4.BÖLÜM

1531 Words
Aşk; görmekten daha çok özlemeyi sever Dokunmaktan daha çok düşlemeyi… Ve aşk öyle bir haindir ki; Nerde bir imkansız varsa gider onu sever. (Özdemir Asaf)     ELAŞİNA   Bavulun içinde ki köpeğin inlemelerine dayanamaz hale gelmiştim, hele parmağımı acımasızca emen bu kara üzüm canımı yakmaya başlamışken kamyonet durdu… Nebi iner inmez yanıma geldi telefonda ne konuştuğunu anlamaya çalışıyordum, veteriner kapalıydı zavallı anne daha ne kadar acı çekecekti. Ben soru sormadan aklımı okumuş gibi cevap verdi, ensesinden tutarak siyah yumurcağı parmağımdan çekip tekrar sırt çantasına kardeşlerinin yanına koydu. Aslında bu derbeder görünüşlü adama kızgındım resmen sen çirkinsin demek istemişti… Sevim’le aramızda ki görünüş farkına uzun süredir alışık olsam da yine de iması içimi acıtmıştı. Çiftlik uçsuz bucaksız görünüyordu, işimizin çok fazla olacağı büyüklüğünden belliydi. Sahibi olan ailenin bir tarlayla başlayıp hızla büyüdüklerini işlerinde çok başarılı olduklarını duymuştum. Organik tarım ürünleri yetiştiren sayılı çiftçilerin arasına girmişlerdi. Sadece yetiştirmekle kalmıyor ürünleri işleyerek büyük marketlere satıyorlardı, Dış pazara açılmak için hazırlık yaptıklarını okumuştum. Çiftlik evinin kapısında beliren kadını görünce çok şaşırdım oldukça genç görünüyordu, yirmili yaşların sonunda gibiydi. Kucağında ki oğlan çocuğunu kalçasına oturtturdu ağır adımlarla bize doğru yürümeye başladı. Ağırlığı kucağında ki oğlan değil eteğine yapışmış kız çocuğundan kaynaklanıyordu. Esmer annenin sarışın kızını görünce şaşkınlığım büyüdü herhalde babasına çekmiş olmalıydı. Yanıldığımı çok kısa sürede anladım arkalarından yürüyen esmer adam küçük kızı kucaklayıp başına öpücük kondurdu. Patronlarımızla tanışma anımız gelmişti, hızla kamyonetten indim her yerim pislik içindeydi, ellerimle dağılmış saçlarımı bile düzeltemiyordum. İlk karşılaşmanın çok önemli olduğunu biliyordum kesin bu kız pasaklı diye düşüneceklerdi. Arkamdan Sevim bir kraliçe edasıyla araçtan indi, üzerinde tek bir toz bulunmayan kıyafeti düzgün saçları yüzünde ki bozulmamış makyajıyla kusursuz görünüyordu. Manken adımlarıyla hiç takılmadan kayrak taşlarının üzerinde ilerledi. Elini kadına uzattı… Her zamanki gibi öncelik Sevim’indi geri dönüp yavruların içinde olduğu çantayı kucağıma aldım fermuarını araladığım anda küçük kara üzüm başını çıkardı yalanıp duruyordu “Hayır beyefendi parmağım meme değil kendine gel” Ben küçük köpeklerle konuşmaya çalışırken genç bir adam aracın kasasına çıktı, anne köpeğe uzanmasından veteriner olduğu belliydi. “Vurup kaçmış olmalılar” “Bende öyle düşünüyorum” “Bacağı oldukça kötü kırılmış, iç kanama olabilir muayenehaneye geri götürüp film çekmem gerekiyor” Veteriner köpeğin sahibi benmişim gibi açıklamayı bana yapıyordu. Nebi nerelerdeydi? Tabi nasıl düşünememiştim sanki film izler gibi gözleri Sevim’in üzerindeydi. Sevim’in gösterisi daha devam ediyordu, elini uzatıp sarışın kızın saçlarını okşadı. Aslında çocuklardan fazla hoşlanmazdı bu da etkileme sanatının bir parçasıydı. “Bavulumu geri alabilecek miyim Veteriner Bey” “İsmim Muharrem, isteğiniz şu an için imkânsız. Fazla kımıldatmak istemiyorum sonra temizletip geri getiririm” “Sorun değil” “Ya sizin isminiz?” “Siz Sevim’i gördünüz mü?” “Kim” “Şu an çiftliğin sahipleriyle konuşan kadını” “Gördüm ne olmuş” Hayret Sevim’den etkilenmeyen nadir erkek grubuna katılan ikinci kişi Muharrem olmuştu… “Ben Elaşina” “Ne ilginç bir isminiz var, anlamı nedir” “Laz adı, hatıra demek” Veteriner bavulu çekerek aşağı indi “Allahtan köpek küçük, bavul daha ağır benim yardımcım nerelerde ki?” Adamın sorduğu sorunun cevabını ben nasıl bilebilirdim çevreme bakındım Simay Hanım, eşi kucaklarında çocukları, onlardan birkaç adım geride Nebi ve kenarda gençten bir çocuk Sevim’in etkisinde gibilerdi. “İlerde ki genç çocuk yardımcınız olabilir mi?” “Kesin odur, gözlüğümü kaybettim uzağı göremiyorum” Yardımcısına seslendi delikanlı bir an duraksamadan sonra koşarak yanımıza geldi “Nerede kaldın Can” “Abi tam geliyordum bir de ne göreyim” “Bu kadar oyalanacak ne görmüş olabilirsin gözlüğümü buldun mu?” “Buldum abi al bir camı çatlamış, yakışıklı eşine dokunmandan hoşlanmamış olacak üzerinde tepinip durdu zor aldım ayağının altından” Yakışıklı kimdi, eşi kimdi durup dururken veterinerin gözlüğünün üzerinde niye tepinmişti. Yakışıklının eşini kıskandığı veterinere alıcı gözüyle baktım fena adam sayılmazdı da veterinerle kadının ne ilişkisi vardı. Aklımdan bin bir türlü senaryo geçmeye başladı… “Abi yakışıklı geliyor çabuk gidelim bu sefer kesin çifte yersin” Çifte yemek! Uzaktan hızla koşturan siyah atı görünce yakışıklının kim olduğunu da öğrendim, veteriner bavulu kucakladığı gibi hızla koşmaya başladı. Kendi kamyonetine zor bindi. At bir süre takip etti durup yeri eşeleyerek kişnedi, hiç sevimli bir kişneme değildi daha çok bir daha buraya gelirsen seni mahvederim der gibiydi. Kucağımda açlıktan ağlamaya başlamış köpekler ve gittikçe bana yaklaşan devasa büyüklükte bir atla donakalmıştım. Ne ileri ne geri gidebiliyordum veterineri yakalayamamıştı kesin hırsını benden çıkartacaktı… “Cici at benim senin eşinle hiçbir alakam yok, vallahi görmedim bile” Yaklaştıkça daha çok büyüyordu, bacaklarım titremeye başladı… İlk kez bu kadar iri at görüyordum. Kucağımdaki çantayı bir elimle sıkıca sarmaladım diğer elimle kamyonetin kasasına tutundum yoksa kesin yere düşecektim atta benim üzerimde bir güzel tepinecekti. Atla göz gözeydik kocabaşını uzattı, çığlık atmaya mecalim bile yoktu. Burnuyla kucağımda ki çantaya dokundu… “Bunlar yavru köpekler annelerinin bacağı kırılmış” Kişnedi tekrar çantaya dokundu… “Veteriner…” Of kötü bir kişneme… “Öyle demek istemedim, adam anneyi iyileştirecek yavrularına geri getirecek… Kimse yok mu yardım etseniz” “Geldim korkma” Nebi gelmişti… Bir adamın gelmesine bu kadar sevineceğimi düşünemezdim “Onu birde bana sor, yere yığılmak üzereyim” “Sakinleş gerçekten zararsızdır kimseye bu kadar yaklaşmaz. Kucağında ki yavru köpekler ilgisini çekmiş olmalı” Bir an sonra Nebi sadece yuları olan devasa atın çıplak sırtının üzerindeydi. “Düşeceksin” “Düşmem, sen beni düşürmezsin değil mi oğlum” At dediğini doğrular gibi kişnedi yine de Nebi’nin gidelim komutuna uymadı. Burnuyla bu sefer omzuma dokundu “Elini uzat” “Korkuyorum” “Uzat seni tanımaya çalışıyor” Niye bu adamı dinlediğimi bilmiyordum, gerçi at ısrarla gitmemekte direniyordu. Korkuyla elimi uzattım her an parmaklarıma veda edebilirdim… Gözlerimi kapattım avucumun içinde ki ıslaklığı hissettim. Derin bir nefes alıp gözlerimi açtım Nebi gülen gözlerle bana bakıyordu “Korktuğun kadar var mı?” “Kalbim deli gibi atıyor” Nebi eliyle atın boynuna vurdu “Ne şanslı adamsın yakışıklı, seni gören her kadın aşık oluyor” “Dalga geçme” At birden hareketlendi uçarcasına yanımdan uzaklaştılar, işte şimdi rahat bir nefes alabilirdim. “Çiftliğimize hoş geldin” diyen Simay Hanımdı, elimi pantolonuma hızla sildim “Hoş buldum efendim, kusura bakmayın uzun süre açıkta seyahat etmek zorunda kaldım. Ellerim dahil her yerim kirli” “Hiç sorun değil Nebi olanları anlattı ve atımızla dost olmanı izledim.” “Umarım olmuşumdur fazlasıyla korktum” Simay Hanım yakından çok daha güzeldi, eşi hemen arkasında duruyordu çekinerek uzattığım elimi sıktı.”Hoş geldiniz” “Hoş buldum Borkan Bey, çocuklarınız ikiz mi?” “Evet tanıştırayım bu afacan Emir, diğer afacan Sahra” “Çok güzeller bende Elaşina” Çantamın içindekiler hem ses çıkarmaya hem kıpırdamaya başlayınca çocukların ilgisini çekti. Kucaktan inmek için çaba verdiler başarılı da oldular. Başka çarem kalmamıştı bebek köpekler açlıktan yerlerinde duramıyorlardı. Çantayı yere bırakıp fermuarı açtım içinden çıkan çimenlerin üzerinde yürümeye daha doğrusu sürünmeye çalışan el kadar üç yavru köpeği gören çocuklar sevinçlerinden ne yapacaklarını şaşırdılar. Annelerinin üç köpeği birden eline almasıyla sorun çözüldü “Anneleri uf olmuş bebeklerin karnı aç olmalı, gidelim mama verelim. Elaşina bu gün dinlenin, yarın sabah hep birlikte tarlaları gezer, yapacağınız işler hakkında konuşuruz” “Sorun değil efendim bir banyo yaparsam kendime gelirim bir an önce çalışmaya başlamak istiyorum” Karı koca birbirlerine baktılar “O zaman sen öğleden sonra tarlaları görürsün, Sevim Hanım çok yorgunmuş o yarın görür” diyen Borkan Beydi… Baltayı taşa mı vurmuştum Sevim’in kızgın bakışlarını görünce vurmuş olduğumu anlamış oldum. “Ben Elaşina için demiştim, kamyonet biraz sarsaladı yorulmuş olmalı” “Kuzenim haklı ama düşündüğü kadar yorgun değilim” Simay Hanım gülümsedi “Eşimin söylediği gibi, Elaşina dolaşsın, Sevim dinlensin bu gün ne isterseniz yapabilirsiniz kızlar. Yardımcımız Semira size kalacağınız yeri gösterecek, birazdan yanınıza yollarım şu üç yaramazı doyurmalıyım kollarımı emiyorlar” Orta yaşlarda bir kadın Simay Hanım’dan hemen sonra geldi yanında iki kadın daha vardı, bavullarımızı aldılar. Çekinerek boş koli olup olmadığını sordum, kitaplarımı bırakamazdım… Semira eliyle ağaçları gösterdi“ Kalacağınız ev uzak değil, bavulları bırakır gelir hemen alırız” Çatısı görünen ev yakındı, kitaplarımın birazını aldım. Ağaçların arasından geçtik. Ana evin küçük minyatürü karşımdaydı… Burayı daha çok beğenmiştim, alt camlar açıktı tül hafif esen rüzgârda dalgalanıyordu. Önünde ki sundurmaya yöneldim, yer tahtaydı birden evimi hatırladım daha yirmi dört saat olmadan evimi özlemiştim özellikle anne ve babamı. “Küçük hanım burası Nebi Beyin siz üst katta kalacaksınız” “Nasıl olur bir işçiyle aynı evimi paylaşacağız” Sevim’in sorusunu Allah’tan kadınlar duymamıştı. “Ne oluyor sana, anladığım kadarıyla Nebi burada idareci olarak görev yapıyor. Bizden daha çok hakkı var ve hatırlatırım henüz öğrenciyiz ukalalık etmene gerek yok” “Öf Ela sana da hiçbir şey söylenmiyor, fakirlerin, işsiz güçsüz takımının koruyucusu kesildin. İkide bir beni azarlamayı da bırak, kıskançlığından her dediğime karşı çıkıyorsun” Bu kız yine kaşınıyordu “Kavga etmeyeceğim Sevim, seni gözümde büyütmemeyi çoktan öğrendim. Bir gün bu egon yüzünden çok fazla üzüleceksin” “Müneccim olduğunu bilmiyordum” “Görünen köy kılavuz istemez” Kadınlar evin arkasına geçmişlerdi, yukarı kata çıkan merdivenleri tırmanmaya başladım biraz dikti ama alt kattan ayrı kapısı olmasına bende sevinmiştim. “Ay eteğim yırtıldı” “Böyle bir yere gelirken dar etek giyersen olacağı bu, kot neyine yetmiyor hem rahat hem pratik” “Haklısın ayakkabılar da canıma okudu” Bu kızın ruh değişimine ayak uydurmakta güçlük çekmeye başlamıştım. Bir an kötü bir an sonra iyiydi. ******
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD