büyücü değil ecelin...

1338 Words
Zuko “Zukharan, daha fazla insanlar arasında kalmazsın. Özüne dönüp alfa ateşini sen taşımalısın.” “Yapmak istemiyorum.” “Zukharan, bu senin görevin. Alfalık senin kanında var.” “İstemiyorum!” diye kükredim. Alfa lider babam başa geçmem için baskı yapıyor. Öyle ki özellikle Kiera’dan uzaklaşmak için beni ele geçirmeye çalışması fazlasıyla sinirimi bozuyor. Aramızdaki bu telepatik bağ benim lanetim. Ejderha ruhum uyanmadan önce normal bir insan gibiydim; kendimi insan zannederek mutluydum. Sonra bir gün… --- Niera teyze öldükten sonra iyice yalnız hissetmeye başladım. Kiera ve ailesi benimle vakit geçirdi. Ben de onlara çiftlik işlerinde yardım ettim. Gün geçtikçe Kiera da ben de büyüdük. O kızıl saçları güneş vurdukça parladı. Yine tarlada uğraşırken koşarak yanıma geldi. “Zuko!” diye bağırdı. Koşarken ayağı takıldı ve üzerime düştü. Yumuşak, ipek gibi saçları yüzümü okşarken kalbimin hızlandığını hatta ellerimin ısındığını hissettim. Kiera’nın heyecanlı bakışı ve parlayan gözleri zihnimde bir yerleri uyandırdı. Kiera kollarımın arasındayken zihnim bulandı. “Zuko, kendine gel. Bugün benim doğum günüm, unuttun mu yoksa?” Kiera'nın sesi beynimde yankılandı. Onu üstümden indirdim. Ayağa kalkarken gözümün önüne değişik silüetler geldi. Uçan yaratıklar… kocaman bir ateş çemberi… “Zuko… iyi misin?” “İyi değilim Kiera, eve git. Gelirim ben.” dedim koşarken. Nereye gideceğimi sanki biliyor gibi koştum. Ellerimden ateşler çıkmaya başladı. Sonra bütün bedenim yandı. Bütün kemiklerim aynı anda kırıldı sanki. Gözlerim kapanırken zihnimde sadece ateş vardı… --- O gün ilk dönüşümü yaşamış ve bir daha hayatımın normal olmayacağını öğrenmiştim. Ben bir ejderhaydım. Efsanelerde anlatılan yaratık… Ölümün ve yıkımın temsili olan… Şimdi istemediğim bir yaratık topluluğunun lideri olarak başa geçmem söyleniyor. Kiera’ya olan aşkım beni sakinleştiren tek şey. Yoksa her yeri yakıp yıkma isteği dürtüsü var. İçimdeki alfa ateşi harlandıkça soğuk nehirde sakinleşiyorum ama son zamanlarda o bile işe yaramıyor sanki. İçimdeki ejderha her geçen gün güçlenip beni ele geçiriyor. Kötü tarafı, Kiera bunu fark etmeye başladı. Yine kendimi soğuk nehre atıp kaçtım. Ben kaçtıkça içimdeki ejderham beni sürekli alfa ateşi çemberine çekiyor. Kasabaya geri döndüğümde gece yarısı olmak üzereydi. Kiera sürekli “şifacı” diye sayıklayıp duruyordu. Umarım gitmemiştir. Gece yarısı evlerinin önüne gittim. Garip olan şeyler vardı. Mesela Kiera'nın kalp atışını duymamak gibi. Ben Kiera'nın nefes alışını, kalp atışını duyarım ama yok. Odasının camına yaklaştım. “Lanet ejderha, bunu da mı aldın elimden?” “Sakin ol dostum, bir şey aldığım yok. Ben hiçbir şey yapmadım. Daha yeni ısınıyorum lanet olası. Biraz benimle anlaşmaya çalışsan…” diye söylendi yine içimdeki yaratık. “Ben senin dostun değilim.” “Ama ben senin kabul etmediğin ejderhan. Bunu kabul etsen iyi olur. Ben de kanat açıp uçmak istiyorum ve en önemlisi çiftleşmem gerekiyor dostum.” “Senin çiftleşmeni s*ksinler lanet şey.” “Bak anlaşalım, bana ‘lanet şey’ deme ama. Zukharan benim adım. Hem sana uyumlu olsun diye seçtim.” “Sen biraz sussana. Kiera'nın kalp atışlarını duyamıyorum senin bet sesin yüzünden. Ne diye çıktın ki ortaya, uyusaydın ya.” Bir ejderha bebek doğduğunda içindeki ejderha da onunla gözlerini açar, aynı anda büyürmüş. Ben insan formunda uyandığımda lanetli olduğum düşünülüp beni ölüme terk etmişler. Beni büyüten Niera teyze bulmasa ölürmüşüm. Ama işte yaşadım ve o lanet gün bu içimdeki yaratık uyandı. Şimdi de susmuyor. “Dostum, benimle alakalı değil. Kız yok… yok. Ahh olsaydı… Off.” “O sapıkça hayallerini Kiera'dan uzak tut.” “Tamam tamam, konuşmam. Sustum.” “İsabet olur, konuşma zaten.” “Kız evde değil. Ben küstüm; ne yaparsan yap.” “Nerede söyle?” “Küstük dedik ya.” “Seni içimde hapsederim, çıkamazsın o dağa bir daha.” “Yakarım içini.” “Suya atlarım.” “Seni ele geçirip uçarım.” “O kadar güçlü değilsin.” “Lanet olsun dostum, sürekli haklı çıkmak zorunda mısın?” “Kiera nerede?” “Evde değil.” “Onu söyledin ama nerede?” “Beni bırakman lazım dostum. Bu şekilde takip edemem. Bir de özür dilemelisin.” “Kes konuşmayı. Tamam ama sessiz çık ve mümkünse yakıp yıkma bir yeri. Geçen sefer bana bir duvara mâl oldun.” “Dostum, o bir kazaydı. Aramızda bir duvarın lafı mı olur?” “O duvar için çalışıp para da kazanmam lazım ya hani… Ve şu kızı bul çabuk. Atlarım bak nehre.” “Tamam tamam, az geri çekil. Çarpmayalım.” dedi. Evden uzaklaştım. Geç uyandığı için yeni keşfeden çocuklar gibi asla ne susuyor ne de yerinde duruyor. Henüz tam güce sahip olmadığı için soğuk sudan nefret ediyor. İçindeki ona göre yaşam ateşi iyice güçsüzleşene kadar suyun içinde kalıyorum. O ateş ona yetmiyor ama beni yakıyor. Suya girdikten sonra birkaç gün rahatım ama hissediyorum, gün geçtikçe güçleniyor. Kendi teorisine göre çiftleşince tam güce sahip olurmuş. Kiera'ya sulansa da onun kaldıramayacağı için bir ejderha ile birlikte olmamız lazımmış. Kiera'ya aşkımızı söyledik, bizi bu ucubeyle kabul etti; bir de çiftleşme… seks yapmamız kaldı. Beğenmiyor kanatlı türü yaratık. “Kafandan bana saydıklarını duyuyorum ve çok kırıldım. Kanatlı türü yaratık demesen… ikimiz bir ejderhayız ya hani.” “Yeterince uzaklaştık. Kes cızırtıyı da bul şu kızı.” “Aaa ama bak gerçekten kırılıyorum.” “Canın çıksın.” “Yalnız ufak bir alt yazı: benim canım, senin canın.” dedi. Hırladım. Kendi kendime resmen hırladım içimdeki ejderhaya hem de. Dönüşümü tamamlayınca başım biraz dönüyor. “Eee nerede Kiera?” Aynı bedende iki ruh. Alışamadım, alışmak da istemiyorum ama ilk defa kendi isteğimle dönüşüm yaşadık. Kiera için mecburdum. Bu sefer canım acımadan oldu. “Ovv, bu sefer kolay oldu sanki?” “Ha şunu bileydin. Sana karşı koyma; benimle bir bütün ol diyorum Zuko. Biz bir bütünüz. Bunu inkâr edemezsin. Hazır mısın? Hızlı davranmamız gerekiyor.” “Zihnini göremiyorum.” “Görmemen lazım.” dedi. Havalandım. İlk defa özgür gibi hissediyorum. Rüzgâr bedenimin içinden geçti adeta. Gece karanlığında köyün dışına, şifacının olduğu yere geldik ve hiç ikiletmeden tekrar insan formuna döndüm. “Şaşırttın.” “Hadi dostum, çabuk ol. Ben yoksa çadırı ateşe veririm. Kızımızı al; o bizim.” dedi. Ciddi ve soğuk sesi beynimin içinde yankılandı. Koşup çadıra girdiğimde içimdeki ejderhaya öfkemden yer kalmadı. Kiera öylece hareketsiz ve çıplak, kendisine “şifacı” denen sapık onun üstüne çıkacakken girdim içeriye. Hızla adamı alıp dışarıya çıkarttım. Çadırdan uzaklaştık. Adamın kolunu tutan elim alev alınca acıyla daha çok bağırdı. “Bırak! Yaktın beni, sen nasıl bir büyücüsün?” diye acı dolu iniltileri arasında haykırdı. Adamı yere attığımda kolu tamamen yanmış vaziyetteydi. Üzerine doğru yürüdüm. “Uzak dur benden!” “Kıza ne yaptın?” “Sana ne?” “Kıza ne yaptın dedim?” “Sadece baygın. Bir şey yapmadım.” “Ama ben sana şimdi bir şey yapacağım.” derken iyice üzerine çöktüm. Yere düşmüş adamın kollarını bacaklarımın altına alıp karnının üstüne oturdum. Ellerimi omuzlarına bastırdım. Ellerim çoktan ısınıp kıvılcımlar çıkarmaya başlamıştı. “Bırak beni, büyücü!” diye son kez bağırdı ama bu sefer cevap veren ben değildim. Hızla dönüşüm geçirdim. Ejderham açığa çıkınca adamın gözleri yerinden çıkacak gibi oldu. “Yanlış bildin. Büyücü değil, ecelin.” dedi. Sonra göğsümde hissettim ateşi. Aynı bedende tek ruh olduğumuzu, göğsümde alevlenen ateş boğazıma yükseldi, ağzımdan çıkıp önümde küçülmüş adamın bedenini eritti. Pişman oldum mu? ASLA. Adam küle dönüşürken ben de eski halime döndüm. “Vay be, çok iyiydi! İlk sefere göre çok iyi yaktık dostum.” diye haykırdı içimdeki. “Sana bir isim bulalım.” “Hey, benim adım Zukharan zaten. Dur bir dakika… sen beni kabul mü ettin?” “Sanırım kabul etmekten başka çarem yok. Bu gece sen olmasan ben Kiera'yı kaybedecektim.” “Önemli değil dostum. O ikimizin de kızı. Hadi gidip alalım kızımızı. Şimdi o süt gibi…” “Zukharan!” “Ne var be?” “Sapık düşüncelerini çek Kiera’dan!” diye kızdım tekrar. Çadıra doğru yürürken içimdeki ejderhayla kavga ediyorum. “Bari bana yapma; bak aklına geldikçe bile…” dedi. Ne sapık şey bu ejderha? Bir yerde haklıydı. Çadıra girince tekrar görecektim. “Kapat gözlerini.” “Alış dostum. Benim değil, senin kapatman lazım ki bu hiç mümkün değil. Şimdi o adımını içeriye at ve…” “Zukharan!” “Tamam, ben sustum. Gir hadi, üşütecek yoksa.” dedi. Titreyen adımlarla içeriye adım attım…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD