bc

Kamış

book_age18+
2.1K
FOLLOW
8.3K
READ
others
drama
sweet
humorous
mystery
like
intro-logo
Blurb

(+18)Bir dal kamış lazım bize. Olmadı birkaç dal. Kuru ot deyip geçme. Daha geçen bahar, yemyeşildi o göl kıyısında. Bize en kurusu lazım şimdi. Hani asıldıkça yerinden çıkmak istemeyeninden, çektikçe el yakanından, en dirayetlisinden.

chap-preview
Free preview
BÖLÜM 1
Kim bilir kaç senedir üzerindeydi kareli kırmızı gömleği. Kaç yaz güneşini üzerine geçirmişti. Üst düğmelerinden üçü eksikti. etek uçları yıpranmış, kol manşetleri parçalara bölünmüştü. kopan düğmelerinden ikisi bağrından, biri göbeğinin tam üzerindendi. Böylesi gömleği yine de atmamıştı. Eski ama temizdi. Yıpranmış ama beyaz sabun kokardı. Zaten önemli olan, temiz olmasıydı. Hatta bu tarz eskimiş birkaç kıyafeti daha vardı. Bağda bahçede, tarlalarda giymek için atmaya kıyamazdı. Kendini yenileyen yeryüzündeki toprağın üstünde, eski topraklardandı.. ..... Temmuz sıcağının en tepede olduğu vakitlerdi. Eskiyen gömlek yakasını yukarıya kaldırdı. Ensesi yakıcı güneşten ötürü zift karası olmuştu. Tuzlu teri boynundan aşağı süzüldükçe rahatsız ediyordu. Alnından süzülen tuzlu terini de eliyle şöyle bir gelişigüzel sildi. Başını kaldırıp önce tarlanın henüz bitmemiş haline sonra da güneşe baktı. İşte o an canı sıkıldı. Gömlek eskimiş yeniymiş hepsi bahaneydi.. Sabahın altısından bu yana buradaydı. Cebinde beş kuruşu yoktu. O yokluğun içinde bulmuştu bunca ırgatı. Hem de yalvar yakar. Fakat saat neredeyse ikindiye gelecekti. Bir arpa boyu yol alamamışlardı. Oysa kendisi karşılık gittiği kişilere böyle mi yapıyordu. Bir de alnından süzülen alın terinin bir manası olur derlerdi. Allah için bunların alnından dökülen alın teri değil, ancak keyif damlası olurdu. Ellerinde tuttukları çapanın sapına yaslanarak, vakti doldurmaya çalışmaları olacak iş değildi. "Yahu bakın hele. Elimizi çabuk tutalım da bitiversin şurası. Değil bir gün, üç hafta uğrayamam ben buraya " dedi. Sıradaki işlerinin yoğunluğunu bildiğinden. Laf dediğin insana anlatılırdı. Halden anlayana. "Amma da yaptın Hüseyin amca. Sanki yattık geldiğimizden beri. Çalışıyoruz ya. Canımı mızı çıkaracan" diyerek çapanın sapından güç alıp yaslanan kişi, otuz yaşlarında işten fırsat buldukça kaytaran Enver den başkası değildi. Gevrek gevrek konuşan şu kendini bilmeze bile elli lira verecekti ya. Allah'tan merhamet sahibiydi de zehir zıkkım olsun diyemedi. Dakika başı ya tuvaleti gelir ya susardı. Suyuydu sigarasıydı diye neredeyse akşamı etmişti. Birde utanmadan karşılık veriyordu. Kurt kocayınca köpeklerin maskarası olurmuş hesabı, başını sağa sola sallayan yaşlı adam bir daha tek kelime edemedi. Adı kötüye çıktığı an parasıyla bile olsa işçi bulması zor olurdu işlerin yoğun olduğu şu zamanda. Biter bitmez ancak Allah’ın bileceği işti. Rızık dediğin gönüllü çıksın da okuyan çocuklarının derdini görsündü. Şimdilik sustu. Dili boğazına aktı da bir daha kelime edemedi. Onların yerine beş daha fazla vurdu çapasını. İş onundu aş onundu. Yalnız o Rab olan öyle bir yetişiyordu ki. Vesile gönderdiklerinin önünde kim durabilmiş. Azelya kız yine Hızır gibi yetişmişti. "Şu ettiğin de laf mı?. Koskoca adama dediğine bak. Hüseyin amca doğru der. On beş kişiyiz. Normalde tarlanın çeyreği kalması gerekirken biz yarıyı edemedik. Çeneniz değil de eliniz çalışsın. Gövdeniz kadar iş görün kuş beyniniz kadar değil " diyerek kendini göstermişti yine. Yaşı yanında ki kadınların yanında en küçüğü. Dayanamamıştı yine işte. Oysa bugün biraz durgun görmüştü yaşlı adam onu. Elinin yavaşlığından değil aksine canla başla çalıştığı halde tek kelime etmemişti. Normalde güzelliği ile gözlere, sesiyle kulaklara şenlik vermesi gerekirdi. "Bizde diyoruz ki bizim şark bülbülü bugün dilini yuttu hiç konuşmuyor diyoruz. Meğerse fırsat kollarmış sırf bana bulaşmak için " dedi Enver. Fırsattan istifade çokça yaslandığı çapasına bir kez daha dayanarak. "Ula Enver. Gövdesi iri, beyni kuş dili Enver. Allah aşkına eve gidince annen Sebahat teyzeye bir sor. Seni yaparken hangi duayı eksik kıldı. Onu da geçtim kucağına alırken insanlığa imtihan olarak gönderildiğinin bilincinde olmuş mu. Hııı. Allah’ını seversen bir sor be " diyerek kahkaha atınca Azelya, nihayet yanındakileri de şenlendirmeyi becerebilmişti. Sanki biraz hızlanmışlar gibi geldi yaşlı adama. Bıyık altından gülse de belli etmedi. Anasız babasız bir çare yetim kızın yediği helal içtiği helaldi. "Şimdi konuş bakalım Aze hanım. Yarın bir gün kapını çalıp, elimde çiçeklerle istemeye gelince, beyim etme eyleme diye konuşturacam buralarda seni" diyerek morali bozulan Enver sinirden çapasına öyle bir yüklememişti ki neredeyse geldiğinden beri yapmadığı işi iki dakikada yapmıştı. Söyledikleri herkesin canını sıkmıştı pek tabi. Genci de vardı yaşlısı da ırgatların içinde. Azelya bu köyün çiçeğiydi. Kötü niyetli birkaç kişinin dışında kimse onun saçının teline zarar gelsin istemezdi. Az önce onca kişinin içinde sevdiği kız tarafından onuru kırılan Enver bile. O yüzden gülerek geçiştirdiler. Çok geçmeden Aze kız cevabını verdi. " he Enver he. Yalnız gelirken çiçek yerine bir demet buğday sapı isterim ona göre ha " dedi. Herkes altından ne çıkacağını biliyordu da kendisini kabul ettiğine kulakları inanamayan Enver anlayamadı. "Kız Aze! Değil sana buğday sapı, buğday tarlası getiririm de anlamadım ben. Nedecen sapı. Sizin sarı kıza mı verecen " diyerek ağzının suyu akan genç adama dikenli mendili uzatması çok sürmedi.. "Yok be Enver. Getirdiğin çiçekleri ağzına tıkarsam olmaz şimdi. Allah’ın yarattığı güzelliklere yazık. Sığır dediğine sap yakışır. Böylelikle sesi kesilir de eli iş görür “ dedi.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Muhteşem Hayatım (!)

read
1.0K
bc

SOMUT- UYANIŞ

read
5.6K
bc

KARANLIK | Texting

read
1K
bc

ARİYA

read
9.5K
bc

FİRUZE (KARADAĞLI SERİSİ I.)

read
11.4K
bc

Mafyanın Esiri (+18)

read
31.9K
bc

Karanlığın Sesi Serisi

read
1.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook