1. Bölüm: Derinliklerdeki Çatırtı
Kuzey Sibirya’nın donmuş tundrası, eksi kırk derecenin altında titriyordu. Gökyüzü, günün çoğu saatinde gri ve metalik bir örtü gibiydi. Bu ıssızlık, küresel enerji devi AetherCorp'un 54 numaralı ultra-derin sondaj sahası için mükemmel bir kamuflaj sağlıyordu. Yüzeyde sadece birkaç karla kaplı prefabrik yapı ve devasa, gürültülü sondaj kulesi görünüyordu, ama asıl faaliyet yedi kilometre derinlikte, Yer kabuğunun en gizemli katmanlarında gerçekleşiyordu.
Sondaj şefi Sergei Volkov, üç gündür uyumuyordu. Gözleri kan çanağı, yüzü is ve terle kaplıydı. Kontrol odasının parlak ekranları, yüzlerce sensörden gelen verileri kusuyordu. Derinlik göstergesi 7.012 metreyi gösterdiğinde, Volkov monitörüne yaklaştı. Normalde bu derinlikte kayaç yoğunluğu sabit kalmalıydı, ancak son bir saattir matkabın direnci sıfıra inmiş, ardından aniden stratosferik seviyelere fırlamıştı.
“Tekrar kontrol edin!” diye bağırdı Volkov, sesi odadaki makine gürültüsüne karışarak kayboldu. “Basınç 1.8 gigapascal’da sabitlenmeliydi. Bu okuma ne demek? Matkap bir boşluğa mı çarptı?”
Teknisyenler, yüzlerindeki korkuyla birbirlerine baktılar. Sondaj logaritmasının yanıp sönen kırmızı uyarıları bir felaketin eşiğinde olduklarını gösteriyordu. Matkap, az önce milyarlarca yıllık kayaçlardan geçip, tamamen bilinmeyen bir maddeye ulaşmıştı. Sensörler, o maddenin çevresinde tuhaf, kararsız bir enerji alanı tespit ediyordu. Enerji çekirdeğinin adı: Krono-Silis.
Aynı anda, binlerce kilometre uzakta, İstanbul Üniversitesi’nin loş, eski eser kütüphanesinde, Dr. Elara Vance bilgisayarının önünde uykusuzlukla mücadele ediyordu. Elara, antik diller ve kayıp teknolojiler konusunda dünyanın önde gelen uzmanıydı. Son üç aydır, yeni restore edilmiş bir Frigya tableti üzerinde çalışıyordu. Tablet, alışılmışın dışında, kristalize bir metal karışımından yapılmıştı ve metin, bir kehanetten çok, bir teknik uyarıya benziyordu.
Tablette tekrarlanan semboller vardı: Bir "Perde" ve "İsimsizler" olarak adlandırılan varlıkların uykusunu mühürleyen bir elementin döngüsel enerjisi. Elara, o elementin adını hiyeroglif olarak çözdüğünde, kalbi göğsünde hızlandı: Chronos-Silex.
Elara, parmakları titreyerek, tabletin çözümlemesini küresel jeolojik enerji okumalarıyla çapraz kontrol etti. Birkaç saniye sonra, ekranında Sibirya’daki 54 numaralı sondaj sahasının koordinatları kırmızı renkte yanıp sönmeye başladı. Koordinatların altındaki uyarı mesajı dehşet vericiydi: Sondaj 7 kilometre derinlikte, tabletin tarif ettiği tam konumda Chronos-Silex kalıntılarına ulaşmıştı. Ve daha da kötüsü, bu derinlikten yüzeye doğru istikrarsızlaşan bir boyutsal rezonans yükseliyordu.
Elara hemen AetherCorp’un acil durum hattını aradı, ancak yetkili birine ulaşması imkansızdı. Sıradan bir jeoloji profesörünün uyarıları, trilyon dolarlık bir enerji projesinin yöneticileri için ne ifade edebilirdi ki?
"Bir hata yapıyorsunuz! Oraya dokunmayın!" diye fısıldadı Elara, sesi çaresizlikten titreyerek.
Sibirya’daki sahada, Volkov’un kontrol odasında camların patlama sesi duyuldu.
Derinlikten gelen çatırtı, artık sadece sensörlerde değil, havada da hissediliyordu. Matkabın ulaştığı Krono-Silis çekirdeği, binlerce yıllık mühürün zayıflamasıyla tepki veriyordu. Ortamdaki sıcaklık saniyeler içinde on derece düştü.
“Enerji alanını sıfırlayın! Matkabı geri çekin!” diye bağırdı Volkov, ancak çok geçti.
Ekranlardaki Krono-Silis’in enerji eğrisi, çılgınca bir tepe noktasına ulaştı. Ardından, 7.012 metrelik derinlikten korkunç, metalik bir çığlık geldi. Bu, matkabın kükremesi değildi; bu, binlerce yıldır hapsedilmiş bir şeyin serbest kalma sesiydi.
Kulenin altındaki kayaç kütlesi, gözle görülür bir şekilde çatladı. Sondaj sahasını aydınlatan dev projektörler sarsıldı. Ve sonra, Krono-Silis’in bulunduğu noktadan, havada bir yarık belirdi.
Bu, bir duman ya da gaz patlaması değildi. Bu, uzay-zaman dokusunda yırtılan, siyah bir boşluktu. Boşluğun kenarları, yeryüzüne ait olmayan, mor bir enerjiyle parlıyordu.
Yarığın içinden önce alçak, uğultulu bir ses yayıldı. Ardından, metalik, keskin ve hantal silüetler belirmeye başladı. Bunlar, tabletin bahsettiği İsimsizler’di. Yüksek Voran Kralı Zarkos’un ilk keşif birliği. Zırhları, Sibirya soğuğunda bile buharlaşan, tuhaf bir enerjiyle kaplıydı.
İlk Voran savaşçısı, yarıktan tam olarak çıktığında, vücudundaki sensörler Sibirya tesisinin enerji şebekesini hedef aldı. Volkov'un kontrol odasındaki ışıklar son bir kez patladı.
Sondaj sahası, Krono-Silis’in yanlışlıkla serbest bıraktığı kadim bir tehdidin kurbanı olarak karanlığa gömülürken, İstanbul’daki Elara, bilgisayar ekranındaki boyutsal rezonansın aniden sıfıra indiğini gördü. Tesis yok edilmişti.
Elara, nefesini tutarak duvara yaslandı. Kehanet başlamıştı. Perde yırtılmıştı.