Kapı aralandı ve Neriman Hanım'ın silüeti, çiftlik evinin loş ışığıyla arkadan aydınlandı. Yüzündeki ifade, zaferle dolu değil, daha çok acımasız bir hüzünle karışık soğuk bir sakinlikti. Gözleri, oğlunun çılgına dönmüş haline kayıtsızca kaydı. "Oğlum," dedi, sesi adeta buzları kıracak kadar düz ve duygusuz. "Gürültüye gerek yok. İçeri gel." Yaman, içeri dalarcasına girdi. Gözleri hemen etrafı taradı. "Nerede o? Hayal nerede?" Salon, eski mobilyalarla dolu, tozlu ve soğuktu. Havada nem ve ihmal kokusu vardı. Neriman Hanım, yavaşça kanepenin arkasına geçti, ellerini önünde kavuşturdu. "Güvende. Yukarıda. Biraz dinleniyor. Seninle konuşmamız gerekenler var, ondan önce." "ONUNLA KONUŞMAM GEREKENLER VAR!" diye kükredi Yaman, öfkeden titreyerek. "Onu buraya getirtmenin bedelini ödeyeceksin

