bc

SIR

book_age16+
1.7K
FOLLOW
7.1K
READ
adventure
revenge
family
second chance
goodgirl
mystery
first love
war
twink
love at the first sight
like
intro-logo
Blurb

Güneş tepelerin ardından doğarken,gecenin ayazı yerini ılık bir havaya bıraktı.Genç adam omzundaki yaranın verdiği acıyla sessizce inleyip,göz kapaklarını usulca araladı.Sağ kolunu hareket ettirmeye çalıştı ancak başaramadı.Sebebini anlamak için başını o tarafa doğru ağırca çevirince,kafası örtü ile kapalı genç kızı fark etti.

Sadece bu mu?Genç kız tek kolu ile bedenine sarılmış,bir bacağını bacaklarının üzerine atmış,göğsünün üzerinde uyuyordu.Üzerlerini örten pelerin kesinlikle kendisine ait değildi.Bir an nerede olduğunu anlamaya çalışıp,kızı dikkatlice inceledi.Yüzü çamur içinde olsa da,genç bir kadın olduğu belliydi.Ve...

Tanrım!Ya bu bir şakaydı ya da ölmüştü.Çünkü kollarında yatan kadın bir rahibeydi.

Peki burası neresiydi?

"Sanırım cehenneme düştün John."dedi dudaklarının arasından."Çünkü cennette güzel melekler olur dostum.Çirkin rahibeler değil.Lanet olsun!"

***

Sırlar, yalanlar ve çalınan hayatlar... Ve bir yazgı! Geçmiş aslında bugün de gizli

chap-preview
Free preview
1. BÖLÜM
Şiddetli yağan yağmur ve kulakları sağır edecek kadar kuvvetli olan gökgürültüsü, manastırın karanlık koridorlarında yankılanırken,Rahibe Teresa elinde bir mumla odasına doğru yürümeye başladı.Mutfaktaki işini henüz bitirmişti.Yorgunluktan adım atması bile o kadar zordu ki,üst kattaki odasına çıkmadan önce,merdivenin ilk basamağında durup,derin bir nefes aldı. Alt kattaki revirde yatan üç hasta ile gün boyunca ilgilendiği için,dinlenmeye hiç fırsatı bile olmamıştı.Açlıktan guruldayan midesinin sesini duysa da,yapacak hiç bir şey yoktu.Çünkü mutfaktaki erzak ancak manastırdaki misafirlere yetecek kadardı.Öğlen yediği kuru somun ekmek sayesinde biraz olsun ayakta durmayı başarmış,biraz şekerli su ile kendine gelmişti. Otuz yaşında bir kadın için aç kalmak asla sorun değildi.Kendisinden çok daha yaşlı iki Rahibe varken,yemek yemek ona düşmezdi. "Rahibe Teresa!" Ona doğru seslenen Rahip Yohan ın sesini duyunca irkilip,istemeden de olsa arkasını döndü.Tanrı affetsin bu adamı geldiği günden beri hiç sevmemişti.Nasıl Rahip olduğu hakkında da fikir sahibi değildi.Eski Rahibin ölümünden sonra,onun gelmesi manastırda yaşayan herkese şok etkisi yarattığı kuşkusuzdu. Rahip Yohan kutsal kitap İncil i,kendi kafasına göre yorumlayıp,aklı sıra dine yeni bir bakış açısı getirmişti.Kimse onun kurallarına karşı koymaya cesaret bile edemiyor,hatta karşısında konuşmaktan bile çekiniyordu. İskoçya nın güneyinde bulunan bu taş bina,yıllardır belki de, bir asırdır manastır olarak kullanılıyor,zaman zaman yapılan ufak çapta tamiratlarla ayakta durması sağlanıyordu.İki katlı manastır,yirmi oda,bir koca mutfak ve dua etmek için yapılan koca bir salonla,yine de gayet güzel bir yapıydı. Son yıllarda çevreden gelen yardımlar azaldığı için,yiyecek sorunu yaşansa da,bahçenin bir kısmına ekilen patates ve bir kaç sebze ile bu sorun biraz olsun aşılmıştı.Kışın yaklaşması topraktan mahsül almayı olumsuz hale getirse de,çuvallarla saklanan yiyecekler,uzun süredir idare etmelerini sağlamış,ancak artık tükenmek üzereydi. Devam eden savaşlar yüzünden,İskoçya da yaşayan halkın çoğu yoksul kalınca,manastıra yardım etmeleri imkansız hale geldi.Zavallı insanlar kendi karınlarını doyuracak ekmek bulamazken,manastıra yardım etmek kesinlikle olanaksızdı.Rahip Yohan sert tavırları ile gittiği yakın köyler de halkı ellerinde ne varsa vermeye zorlarken,Rahibe Teresa bu duruma fazlasıyla öfkelense de,maalesef elinden hiç bir şey gelmiyordu. "Tanrı manastıra yardım etmeyenleri lanetler!Başınıza öyle musibetler gelir ki,ölmek için hergün dua edersiniz!Elinizde ne varsa,manastıra bağışlamaya mecbursunuz.Bunu yapmayan olursa,hiç acımadan aforoz ederim!" Rahip Yohan ın her gittiği köyde aynı şeyleri söyleyip,durması gerçekten can sıkıcıydı.Hatta en fazla canını sıkan,kendi odasına sakladığı yiyeceklerdi.Bir din adamına yakışmayan davranışlar sergileyen Rahip,kesinlikle manastırda kalmayı hak etmiyordu.Ancak arkasında kral olunca,kimse ona karşı gelmeye cesaret bile edemiyordu.Buna kendisi de dahildi... Çünkü Teresa manastırdan kovulmayı asla göze alamazdı.Gidecek ne bir evi,ne de ailesi vardı.Ayrıca kendini Tanrı ya ve dinine adamış,tüm içtenliği ile yeminini etmişti.Hayatını burada geçirmek ve burada ölmek zorundaydı. Genç kadın elindeki mumu ileri doğru uzatarak,kendisine seslenen adama doğru bakmaya başladı. "Buyurun Rahip Yohan."dedi merakla."Benden bir şey mi istiyorsunuz?" Rahip gür kaşlarını aşağı indirip,kadını dikkatlice süzerek, "Hastalardan ölen yok mu?"diye cevap verdi."Onları yaşatmak için saçma bir çaba içindesin Rahibe Teresa.Biliyorsunuz ki,hiç kimse için fazladan bir ekmeğimiz bile yok." "Onların ne kadar yaşayacağına Tanrı karar verir.Benim görevim,son anlarını acı çekmeden geçirmelerini sağlamak." "Adamlar uyuz bir it gibi kaşınıyor ve ayrıca vücutları yara içinde.Burada bulan herkesi çok büyük bir tehlike içine soktuğunuzun farkına varın!" "Nasıl bir tehlike?" "Lanet olası hastalıkları bizlere de bulaşabilir." "Uzun süredir onlarla ilgileniyorum ve henüz hasta olmadım." "Bu olmayacağınız anlamına gelmiyor." "Eğer olursam Tanrı nın takdiri derim.Ölmek için hepimize bir sebep gerek öyle değil mi?" "Bense aptallık olduğunu düşünüyorum Rahibe Teresa!Siz laftan anlamaz,inatçı bir kadınsınız.Elimdeki en genç rahibe olmasaydınız,buradan gitmeniz için ne gerekiyorsa yapardım." Teresa sabırlı davranmaya çalışıp,derin bir iç çekti. "Başka söyleyeceğiniz yoksa,odama gidip dinlenmek istiyorum."dedi. "Gidebilirseniz!"diye cevap verdi adam. Teresa onunla daha fazla konuşmak niyetinde değildi.Hatta bu adamı görmediği günler,garip bir şekilde mutlu oluyordu.Genç kadın merdivenleri çıkacağı sırada,manastırın dış kapısı şiddetli bir şekilde vurulunca,olduğu yerde kaldı.Vurmak mı demişti?Yanlış oldu.Sanki birileri kapıyı kırmak üzereydi. "Kim bu saate manastırın kapısını çalan!" Rahip Yohan ın öfkeli sesi koridorda yankılanırken,Teresa kapıya doğru yürümeye başladı.Dışarıdaki hava inanılmaz kötü iken,manastıra yolu düşen acaba kimdi? Genç kadın,koca kapının arkasındaki tahta çubuğu çıkarıp,kapıyı usulca açtı.Karşısındaki oldukça iri adam, "Kapıyı açın Rahibe!"dedi sertçe."İçeri girmek istiyorum." Teresa bir kaç saniye sonra,adamın kolları arasında yatan,oldukça küçük kız çocuğunu fark etti.Ve onu görür görmez,kapıyı iyice açarak,adamın içeri girmesine izin verdi. "Kapıyı neden açtın!"diye bağırdı Rahip. "Rahip Yohan görmüyor musunuz adamın kucağında bir çocuk var." "Bize ne bundan!Burası yolda bir han değil!" İçeri giren adam,kendisini görmekten hoşlanmayan rahibe sert bakışlarını yöneltip, "Tanrı nın evinin herkese açık olduğunu duymuştum."diye cevap verdi."Yoksa yanılıyor muyum?" Rahip adama cevap veremezken,Teresa son derece sevecen bir tavırla, "Yanılmıyorsunuz bayım."dedi."Manastırın kapısı kesinlikle herkese açık.Lütfen rahat olun.Kızınız ve siz çok fazla ıslanmışsınız.Hemen kurulanmaya ihtiyacınız var." "Teşekkür ederim Rahibe..." Küçük kız adamın göğsüne başını yaslamış,olan biteni boş gözlerle izlerken,Rahibe Teresa onun mavi gözlerine ve omuzlarına dökülen,kıvırcık sarı saçlarına hayran kaldı.Uzun süredir bu kadar sevimli bir çocuk görmemişti.Kollarını ona doğru uzatıp,gülümseyerek, . "Gel bakalım kucağıma tatlı kız."dedi."Adın ne senin?" Üç ve ya dört yaşlarında olduğu belliydi. "Anna ...Onun adı Anna rahibe."diye cevap verdi adam." "Anna...Ne güzel bir adı var.Kızınız değil mi?" Adam bir süre sustu.Bu soru sanki hoşuna gitmemişti.Rahibe ikisini de dikkatlice süzüp,farkında olmadan benzerlik aradı.Ama ilginçtir ki,adam küçük kızın inadına oldukça esmerdi.Gözleri kömür karası ve saçları siyahın en koyu tonunu taşıyordu. "Burada ne işiniz var?"dedi Rahip Yohan."Sizden bir açıklama bekliyorum." "Tavrınıza dikkat edin rahip!" Adamın oldukça yüksek ve öfkeli sesi,rahibi korkuttu.Zaten görüntüsü de,insanı ürkütmeye yetiyordu.İri vücudu,uzun boyu rahibi ikiye katlayınca,Yohan sadece yutkundu.Ne olursa olsun,bu adamla kavga etmeyecekti.Çünkü kazanın kim olacağı gayet açıktı. "Benimle böyle konuşulmasından asla hoşlanmam!" Teresa rahibin düştüğü duruma,içten içe gülerken, "Size nasıl yardımcı olabilirim bayım."dedi kibarca "Yemek ve yatacak yer arıyorsanız kesinlikle doğru yerdesiniz." "Kendim için değil,Anna için buradayım rahibe." "Nasıl yani?" "Anna artık burada kalacak." "Ama..." Rahibe Terasa ve Rahip Yohan şaşkınlıkla birbirlerine bakıp,adamın ne demek istediğini anlamaya çalıştılar.Hayatlarında ilk kez gördükleri yabancının,kucağında küçük bir kız çocuğu ile gecenin bir yarısı,üstelik bu havada manastıra gelerek,emir verir tarzda konuşması gerçekten çok garipti. "Siz ikiniz!"diye seslendi adam."Anna nın burada kalmasına itiraz etmeye kalkarsanız,lanet olası mabedinizi başınıza yıkarım!" "Bu ne cürret!"dedi Rahip öfkeyle "Siz kimsiniz?O çocuk kimin?" "Soru sormak yok rahip!Sadece dediklerimi dinle.Dışarıda manastırınıza bir yıl yetecek kadar yiyecek yüklü bir araba var.Yapacağınız iyiliğin karşılığını mutlaka alacaksınız bundan emin olun.Anna burada kaldığı sürece yiyecek sıkıntısı çekmeyeceğinizi garanti ederim." Rahibin gözleri parlayıp,yüzünde hoş bir gülümseme oluşurken,Rahibe Teresa bu durumdan kesinlikle hoşlanmadı.Bu adam küçük bir kız çocuğunu ne gibi bir niyetle,manastıra kapatmak istiyordu ki?Hem onun neyi oluyordu? "Anna nın neden burada kalmak zorunda olduğunu öğrenebilir miyim?"dedi merakla."Bize açıklama yapmak zorundasınız bayım!" Adam sert bakışlarını Teresa nın yüzünden gezdirip,ona doğru bir adım attı.Soğuk nefesi genç kadının yüzüne vururken, "Çok soru soran kadınlardan asla hoşlanmam."diye cevap verdi."Galiba yiyecek ilginizi çekmedi rahibe?" "Hayır hayır!"dedi rahip telaşla."Siz ona bakmayın.Tabi ki çekti Lordum.Anna yı burada bırakabilirsiniz.Ona çok iyi bakacağız endişeniz olmasın." Teresa Rahipten zaten böyle bir tepki bekliyordu.Yani hiç şaşırmadı.Çıkarlarına uyan ne olursa,kabul etmeye her zaman hazırdı. "Aferin rahip.Sonunda aynı dili konuşmaya başladık." "Neden anlaşmayalım ki?Bu oldukça karlı bir alışveriş." "O bir çocuk rahip!"diye araya girdi Teresa öfkeyle."Sanki satılan bir maldan bahsediyor gibisiniz." "Ne olacak rahibe Teresa?Bu kadar tepki göstermenize hiç gerek yok.Manastıra yetişmek için,yeni bir rahibe daha geldi.Sevinmeniz gerek bence.Bir süre sonra yaşlancaksınız.Size hizmet etmek için,bir kız.İşte bakın..." Anna uykulu gözlerini açık tutmayı zor başarırken,adam onu rahibenin kucağına verip,kulağına fısıldayarak, "Hoşçakal İngiliz."dedi usulca."Yeni yuvana hoşgeldin Leydim..." Teresa kızı kucağında sıkıca tutarken,adamın Anna ya söylediklerini duyunca irkildi.Bir İngiliz Leydisinin,İskoçya da bulunan izbe ve kötü bir manastırda ne işi olabilirdi?Bunu öğrenmeyi gerçekten çok istiyordu. Adam kapıdan çıkmadan önce, "Anna nın soyadı nedir?"diye seslendi."Bari bunu söyleyin Lordum." Adam ağırca arkasına dönüp, "Anna Matthesan..."dedi buz gibi bir sesle."Daha fazlasını bilmenize gerek yok rahibe!" Matthesan Kalesi ....İngiltere. "Kızım nerede?" Kadının acılı sesi kalenin içinde yakınlanırken,alt kattaki salonda sıraya dizilmiş hizmetçiler,Lordlarına ifade vermekle meşgüldü.Sophie nin bir anda ortalıktan kaybolması kaleyi alt üst ederken,Lord Matthesan tüm öfkesi ile bağırmaya başladı. "Sophie nerede?Çabuk söyleyin!" On kadar hizmetçiden hiç biri bu sorunun cevabını bilmediği için,ağızlarını bile açmaya cesaret edemediler.Hepsinin korkusu yüzlerinden okunuyordu. "Amca..."dedi John gayet neşeli bir sesle "Belki de kalede bir yerlere saklanmıştır." Lord hiç sevmediği yeğeninin yüzüne doğru bakıp, . "Kaybol ayağımın altından seni küçük piç!"diye bağırdı."Defol!" John amcasının sesinden ürküp,salonun bir köşesinde oturan annesinin yanına doğru koştu.Leydi Alicia kucağına başını koyan oğlunun saçlarını okşarken,oldum olası nefret ettiği Lordun yüzüne bakarak, "Tanrının cezası herif."dedi dudaklarının arasından."Umarım kısa sürede kahrından ölürsün." Leydi Alicia,bu adamın küçük kardeşinin karısıydı.Onunla evlendiğinde hamile olması,Matthesan ailesinde kabul edilemezken,sevgili kocası kendi kanından olmayan John u içtenlikle kabul etmiş,soyadını ona vermekten asla çekinmemişti.Kendisine ve oğluna acımayan bu adamı kesinlikle sevmiyordu.Ve o acı çektikçe,kalbine inanılmaz bir huzur doldu. "Dilerim asla bulunamazsın Sophie.."diye geçirdi içinden."Tanrı nın adaleti işte...Ne kadar güzel..."

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

AŞKLA BERDEL

read
78.9K
bc

HÜKÜM

read
223.2K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
520.0K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook