Londra, Birleşmiş Milletler Acil Durum Merkezi (24 Saat Sonra)
Kaptan Elias Thorne, Birleşmiş Milletler’in yeraltı sığınağında kurulan kriz masasına girdiğinde, ortamdaki gerilim Sibirya soğuğundan farksızdı. Thorne, Uluslararası Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda saygın bir isimdi; disiplinli, pragmatik ve bilimsel varsayımlardan çok, somut kanıtlara inanırdı. Ancak masadaki görüntüler, onun mantık çerçevesini zorluyordu.
Sibirya’daki AetherCorp sahasından gelen son uydu görüntüleri, bölgenin nükleer bir saldırıdan farksız bir imha yaşadığını gösteriyordu. Enkazın arasında ne bir mermi izi, ne de bomba krateri vardı. Sadece erimiş metal ve kristalize kayaç kalıntıları kalmıştı. Tesis, içeriden dışarıya doğru parçalanmıştı.
“Yüzbaşı Thorne,” dedi masanın başındaki yaşlı diplomat, Lord Harrington, sesi titreyerek. “Bu imhayı neye yoruyorsunuz? Tesisin raporları sızdı; ‘Krono-Silis’ adında bir madde keşfettiklerini iddia ediyorlardı. Bu bir iç sabotaj mı, yoksa yeni bir Rus deneyi mi?”
Thorne, elindeki kalın rapor dosyasını masaya vurdu. “Hiçbiri, Lord’um. Bölgeye insansız hava araçlarını gönderdim. Enkazın üzerinde bulduğumuz kalıntıların kimyasal yapısı, yeryüzünde bilinen hiçbir maddeye benzemiyor. Yüksek saflıkta titanyum oksit ve bizim sistemlerimizin okuyamadığı, stabilize olmuş anti-madde izleri var.”
Thorne, Sibirya’da saniyeler içinde gerçekleşen patlamanın enerjisini hesapladığında, akıl dışı bir sonuca ulaşmıştı. Böyle bir gücün kaynağı, ne insan yapımı bir füze, ne de sabotaj olabilirdi.
O sırada, kriz masasına elinde bir tabletle Dr. Elara Vance girdi. İstanbul’dan aceleyle getirilmiş, hala yolculuğun yorgunluğunu taşıyordu. Odaya girmesiyle birlikte, masadaki herkesin bakışları ona çevrildi; Thorne, onun idealist bilim insanı olduğunu hemen anladı.
“Sayın Thorne, sizin ekipmanlarınızın okuyamadığı madde, benim elimdeki kadim metinlerde detaylıca tarif ediliyor,” dedi Elara, doğrudan Thorne’un gözlerinin içine bakarak. Elara, tabletindeki hiyeroglif metni ekrana yansıttı.
“Bu, AetherCorp'un kazı yaptığı tarihten binlerce yıl öncesine ait. Metin, 'Yıldız Dengeleme Elementi'nden, yani Krono-Silis’ten bahsediyor. Ve diyor ki: Elemente dokunulduğunda, Perde yırtılacak ve Zemutların Gölgesi Doğacaktır.”
Thorne, yüzünü buruşturdu. “Kraliçem, ben bir mitoloji seminerinde değilim. Benim raporlarımda ne gölge ne de Perde var. Sadece bir askeri tesisin anında buharlaştığı gerçeği var.”
“Yanılıyorsunuz, Kaptan,” diye itiraz etti Elara, sesini yükselterek. “Sibirya’dan yayılan enerji imzasını haritalandırdım. Bu, Voranlar'ın (İlk Bölümde gördüğünüz metalik ırk) teknolojik tehdidinden önce gelen, daha sinsi bir tehdit. Krono-Silis, iki farklı ırkı mühürlemişti: Voranlar (Teknolojik ve kibirli) ve Zemutlar (Mistik ve biyolojik). Voranlar fiziksel olarak dışarı sızmaya çalışırken, Zemutlar boyutsal bariyerdeki en küçük gedikleri bile kullanarak gölge gibi davranırlar.”
İtalya, Floransa (Eş Zamanlı)
Elara tam bu açıklamayı yaparken, binlerce kilometre ötede, Floransa'nın tarihi merkezinde büyük bir panik başladı. Şehrin yer altındaki kanalizasyon sisteminden ve yer altı metro tünellerinden, katı duman ve gölge arasında gidip gelen, insanı andıran silüetler yükseliyordu.
Bunlar, ilk Zemut keşif birliğiydi.
Geleneksel Voranlar gibi metalik zırhları yoktu; Zemutlar, bulundukları ortamın gölgelerini ve nemini kullanarak maddileşiyordu. Bir anda, Floransa’nın ana enerji santraline ulaştılar. Bir Zemut, santralin ana jeneratörüne dokunduğunda, makine önce korkunç bir sesle inledi, ardından tüm şehir elektriksiz kaldı. Elektrik kesintisi sadece şebekeyi değil, aynı zamanda şehrin ana sismik izleme istasyonunu da felç etti.
Kriz Masasına Geri Dönüş
Kriz masasında, dev bir ekran aniden Floransa’daki elektrik kesintisini ve kaos görüntülerini göstermeye başladı.
Lord Harrington panik içinde, "Bu bir tesadüf olamaz! Enerji santrali neden buharlaşsın ki?" diye sordu.
Elara hemen Zemutlar'ın etkisini anladı. "Gölge doğru zamanda doğdu," diye fısıldadı. "Zemutlar, yeryüzünün enerjisini değil, yaşam gücünü ve mistik enerjisini kullanır. Sibirya’daki Voran saldırısı dikkat dağıtırken, Zemutlar altyapımızı çökertmeye başladılar. Onlar, medeniyetimizin temellerini sarsacaklar."
Thorne, Floransa'daki kaosu izlerken derin bir nefes aldı. Geleneksel askeri tehditlerin ötesinde, gerçekten bilinmeyen bir düşmanla karşı karşıya olduklarını idrak etti. Elara'nın çılgınca teorileri, artık somut bir gerçekliğe dönüşmüştü.
"Pekala Dr. Vance," dedi Thorne, gözlerinde yeni bir kararlılıkla. "Varsayalım ki haklısınız. Bu kadim varlıkları mühürleyen bir element varsa, onlara karşı koymak için de bir yol olmalı. Elinizdeki bu metinler, bize bir savunma mekanizması sağlıyor mu?"
Elara, tabletine baktı. "Evet. Ama bu bir silah değil, bir anahtar. Perdenin dengesini koruyan ve bu varlıkların maddileşmesini engelleyen özel yapılar..."
"Tapınaklar," diye bitirdi Thorne. "Bize o tapınakların yerini bulun, Dr. Vance. Ben ve ekibim, bu 'gölgeler' ve 'isimler' hakkında daha fazla şey öğrenmeden önce onları durdurmaya çalışacağız."