bc

İŞGAL EDİLEN KALPLER

book_age16+
861
FOLLOW
8.1K
READ
adventure
dark
BE
family
HE
time-travel
fated
opposites attract
friends to lovers
curse
neighbor
stepfather
single mother
gangster
heir/heiress
drama
tragedy
sweet
lighthearted
serious
kicking
mystery
scary
loser
city
mythology
office/work place
disappearance
rejected
secrets
love at the first sight
surrender
like
intro-logo
Blurb

👉🏻Tamamlanmış hikayedir.

🥰🥰🥰

Hastane kapısına doğru giderken çantama bakınıyordum. Tam kulaklık takıp şarkı dinleyerek yürüme günü diye içimden geçiriyordum ki omuzum yerinden söküldü. Evet evet bildiğiniz söküldü. Çarpmanın etkisiyle çantam elimden düşmüş, içindekiler yere saçılmıştı.

“ Arkadaşım, dağ başımı burası yürümeyi de mi öğrenemediniz?” diye çıkışıp yere eğildim. Dökülen eşyalarımı toparlarken bana çarpan kişi de yere eğilmiş yardım etmeye çalışıyordu.

“ Pardon, çok özür dilerim. Kafam çok dalgın sizi görmedim.” Deyince ona baktım. Şu an klasik romantizm sahnelerini yaşadığıma inanabiliyor muyuz peki? Ne kadar şaşkın da olsam lafımı sokmazsam kendimi eksik hissederdim çünkü.

“ Oooo röntgen bey! Hâlbuki siz içimizi bile bir bakışta görüyordunuz. Şimdi beni nasıl göremediniz. Çok şaşırdım doğrusu! İyi misiniz tansiyonunuz falan mı düştü yoksa?” Sesimi duyduğu an oda bana bakmıştı.

Kafasını birden kaldırdığı için oluşan yakınlık hiç beklemediğim bir şeydi. Ancak kendimi geri çekmedim. Bu adam bu kadar yakışıklı mıydı? Beyaz teni bebeksi duruyordu. Cildi bakımlı ve sağlıklı duruyordu. Yanakları, dudakları, gözleri, dudakları, kaşları, dudakları, sakalları, dudakları… Dudakları o kadar güzeldi ki ruj reklamlarında oynasa yok satardı. Kalem ile çizilmiş gibi güzel bir çerçevesi vardı. Dolgun ve etli görünüşü beni mıknatıs gibi kendine çekiyordu. Yasak bakışlarım beni utandırmasın diye dikkatimi başka yöne verdim.

Ona karşı içimde nedensizce büyük bir öfke vardı. Ama anlam veremediğim bir şekilde gözlerine bakakalmıştım. Yutkunma isteğimi güçlükle bastırdım. Gözlerimi tekrar yere dökülen eşyalarıma çevirdim.

“Hah! Yine mi siz? O gün bir sinirle esip yağdınız gürlediniz. O anlık sinirle yaptınız sandım ama şu an görüyorum ki genel mizacınız sinirli. O günde cevap verememiştim çünkü beklemeden gittiniz. Sizden bahsettiğimi sandınız ancak sandığınızın aksine başka birinden bahsediyordum. Manken gibi olup olmadığınıza da bakmamıştım açıkçası. Kaç gündür …”

Konuşmaya devam ederken bir yandan da eşyaları topluyorduk. Tam o esnada ikimizin eli de kulaklığıma gitti. Ben kulaklığın kabını avucumda tutuyordum, oda benim elimi tutuyordu üstten. Konuştuğu cümleyi yarıda bıraktı.

Bakışları tüm yüzümü turladı. Gözlerinden anlam çıkaramıyordum. Normalde insanları hemen çözen yapım bu adamda tıkanmış, hata vermişti resmen! O bana baktıkça yanaklarımdan vuran ateş kızardığımı hissettiriyordu. Tanrım ben neden utanıyordum ki şimdi! . Bakışlarımız birbiriyle buluştu.

Elleri sıcacıktı. Bu kış mevsiminde nasıl bu kadar sıcak olabilirdi.

Çocukken dışarıda soğuktan sonra eve gelince sobanın dibine çökerdik. O sıcaklık yüzümüzü yakarken vücudumuzu rahatlatır gevşetirdi. Niye çocukluğumdan özlediğim o his şu an benimle? Üstelik bu doktor sayesinde? Hayır, yakışıklı olabilir amenna ona bir şey dediğimiz yok. Aslında ahım şahım bir şey yok ama bütün parçalar bir araya toplandığında altın orana sahip bir yüz ortaya çıkıyordu. Her mimiğinde değişen yüz kasları onu şekilden şekle sokuyordu. Mesela dişlerini sıktığında değişen kaslarından dolayı yüzü çok sert görünüyordu. Ellerimiz birbirine değdiğinde ise şaşkın ifadesi çok tatlı görünmüştü.

Bakışları dalgınlaşıp yutkunduğu anda gözlerim âdemelmasını buldu. Bu ne keskinlik yiğidim. Hoayyy Maşallah diyesi geliyor insanın. Her zaman karakaş kara göz esmer heriflere maşallah derken şimdi bu sarışın, yeşil gözlü adam gözüme nasıl yakışıklı görünebilirdi? Bir kere ben renkli gözlere bakamazdım bile ama şimdi o yeşiller beni daha derinlere çekmek isteyen bir bataklık gibi içine çekiyordu. Oha ben ne ara geldim buralara!

Boğazımı temizleyip elimi çektim usulca elinin altından. . İkimizde eğildiğimiz yerden kalktık. Zaten her şey toplanmıştı. Saçlarımı havalı bir şekilde arkaya savurdum. Elimdeki sıcaklık gitmiş, üşümeye başlamıştı. Bu duygudan derhal kurtulmak için çantamın kulpunu sıkıca kavradım ve başladım yine iğnelemeye.

“ Kaç gündür söylediklerime cevap veremediğiniz için sinirlendiniz anladım. Keşke bu kadar büyütmeseydiniz içinizde. Sekreterinizde numaram vardı. Ondan alıp bana ulaşabilirdiniz. Her neyse sonuçlarım 3 gün sonra çıkacakmış, o gün geldiğinde görüşmek üzere.” Yüzüne bakınca gitmek istemediğimi fark ettim bir an. Ancak daha fazla beklemeyip arkamı dönüp ilerlemeye başladım.

“ Sizinle tokalaşıp ayrılmak mümkün değil galiba. Her seferinde lafınızı söyleyip arkanıza bakmadan gidiyorsunuz Aslı Hanım!” diye seslenince attığım adım havada kaldı. Başımı çevirip ona baktım “ Aslıhan!” dedim.

Anlamadığını ifade eden bakışlar attığında “Sadece bana yakın olanlar Aslı der siz de yakın olmadığınıza göre Aslıhan demeniz gerekiyor bay röntgen!” Diyerek yoluma döndüm.

“ Bu arada haklıymışsınız!” diye arkamdan bağırdı.

“ Genelde haklıyımdır zaten de, siz bunu ne için söylediniz merak ettim doğrusu!”

Yüzünde ukala bir sırıtış oluştu. Hiç acele etmeden “ Manken gibi olduğunuz konusunda diyorum, doğruymuş!”

chap-preview
Free preview
RAUND 1
Aslıhan'ın Anlatımıyla... Kalabalık koridorda sıramın gelmesini bekliyordum. Randevulu olmama rağmen 20 dakikayı çoktan geçmiştik. Kahrolası bu düzen yüzünden birçok doktor yurt dışına gitmişti. Çok da görmüyorum açıkçası yıllarca emek verip emeğin karşılığını alamamak nedir bizlerde görüyoruz sonuçta. Düşüncelerimin arasında kaybolduğum anda bir baktım ekranda ismim belirdi. “ Aslıhan Ateşoğlu” Kapıyı tıklayıp “girebilir miyim” dedim. Güler yüzlü bir danışma ve ciddi bakışlı genç bir doktor vardı. Danışma görevlisi kimliğimi alırken doktor eliyle karşısındaki sandalyeyi işaret etti. “ Şikâyetiniz nedir” diye sordu. “Migrenim var ancak son 1 aydır neredeyse hiç geçmiyor. Gözümdeki güneş gözlüklerinden de anlayacağınız üzere dikkat etmeme rağmen baş ağrım ve bulantılarım geçmiyor bir türlü.” Gözlükleri çıkarıp yüzüne baktım. Gözaltlarımı gördüğünde morluklardan madde bağımlısı bile olduğumu düşünmesi olası bir durum ki surat ifadesi buna benzer bir tavra büründü. “ Ve bu son bir aydır uyuyamıyorum. Her şeyi denedim; bitki çayları içtim, klasik müzik dinledim, kitap okumaya başladım ancak hiçbiri uykumu getirmiyor. Yatağa girdiğim an yeni uyanmışım gibi gözlerim bir türlü kapanmıyor” diye şikâyetlerimi devam ettirdim. Doktor danışma görevlisine döndü ve MR için randevuları kontrol etmesini söyledi. Bana döndü ve “Baş ağrısının ve uyku bozukluğunun birçok sebebi olabilir yapacağımız testler sonucunda daha sağlıklı bir konuşma gerçekleştirebiliriz.” Dedi. Danışma görevlisi elime minik kare bir kâğıt uzattı. 10 Şubat gece saat 3.20’deydi. Aman ne hoş 10 gün daha böyle devam anlaşılan. “Çok teşekkür ederim o zaman görüşmek üzere” deyip sessizce odadan çıktım. Hastane bahçesinde çıkışa doğru ilerlerken telefonum çaldı. Ekrandaki beliren numara yabancıydı. Açtım ve kim olduğunu sorgulayan bir ses tonuyla ‘buyurun’ dedim. Telefondaki kişi biraz önceki danışma olduğunu kimliğimi orada unuttuğumu söyledi. Yürüdüğüm yolu geri dönerek aynı odanın önüne geldim. Bugün bu yerden resmen çıkamıyorum. Tam elimi kaldırıp tıklatacaktım ki Doktorun sözlerinin benim için olduğunu anladım. Tam olarak şunları sarf ediyordu. “ Kilosu bu kadar düşük değildi ki belli, 1.70 boya 55 kilo mu olur? Manken bile değil! Ayrıca kusmalarına kulp buluyor. Hayır, bizde gözaltlarını görmesek inanacağız. Ya ben doktorum beni kandırmaya nasıl cüret edebilir? Ama yok bu konuyu yüz yüze onunla da konuşacağım!” Bir hışım içeri girdim. Hiç bir şey demeden yüzüne baktım. Yüzü beni görünce dümdüz yüzüme baktı. İnanamayan bir yüz ifadesiyle bakıp elimi danışma görevlisine uzattım. Kimliği alıp çantama atarken göz kontağını hiç bozmadım. Sinirli gibi duruyordu. Halen suskun ifadesine bakarken, bir özür beklemek benim aptallığımdı zaten. Dudağımın bir köşesi kıvrılırken elimi yavaşça kabanımın ceplerine soktum. “Bakın doktor bey size şikâyetlerimi anlatırken gayet açık ve nettim. Kaldı ki doğru teşhisi verebilmeniz için yaşadığım bütün semptomları da verdim. Ne eksik ne de fazla. Siz de test sonuçlarına bakarak daha sağlıklı konuşabiliriz dediniz. Ama anladığım kadarıyla gözleriniz röntgen görevi görüyor. Ben daha kan vermeden MR çektirmeden maşallah teşhisi bile koydunuz yani. Bari bana da söyleyin neyim varmış ya da ne kullanıyormuşum? “ Yanlış anladınız hanım efendi. Konunun sizinle bir alakası yok.” İki kaşını da kaldırmış başını hafifçe sağa sola sallamıştı. “Ben sizi yanlış anlamadım “BEY EFENDİ” siz arkamdan bağımlı muamelesi yaptınız. Kulaklarımla duydum. Madem öyle ben bütün randevularımı sizden alacağım bakalım test sonuçlarım da sizin gözlerle aynı sonucu mu verecek. Çok da profesyonelsiniz bu arada iş ahlakı deseniz o da var maşallah.” Cevap vermeye yeltendiği anda kafamı çevirdim. Arkamı dönüp ilerlerken ilk cümlesi geldi aklıma onunda cevabını verecektim. “Bu arada evet mesleğim Mankenlik değil ama Manken gibi olduğumu da söylerler.” Deyip lafımı koyup yüreğimin yağlarını eritip çıktım odadan.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

HÜKÜM

read
221.6K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.2K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.6K
bc

AŞKLA BERDEL

read
78.6K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
515.4K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.8K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook