5. Tımarhane

1148 Words
Depresyon tanısı üzerine Lena omuz silkti ve ''Ben hasta olduğumu düşünmüyorum. Sadece hapse girmektense ölürüm daha iyi düşüncesiyle yaptığım bir hataydı. '' dedi.   ''O zaman hastaneden çabuk taburcu olacaksın demektir. Bu geceyi de burada geçirecek sonra sevk edileceksin. Merak etme, orası sana iyi gelecek.'' Diyerek gülümsedi adam. Lena da gülümsemek isterdi, buradan kurtulacağını duyabilseydi tabi. Sinirli bir şekilde yatakta doğruldu. Sargılı olan bileklerine baktı ve neden daha derinden kesmedim ki diye kendisine kızdı. Doktor çıktığı gibi Grace içeri dalmıştı.   Endişeli bakışlarını kadına çevirip bileklerine yönelttiğinde yüzünde endişeden çok acıma ifadesi oluştuğunu fark etmeden ''İyi misin?'' diye sordu.   Lena bu aptal soru karşısında kızın gözlerindeki acıma ifadesini de görünce çıldırmıştı. Gözlerini kocaman açıp kahkaha atarak ''Aaaa harikayım, baksana bana. İkinci kez ölme isteğim geri çevriliyor ve yaşamakla cezalandırılıyorum, üstelik bu sefer bir akıl hastanesinde. Delilerin içinde yaşamayı her zaman hayal etmişimdir (!)" Diye bağırdığında Grace sessiz kaldı. Daha doğrusu diyecek bir şey bulamıyordu. Şu an ne derse desin Lena sakinleşmeyecek ve öfkesini üzerine biraz daha bırakacaktı. Cama yöneldi ve hastanenin bahçesini izlemeye başladı.   Lena henüz öfkesini bitirmediğinden ''Dalga mı geçiyorsun? Önce nasılım diye soruyorsun ve ben sinir krizinin eşiğindeyken umurunda bile değilmiş gibi camdan mı bakıyorsun?''   Grace yine oralı olmadı. Lena'nın öfkesini kendisinden çıkarmasına alışıktı ama bu biraz ağırına gitmişti. Şu an kendisi sayesinde nefes aldığını unutmuş, eski çöplüğünde değil de temiz, düzenli yemeklerin bulunduğu hastaneye yatırılacak diye bağırıp çağırıyordu.   Lena kız sustukça daha da öfkelendi ve kızın damarına basmaya karar verdi.   ''Ne o biriyle mi randevulaştın? Kimi bekliyorsun? '' nefes aldı ve Grace'i gözlemledi. Kız omuzlarını dikleştirmiş, gözlerini kısmıştı ama bakışları hala dışarıdaydı. Lena hafifçe gülerek '' Ya da sevgili babacığın gelip seni o pofuduk odana götürecektir, tabi eski lüks hayatını, parayı özlemişsindir.'' Dediğinde Grace dayanamadı ve öfkeyle Lena'ya döndü.   ''Sen ne saçmaladığının farkında mısın Lena? Çok ileri gidiyorsun, haddini aşıyorsun! Keşke seni o halde bulmamış olsaydım da bunları duymasaydım.'' Der demez pişman oldu Grace. Resmen keşke ölseydin der gibi olmuştu. Lena'nın da öyle anladığına emindi çünkü ağzı açık bir şekilde gözlerini Grace'den kaçırdı ve oturduğu yatağın içine uzandı.   Grace "Öyle demek istemedim." diye kendini savunmaya geçeceği sırada ise onu susturdu.   ''Anladım Grace. Bence de keşke beni kurtarmasaydınız da şu an huzurlu bir şekilde cenaze törenimi düzenliyor olsaydın.''   Grace kadının daha fazla üzerine gitmek istemedi. Zaten sinirliydi ve sağlıklı düşünemiyordu. Üstelik işe de geç kalmıştı, yarın gönlünü alırım nasılsa diye düşünüp kadına ''Yarın konuşuruz, sen dinlen.'' Dedi ve çıktı.   Lena ise ağlamamak için avucuna batırdığı tırnaklarını gevşetti ve bileğinin acısıyla inledi. Yine yalnızdı işte. Her zaman olduğu gibi, kendisini sevdiğini düşündüğü herkes işte böyle çekip gidiyordu hayatından. Belki de ben tutamıyorum onları diye düşündü. Belki de yeterince yapmacık olamadığı için insanlar hep uzaklaşıyordu ondan. İç çekerek dolan gözlerini kapattı ve ilaçların etkisiyle uyuyakaldı. Sabahın erken saatlerinde kuşların cıvıltıları böldü kadının uykusunu. Güneş ışıkları kuruyan göz yaşlarının izlerini silmek istercesine yakıyordu tenini. Sabaha kadar bir uyuyup bir uyanarak ağlamış durmuştu.   Ağlamaktan bitkin düşüp birkaç saat uyuyor, gördüğü kabuslar sonucunda yine ağlayarak uyanıyordu. Bu ağlamaları sonucu şişmiş gözlerini zorlayarak açtı. Yüzünü yıkamak için banyoya girdiğinde bakışları aynadaki gözlerle buluştu. Berbat bir haldeydi. Ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerinin mavisi daha da soluklaşmış, şiş göz altları mor tonlarına bürünmüştü.   Soğuk suyu yüzüne çarpıp aynadan kaçarcasına uzaklaştı. Yatağına geçeceği sırada odanın kapısı açıldı. Esmer, genç bir oğlan kocaman gülümsemesiyle odasına girdi ve Lena ile göz göze geldi.   ''Eee, sen daha giyinmemişsin? Çıkış işlemlerin neredeyse bitti bile.''   Lena ne yapacağını bilmez bir şekilde hala kendisine sırıtan çocuğun yüzüne boş gözlerle bakıyordu. Çocuk aldırış etmeden dolaba doğru yürüdü ve içinden Lena'nın kıyafetlerini çıkarıp yatağın ucuna bıraktı.   ''Temiz kıyafetin yok sanırım ama gittiğin tesiste sorun olmayacaktır. Çıkış işlemlerin için ilgilenen kimseyi göremedim dışarıda, aramamı istediğin ailenden biri ya da bir dostun var mı?''   ''Yok, yalnızım.'' Diyebildi sadece sesindeki hüznü saklayamadan.   Çocuk buruk bir gülümsemeyle kapıya yönelirken ''Sen üstünü değiştir, ben de tekerlekli sandalye getireyim.'' Dedi ve kapıyı usulca kapattı.   Lena söylenilenleri dinleyerek kurumuş kan lekelerinin olduğu kıyafetlerini üzerine geçirdi ve camın önüne geçti. Gözleri Grace'i arıyordu. Ne kadar kötü ayrılmış olsalar da en azından veda etmeye geleceğini düşünmüştü. Demek değerim bu kadar azmış diye iç çekip kapı sesiyle hasta bakıcısına döndü.   ''Atla bakalım.'' Diyerek sandalyeyi işaret edince Lena sandalyeye yavaşça oturdu. Çocuğun anlamsız mutluluğu ve enerjisi sinirini bozmuştu. Bileklerindeki sargıları saklamak istercesine kollarını göğsünde birleştirdi.   ''Pek konuşkan değilsin sanırım?'' dedi hasta bakıcı yine aynı enerjik ses tonuyla. Lena gözlerini devirerek ''Sadece sür ve aptal aptal gülümsemeyi kes. Sinirimi bozuyorsun!'' dediğinde çocuk umursamaz bir tavırla omuzlarını silkti. Hasta kayıt alanına geldiklerinde Lena çıkış evraklarını imzalarken doktoru da yanına gelmişti.   ''İşlemler tamamsa sana kliniğe kadar ben eşlik edeceğim.'' Diyerek kadına gülümsedi.   ''Şu an yeterli aracımız yok ve benim de klinikte kontrol etmem gereken hastalarım var.'' Diyerek neden kendisine eşlik edeceğini açıklama gereğinde bulunmuştu. Sonuçta her gün bir hastasını özel aracıyla kliniğe götürmüyordu. Yanlış anlaşılmak istemezdi. Lena ambulansa falan binmediği için biraz olsun rahatlamıştı. Doktorun peşine takıldı ve adamın arabasına bindiler. Adam tüm rahatlığıyla arabanın radyosunu açtı ve varlığını yeni hatırlamışçasına kadına dönerek ''Sorun olmaz değil mi?'' diyerek radyoyu gösterdi. Lena omuz silkip pencereye yöneltti bakışlarını.   Tüm yol boyunca çıkan tek ses radyodan gelen müzik tınısıydı. Hastanenin park alanında duran araçtan indiklerinde doktor kırlaşmış saçlarını düzeltti ve Lena'ya döndü.   ''Merak etme, çok rahat edeceksin. Doktorlarımız çok anlayışlı ve iyidir.'' Dediğinde kadın hiç de rahatlamışa benzemiyordu.   ''Doktorumun siz olacağını sanıyordum.'' Dedi hayal kırıklığıyla binanın kapısından girerken.   ''Benim ilgilenmem gereken çok fazla hasta olduğu için seninle Doktor Gülbahar ilgilenecek. ''   Yenilikleri sevmeyen kadın sadece başını sallamakla yetindi ve doktorun emanet ettiği hemşirenin peşinde yürümeye başladı. ****   Lena hemşirenin peşinde ilerlerken Grace erkenden hazırlanıp Lena ile konuşmak için hastaneye gitti. Odanın boş olduğunu görünce görevliye sormaya karar verdi ve danışmadaki kadının ilgisiz yüzüne rağmen uzun uğraşlar sonucu nihayet sorusuna cevap alabildi.   ''Üzgünüm hanımefendi Lena Lewith'in on beş dakika önce çıkışı yapılmış. Sevk edildiği kliniğe varmak üzeredir.''   Grace içinden küfredip kadına teşekkür etti ve şoförünün beklediği arabaya bindi. Doğruca hastaneye gitmek istemişti ama işe geç kaldığı için daha erken uyanamamasına söylenerek iş yerinin yolunu tuttu. Eğer babasına hayatına ve iş tercihine karışmaması konusunda o kadar sert çıkışmasaydı işten kovulmayı göze alıp Lena'yı ziyarete giderdi. Ama şimdi işten kovarlarsa babası haklı olduğunu söyleyerek onun hiç bir işte başarılı olamayacağını ima edecekti.   Lena'yı arayıp yetişemediği için özür dilemek istediğinde ise kapalı telefonla karşılaşmıştı. Sevk edildiği hastanenin iletişim bilgilerini bildiğinden orayı aradı.   Lena'nın ismini verdiğindeyse telefondaki genç kadın, hastanın yeni geldiğini ve doktor izni olmadan en az on beş gün dış dünyayla bağlantısının yasak olduğunu belirterek telefonu kapatmıştı. Grace çaresizce torpidoya bir yumruk attı.   ''Ne oldu görüşemedin mi Lena'yla ?''   ''Hayır Lucas, görüşme yasakmış! Benim ondan özür dilemem gerekiyor, şimdi kim bilir ne kadar yalnız hissediyordur? Bir şekilde o hastaneye girmeliyim.''   ''İntihar falan etmeyeceksin umarım?'' dedi genç adam gülümseyerek. Karşısındaki kadının bu espriyi ciddiye alacağını hiç düşünmemişti.   ''Hayır, babama bu iyiliği yapamam. Sonra sürekli güçsüz ve zavallı olduğumu, ona muhtaç olduğumu yüzüme vurur. O yüzden sen yapacaksın!'' dediğinde adam olayın ciddiyetine inanmayıp büyük bir kahkaha attı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD