bc

GÜL YOKUŞU (BELLİCEE)

book_age12+
43
FOLLOW
1K
READ
HE
curse
kickass heroine
sweet
office/work place
childhood crush
like
intro-logo
Blurb

Kuzguncuk'un yaşayan en eski sokağı. Sıra sıra konakların denize çıktığı Sokağın sonunda ki güvercin Yalısı...

İstanbul kültürünün hala yaşatıldığı yer...

İlkin Atay ailesin kaybettikten sonra onu hayata bağlayan sevgi ile kucaklayan bu sokak sakinlerine bir vefa borcu vardır....

Gül Yokuşunun hep aynı kalmasını sağlamak...

Fırat Turhan, kimsesiz bir hayattan Gül yokuşuna uzanan bir hayat... Bu sokak bu insanlar ona aile olur mu?

chap-preview
Free preview
TANITIM-1. BÖLÜM
Gül Yokuşu, Kuzguncuğun Ahşap konaklarının karşılıklı sıralandığı, İstanbul'un denize çıkan en güzel sokağı, hatıraları geçmişi, mahalle ve dostluk ilişkileriyle zamana meydan okumaya devam ediyordu hala. Fırat Turhan. Bir çöp konteynırın kenarında başlaya hayatı, yetimhanelere oradan da hayatının dönüm noktası olan Galatasaray lisesi, Koç Ünv. Ve oradan New York'ta geçen beş yılın ardından tekrar İstanbul'da Gül yokuşu sokağında Güvercin Yalısı'nın karşısında ki Kırlangıç yalısının orta dairesine uzanan bir hayat... İlkin Beyzade, mahallenin elinde büyümüş Gül yokuşunun sonunda ki gösterişli Güvercin yalının varisi. Kuruluşu Osmanlıya dayanan Beyzade Kahvelerinin varisi... Mezununa az kalmış bir İşletme öğrencisidir.... İlkin Ailesini 13 yaşında trafik kazasında kaybeder. Dayısı Asım, yengesi gül , kuzenleri Irmak ve sonra doğan beş yaşında ki Sıla. Her ne kadar dayısı sahip çıkmış gibi görünse de İlkin aslında mahallenin elinde büyümüştür. Herkesin en hassas noktası üzerine titrediği biricik kızlarıdır. Köklü ailelerin yaşadığı bu sokak sakinlerini ortak tek bir amacı vardır. Gelenek ve görenekler devam etsin. sevgi ve saygının kıymeti hiç tükenmesin.... .............. Düşüncelerinizi merak ediyorum lütfen yorum bırakır mısınız.... 1. BÖLÜM Fırat yıllar önce ekonomik klas ile uçtuğu Amerika'dan şimdi First Class ile dönüyordu İstanbul'a. Sert çehresi her zamankinden daha çatık, bakışları öfke doluydu. Yan çaprazında ki ağlayıp duran bebek ona geçmişini hatırlatıyordu. Bir çöp konteyner kenarında mavi bir kundak içinde fotoğrafı çekilmiş . kış ayazında sokağı inleten bebek sesi dolduruyordu kulaklarını. Daha şehre inmeden pişmanlık baş göstermeye başlamıştı. Beş yıl önce arkasına bile bakmadan giderken silmek istediği bir tek şey vardı hayatında... onu kilometrelerce uzağa taşıyan, kıta değiştirmesine neden olan tek duygu Kalbinin içinde kocaman bir boşluk. Geçmişinde kim olduğunu bilmemenin verdiği bir yokluk hissi. Hiç bir işe yaramayan zamanın çok hızlı aktığı New York serüveni, onu eskisinden daha ketum, nemrut bir insana dönüştürmüştü. Uçaktan inerken bebekli kadın yine önüne düşünce burnundan derin bir soluk verdi. Sekiz aylık mavi gözlü sarı saçlarına takılan kırmızı bandanalı sevimli kız bebek kangurunun içinden Fırat'a gülücük atınca genç adam bakışlarını çevirip merhametini bertaraf etti. Nihayet havalimanından çıktığında kendisini bekleyen şoföre valizini verdi. "Hoş geldiniz efendim." "Hoş budum." Her ne kadar ketum bir insan olsa da emekçi insanlara karşı her zaman saygı duymuştu. Kendisi de emek emek kazıyarak elde etmişti her imkanı. O yüzden Fırat Turhan çalışmaya inanıyordu... Avucunun içinde tuttuğu kar tanesi demir anahtarlığı sıkarken aracın arka koltuğuna yerleşti... "Eviniz hazır Fırat bey. Holdinge mi eve mi gidelim." "Eve" dedi soğuk bir tonda. Araç Trafiğe takılmadan kuzguncuğa girdiğinde şaşırmıştı açıkçası. Gül yokuşundan aşağıya sallanan lüks araç mahallelinin de dikkatini çekmişti. Fırat Turhan'ın kendisi gelmeden namı gelmişti mahalleye. Genç Ceo Kırlangıç yalısının orta katında ki dairenin yeni kiracısıydı. Yalının önünde durduklarında Fırat sakin bir semt olsun derken bunu kast etmediğine emindi. Açıkçası patronun kesenin ağzını açıp boğazda bir yalı dairesi tutması şaşırtıcıydı. Maslakta bir gökdelenin tepesi gayet de sakin sayılabilirdi. Üstelik Fırat'ın ruhsuz kişiliği ile de bağdaşıyordu o dev binalar ve aşağıya baktığında gördükleri. Araçtan indiğinde sağında kalan büyük ve gösterişli yalı dikkatini çekti. Nasıl çekmesin Güvercin yalısı mimarisi ve işlemeli ahşap desenleri ile tam bir sanat harikasıydı. Boğazda bir inci tanesi gibi duruyordu. Yalıyı gören herkes kendini orada yaşadığını hayale etmekten geri durmuyordu. O yalıya değil de Kırlangıç dairesine çekilmişti. Daireden içeriye girdiğinde Fırat'ı karşılayan salon boydan boya camdı. Boğazdan esen rüzgar manzaranın eşsiz güzelliğini kusuzrsuzlaştırıyordu. Birkaç adım atıp balkon kapısını açıp geniş terasa çıktı. Temiz hava yüzüne çarparken yoğun bir şekilde yayılan yağ ve hamur kokusundan etkilenen midesinde ki gurultu canını sıkmıştı. Sabah kahvaltısını yapmadığını hatırlatıyordu. Saatine baktığında nerdeyse oniki olmak üzereydi. Güvercin yalısından yayılan neşe dolu ses düşüncelerini bölünce istemsizce yan yalıya düştü bakışları. Alt kattın da ellili yaşlarında pişi dolu tabağı ile bahçeye çıkmış iki yalıyı bir birinden ayıran tahta bölmenin üzerinden onlara sesleniyordu bir kadın. "İlkin!!!!! İlkin!!!" Fırat ilk kez orada duyduğu bu ismin hayatında nasıl bir yer edineceğinden habersizdi. İnce ince sızan yaralarını derinleştirecek, yüzleşmek istemekten kaçtığı her duyguyu önüne serecekti. Hiçbir zaman aklından geçmeyen aşka da bu ismin sahibi kor olacaktı. "Efendim!" diyen tatlı sesin sahibine kaydı bu defa bakışları... üzerinde ayıcıklı pijamaları, alalade topuz yapılmış sarı saçları ve kadına doğru gelirken birden ona dönen mavi gözler. Bir mızrak gibi Fırat'ı bulduğunda öylece kaldı Fırat. Taş kesilmişti adete. İfadesiz dağ gibi duruşu İlkin'i tedirgin edince bakışlarını indirip pişi tabağına uzandı. "Teşekkür ederim Pericim." Dedi neşe dolu sesi ile. "Afiyet olsun kuzum. Sen iste ben hep yaparım." "Gelsene birlikte yapalım kahvaltıyı." "Bekir amcanla çayımızı demledik kızım. Başka sefere artık." İlkin mis gibi kokan pişilere daha fazla kayıtsız kalamayıp kocaman bir lokma almıştı oracıkta." "Deli kız yavaş ye. Sıcak dikkat et." Ağız dolu lokması ile "Bir şey olmaz." Deyip tadını çıkardı yumuşacık hamurun. "İyi hadi afiyet olsun." Deyip döndüğünde genç adamın varlığını Perihan hanım da görmüş oldu. "Ayyy Fırat oğlum geldin mi sen." Kadının sevimli hallerine Oğlum kelimesi Fırat'ın kalbini acıtsa da yok saymaya alışmıştı artık. "Merhaba" "Ay pişiler sana da koktu dimi. Dur Bekir beyle göndereyim." Kadın ev halinden hayıflanıp. "Böylede ayıp oldu ama neyse artık yabancı sayılmayız." Diyerek gözden kayboldu. Fırat daha ne olduğunu anlamadan elinde bir tabak pişi ile bir adam göründü tekrar bahçe de. Merdivenlerden ağır ağır çıkan adamcağız bir yandan da söyleniyordu ama ne dediği anlaşılmıyordu. ... "Paspas...." Uyku ve uyanıklık arasında duyduğu fısıltı genç adamın bilincinin açılmasını sağlamamıştı. "Paspas..." Mutfakta ki cam sesi ile kendine geldi. Biran nerede olduğunu hatırlayamasa da, Mutfaktan gelen sesler öfkelenmesine sebep oldu. Yatağından kalkıp mutfağa geçtiğinde iki adet suçlu varlığından habersizdi. Mutfak tezgahının üstünde sahibine bakan bir adet kıl yumağı beyaz bir kedi ve eğilmiş cam kırıklarını toplamaya çalışan bir kız. "Sen ne yapıyorsun orada?" diye kükreyince İlkin yerinde sıçradı ve elinde ki cam parçalarından biri avuç içine battı. Fırat mavi gözlerde gördüğü korku ve kızın avucuna yayılan kan iyice sinirlendirdi. aptal beceriksiz insanlara asla tahammül edemiyordu.. "Dikkat etsene." Diye kükredi tekrar. İlkin siyah eşofmanı ve üstsüz bir şekilde ona öfke ile bakan adama aldırmayıp elini suya tutmak için doğruldu ama panik düğmesi aktif olunca iyice sakarlaşıyordu. Bu defa da tam cama basacaktı Fırat öfke ile tekrar bağırdı. "Dur! Dur her yer cam." İlkin olduğu yerde kalırken o kadar çok mahcuptu ki şuan suçüstü yakalanmış bir çocuk gibiydi. Fırat onu belinden tutup lavaboya taşırken de şaşıramamıştı bile. Suyu açıp açılan yaranın üzerine dökünce acı ile inledi. Fırat yaraya bakıp, "Çok derin değil abartma." Dedi kaskatı sesi ile. İlkin ise acısı ile baş etmeye çalışırken içinde bulunduğu durumdan kurtulmanın yollarını arıyordu bir taraftan da. "Temizlemek lazım." "Koridorda ki çekmecenin içinde bir şeyler vardır." Fırat ona kaşlarını çatarken, "Hırsız mısın sen?" dedi. Kızın hırsız olmadığını biliyordu ama evinin mahremiyetine bu kadar hakim olmasından rahatsız olmuştu. "Ben hırsız değilim. Kendim halledebilirim." Dedi İlkin içine dönük cansız sesi ile elini çekiştiriken. Her zaman böyle değil miydi zaten. Kendi evinde yabancı, asla hayır diyemeyen uslu aklı başında kendi halinde kırılganlığıyla büyüyen o küçük kız çocuğu. "Hiçbir yere kaçamazsın. Önce şu yarayı halledelim." Derken buyurgandı. Çekmece de ki sargı bezi baticon ve oksijenli suyu görünce gürünce iyice sinirlense de susmayı başardı. İlkin'in yarasına dökülen su canını yakmıştı. Acı ile yüzünü buruştururken ki hali biran olsa da Fırat'ın kalbindeki buz kütlesinin güneşi görmesini sağlamıştı. "Dayan biraz." İlkin dikkatle işine odaklanmış adamın yüzünü inceliyordu. Siyah saçları biçimli yüz hatları kirli sakalı ve sol çenesinin altında ki ufak ama derin çizgiye ve onu ürperten kahve gözlere yakın olmak huzursuzlanmasına yol açıyordu. "Bitti." Dediğinde anlayamamıştı. Onu izlemeye öylesine dalmıştı ki. adamın yakışıklılığı her genç kızın kalbini ürpertecek kadar etkiliydi. "Bitti diyorum." Dedi Fırat biraz daha sert sesi İle. "Tee..teşekkür ederim." Elini tutan elden çekerken hafifçe pembemsi dudağını ısırdı. Ne zaman utansa bunu yapmaktan kendini alıkoyamazdı. Genç adamın dikkatini dağıtan bu hareket kıza olan dikkatini de arttırdı. Bebksi teni mavi gözleri ve elma gibi kızarak yanaklarını tamamlayan cam mavisi gözlerinin parlaklığı ve kızdan yayılan hafif fresh koku. Beyninde dolanan düşüncelere alayla gülümsedi. Utançtan iki büklüm olan bu ufak tefek kız eril enerjisini mi tetiklemişti. İşte bu hayatında yaşadığı en saçma duygu olabilirdi. Hiç tipi değildi bu salak kız... "Evimde ne işin var?" "Paspası arıyordum." "Ne paspası." Dedi Fırat. Şaşırmıştı. "Her şeyin yerini de biliyorsun." "Kedim." Deyip gözlerini kaçırdı. Adamın kahve gözlerinde ki alevler korkulu rüyası olabilirdi gece. Niye bu kadar öfkeli diye sormaktan kendini alamıyordu. O öfkeden nasibini almaktan da korkarcasına çekiniyordu. Bilmiyordu ki bugüne kadar o öfkeyi herkes kibir diye okumuştu. İlk kez birisi anlamıştı ama söyleyemeyecek kadar da özgüvensizdi... "Peki." Dedi Fırat ayağa kalkıp. Bu kızdan uzaklaşmak istiyordu, tıpkı çocuklara karşı hissettiği gibi. "Kedine sahip çık, evime de izinsiz girme." İlkin ayağa kalkıp," cam kırıklarını temizleyip ..." "İstemez. .." deyip yatak odasına yöneldi. "Kıl yumağı ve seni evimde bir daha görmeyeyim." ............ Daha çok beklersin fırat efendi... O iş o kadar kolay değil...yazardan hain gülüş nihha haa haaa.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

HÜKÜM

read
223.7K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
521.2K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook