Ve ben yanıma yanaşan erkekleri ilk olarak Sevim’le tanıştırmaya başlamıştım. Erkekler benimle arkadaş olup onun uydusu haline gelmişlerdi. Ben yerimi biliyordum, gece çıkan aydım, Sevim gökyüzünde ki güneşti… “Çok dalgınsın Elaşina” Evet oldukça dalmış olmalıyım ki Fikret’in burnumun ucuna kadar geldiğini görmemiştim… “Merhaba Fikret” “Seni gördüğüme çok sevindim” Yanımda sessizce duran Sevim’i gösterdim “Teyzemin kızıyla daha önce tanışmış mıydın Fikret” “Selam Sevim, tanıyorum tabi birkaç kez hastaneye gelmişti” Sevim kızarmış mıydı? “Gözlerinin bozuk olduğundan hiç bahsetmedin kuzenim” “Renkli lens takmayı düşünüyordum aldım beceremedim. Nasıl kullanacağımı göstermesi için doktor beye ricada bulundum” “İyi bari öğrenebildin mi?” “Vaz geçtim çok zormuş” Gittiğinden hiç haberim olmamıştı, çok da önemli değildi zaten… “Elaşina deniz kenarında ki çay bahçesine veya yemeğe davet etsem ne dersin” “Çok işimiz var yarın gidiyoruz bavullarım hazır değil” “Nereye gidiyorsun, niye benim haberim yok” “Olmalı mı?” Sevim’in koluma girip yürümek için zorlamasına ilk kez memnun olmuştum “Terbiyesize bak sen, bir de okumuş adam kibarlıktan nasibini almamış” “Ne oldu ki sen niye sinirlendin?” “Sanki ben yokmuşum gibi hareket etti, insan beraber gidelim demez mi? Bundan koca değil hiçbir şey olmaz. Kaba görgüsüz…” Mutlumu olmuştum ne! İlk kez benimle ilgilenen bir erkek Sevim’in büyüsüne kapılmamıştı… Geriye baktım Fikret olduğu yerde durmuş arkamızdan bakıyordu, beni fark edince elini salladı gülümsedim, kocaman gülümsedim… Babam gülümsememin muhteşem olduğunu söylerdi. Bu adam davranışıyla gülüşümü hak etmişti… “Sevimciğim güzel kuzenim biraz acele edelim yoksa veda yemeğine geç kalacağız… Ve yemekte ne var çıtır çıtır kızarmış hamsi, bol salata tabi olmazsa olmazı kırmızı soğan, tahin helvası… Of adını anınca bile ağzım sulandı” “Aman yine mi hamsi” “Uy laz uşağı olurda hamsi sevilmez mi? Hamsi paluğu gibi hop hop oynatacağum” “Ya Elaşina şaşırdın mı sen, çocuk muyuz biz yollarda horon tepeceğiz” ***** Bahçede büyük mangallar yakılmış balıklar çoktan ızgaraların üzerinde yerini almışlardı, masada düşlediğimden fazlası vardı, değişik mezeler salatalar, yeni fırından çıkmış ekmekler, fasulye turşusu bayılırdım… Birini alıp ağzıma attım gözlerimi kapadım ekşi tuzlu tadı damağıma yayıldı. “Elaşina ellerini yıkamadan yemek yenir mi?” Ah benim güzel annem ilk uyarılarına başlamıştı, resmen temizlik ve düzen hastasıydı. Bende aksine pasaklıydım yani annem pasaklı olduğumu söylerdi. Bahçenin köşesinde ki çeşmede elimi yüzümü sıkıca yıkadım. “Bak görmediğimi sanma güzel yıka” “Biraz daha yıkarsam yüz ve el derilerim vücuduma veda edecek anne” Eh ne yapalım benim şansıma da böyle bir anne düşmüştü, memnun değimliydim! Çok fazlasıyla memnundum… Dünya yüzünde ki en iyi annelerden biriydi. “Şu huyundan bir türlü vazgeçemedin abla” Teyzem annemin tam tersiydi, İstemediği bir şey yapınca annemin ilk sözü hık demiş teyzenin burnundan düşmüşsün olurdu… Babamın “Hadi hanımlar Karadeniz’in pırlantaları soğumasın” çağrısıyla masaya oturduk… Balıklar pay edilirken annemle Sevim’in bu kadar yeterli sözüne karşılık, babam homurdandı o da benim gibi balık hastasıydı“Tepeleme doldur babacığım” Balık çatal bıçakla mı yenirdi. Hele hamsi, şöyle kuyruğundan tutacaksın iki bilemedin üç ısırışta midene yol alacak… Sevim ilk balığının kılçığını çıkarmaya uğraşırken ben çoktan tabağımı yarılamıştım. “Yavaş ye deli kız” “Çok özleyeceğim hamsiyi enişte” “Duyanda Afrika’nın balta girmemiş ormanlarına gideceksiniz sanır, her yerde satılıyor” “Burada ki gibi olur mu? Hele babamın yaptığı gibi asla olmaz” Tabağımı ikinci kez doldurduğumda babamın kalbini çoktan kazanmıştım. “İkinize de söylüyorum, sakın oralarda birini bulayım demeyin. Siz bu toprağın kızlarısınız yaban ellere asla gelin gidemezsiniz” “Ama baba ya böyle konuşulur mu?” “Konuşulur küçük hanım, burada doğdunuz, burada gelin olacaksınız işte o kadar” “Evlenmek istemediğimi biliyorsun babacığım, okulumu bitireceğim çalışacağım, dünyayı gezeceğim” Babamın kaşları çatıldı “Tabi birlikte babacığım hep birlikte” Kaşları düzelmişti “Eh kısmet çıkana kadar hiçbir kız evlenmeyi düşünmüyorum şarkısını söyler. Bakarsın birden çekmiş gitmiş. Sözlerim doğru değil mi bacanak?” Eniştem hem kızına hem bana baktı “Doğru bacanağım doğru, kız babası olmak zor. Gözünün içine bak büyüt bir gün yuvadan uçsun gitsin.” İki bacanak biz yokmuşuz gibi evlilik muhabbetimizi yaparken Sevim’le birbirimize bakarak gülümsedik. Kulağıma eğildi “Sanki annelerimizin babaları yoktu, bir baba bizimkiler” fısıldamasını sadece ben değil annemle teyzem de duydu. Babamlar veririz vermeyiz tartışmasına devam ederken biz dört kadın onların bu haline gülüyorduk. Havalara girmediği zaman Sevim’i çok seviyordum… Birkaç gün arayla doğmuş neredeyse aynı beşiğin içinde büyümüştük. Büyüme çağlarına gelene kadar yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Ne zaman ergenlik çağlarına geldik Sevim de değişimler olmaya başladı… Varsın olsun ben yine de onu seviyordum. İki erkek kardeşim vardı her zaman istediğim kız kardeşti onun boşluğunu Sevim dolduruyordu… “Hazırlık zamanı yoksa zamanında uçağa yetişemeyeceğiz” “Benim bavulum hazır sana yardım edeyim” Annemler masayı toplarken Sevim’le odama girdik… İki bavulum yatağın üzerinde kapakları açık şekilde duruyordu… “Sana inanamıyorum Elaşina, bir bavul kıyafet bir bavul kitap” Hemen kitap dolu bavulun fermuarını kapadım “Ne var yani gündüzleri başımızı kaşıyacak zamanımız olmayacak. Geceleri vakit geçirmek için ne yapacağım” “Of Ela gece gezmeleri var… Hayatımızda ilk kez bu kadar serbest olacağız sen başını kitaplara mı gömeceksin” “Saint-Tropez’e gitmiyoruz, Kaş dediğin ne kadar yer ki” “Araç kiralar yakın yerlere gideriz” “Dediğini de yaparız ama önceliğim kitaplarım” Pantolon, gömlekler, bluzlar, düz ayakkabılar… “Şu ayakkabını da al” “Yüksek ayakkabılarla tarlada koşu yaparım artık” “Gece bir yerlere gideceğiz demedik mi, şu elbiseyi de al… Of hepsi nine elbiseleri yok bunları alma… Vakit erken olsaydı sana neler aldırırdım bari şu şortu koy” Sevim laf dinlemiyordu dolabımın içinde ne var ne yoksa ortaya döktü, beğendikleri bavula beğenmedikleri koltuğa yere savruldu. Odamdan çıkınca derin bir nefes alıp yatağıma yattım, yorgunluktan kımıldayamayacak hale gelmiştim. “Ay bu odanın hali ne pasaklısın diyorum pasaklı. Oralarda da böyle olursan sana laf gelmez bana laf edilir” “Sana niye laf edecekler ki?” “Anası uyumuş kızı büyümüş derler, bilmezler ki kızım derli toplu ol demekten çenemde tüy bittiğini” Anneme ben yapmadım Sevim odamı bu hale getirdi demek bile istemedim… Daha fazla söylenmesine katlanamayacaktım yerimden doğruldum hızlıca dağınıklığı toplamaya başladım. Beş on dakika sonra odam olduğu halden bile düzenliydi “Her zaman böyle olsan ne olur sanki… Canın istediğinde bak nasıl yapıyorsun garezin bana mı senin?” Anacığımı bu gün ne yapsam mutlu edemiyordum, sarıldım yatağın üzerine yuvarlandık. Yanaklarından gıdığından defalarca öptüm… “Deli kız deli ben on beşlik miyim kıracaksın bir yerlerimi” “Annem seni, özellikle söylenmelerini çok özleyeceğim” “Söylenmelerim iyiliğin için yavrum, yakında el ocağı yakacaksın” “Of anne sende babam gibi konuşma” “Kızım talipler gelirken değerlendirmek gerekir, senelerdir kaç kişiyi geri çevirdiğimi bilemezsin. Küçük dedim, evlenmek istemiyor dedim, okuyor dedim bir sürü bahane ürettim.” “Senelerdir mi? Niye benim haberim olmadı, kimler” “Eczacının oğlu Burak” “Iyyy çişli Burak” “Hey Allahım yuvada altına yapmıştı hala onu mu hatırlıyorsun? O da eczacı olacak. Vali beyin kardeşi, kaymakam olmak üzereymiş. Mühendis Lokman” “Vay be ileride beni ne mühendisler, doktorlar istedi diye övünsem yalan olmayacak” “Hepsini senin namına reddettik ama Aysel hanımın oğlu Fikret’i bir düşün derim, aile temiz soylu insanlar. Çocukta çok efendi hem babanın arzu ettiği gibi yedi göbek Karadenizli” “Hiç acelem yok. Belki stajdan döndükten sonra konuşur bir karara bağlarız” “Hayır demiyorsun değil mi kızım” “Evet de demiyorum anne, değerlendireceğimi söylüyorum. Baştan beri fikrimi biliyorsun henüz evlenmek için erken” Annem mutlu olarak odamdan çıktı, gelecek günlerin nelere gebe olduğunu kim bilebilirdi… Fikret değerlendirecek kadar kaliteli olduğunu belli etmişti. Sırf Sevim’e değil bana değer vermesi bile düşünmem için yeterliydi. Güzel kadın görünce kendini kaybedip diğer kadınları görmezden gelen erkeklere sinir oluyordum. Uzunca süre yatamayacağım yatağımın yumuşaklığı içinde kayboldum… Sabah kısa sürecek olsa da yeni yaşamımın ilk günüydü. *****  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD