RAUND 2

1432 Words
Yine gözlerim kan çanağına dönmüş bir halde aynanın karşısındayım. Bakın dün 3 saat uyumuş olmama rağmen, şu an saat gecenin 1.45'i ama ben daha bir dirhem uyumadım. Makyajdan nefret etmeme rağmen şu an suratıma fondöten badana ediyordum. Çünkü anca kapanıyordu. Bir densiz daha bağımlı muamelesi çekerse Çeto beni artık randevu niyetine nezarethaneye davet ederdi. Artık sen çağırsan da gelmem zaten! Sen git o adını bile bilmediğim kızı çağır nezaretlere! Kapı tıklatılıp aralanınca aynadan baktım arkaya. Yengem hazırlanmış, gözleri uykulu uykulu “Aslı hazır mısın kuzum?” diye sorarken esniyordu. “Hazırım yengem, sen in bir kahve iç istersen. Ceyhun mesaj attı 15 dakikaya gelecekmiş. Anca açılırsın sende.” “ Yok yok yıkarım şimdi yüzümü kimliğini unutma bak hadi!” Aynadaki yüzüm normal görüntüsüne ulaşınca çantamı kabanımı alıp, kafama da bir şapka geçirip aşağıya indim. Kapının önünde ayakkabıları giyip kalktığımızda Ceyhun da gelmişti. Hava buz gibiydi. Hemen bindik arabaya. Ceyhun ile merhaba nasılsınız faslını geçmiştik. Sessizce hastane yolunda ilerlerken yengem yine uyuyakalmıştı. Ceyhun da ara ara bana bakıyor, bir şey söylemek ister gibi duruyordu. “ Söyle hadi çıkar ağzındaki baklayı!” “Ne söyleyeyim Aslı. 10 gündür doğru düzgün konuşmuyorsun benimle. O gün bankta eşeklik ettim. ÖZÜR DİLERİM tamam mı? Sadece ben hâlâ olanlara inanamıyorum. Çoğu zaman aklımdan çıkıyor. Az kaldı ama her şey eski düzenine dönecek. Ben biliyorum senin bu uykusuzlukların, baş ağrıların hepsi psikolojik. Doktor olmaya gerek yok azıcık ucundan bakan anlar zaten! Paylaş bizimle, içine atma diyoruz ama nerdeeeee! Aslı hanım kayıplarda resmen. Yeni kitaplar çıktı bir sürü, onları da almaya gelmedin. Endişeleniyorum senin için…” Bu çocuk çok duygusal. Tutmasa kendini ağlayacak neredeyse. Sinirlenmeye başlıyordum. “Geçmişi üzülsek de sevinsek de değiştiremeyiz Ceyhun! Herkesin aklı var, fikri var abim… amaaann neyse işte üzgün değilim alakası yok geldik zaten. Sende bekleme geç eve biz döneriz taksiyle. Çok sağ ol sende gecenin bu saatinde uğraştın bizimle.” Kapıyı açtım çıkarken “saçmalama bekleyeceğim” diyordu. Uzun süreceğini ısrarla belirtince dönmek zorunda kaldı Ceyhun. Yengemin uyanışı biraz sarsıntılı oldu ama nihayet MR alanına gidebildik. Saat 3 olmak üzereydi. Görevli kişi sizden önceki hasta gelmedi buyurun sizi alalım dedi. Eşyalarımı yengeme bırakıp MR odasına girdim. Başlık takıldıktan sonra görevli çıktı ve makine çalışmaya başladı. Bu gürültülü makinenin içinde geçmişe çekilip duruyordum. En büyük sebebi de arabadaki konuşmalardı. Ahh abi ahh… Beni dinlemek anlamak çok mu zordu! İnsan bir kez olsun acaba mı demezdi? Düşüncelerimin arasında kaybolmuşken MR çekimi bitti. Görevli kişi bir de uyku mr’ı çektirmem gerektiğini, bunun için yandaki odaya geçip uyumam gerektiğini söyledi. ‘ Öyle kolay olsa uyurduk herhalde! ‘ diye içimden söylene söylene yattım yatağa. Kafama bir sürü kablo gibi bir şey taktı. Sıktığı jel soğuktu, beynim dondu resmen. İşini bitirmiş olacak ki, ışığı kapatıp dışarı çıktı. Uzun bir süre sonra uykuya daldım. Sabah saatlerinde yengem dürterek beni uyandırıyordu. “ Aslı, Aslı uyan artık. İşlem tamammış, çekim tamamlanmış eve gidebilirmişiz.” Uyku sersemi kafamı sallayıp ayağa kalktım. Yoruldum artık cidden sıktı bu durum. Kapıdaki hemşire 3 gün içinde sonuçların çıkacağını söyledi. Saat 7 olmuştu çoktan. Hastane önünde yengeme eve geçmesini söyledim. Bende buradan direk dükkâna geçerdim artık. Pastane, hastaneye daha yakın olduğu için yürümek istedim. Dün geceye nazaran bugün güneş ışıl ışıldı. Hastane kapısına doğru giderken çantama bakınıyordum. Tam kulaklık takıp şarkı dinleyerek yürüme günü diye içimden geçiriyordum ki omuzum yerinden söküldü. Evet evet bildiğiniz söküldü. Çarpmanın etkisiyle çantam elimden düşmüş, içindekiler yere saçılmıştı. “ Arkadaşım, dağ başımı burası yürümeyi de mi öğrenemediniz?” diye çıkışıp yere eğildim. Dökülen eşyalarımı toparlarken bana çarpan kişi de yere eğilmiş yardım etmeye çalışıyordu. “ Pardon, çok özür dilerim. Kafam çok dalgın sizi görmedim.” Deyince ona baktım. Şu an klasik romantizm sahnelerini yaşadığıma inanabiliyor muyuz peki? Ne kadar şaşkın da olsam lafımı sokmazsam kendimi eksik hissederdim çünkü. “ Oooo röntgen bey! Hâlbuki siz içimizi bile bir bakışta görüyordunuz. Şimdi beni nasıl göremediniz. Çok şaşırdım doğrusu! İyi misiniz tansiyonunuz falan mı düştü yoksa?” Sesimi duyduğu an oda bana bakmıştı. Kafasını birden kaldırdığı için oluşan yakınlık hiç beklemediğim bir şeydi. Ancak kendimi geri çekmedim. Bu adam bu kadar yakışıklı mıydı? Beyaz teni bebeksi duruyordu. Cildi bakımlı ve sağlıklı duruyordu. Yanakları, dudakları, gözleri, dudakları, kaşları, dudakları, sakalları, dudakları… Dudakları o kadar güzeldi ki ruj reklamlarında oynasa yok satardı. Kalem ile çizilmiş gibi güzel bir çerçevesi vardı. Dolgun ve etli görünüşü beni mıknatıs gibi kendine çekiyordu. Yasak bakışlarım beni utandırmasın diye dikkatimi başka yöne verdim. Ona karşı içimde nedensizce büyük bir öfke vardı. Ama anlam veremediğim bir şekilde gözlerine bakakalmıştım. Yutkunma isteğimi güçlükle bastırdım. Gözlerimi tekrar yere dökülen eşyalarıma çevirdim. “Hah! Yine mi siz? O gün bir sinirle esip yağdınız gürlediniz. O anlık sinirle yaptınız sandım ama şu an görüyorum ki genel mizacınız sinirli. O günde cevap verememiştim çünkü beklemeden gittiniz. Sizden bahsettiğimi sandınız ancak sandığınızın aksine başka birinden bahsediyordum. Manken gibi olup olmadığınıza da bakmamıştım açıkçası. Kaç gündür …” Konuşmaya devam ederken bir yandan da eşyaları topluyorduk. Tam o esnada ikimizin eli de kulaklığıma gitti. Ben kulaklığın kabını avucumda tutuyordum, oda benim elimi tutuyordu üstten. Konuştuğu cümleyi yarıda bıraktı. Bakışları tüm yüzümü turladı. Gözlerinden anlam çıkaramıyordum. Normalde insanları hemen çözen yapım bu adamda tıkanmış, hata vermişti resmen! O bana baktıkça yanaklarımdan vuran ateş kızardığımı hissettiriyordu. Tanrım ben neden utanıyordum ki şimdi! . Bakışlarımız birbiriyle buluştu. Elleri sıcacıktı. Bu kış mevsiminde nasıl bu kadar sıcak olabilirdi. Çocukken dışarıda soğuktan sonra eve gelince sobanın dibine çökerdik. O sıcaklık yüzümüzü yakarken vücudumuzu rahatlatır gevşetirdi. Niye çocukluğumdan özlediğim o his şu an benimle. Üstelik bu doktor sayesinde? Hayır, yakışıklı olabilir amenna ona bir şey dediğimiz yok. Aslında ahım şahım bir şey yok ama bütün parçalar bir araya toplandığında altın orana sahip bir yüz ortaya çıkıyordu. Her mimiğinde değişen yüz kasları onu şekilden şekle sokuyordu. Mesela dişlerini sıktığında değişen kaslarından dolayı yüzü çok sert görünüyordu. Ellerimiz birbirine değdiğinde ise şaşkın ifadesi çok tatlı görünmüştü. Bakışları dalgınlaşıp yutkunduğu anda gözlerim âdemelmasını buldu. Bu ne keskinlik yiğidim. Hoayyy Maşallah diyesi geliyor insanın. Her zaman karakaş kara göz esmer heriflere maşallah derken şimdi bu sarışın, yeşil gözlü adam gözüme nasıl yakışıklı görünebilirdi. Bir kere ben renkli gözlere bakamazdım bile ama şimdi o yeşiller beni daha derinlere çekmek isteyen bir bataklık gibi içine çekiyordu. Oha ben ne ara geldim buralara! Boğazımı temizleyip elimi çektim usulca elinin altından. . İkimizde eğildiğimiz yerden kalktık. Zaten her şey toplanmıştı. Saçlarımı havalı bir şekilde arkaya savurdum. Elimdeki sıcaklık gitmiş, üşümeye başlamıştı. Bu duygudan derhal kurtulmak için çantamın kulpunu sıkıca kavradım ve başladım yine iğnelemeye. “ Kaç gündür söylediklerime cevap veremediğiniz için sinirlendiniz anladım. Keşke bu kadar büyütmeseydiniz içinizde. Sekreterinizde numaram vardı. Ondan alıp bana ulaşabilirdiniz. Her neyse sonuçlarım 3 gün sonra çıkacakmış, o gün geldiğinde görüşmek üzere.” Yüzüne bakınca gitmek istemediğimi fark ettim bir an. Ancak daha fazla beklemeyip arkamı dönüp ilerlemeye başladım. “ Sizinle tokalaşıp ayrılmak mümkün değil galiba. Her seferinde lafınızı söyleyip arkanıza bakmadan gidiyorsunuz Aslı Hanım!” diye seslenince attığım adım havada kaldı. Başımı çevirip ona baktım “ Aslıhan!” dedim. Bu durum beni çok rahatsız hissettiriyordu. Okul ve dışarıdaki adım her zaman Aslıhan olmuşken, aile ve yakın çevrem bana Aslı derdi. Aslı diyen biri Aslıhan diyorsa eğer sıkıntı büyüktü. Bu yüzden onu uyarmak istemiştim. Anlamadığını ifade eden bakışlar attığında “Sadece bana yakın olanlar Aslı der siz de yakın olmadığınıza göre Aslıhan demeniz gerekiyor bay röntgen!” Diyerek yoluma döndüm. “ Bu arada haklıymışsınız!” diye arkamdan bağırdı. Yine döndüm arkamı. Keyifle bir elini cebine sokmuş bir ayağına doğru ağırlığını vermişti. Arsızca beni süzdüğü belli oluyordu. Galiba benim gitmek istemediğim gibi o da beni göndermek istemiyordu. Bu atışma çok hoşuma gitti doğrusu! O esnada bende onu süzdüm. Çaktırmadan! 25-30 yaşları arasında gösteriyordu. Uzun bir boyu vardı. Ben 1.70 olduğuma göre oda en az 1.85 vardı galiba. Vizon rengine yakın renkte bir takım elbisesi vardı. Ancak ceketini ve kabanını koluna asmıştı. Bir elinde araba anahtarı vardı. Diğer eli de cebindeydi. Gömleği üzerine tam oturmuştu. Üçgen vücudu yoktu neyse ki, öyle kas yığınlarını oldum olası beğenmemişimdir. Ooooooo tehlike çanları çalmaya başlamıştı kulaklarımda. Neden beğenmediğim bir özelliği yok diye sevinmiştim ki? Ya da bakıp gördüklerim beni neden heyecanlandırmıştı? Kendimden emin bir tavır takınarak verecektim cevabını. Gülümsememek için çaba sarf etmek zorunda hissediyordum. “ Genelde haklıyımdır zaten de, siz bunu ne için söylediniz merak ettim doğrusu!” Yüzünde ukala bir sırıtış oluştu. Hiç acele etmeden “ Manken gibi olduğunuz konusunda diyorum, doğruymuş!” Kızarmaktan resmen yanaklarımda yanıklar oluşacaktı. Sanki bunları hisseden ben değilmişim gibi cevap verişimden rahatlık akıyordu. Ama kalbimde dörtnala koşan yılkı atları vardı sanki. Ayrıca neden şu an deli gibi kahkaha atma isteği vardı içimde! Hiç kasmadan çok rahat, çok profesyonel bir tavırla bende ukala bir gülümsemeyi taktım suratıma. Çünkü benim neyim eksikti? Yavaşça arkamı dönerken sesimi yükselttim. “Ben demiştim DOKTOR!”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD