Aslıhan'ın Anlatımıyla...
Kalabalık koridorda sıramın gelmesini bekliyordum. Randevulu olmama rağmen 20 dakikayı çoktan geçmiştik. Kahrolası bu düzen yüzünden birçok doktor yurt dışına gitmişti. Çok da görmüyorum açıkçası yıllarca emek verip emeğin karşılığını alamamak nedir bizlerde görüyoruz sonuçta. Düşüncelerimin arasında kaybolduğum anda bir baktım ekranda ismim belirdi.
“ Aslıhan Ateşoğlu”
Kapıyı tıklayıp “girebilir miyim” dedim. Güler yüzlü bir danışma ve ciddi bakışlı genç bir doktor vardı. Danışma görevlisi kimliğimi alırken doktor eliyle karşısındaki sandalyeyi işaret etti. “ Şikâyetiniz nedir” diye sordu.
“Migrenim var ancak son 1 aydır neredeyse hiç geçmiyor. Gözümdeki güneş gözlüklerinden de anlayacağınız üzere dikkat etmeme rağmen baş ağrım ve bulantılarım geçmiyor bir türlü.” Gözlükleri çıkarıp yüzüne baktım. Gözaltlarımı gördüğünde morluklardan madde bağımlısı bile olduğumu düşünmesi olası bir durum ki surat ifadesi buna benzer bir tavra büründü.
“ Ve bu son bir aydır uyuyamıyorum. Her şeyi denedim; bitki çayları içtim, klasik müzik dinledim, kitap okumaya başladım ancak hiçbiri uykumu getirmiyor. Yatağa girdiğim an yeni uyanmışım gibi gözlerim bir türlü kapanmıyor” diye şikâyetlerimi devam ettirdim.
Doktor danışma görevlisine döndü ve MR için randevuları kontrol etmesini söyledi. Bana döndü ve “Baş ağrısının ve uyku bozukluğunun birçok sebebi olabilir yapacağımız testler sonucunda daha sağlıklı bir konuşma gerçekleştirebiliriz.” Dedi. Danışma görevlisi elime minik kare bir kâğıt uzattı. 10 Şubat gece saat 3.20’deydi. Aman ne hoş 10 gün daha böyle devam anlaşılan. “Çok teşekkür ederim o zaman görüşmek üzere” deyip sessizce odadan çıktım.
Hastane bahçesinde çıkışa doğru ilerlerken telefonum çaldı. Ekrandaki beliren numara yabancıydı. Açtım ve kim olduğunu sorgulayan bir ses tonuyla ‘buyurun’ dedim. Telefondaki kişi biraz önceki danışma olduğunu kimliğimi orada unuttuğumu söyledi. Yürüdüğüm yolu geri dönerek aynı odanın önüne geldim. Bugün bu yerden resmen çıkamıyorum.
Tam elimi kaldırıp tıklatacaktım ki Doktorun sözlerinin benim için olduğunu anladım. Tam olarak şunları sarf ediyordu. “ Kilosu bu kadar düşük değildi ki belli, 1.70 boya 55 kilo mu olur? Manken bile değil! Ayrıca kusmalarına kulp buluyor. Hayır, bizde gözaltlarını görmesek inanacağız. Ya ben doktorum beni kandırmaya nasıl cüret edebilir? Ama yok bu konuyu yüz yüze onunla da konuşacağım!”
Bir hışım içeri girdim. Hiç bir şey demeden yüzüne baktım. Yüzü beni görünce dümdüz yüzüme baktı. İnanamayan bir yüz ifadesiyle bakıp elimi danışma görevlisine uzattım. Kimliği alıp çantama atarken göz kontağını hiç bozmadım. Sinirli gibi duruyordu. Halen suskun ifadesine bakarken, bir özür beklemek benim aptallığımdı zaten. Dudağımın bir köşesi kıvrılırken elimi yavaşça kabanımın ceplerine soktum.
“Bakın doktor bey size şikâyetlerimi anlatırken gayet açık ve nettim. Kaldı ki doğru teşhisi verebilmeniz için yaşadığım bütün semptomları da verdim. Ne eksik ne de fazla. Siz de test sonuçlarına bakarak daha sağlıklı konuşabiliriz dediniz. Ama anladığım kadarıyla gözleriniz röntgen görevi görüyor. Ben daha kan vermeden MR çektirmeden maşallah teşhisi bile koydunuz yani. Bari bana da söyleyin neyim varmış ya da ne kullanıyormuşum?
“ Yanlış anladınız hanım efendi. Konunun sizinle bir alakası yok.” İki kaşını da kaldırmış başını hafifçe sağa sola sallamıştı.
“Ben sizi yanlış anlamadım “BEY EFENDİ” siz arkamdan bağımlı muamelesi yaptınız. Kulaklarımla duydum. Madem öyle ben bütün randevularımı sizden alacağım bakalım test sonuçlarım da sizin gözlerle aynı sonucu mu verecek. Çok da profesyonelsiniz bu arada iş ahlakı deseniz o da var maşallah.” Cevap vermeye yeltendiği anda kafamı çevirdim. Arkamı dönüp ilerlerken ilk cümlesi geldi aklıma onunda cevabını verecektim. “Bu arada evet mesleğim Mankenlik değil ama Manken gibi olduğumu da söylerler.” Deyip lafımı koyup yüreğimin yağlarını eritip çıktım odadan.