Ağabeyim yavaş hareketlerime dayanamamış olacak ki bilgisayarı elimden alıp hızlı bir şekilde bilgisayarıma giriş yapmıştı. “Güzelim ne göstereceksin bize söyle bakalım.” demişti. Gerçeği öğrendiğinde yıkılacaktı. Beni bu kadar önemseyen iki adama bunu yapmaya hakkım var mıydı cidden? Düşüncelerimi beynimin arka taraflarına iterek duygularımın kararıma etki etmesine izin vermemiştim. Fakat daha çocukken bile parkta oynarken salıncaktan düşüp ağlayarak ağabeyimin yanına gittiğimde deliye dönmüş kimin yaptığını sormuş ve çaresizliğinin acısını korumalarından çıkarmıştı. Ama duygularımı ve zaaflarımı bir kenara bırakıp ahlak kurallarına göre değil Lina kurallarına göre sebebi ne olursa olsun yapılan hatanın cezasının kesilmesi gerekirdi ve eğer ki bir suçu bilip buna bile bile göz yuman birileri varsa suçu yapandan çok daha suçlulardır. Ben kendimi suçlu yapmayacaktım.
Sesimin titremesini kontrol altında tutmaya çalışarak “Ağabeyciğim ve babacığım öncelikle sakinliğinizi korumanızı rica ediyorum, lütfen sonuna kadar dinleyin benim hatırım için ve emin olun söyleyeceğim her şeyin altını dolduran birer kanıtımda var.” Demiş ve cevap bekler nitelikte babama dönmüştüm. Sadece onaylar şekilde başını sallamıştı. Gergin olduğu her halinden belliydi. Tabi tarzı da buydu çok konuşmayı sevmezdi sadece gerekli yerlerde gerekli şeyleri söylerdi. Soruna değil çözüme odaklanan bir yapıya sahipti.
Artık kaçmanın bir manası yoktu. Bukete ve Ayçaya baktığımda destekler nitelikte gülümsemişlerdi. Herkes gergindi birazdan ise öfkeli olacakları kesindi. Cümlemin sonuna doğru kısılan sesimle “Size belki de en başından anlatmam gerekiyor her şeyi hem de en en başından. Biliyorsunuz ki bu konu hiç konuşulmadı istemediğim için ama artık gerçekler ortaya çıktığına göre saklamanın bir manası olduğunu düşünmüyorum.” Demiştim. Oda da ki herkes neyden bahsettiğimi anlamıştı.
Ağabeyim hemen söze girerek “Kızım hiçbir şey için kendini zorlamana gerek yok. Kendine kötü hissediyorsan şu an bitirebiliriz konuşmayı.” Demişti. Evet zorlanıyordum ama mecburdum.
“Hayır ağabeyciğim. Kalacağım ve bugün bilmediğiniz her şeyi anlatacağım. Değil mi anne? Aaa ama hiç konuşmaya başlama bence yoksa nasıl kocana ve oğluna kızın kaçırılmasının ve gördüğü işkencelerinin sevgilin tarafından yapıldığını söyleyebilirsin ki? Pardon eski sevgilin. Bunlarda yetmezmiş gibi bana gelen bilinmeyen notlardan beni sorumlu tutup üstüne yaşadıklarıma inanmadığını dile getirmiştin değil mi? Senin yüzünden yaşadıklarıma inanmadın sen. Ya da şey nasıl beni şımarıklık ile yargıladığını anlatmaya ne dersin? Şey de olabilir aslında beni ağabeyim ve babamla tehdit etmen vardı bir de. Ama bak en iyisi kaçıyordu Arda’nın gerçek kardeşimiz olmadığını söylemeye ne dersin tatlı niyetine?” Lafım bittiğinde aynı anda üç bağırtış koptu. Ağabeyim ve babam “İşkence mi? Tehdit mi? Arda’nın babası kim?” diye soruları sıralarken annem olacak kadın “Yalan. Yalancı! İftira yemin ederim iftira.” demişti.
Annem olacak kadın ayağa kalkıp üstüme doğru geldiğinde ben hariç herkes ayağa kalkmıştı bile. Ben de ayağa kalktığımda bağırmaya ve kendini kaybetmiş bir şekilde sayıklamaya devam ediyordu. Bir hışımla elini kaldırdığında yüzüme inecek eli bekleyip gözümü kapatmıştım yine bir an kendimi o depoda gibi hissedip koltuğa kendimi bırakmam bir olmuştu. Bu sırada ağabeyim annemin bana kalkan elini tutmuş ve itmişti güçlü bir itiş olmalıydı ki annem yerdeydi. Bundan sonra ne olacağı ile ilgili hiçbir fikrim yoktu. Babamın yüzüne bakmaya cesaret bile edememiştim. Vücudum bu kadar şeyi kaldıramamış olmalı ki kendimi karanlığa boğulurken bulmuştum.