4.Bölüm

1462 Words
Hareket eden arabayla rahat bir nefes alıp arkasına yaslanmıştı kız. “Nereye götürüyorsun beni ?” diyip baktı ara ara aynadan göz göze geldiği adama. “Kaçırıyorum.” dedi Devrim bıyık altından gülerek. Duyduğu şeyle çekik karaları koskocaman açılmıştı Berivan’ın. “Ne !” dedi bağırarak ve elindeki çiçeği adamın kafasına kafasına vurmaya başladı ardı ardına. Kafasına inen çiçekle neye uğradığını şaşırmıştı Devrim. “ Ne yapıyorsun lan manyak ?” diyip tekrar durdurdu arabasını. “N’apıcam kendimi kurtarıyorum elinden.” diye birde ciddi ciddi cevap veren kıza şaşkınca baktı adam. “Gerçekten mi ?” diyip döndü ateşten hareleri kızın zeytin karalarına. “Sen kalk düğününden kaç, gel arabama bin. Birde kendini kurtarmak zorunda kalan sen ol. Ne güzel dünya yahu ! “ diye sitem edip sıkıntıyla attı elini burun kemerine. “Kaçırmıyon mu beni yani ?” diye soran kızla direksiyonu var gücüyle sıkıp sertçe döndü Berivan’a tekrar. “Sen benim başıma bela mısın kızım gece gece ?Tövbe estağfurullah.. !” diyip tekrar çevirdi kontağı ve devam etti yoluna. Bir kaç dakikalık sessizlikten sonra; “Merak etme senin gibi baş belasını kaçıracak kadar delirmedim. Karakola götürüp teslim edeceğim seni, ondan sonra şikayetçi mi olursun ne yaparsın kendi bileceğin iş..” diyen adamla gözleri dolmuştu Berivan’ın. “Karakol olmaz.” dedi çekine çekine. “ O niye ? Reşit mi değilsin yoksa ?” “Yok reşitim. 18imi doldurdum. Ama Botan ağanın eli kolu heryere uzanır. Ne yapar ne eder beni alır oradan.” dedi. Berivan’ın sesindeki çaresizlikle Devrim yüreğinde anlamdıramadığı bir his sezmişti. “Devlet korur seni korkma.” dese de Berivan basını iki yana sallıyordu olumsuz olarak. “Olmaz, sen beni otogara bırak, ben başımın çaresine bakarım.” diyen kızla Devrim’in kahkahası yankılanmıştı arabada. “Ne gülüyorsun ?” diyen sinirli kıza baktı gülen gözleri aynadan. “Üzerinde gelinlikle otogarda hiç dikkat çekmezsin evet.” derken bile hala gülüyordu. Adamın haklı sözleriyle, Berivan varlığını unuttuğu üzerindeki gelinlikliğe baktı göz ucuyla. “Doğru.. Unutmuşum ben onu.” dedi mahçupca. “Kaçarken gelin çiçeğini almayı unutmamışsın ama..” diyip gülmeye devam etmişti Devrim. Az önce kızın kafasına indirdiği çiçeğin imasını yapmıştı. “Çok komiksin.” diyip yüzünü memnuniyetsizce buruşturan kızla, Devrim gülmesine son verip, radyoya uzanıp açtı. Neşet Ertaş’ın sesi eşliğinde devam eden sessiz sedasız yolculukla; Neşet babanın; “Çıka geldi bir gözleri sürmeli Aslanım eller eller, kokuyor güller güller, ne bilsin eller eller Perişanım halleri” dediği yerde , Devrim Alaz’ın keskin bakışları, kendisine bakan bir çift sürmeli zeytin karasıyla kesişmişti. Adamın oynayan adem elması, Berivan’ın titreyen kirpikleri , ikisininde kalbinde oluşan o anlamsız hissin en büyük belirtisiydi. “Saçmalama Devrim ! Sana sığınan kıza yan gözle bakmak yakışmaz.” diye içinden kendini telkinleyip hemen çekmişti bakışlarını aynadan adam. Aradan geçen bir saatte, arabanın durması ile Berivan şaşkınca bakındı camdan dışarıya. “Neresi burası ?” dedi meraklı sesiyle. “Benim evim.” diye cevap veren adamla çatmıştı hemen kaşlarını. “Senin evinde kalmam ben !” diyip ellerini göğsünde birleştirip yaslandı arkasına. Kızın hareketleriyle sabır çekip salladı başını iki yana Devrim. “Başka bir seçeneğin yok dağ keçisi..! Ya paşa paşa gelirsin benimle, yada..” diyip gözüyle arka camı işaret etti. Ve; “Müstakbel kocanın adamları tam arkamızda, istersen benim arabamdan inip, onların yanına da gidebilirsin.” diyen adamla göğsünde kavuşturduğu elleri çözülmüştü Berivan’ın. Hemen arkasına dönüp, başını eğip baktı camdan dışarıya. Gerçekten de bir kaç metre ileride kendilerini izleyen Botan ağanın arabayı görüp korkuyla açılmıştı gözleri. “Buldular beni !” dedi korkulu sesiyle. “Korkma, sakin ol ! Benim yanımda sana kimse zarar veremez.” diyip kızın titreyen elini tuttu refleksle Devrim. “Bak şimdi, önce ben ineceğim arabadan. Sende eğil, saklan. Yalnız olduğumdan emin olduktan sonra gider bu it soyları. Onlar gidince ben gelip alacağım seni, tamam mı ?” diyip baktı kızın gözlerine. Berivan cevap vermeyip, yalnızca başını sallamıştı tamam diyerek. Kızın masum gözlerindeki o korkuyu, iliklerine kadar hissediyordu Devrim. “Ne olursa olsun ben gelene kadar sakın inme arabadan.” diyip indi. Arabayı kilitleyip, ilerledi apartmana doğru. Bir yandan da çaktırmadan kendisini izleyen adamlara bakıyordu. “Adam evine geldi ağam, ama yanında kimse yok.!” diyen adamla Botan ağanın sinirle aldığı soluk telefonun ucundan bile duyuluyordu. “O kızı bu gece bulacaksınız ! Yerin yedi kat dibine de girse Berivan bana gelecek.!” diyip kapatmıştı telefonu Botan ağa. ~~~~ Gün ışığı pencere aralığından süzülürken, Devrim yavaşça araladı gözlerini. Uykulu bir halde doğrulup, esneyip banyoya yöneldi. Elini yüzünü yıkayıp , günlük rutinlerini yaptığında, aynaya bakıp, kendi yansımasıyla göz göze gelmişti. “Bir şey yapacaktım ben… ama ne?” diye kendi kendine mırıldanırken birden aklına gelen şeyle gözleri kocaman açılmıştı. “Has.ktir! Kızı unuttum lan..” diyip koşarak banyodan çıkması bir olmuştu. Arabanın anahtarını kaptığı gibi merdivenlere atladı. Basamakları ikişer ikişer inip, çıktı apartmandan sonunda. Sokağa çıktığında Botan Ağa’nın arabasını göremeyince derin bir nefes almıştı. Ama o an camın arkasından kendisine bakan o karanlık, öfkeli gözleri görünce dudaklarını birbirine bastırarak gülmemek için zor tutmuştu kendini. Arabaya yaklaşıp, açtı Berivan’ın kapısını; “Ee… kusura bakma, ben seni unutmuşum,” dedi pişkin bir ifadeyle. Karşısında ki adamın, pişkin pişkin yaptığı açıklama ile Berivan’ın yüzü sinirden kıpkırmızı kesilmişti anında. “Yok canım, ne kusura bakacağım! Alt tarafı havasızlıktan ölüyordum. İki soluğun lafı mı olur aramızda, Devrim bey?” dedi iğneleyici bir tonda. Kızın bu iğnelemesiyle Devrim kahkahasını daha fazla tutamamıştı. Sabahın köründe sokağı doldurmuştu adamın şen kahkahası. “Abartma istersen. Camları aralık bırakmıştım zaten. Ölmezdin yani, korkma,” dedi umursamaz sesiyle. “Allah razı olsun ya…” deyip gözlerini deviren kızla, adamın bu durumdan nasıl keyif aldığı her hâlinden belliydi. Devrim kaşlarını kaldırarak eğildi camdan içeri. “Biraz daha oturacak mısın burada Berivan Hanım? Yoksa seni kucağımda mı eve sokmamı istersin?” diyen adamla Berivan’ın zeytin karası gözleri büyümüştü şaşkınlıkla. “Ne diyorsun sen be, densiz !” diye sesini yükseltip, öldürücü bir bakış attı Devrim’e. Her lafı ciddiye alan bu kızla Devrim Alaz’ın renksiz dünyası renkleniyordu âdeta. “Ne bileyim kızım, çakıldın kaldın buraya! Üzerinde de gelinlik olunca dedim herhalde kucakta girecek eve…” dedi oldukça ciddi sesiyle. Amacı karşısındaki kızı daha çok delirtmek, sinirlendirmekti zaten. Berivan gözlerini devirdi, sonra sertçe yaklaştı ona: “Sen hele bir dene bakalım beni kucağına almayı. O kollarını nasıl kırıyorum görürsün.. kereste!” diyip gelinliği savurarak sinirli adımlarla apartmana yürüdü. Apartmanın içine girdiği gibi, gelinliğin ucuna takılıp, düşecekken, kolundan tutan adamın kollarında bulmuştu kendini. Kısa bir süre bakışan çiftin sessizliğini, Devrim’in sesi bozmuştu. “Daha düz yolda yürümeyi bilmezsin, düğünden kaçacak cesareti nasıl buldun çok merak ediyorum dağ keçisi..” diyip alayla baktı kızın çatılan kaşlarına. Uzun kaşları, zeytin karası hafif çekik gözleri, dudağının hemen kenarında ki minik ama oldukça çekici duran ben’i ile baktıkça bakası geliyor bu kıza adamın. Ama aşka tövbeli, kalbi sevdaya yasaklı adamdı o. Aklına gelen acı geçmişiyle sessizce yutkunup çekti bakışlarını kızın yüzünden. “ Bununla yürümek nasıl zor nereden bileceksin sen.” diyip omuz silken kıza baktı gülerek. “Doğru alışmadık kıçta don durmazmış.. İki kat yukarı çıkacağız, düşüp başıma iyice bela olacaksan söyle cidden kucağıma alayım.” diyip kendisiyle dalga geçmeyi huy edinen adama ters ters baktı Berivan. O an aklına gelen şeyle dudaklarında sinsi bir gülüş belirmişti. Ayağında ki ince topuklu ayakkabıyı Devrim’in ayağına olan gücüyle bastı birden. Adamın canının acısıyla bağırmasını umursamadan merdivenleri çıkmaya devam etti. Ayağında ki sızıyla , yüzünü acıyla buruşturup, ters ters baktı Merdivenlerin başından kendisine alayla bakan kıza; “Hey.. Yürüyemeyeceksen, kucağıma alayım dicem ama yarma gibisin, seni anca dozer çeker..” diyip gülen kızla Devrim tepeden tırnağa sinirle dolmuştu. “Dağ keçisi..!” diye bağırdı kızın arkasından ve yürüdü. Evin kapısına geldiklerinde, anahtarı çevirip, önce Devrim girdi eve. Ama kapıdan çekine çekine kendisine bakan kızla durmuştu yerinde. “Ne bekliyorsun kızım girsene..” diyen adamla, Berivan zar zor bir adım atıp gitmişti eve. Şaşkınca etrafına bakınmaya başladı. Gri renkte duvarlar tamamen boşken, salondaki büyük duvarı kaplayan büyük Türk bayrağını görmesiyle gözlerinin içi gülmüştü kızın. Hemen duvarın önündeki masada duran silahı görmesiyle de gülüşü solmuş, kaşları çatılmıştı. Kızın silaha baktığını farkedip, hemen masadaki silahı alıp taktı beline Devrim. “Kusura bakma, ortada unutmuşum.” diyen adamla, “Senin ne işin varki silahla ?” diyip merakla bakmaya başladı adamın yüzüne Berivan. “Polisim ben.. Suçluları sapanla korkutacak değilim ya..” dedi gülerek Devrim. “Oha ! Sen polis misin?” diye şoka giren kıza başını hafiften eğip baktı adam. “Yakıştıramadın mı dağ keçisi..” dedi dudakları hafif kıvrık halde. “Bana kaçtır dağ keçisi diyorsun Devrim bey ! Hayırdır ?” diyip çatmıştı kaşlarını kız. Kızın oldukça ciddi sorduğu hesap, Devrimi güldürmeye yetmişti. “Adın Berivan değil mi ?” “Evet..” “Ee dağ keçisisin işte Berivan..” diyip gülmemek için ısırmaya başlamıştı yanak içlerini. Adamın sözleriyle, çekik gözlerini kısıp, bir adım daha yaklaştı Devrim’e; “Dağ keçisi değil o, dağ çiçeği Allah’ın cahili..” diyip oturdu koltuğa sinirle.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD