3.BÖLÜM

1351 Words
“Sonra gülüşün geldi aklıma ve içimden dedim ki; yine gelsen yine severim seni.” Cemal Süreya   NEBİ Saatlerdir yoldaydım gün tersliklerle başladı, gelen kızlar düztaban mıydı neydi... Borkan’ın arabası bozulmuş, Simay’ın aracının lastiği patlamıştı onların yapımını bekleyeceğime kamyonetle gelmeyi tercih etmiştim. Tercihim mecburiyetten doğmuştu, kamyoneti ürün taşımak için kullandığımızdan kasası toprak içindeydi. Temizlemeye bile vaktim kalmamıştı… Antalya havalimanına son hız geldim kızların uçağı inmiş olmalıydı. Araçtan indim şimdi ben bunları nereden bulacaktım… Ortalık insan kaynıyordu yaz olduğundan gelen çoktu, aracı içeri almadıklarından oldukça uzağa park etmek zorunda kaldım nasıl bulacaktım bunları… “Simay öğrencileri göremiyorum, telefon aç kapıda beklediğimi söyle” “Ben olmasam ne yapacaktınız çok merak ediyorum, telefon numaralarını almak aklına gelmedi değil mi?” “Sabah sabah zaten sinirlerim zıpladı, bir de sen başımın etini yeme kardeşim.” Kadının biri çektiği bavula takılıp yere düştü, uzun saçlarını geriye atıp gülmeye başladı. Şaşkın kadın yerden kalkacağına haline gülüyordu. Kahkahası kulağıma kadar geldi istemsizce içime mutluluk dolduğunu hissettim dudaklarım kendiliğinden kadının mutluluğuna katıldı. Biraz daha bakarsam kesin bende kahkahayla gülmeye başlayacaktım… Kadını düştüğü yerden kalkması için elini uzatan yine başka bir kadın oldu… Çarpılmak doğru kelime değildi, gözlerim kamaştı… “Nebi kızların telefonunu veriyorum, Nebi beni duymuyor musun?”  “Vay bu ne güzellik” “Kim nerde güzel, ne saçmalıyorsun kardeşim” “Şu an karşı kaldırımda sanki güneş doğdu, hayatımda gördüğüm göreceğim en güzel kadın bu olmalı. Hadi sen ara bende gözlerime ziyafet çektireyim” Telefonu kapattım kadın gerçekten çok güzeldi, bedeninin kıvrımları, saçları, yüzü tam orantılıydı. Yanından geçen erkeklerin yaşlısı genci bakmadan ilerlemiyordu, kesin beyaz Rus olmalıydı. Çevresinde bir sevgili veya koca aradım böyle bir kadın yalnız olamazdı… Yerden kaldırdığı kadının sırtını temizlemeye başladı. Diğer kadın hala kıkırdıyordu uzanıp güzelliğin yanağından öptü… Evet gülen kadın şirin, diğeri güzellikti… Şirin olan yere düşmüş çantasını aldı içine elini soktu tekrar çıkardığında telefon elindeydi, açtı, dinledi kahkahayla güldü, çevresine bakınmaya başladı… Bana mı bakıyordu, elini kaldırdı “Nebi bey” diye bağırdı… Diğer kadının eğilerek kulağına bir şeyler söylediğini gördüm kadın tekrar güldü. Beklediğim kadınlar olduğu kesinleşmişti, yanlarına gittim şirin yüzünde tebessümle elini uzattı “Ben Elaşina”  Güzelliğin yüzü ifadesizdi şirinle tokalaşmayı bitirir bitirmez elimi uzattım bavulun sapını elime tutuşturdu  “Bende Sevim, bavulları taşır mısın lütfen” Elimi sıkmaya değer görmemişti… Şımarıktı bu şımarıklık bile ona yakışıyordu, bavulunu aldım. Önden yürümeye başladı görsel ziyafetti bir an ardından bakakaldım… “Nebi Bey yürüseniz artık” Yanımda durup yürümemi bekleyen Elaşina elinde ki iki bavulla eziyet çeker gibiydi “Birini bana ver” “Çok ağır zahmet olmasın hem elleriniz dolu” “Kamyoneti uzağa park etmek zorunda kaldım yol uzun, burada bekle elimdekileri yerleştirip geleyim” “Bir dakika durun bizim saraylı Sevim bavullarının birini alırsa sorun çözülür, iki kez gidip gelmekten kurtulursunuz” Saraylı Sevim arkadaşının sözlerini duymuş olmalı ki geri döndü elimdeki bavullarından birini aldı, sırt çantasını bana değmemeye özen göstererek omzumdan çekti… Şirinin bavulunu aldım “Ne var bunun içinde gülle gibi” “Kitap” “Boş vakit bulabileceğine inanıyor musun? Toprakla uğraşmak zordur” “İnan yaratırım” Bavulları kamyonetin arkasına koydum, Elaşina hemen öne bindi Sevim binip binmeme konusunda karar vermeye çalışıyor gibiydi. “Hadi” “Şey koltuklar çok pis” “Sadece toprak, temizlemeye vakit bulamadım” “Belli” diyerek cebinden çıkardığı mendili koltuğa yayıp kamyonete çıkmaya çalıştı. İnce topuk ayakkabıları, dizlerine doğru daralan eteğiyle zorlanıyordu. Kolundan tutup yukarı ittim bu kadın çok güzel kokuyordu. Uzunca süredir kendimi dışladığım kadın kokusu içime dolmuştu. Kapısını kapatıp direksiyona geçtim dokunduğum kolunu siliyor sert gözlerle bakmayı ihmal etmiyordu. Aldırmadım ilgimi çekmişti bir şekilde bende onun ilgisini çekecektim, şimdilik Elaşina’nın dediği gibi saraylı Sevim’i rahat bırakmalıydım. “Ne güzel yerler” Elaşina yol boyunca Sevim’in aksine hiç susmadı, sesi beni rahatsız etmiyor aksine yol su gibi akıp gidiyordu… “İlk defa mı geliyorsunuz?” “Evet daha önce gelmediğime pişman oldum” “Güzel yerler” “Ya siz buralı mısınız?” “Telefon açan Simay hanımdı herhalde ne söyledi de o kadar güldün” “Orman kaçkını gibi birini gördüğünüz an yanına gidin o kesin Nebi’dir dedi.” Kim olduğumu bilmelerini istemiyordum bu konuda Simay’ı uyarmalıydım. Özellikle Sevim bilmemeliydi. “Ya sizler okul arkadaşı mısınız?” “Hem öyle hem değil” “Aynı okul, aynı bölüm ve aynı aile” Hiç benzemiyorlardı “Kardeş misiniz?” “Kuzeniz, teyze kızlarıyız” “Bir an şaşırdım hiç benzemiyorsunuz” Elaşina’nın gülen gözleri bulutlanmıştı, hata etmiştim… Kız yanlış anlamıştı “Biriniz sarışın biriniz kumral olunca” “Biliyorum açıklama yapmana gerek yok” desede geri kalan yolda suskunlaşması alındığını gösteriyordu. Sevim desen hiçbir konuşmaya katılmamış yol boyunca uyumayı seçmişti. Densizlik edip Elaşina’yı gücendirdiğime çoktan pişman olmuştum. Kuzeni kadar olmasa da Elaşina da çok hoş kadındı, niye her anlama gelecek saçma sapan bir söz söylemiştim. Zaman içinde hata yaptığımı söyleyecek gönlünü alacaktım belki benimle artık konuşmazdı… “Nebi durun” Elaşina’nın ani bağırmasıyla ne olduğumu şaşırdım ani frene bastım yolda trafik olmaması şanstı“Ne oluyor” “Kenarda köpek var” “Buralarda köpek çok olur” “Kımıldamıyor yatıyor, lütfen bakalım” Sesimize uyuyan güzelde uyanmıştı, bizden önce araçtan inip köpeğin yanına yürüdü “Ölmüş” Elaşina köpeğin başına elini koydu, küçük köpeğin gözleri yarı aralandı “Ölmemiş yaşıyor veterinere götürmeliyiz” Bırakılan yüzlerce köpekten biriydi, tasması olmadığına göre, bakması zor gelince sahibi tarafından ormana bırakmış olmalıydı. Kot ceketimi çıkardım dikkatle kaldırıp üzerine yatırdım “Bacağı kırılmış” Hayvan birden ayağa kalktı, kırık bacağını sürüyerek yürümeye çalışıyor her adımında inliyordu. Yine yere yığıldı acıyla inlemeye başladı, yanına yaklaşınca ormana doğru havlıyor el sürmeme izin vermiyordu. Sevim’in” Başka bir derdi var” bunun dediğini duydum, hızlıca ormana doğru yürüdü iki dakika sonra kucağında yavruyla çıkageldi. Kamyonete pis diye oturmaktan çekinen kadın daha pis görünen yavruyu kucaklamaktan tiksinmemişti demek göründüğü gibi buzdan güzel değildi. Köpeğin havlaması yavruyu görünce azaldı yinede kısa havlamalarını sürdürdü. Bu sefer gitme sırası Elaşina’daydı iki yavru daha gelince anne köpek hızla kuyruğunu yere vurdu sesi kesilmişti… Anne köpek bu sefer ceketimin üstüne yatmaya razı oldu, öne nasıl alacaktım yer yoktu. Arkada sabit duramaz daha fazla zarar görürdü. Fazla düşünmeme gerek kalmadı Elaşina arka kasaya çıktı bavullardan birini açtı, içindeki kitapları hızlıca boşalttı. “Anneyi içine koyabilirsen veterinere gidene kadar idare ederim” Anne köpek yavrularından ayrılacağını anlamış gibi yine havlamaya başladı “Rahat dur kızım yavruların yanında” “Eh madem ayrılmıyorlar onları da kucağıma ver” “Üçünü bir tutamazsın kıpır kıpırlar” Bu sefer içi boşalan sırt çantası oldu yavruları birer birer alıp anneye göstererek içine koydu, fermuarını yarı kapattı. Anne köpek acısının etkisiyle fazla itiraz edemedi kabullendi “Hadi gidelim” Zaten çok fazla yol kalmamıştı yinede çok ağır kullanarak kasadaki misafirlerimi fazla sarsmamaya çalıştım. “Veterinere götürmek gerek” Sevim ilk kez benimle konuşuyordu “İlk işim o olacak” “Patronların geç kalınca kızmayacaklar mı?” “Kızmazlar” “Ne iş yapıyorsun” “Rençperlik, tarlada çalışıyorum işçileri denetliyorum” “Bunun yanında ayak işlerine koşturuyorsun” “Eh öylede diyebilirsin” “Güzel, benimle sen diye konuşmazsan sevinirim” Başını tekrar koltuğa yaslayıp gözlerini kapadı, daha fazla benim gibi basit bir işçiyle muhatap olmaya dayanamamıştı…  Fazlasıyla zor kadındı buzlarını eritmek güzel olacaktı. ***** Kaş’a girmiştik, veteriner kapalıydı işi olduğunu birazdan geleceğini yazan bir notu kapısına yapıştırmıştı. Birazdan sözü ne zamanı kapsıyordu bunu bilemediğimden telefon açmak en iyisiydi. “Muharrem neredesin, iyi bende şimdi geliyorum bacağı kırık köpek getiriyorum” Elaşina merakla konuşmamı dinliyordu, saçları rüzgârdan kuş yuvasına dönmüş yanakları kızarmıştı. Bunca çileyi çeken kadını merakta bırakamazdım “Bizim çiftlikteymiş az sonra kurtulacaksın” Omuzlarını silkti “Ben şikâyetçi değilim de anne köpek acısından çok inliyor, bebeklerinde karnı acıkmış olmalı annelerinin yanına gitmek için ağlıyorlar, hatta birisi emmekten parmağımı koparmak üzere” “Hangi yaramaz o” “İşte bu kara üzüm” Elinde ki yavru kapkaraydı, koyduğu isim yakışmıştı. Elaşina’nın serçe parmağını emmeye çalışıyor süt gelmedikçe pençeleriyle ittiriyordu. Kara üzümü ensesinden tuttum tekrar çantanın içine bıraktım. “Parmağın kızarmış” “Geçer çabuk gidelim” Kadın gülümsedi, bembeyaz dişleri kendinden kırmızı renkli dolgun dudaklarının arasından göründü… Samimi içten bir gülümsemesi ılık esen meltem gibi, ana kucağının sıcaklığı gibi içimi sardı sarmaladı… ********
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD